Elma düşmeseydi
Isaac Newton bir gün bahçesinde çay içerken elma ağacından bir elma düşer. Bu küçük, doğal olay bu büyük ilim adamının buluşlarından biri olan yer çekimi yasasını geliştirmesine yardımcı olur.
Yunanlı bilim adamlarından Arkimedes (Arşimet) de bir gün banyoda iken suyun kaldırma kuvvetini farkeder. Rivayete göre Arkimedes banyodan fırlayarak "buldum, buldum" diye çıplak vaziyette sokağa çıkıp koşmaya başlar. Heriki olayın da gerçek değil birer abartma olduğu söylenir.
Merak edip dururum. Elma düşmeseydi, Arkimedes banyoya girmeseydi dünyayı değiştiren bu önemli yasalar icat edilecek miydi. Cevap büyük bir ihtimalle evettir. Vurgulamaya çalıştığım, her büyük olayı tetikleyen bazı küçük gibi görünen olayların olduğudur.
Yukarıda bahsettiğim iki önemli olayda olduğu gibi, dünyayı sarsan siyasi, sosyal olayları da genellikle 'bardağı taşıran son damla' niteliğindeki olaylar tetiklemiştir.
Rosa Parks ismini insan hakları üzerinde bilgi sahibi olanların dışında pek bilenin olduğuna inanmıyorum. Hele bizim toplumlara sorsanız belki de ancak yüzde 0.5 i bilir. Çok uzun zaman önce değil. 1950li yıllarda dünyanın en medeni ülkesi geçinen Amerika Birleşi Devletlerinde hala ırka dayalı ayrımcılık uygulanıyordu. Bu ayrımcılık, siyah ve beyazların fiziksel olarak yaşamın her alanında birlikte değil, ayrı olmalarını gerektiriyordu. Tabii bu adaletsizlikten en çok zarar görenlerin siyahların olduğunu belirtmek gereksizdir. Bu adaletsiz düzene karşı artık seslerin çıkarıldığı bir zamandı o yıllar. İşte tam bu sırada, 1 Aralık 1955 tarihinde 42 yaşındaki Rosa Parks, Baltimore Otobüs Firmasına ait otobüste seyahat ederken yerinden kalkıp beyaz bir adama yerini vermeyi reddeder. Otobüsün ilk on sırası beyazlara ayrılmıştı. Bu sıralar dolduğundan hemen arkasında olan siyahlara ait sıraların boşaltılması emrini veren sürücüye itaat etmeyen bu cesur kadının bu hareketinin Amerikadaki ayrımcılığa karşı başkaldırının başlangıcı olduğu kabul edilir. Rosa Parks "Jim Crows Yasları" denilen ayrımcılık yasalarını ihlal ettiği gerekçesi ile mahkemeye verilir. Bunun üzerine insan hakları aktivistleri Baltimore Otobüz Firmasını boykot kararı alır. Otobüz kullanıcılarının yüzde yetmiş beşini siyahlar teşkil etmektedir. Bu yüzden boykot firma ve şehirdeki beyaz hakimiyeti için önemli bir tehdit oluşturur. Rosa Parks'ın bu cesur hareketinden ilham alan siyahlar ABD nin diğer bölgelerinde de sivil itaatsizlik eylemeleri düzenleyerek bu ilkel ayrımcı yasalara karşı baş kaldırırlar. Şimdi ABD, özellikle güney illeri pek değişti mi? Diye soracaksınız. Bir siyah Cumhurbaşkanı oldu. Ama Mississippi eyaletinde üniversite öğrencileri Obama'nın tekrar seçilmesini protesto eylemleri düzenledi. Siyasetine karşı olduklarından değil. Siyah olduğundan.
'Arab Baharı' denilen hareketİ tetikleyen olay Tunus'da başlamıştı. Mohammed Bouazizi isimli 26 yaşındaki sokak satıcısının arabasına gerekli izni olmadığı gerekçesiyle polis el koyar. Bu yetmezmiş gibi adamı bir de döverler. Bu adaletsiz durumu Bouazizi kendi kendini ateşe vererek ve canına kıyarak protesto eder. Bu, Tunus'ta 'Yasemin İhtilalı' diye adlandırılan başkaldırıya sebeb olur. İşte 'Arab Baharı'nı tetikleyen hareket Tunus'ta bu şekilde başlar, ve kısa sürede Mısır, Libya ve Yemen iktidarlarının devrilmesine, Bahrein, Süriye, Cezayir, Irak, Ürdün, Kuwait, Morocco, ve Sudan'da ise büyük ayaklanmalara yol açar.
Tam on yıl önce bu hafta sonu, İngiltere'de düzenlenen ve 2 milyon kişinin katıldığı savaş karşıtı yürüyüşün yıldönümü idi. Ben de bu muazzam kalabalığın içinde arkadaşlarımla yerimi aldım. Öğrencilik yıllarımda çok protesto eylemlerine katıldım. Ama hiç bir eylem beni o günkü eylem kadar etkilemedi. Bugün arabamda seyahat ederken bu büyük yürüyüşten bahsediliyordu. Bu kadar büyük bir halk hareketinin Iraktaki savaşı önleyemediğnden yakınıyordu bir konuşmacı. Diğer konuşmacı ise yukarda bahsettiğim örnekleri vererek çoğu zaman halkların kararlı bir şekilde hareket etmesiyle çok şeylerin değişebileceğini anlatıyordu. Ben ikinci görüşü savunuyorum. Birçoklarımız gelişen teknolojinin protesto hareketlerini kolaylaştırdığını savunuyor. Facebook veya Twitterin büyük protesto araçları olduğundan bahsediliyor. Doğrudur. Bilgisayarınızın tuşlarına dokunarak sıcacık odanızdan protesto hareketlerine kolaylıkla katılabilirsiniz. Ama bu iki milyon insan seli arasında olup, dayanışma içerisinde, bir vücut halindeki bir gösterinin yerini alabilir mi? Doğrudur. İki milyonumuzun Hyde Parka yürümesi Birleşik Krallığın Irak savaşına katılmasını önleyemedi. Ama zamanın Blair hükümetinin büyük bir dehşete düşmesine yol açtı. Hatta rivayete göre Blair o yürüyüşten sonra istifa etmek istedi ve partisi tarafından bunu yapması önlendi.
Anavatanımız Kıbrıs'ta da gelişen olaylar halkın sokağa inme zamanının geldiğini gösteriyor. Geçtiğimiz hafta Birleşik Krallık Parlementosunun davetlisi olarak İngiltere'de bulunan 12 'Sendikal Platform' delegesi Kuzey Kıbrıs'taki adaletsiz düzeni bir kez daha bize anlattı. Şener Elçil'in bir toplantıda söylediği "Bir zamanlar şimdiki meclis binasında sigara sararlardı. Şimdi ise bizi sararlar" sözü herhalde gezinin en çarpıcı sözü idi.
Bakalım kendilerini "saran" düzene karşı Kıbrıslıtürkler ne zaman ayaklanıp sokağa inecek. Halkın kendine gelmesi için tetikleyici etken ne olacak.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.