'Güçlü ve Yalnızlığı Seçen 3 Kadın'
<P style="LINE-HEIGHT: normal; MARGIN: 0cm 0cm 0pt" class=MsoNormal><SPAN style="FONT-FAMILY: 'Arial','sans-serif'; FONT-SIZE: 10pt"><?xml:namespace prefix = o /><o:p>Cumartesi günleri Havadis gazetesi için röportaj yapan Can Sarvan, Akile-Şaziye Şevket Bodamyalızade kardeşler ve Özel Vasıf'la evlerinde bir söyleşi yaptı.</o:p></SPAN></P>
Soru: Bodamyalızade ailesinin geçmişinden başlayalım...
Özel Vasıf:
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Naile teyzem anlatırdı: Prenses 7 sene bizimkini kabul etmemiş. Sonra kabul etmiş de çocuk olmuş.
Özel Vasıf: Bodamya köyünün ismi Rumcadan gelir. 'Dere' demektir. Köyün adı da sonra 'Derelik' oldu.
Soru: Bodamya'da (Derelik) malınız kaldı mı?
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Yok kalmadı. Babam zamanında Türkiye'de tahsilini yapmak için kendi hisselerini sattı.
Özel Vasıf: Aileden bir çocuk kalır orada şimdi. Bir Türk Ermenisi ile evlendi. Londra'dan Bodamya'ya gittiler. Rumlar mallara el koymamış orada. Tek Bodamyalızade O'dur şimdi Bodamya'da oturan. 500 kişilik aileden Bodamya'da oturan tek kişi kaldı.
Soru: Şimdi gelelim şu Yardımcı Kadın Hava Kuvvetleri (WAAF) maceranıza. WAAF'ta Rum ve İngiliz kadınlarla ilişkileriniz nasıldı?
Akile Şevket Bodamyalızade: Çok iyiydi. Ablam da bizimle beraberdi ve biz 3 Kıbrıslı Türk kardeş olarak çalışırken 6 tane de Kıbrıslı Rum vardı. Sonra Londra'dan da İngiliz kızları geldi. 3 biz, 6 onlar; toplam 9 kız Filistin'e eğitime gönderildik. İngiliz çavuş hanımla gittik ve orada 1 ay kaldık.
Soru: Sizler pilotluk yapmıyor muydunuz ama değil mi? Memuriyet gibiydi işiniz...
Akile Şevket Bodamyalızade: Evet, memuriyetti kızlarınki. Erkekler arasında da pilot yoktu. Havacılara yardımcı olurlardı sadece.
Soru: Savaş yılları Ada'ya nasıl yansımıştı? Yokluk var mıydı?
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Erkekler diğer cephelere gönderildi ama biz savaş nedir pek anlamadık. Yoktu bir şey.
Soru: Yiyecek sıkıntısı yok muydu?
Akile Şevket Bodamyalızade: Raşon vardı ama bir sıkıntı yoktu. Pirinci ancak bu kadar kilo, unu ancak şu kadar kilo alabilirdik. Daha fazlasını alamazdık.
Soru: WAAF'ta çalışan Kıbrıslı Rum kadınlarla aranız nasıldı? İngilizce mi anlaşırdınız?
Akile Şevket Bodamyalızade: İlişkilerimiz çok iyiydi.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: İngilizce konuşurduk. Biz çok az Rumca onlar da çok çok az Türkçe konuşurlardı. Hepsi de çok iyi insanlardı. Yıllarca hepsi ile mektuplaştık. En son 3 sene öncesine kadar her sene mektuplaşırdık. Mektuplar kesilince anlarız ki gitti, vefat etti... Aralarından biri sonra meşhur ressam oldu. İki sene öncesine kadar görüşürdük. O da sizlere ömür oldu.
Soru: Toplumda nasıl karşılanırdı WAAF'ta çalışmanız?
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Bize bir şey demezlerdi de Rum tarafındaki kızlar anlatırdı bize, sokakta giderlerken laf atarlarmış kızlara. Çok kıskanırlardı WAFF'ta çalışan kızları. Çünkü İngilizlerle gezerlerdi. İngiliz erkeklerine rağbet çoktu o zamanlar. Bizdeki Rum kızların hepsi birer tane yakaladı, İngiltere'ye gittiler sonra.
Soru: Siz de ingiliz subaylarla dansa gidermişsiniz ama...
Akile Şevket Bodamyalızade: Biz giderdik ama hep beraber giderdik. Yoktu gözümüz. Dansa gittiğimizde Kıbrıslı Türk erkekler de olurdu ama kimse bize bir şey demezdi. Bize kimse laf atmadı, tepki göstermedi bizim toplumdan.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Buraya yeni bir Türk sefiri gelmişti. Duymuş; 3 tane kız kardeş WAAF'ta çalışır. Türk sefaretinde resepsiyon olduydu. Bizi de davet etti Sefir. Tam içeriye girdik karşıda başhakim olan dayım, başhakim Sir Mehmet Halit Bodamyalızade İngiliz Vali Wooley ile konuşur. Hafta ortasındaki davetlere üniformalarla, hafta sonları sivil gidilirdi. Biz de üniformamızla gittik. Dayımın yanına gidince Vali bizi, üçümüzü de aldı; bütün kalabalık çekildi ve bizi verandaya götürdü. Veranda da müzik ve dans vardı. Birer defa dans etti bizimle. Ondan sonra çekti gitti. Sonra Türk sefiri aldı bizi kabareye götürdü. Biz üzerimizde ünifromalar olduğunu unuttuk. Gittik oturduk Sefirle beraber kabareye. Biraz sonra askeri jandarma geldi ve bize 'hemen çıkın buradan!', dedi. Biz hemen çıkmak zorunda kaldık.
Soru: Savaş bitince hemen mi Ankara'ya gittiniz?
Akile Şevket Bodamyalızade: Önce Güney'de Larnaka'daki Pirga'da kaldık.
Özel Vasıf: Dedem rahatsızlanıp emekli olunca Pirga'daki sayfiye evimize gitti.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Çok güzel biri çam ormanı vardı Pirga'daki evimizde. Babam orada gömülmeyi vasiyet ettiği için orada gömülüdür. Rumlar Türk evlerinin çoğunu yıktı. Gideriz arada, babamın mezarı orada olduğu için. Artık yeni villalar yapıldı. Annemse babamın ve dayılarımın vefatından sonra Ankara'ya bizim yanımıza geldi ama 3 ay sonra da onu kaybettik.
Akile Şevket Bodamyalızade: Bizim bir yeğenimiz vardı İskenderun'da. Kıbrıs'a bizi ziyarete gelmişti. Annem bırakmadı bizde kaldı. İskenderun'a dönecekken bize 'Hadi kızlar sizi İskenderun'a götüreyim biraz gezersiniz' dedi. Annemle babam da izin verince gittik İskenderun'a; gezdik epeyice. Dur bakayım sonra ne yaptık biz?
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Çocukluk arkadışımız Ankara'daydı, orada nişanlıydı onu ziyaret etmeye karar verdik, hatırlamıyor musun? Gittik Ankara'ya, bizi yemeğe götürdüler. Sonra 'hadi size burada iş bulalım, siz de burada kalın' dediler.
Soru: Sene kaçtı bu arada?
Akile Şevket Bodamyalızade: Gayet iyi hatırlıyorum bunu bak, İskenderun'a bastığımız gün, neydi adı sen söyle... Ha,doğru Adnan Menderes'in seçildiği gündü.
Soru: 1950'de seçildi. Demek ki sene 1950...
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Neyse bırak şimdi Adnan Menderes'i sen. Bize arkadaşlar 3 günde size iş buluruz deyince üç günde iş mi bulunur diye ben alay ettim bunlarla, geçtim. Geldiler, 3 gün sonra hadi mülakata gidiyorsunuz dediler; inanamadım. İmtihanı da geçtik biz ve 'hemen işe başlayın' dendi bize. Biz de dedik ki 'biz buraya gezmeye geldiki anamızın babamızın haberi yok. Onlarla konuşmadan işi alamayız'. 'Tamam' dediler,' konuşun da öyle gelin'.
Soru: Amerikan üssü müydü nereseydi işe başlayacağınız yer?
Akile Şevket Bodamyalızade: Amerikalılar daha yeni gelmişlerdi Türkiye'ye. Üs kurmamışlardı daha. 'Türkiye'yi kalkındırmaya geldik' derlerdi. 1948'de Amerikalılar Türkiye'ye gelmişti. Bizi işe isteyen de Amerikan Askeri Yardım Heyeti (JUSMATT) idi. Biz ailemizden izin alıp da başlayınca bizden sonra birçok Kıbrıslı Türk iş buldu Türkiye'de.
Soru: Neden? Kıbrıslı Türkler iyi İngilizce konuştukları için mi?
Şaziye Şevket Bodamyalızade: O dönemde Türkiye'de iyi eğitim alanlar Fransızca ve Almanca eğitiminden geçerdi. Amerikan okulları açılmamıştı daha. Türkiye'de İngilizce konuşan azdı. O yüzden Ada'dan gelen Türkler işleri alıyordu.
Soru: O zamanlar Kıbrıs'tan Türkiye'ye çalışmak üzere giden kadınlar pek yoktu sanırım. Siz ilk kadınlardansınız herhalde...
Özel Vasıf: Onlardan önce bizim başka bir teyzemiz vardı ilk o gitti Türkiye'ye çalışmaya. Naile Gülerhan. Çok enteresan bir kişiliktir o da. Ebe olarak bütün Türkiye'yi, Anadolu'yu dolaştı.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Gidiş o gidiş daha gelemedik Ada'ya. Her yaz geliriz ama o yıllardan beri hep Ankara'dayız.
Akile Şevket Bodamyalızade: Bizden sonra gelen çok oldu. Amerikan üslerinde çok Kıbrıslı Türk çalıştı. Ben 26 sene, sürekli Amerikan Askeri Yardım Heyeti'nde çalıştım. Şazi bir ara İngiliz Sefareti'ne gitti; 15 yıl orada çalıştı.
Soru: O Amerikan Askeri Yardım Heyeti'nin binasının içinde sonra Türkiye'de darbe yapmakla itham edilen Özel Harp Dairesi kuruldu ama sizin haberiniz olmamıştır herhalde...
Akile Şevket Bodamyalızade: Biz memurduk nerden bilelim...
Soru: Siz iki kardeş hiç evlenmediniz, çocuk da yapmadınız...
Akile Şevket Bodamyalızade: Biz evlenmedik ama ablamız evlendi ve bizle Ankara'ya gelirken çocuğu 1 yaşında idi. Anneme bırakmak zorunda kaldı.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Kıbrıs'ta kalsaydık iş bulamazdık.
Soru: Kıbrıs'ta kalsaydınız sizi zorla evlendirirlerdi valla...
Akile Şevket Bodamyalızade: Aman aman evlenmemekle çok iyi yaptık. Etrafı gördükçe aman dedim bizim başımıza böyle şey gelmediği iyi olmuş.
Soru: Çocuk yapmadığınız için pişmanlık duyuyor musunuz?
Akile Şevket Bodamyalızade: Yok hiç pişman değiliz.
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Soran arkadaşlara 'kafamıza göre adam bulamadık' derim.
Akile Şevket Bodamyalızade: Bize de 'aman kızlar iyi ki de evlenmediniz' dediler sonra.
Soru: Özel Hanım sizler gibi düşünmez ama bana da kızıyor. İlle de çocuk yapmak gerek diye düşünüyorsunuz değil mi?
Özel Vasıf: Çocuk iyidir.
Akile Şevket Bodamyalızade: Aman sen de ne çocuğu hâlâ... (Kahkahalar)
Soru: Akrabanız Mehmet Ratip'ten duyuyorum, çok güzel şarkı söylermişsiniz Şaziye Hanım...
Şaziye Şevket Bodamyalızade: Şan dersi aldım ben. Erol Evgin'nin de hocası, Türkiye'de operanın kurucularından, soprano Saadet İkesuz'dan ders aldım. Almanya'da tahsil ettiği için bana da Almanca şarkılar öğretti.
Almanca bir şarkı dinliyoruz
Röportajın sonunda güzelliği ile meşhur Şaziye Hanım bize önce Almanca bir şarkı, ardından Charleston şarkısını Türkçe söylüyor. Ben de onlara 'miyav miyav', 'hav hav' nakaratında eşlik ediyorum: 'Afrika çöllerinde yamyam düğünlerinde tepilen horolar bugünlerde birleşti. Her yerde asrileşti. O korkunç, o vahşi oyunlar. Esmer kara kedi miyav miyav... Siyah köpek hav hav hav... Karşılatılar, hırlaştı dalaştı... Miyav... ha ha ha...Yalın ayak biladon asrileşti. Charleston oldu ha ha ha.. İstanbul'un kızları bu secdaya dalmışlar. Çalıp gülüp eğleniyorlar. Esmer kedi, miyav miyav miyav...'
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.