UBP Kurultayı ve tarih...

Dr. Kaya Bekiroğlu anlatır ki Tıp Fakültesi'nde öğrenciyken, Tokatlıyan Otel'de düzenledikleri Kıbrıslılar Çayı'nı duyurmak için gittiği Cumhuriyet gazetesi, çay ilânını yayınlamayı bile "Başımızı İngilizlerle derde mi sokacaksınız?" diyerek, reddetmiş!

Paradigma derken, bugün çürümüş olan binlerce şeyden bahsetmiyorum! KATAK'tan başlayıp, günümüze gelen genel konspti söz konusu ediyorum! Rauf Denktaş'ın bir söyleşide, "KTKF'nunu başına geçtiğimde, Türk köylerini gezdim… Sabahları okula aç karnına giden çocuklar, bitlenmiş, ayakkabısız çocuklar gördüm… " der… Kendince "lider" olmasını, o geziye borçluymuş!

"Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yok!" diyen, sadece Fuat Köprülü değildir… O dönemin ileri gelenlerinin tümü, aynı tavrı ve aynı lâfları söylemişlerdir, Kıbrıslı Türkler'e… Ulus Anıtı'nın temeline atılmak üzere Ankara'ya gönderilen Kıbrıs toprağı, "İngiliz toprağıdır" diye, reddedilmiştir örneğin! Buna karşılık Kıbrıslı öğrenciler, kanlarını toplayıp, onu dökmüşlerdir anıtın temeline…

Bugün, artık dünyanın koşulları baştan aşağı değiştiği için ölmüş dahi olsa, içinde yaşadığımız paradigmayı yaratan ve yaşatan, Kıbrıs Türk elitidir. Kıbrıs, İngiltere, Yunanistan, Türkiye ve dünyadaki Kıbrıs Algısını değiştirip, bambaşka bir Kıbrıs ortaya çıkaranlar da o elit ve temsilcileri, Rauf Denktaş'tır… Rahmetli zaten bunun için tarihsel bir şahsiyet ve biz beğenmesek de gerçek bir liderdir!

Türkiye'nin bu meseleye katkısı, o algı değişikliğinden sonradır… Bunu hatırlatmak gerekiyor!

UBP ise bizim kişisel beğenimizden bağımsız olarak, işte o sürecin, temsilcisidir. Ben, beğenmiyorum! Ama ben, kışın soğuk, yazın çok sıcak olmasından da mutazarrırım! Bana bağlı değil ki!

Mevcut düzenimiz, yani o elitin vakti zamanında zeminini döşediği, son otuz yıldır da UBP'nin sahiplenip, sürdürdüğü paradigma, sürdürülebilir mi? Hayır… Değildir… Aslına bakarsanız ta 2002 bankalar krizinde ölmüştür. On yıldır zarıncamakta, sürüklenmektedir…

Ve ancak, bizim yeni paradigmamızı da biz kendimiz kurabiliriz! Dışardan müdahalelerle, bugünkü halimiz iyileşmez, beş beter olur! Müezzinoğlu'nun marifetlerinden başlar, rahmetli Özal'dan geçer, gelir AK Parti'de dururum… Yanlış önerilerin başımıza neler getirdiğini anlatan bir kitap yazılabilir!

İkinci Dünya Savaşı sonrasında, bütün dünyanın egemeni bir imparatorluk karşısında, yapayalınız bırakılmış bu Kıbrıs Türk Halkı, yalnız dünyanın değil, kendinin ve Türkiye'nin de algısını değiştirip, nasıl kendi göbeğini kestiyse; şimdiki sıkıntıyı da aşacak kapasiteyi, arasa bulur. Faiz Kaymak'tan Rauf Denktaş'a; Dr. Fazıl Küçük'ten, Osman Örek'e; Nalbantoğlu'ndan, Bekiroğlu'na, Manizade'ye; Mehmet Zekâ Bey'den, Berberoğlu'na; Müderrisoğlu'ndan ve hatta Dr.İhsan Ali'ye! Alternatif paradigmamızı yaratıp sahiplenen, Kavazoğlu'ndan Naci Talât'a, istediğiniz kadar kendine kızın Doğan Harman'dan Ergün Vehbi'ye; Özker Özgür'den, Alpay Durduran'a; Arif Hoca'dan belki de Turgut Afşaroğlu'na! Resmi ve gayri resmi paradigmayı yaratacak kadroyu, dünyadaki egemen Kıbrıslı Türk algısını değiştiren, Kıbrıslı Türk elitleridir… O elit kadroyu hem unutmamak ve hem de onlardan dersler çıkarmaktır görevimiz! Fırtınalı denizlerde pusulasız gemi misali, savrulmak değil!

Paradigmamız, öldü… Resmisi de gayrı resmisi de… Yenisini yaratmak, bizim boynumuzun borcudur! Başkasının değil…

Okyanusta bir damla iken, bunu yaptık! Algıyı değiştirdik… Muhtaç olduğumuz kudret…..

Kim kazanırsa kazansın! Ama bilsin ki ya bunu yapmaya el verecek, ya da partisi ile birlikte tarihin çöp sepetine gidecektir!