Çakıcı: "Köşklüçiftliğe gitmek, Amerika'ya gitmek gibi birşeydi..."
Lefkoşa Surlariçi'nde bir evde dünyaya gelen, üniversite dönemine kadar olan çocukluğunu ve gençliğini bu mahallede geçiren, İstanbul'da uzun yıllar süren tıp eğitimi sırasında "Aklımda hep Kıbrıs vardı" diyen Mehmet Çakıcı, siyasi kimliği dışında hayatına dair satır aralarını Kıbrıs Postası ile paylaştı.
Deniz ABİDİN - Kıbrıs Postası
Lefkoşa Surlariçi'nde bir evde dünyaya gelen, üniversite dönemine kadar olan çocukluğunu ve gençliğini bu mahallede geçiren, İstanbul'da uzun yıllar süren tıp eğitimi sırasında "Aklımda hep Kıbrıs vardı" diyen Mehmet Çakıcı, siyasi kimliği dışında hayatına dair satır aralarını Kıbrıs Postası ile paylaştı.
"Abdi Çavuş'ta o zamanlar evler büyük görünürdü. Şimdilerde küçük kaldılar. Çocukken Surlariçi'den Köşklüçiftlik mahallesine gezi yapardık. Köşklüçiftlik o yıllarda sosyete dediğimiz ailelerin kaldığı bölgeydi. Bizim için Köşklüçiftliğe gitmek demek, Amerika'ya gitmek gibi birşeydi..."
"Naci Talat yakın akrabamızdı. O'na Naci Dayı derdim hep. Evimizin etrafı yıkılmıştı. Ustalar her darbe vurduğunda bizim ev sallanıyordu. Evin yıkılmasından çok korkmuştuk. Naci Dayı'nın, bu olayın haberini alır almaz elini kaldırararak "siz kim oluyorsunuz" dercesine ustalara doğru geldiğini hatırlarım. İşte o gün karar verdim. Ezilmemek için bir mücadele ve yol yürünmesi gerektiğini o zaman anladım. Ustaların kaçtığını görmek ve Naci Dayı'nın bu tavrı benim için bir idol oldu..."
Kıbrıs Postası olarak kliniğinde bizi kabul eden, bize siyaset dışındaki yaşamının kapılarını açan TDP Lefkoşa Milletvekili Mehmet Çakıcı, bizi çok sıcak ve samimi bir şekilde karşıladı. Siyaset dışı röpörtajımızı geri çevirmeyen Çakıcı, çocukluğu, doğup büyüdüğü mahalle, evliliği ve meslek seçimine yönelik anılarını bizimle paylaştı. Sohbetimize 1960'lı yılların Lefkoşa'sı ve Lefkoşa'nın en çok bilinen Abdi Çavuş Sokağı ile başlıyoruz.
1966 yılının 13 Eylül sonbaharında Lefkoşa Surlariçi'nde bir evde dünyaya gelen Mehmet Çakıcı, üniversite dönemine kadar olan çocukluğunu ve gençliğini bu mahallede geçirdi.
"Abdi Çavuş'ta evler büyüktü"
Çakıcı, o yılları şu şekilde anlatıyor:
"Surlariçi'de Abdi Çavuş Sokağı'nda büyüdüm. Abdi Çavuş'ta o zamanlar evler büyük görünürdü. Şimdilerde küçük kaldılar. Çocukken Surlariçi'den Köşklüçiftlik mahallesine gezi yapardık. Köşklüçiftlik o yıllarda sosyete dediğimiz ailelerin kaldığı bölgeydi. Bizim için Köşklüçiftliğe gitmek demek, Amerika'ya gitmek gibi birşeydi..."
İlk Yenicami İlkokulu'na başlayan, ardından Atatürk İlkokulu'nda okuyan Çakıcı, sınıfın en başarılı öğrencilerinden biriydi o yıllar...Okulun bahçesinde top oynadığını anımsadığını söyleyen Çakıcı, o döneme ait bir anısını bizimle paylaşıyor.
"O zaman anladım ezilmemek için mücadele gerektiğini..."
"Naci Talat yakın akrabamızdı. Annemle onun annesi neredeyse aynı evde büyüdü. O zamanlar babam Londra'daydı. Evin etrafı yıkılmıştı. Tek bir ev kalmıştı. Ustalar çalışmaya başlamışlardı. Ustalar her darbe vurduğunda bizim ev sallanıyordu. Naci Talat'a, Naci Dayı derdim. Naci Dayı'nın, bu olayın haberini alır almaz elini kaldırararak "siz kim oluyorsunuz" dercesine ustalara doğru geldiğini hatırlarım. Sanırım 8-10 yaşlarımdaydım. İşte o gün karar verdim. Ezilmemek için bir mücadele ve yol yürünmesi gerektiğini o zaman anladım. Ustaların kaçtığını görmek ve Naci Dayı'nın tavrı benim için bir idol oldu..."
Orta birinci sınıfı Ruso Ortaokulu'nda okuyan Çakıcı daha sonra Bayraktar Ortaokulu'na geçmiş... Mehmet Çakıcı, o anısını da şöyle anlatıyor:
"Ruso'yu bırakmamda babam etkili oldu. Tüm derslerim hep on iken Fen ve Beden Eğitimi dersinden dokuz almıştım. Babam çok kızmıştı. Çok başarılı bir öğrenciydim, nasıl olur da iki dersten dokuz almıştım. Beden eğitimi dersi öğretmenim babamın bir tanıdığıydı ve onunla bir anısı vardı. Bu olayı ona bağlamıştı. Okuldan ayrılıp kaydımı Bayraktar Ortaokulu'na yaptık. Orta okulun ardından liseyi, Lefkoşa Türk Lisesi'nde okudum. Ardından İstanbul Marmara Üniversitesi'nde Tıp kazandım..."
Abdi Çavuş mahallesinden 1989 yılında ayrılan ve üniversite eğitimi için İstanbul'a yerleşen Çakıcı, on dört yılını İstanbul'da, kimi zaman da Londra'daki en önemli okullarda staj görerek geçirdi.
"Çok etkilendim"
Mehmet Çakıcı, üniversite döneminde tıp okurken psikiyatri seçme nedeninin Tıp Balosu'nda yaşanan bir tesadüf sonucu yaşanan süreçle ilgili oluğunu
şu sözlerle anlatıyor:
"4. Sınıf öğrencisiydim, 14 Mart Tıp Balosu vardı. Marmara Otel'e gideceğime yanlış otele gitmiştim. Geri dönmem zaman aldı. Otele vardığımda ön sıralar dolmuştu. Okulun en güzel kızları ön sıralardaydı. Arka sıralarda sakallı bir adamın yanına oturdum. Çok üzgündüm. Moralim çok bozulmuştu. Çünkü eğlenemeyecektim. Kızlarla dans edemeyecektim. Yanına oturduğum adam bana içki döktü. Ardından bir meyveyi soyup önüme koydu. Daha sonra sohbete başladık. Sohbet arasında kim olduğunu sordum. Bana Psikiyatri Bilim Dalı Başkanı olduğunu söyledi. Beni staja göndermeyi teklif etti. Başlangıçta kabul etmedim. Sonra biraz düşününce iyi bir deneyim olacağına karar verdim. Londra'nın en önemli psikiyatri okuluna gittim. Çok etkilendim ve psikiyatri ile eğitimimi sürdürmeye o zaman karar verdim..."
"Nijeryalı bir hasta beni rehin aldı"
Daha sonraları Bakırköy Ruh Ve Sinir Hastanesi'nde farklı deneyimler yaşadığını anlatan Mehmet Çakıcı, günde 40 hasta baktığını, hatta bir gün bir hasta tarafından rehin alındığını söyledi. Çakıcı, o günü şu sözlerle hatırlıyor ve gülümsüyor.
"Kapalı servisti. Şaşkın bir Nijeryalı hasta korkudan bana saldırdı ve beni rehin aldı. Sanırım uyuşturucu da kullanmıştı. Güvenlik görevlileri aynı anda müdahale etti ve bir operasyonla beni kurtardılar..."
"Babamın ölüm haberini amfide aldım"
Mehmet Çakıcı yine üniversite yıllarına ait bir anısını bizimle paylaşıyor:
"1989 yılıydı. Babamın vefat ettiğini amfide ders sırasında öğrendim. Bu benim için çok kötü bir anıdır. O yıllarda APS acil posta servisi vardı. Postacı beni ders çıkışına kadar bekledi. Babamın ölüm haberini öyle aldım..."
"Üniversite dönemimde iyi anılarım da oldu. Kıbrıslı arkadaşlarla çok iyi vakit geçirirdik mesela. Evde partiler düzenlerdik. Evde kaç kişi kaldığımızı çoğu zaman bilmezdik. Bazen de Taksim'de yürüyüşler yapardık. Siyasi yürüyüşler değildi. O günler çok güzeldi..."
Mehmet Çakıcı, çocukluğundan beri ailesi tarafından hep doktor olarak yetiştirildiğini, kendisini başka bir meslekte hayal etmediğini belirtiyor. Baba tarafının Çamlıköylü olduğunu ifade eden Çakıcı, dedesi Mehmet Çakıcı Efendi'nin adını alan ilk torun olmasından da kaynaklı olarak çocukluktan beri hep doktor yakıştırmasının kendisine yapıldığını anlatıyor.
"İlk görüşte hoş birisiydi"
Mehmet Çakıcı, eşi Ebru Çakıcı ile birlikte Bakırköy Ruh ve Sinir Hastenesi'ne istisasa gittiği sırada tanıştığını söylüyor. Eşiyle tanıştıktan sonra çok yakın arkadaş olduklarını anlatan Çakıcı, evliliğe giden süreci şöyle anlatıyor:
"Bakırköy Ruh ve Sinir Hastanesi'nde ilk seminerimi verdim. Seminerle ilgili sorun vardı. Hocaya çok sinir olmuştum. Gidip konuşacaktım. Ebru beni durdurdu. Çay içmeyi teklif etti. Deniz kenarında çay içtik. Sonra daha sık görüşmeye başladık ve evliliğe kadar giden bir yol izledik. İlk görüşte hoş birisiydi. Ancak evlilik aklımda yoktu. Herşey görüştük sonra ilerledi. 1996 yılında İstanbul'da evlendik. Düğünümüz Ordu Evi'nde oldu. Eşimin dedesi Tabib Albayıydı. O zamanlar durumumuz iyi değildi. O nedenle düğünümüzü Ordu Evi'nde gerçekleştirdik..."
"Aklımda hep Kıbrıs vardı"
Çakıcı, 1998 yılı Eylül ayında uzmanlığı bittiği sırada Adli Tıp Ana Bilim Dalı hocasının kendisine üniversitede kalması için teklifte bulunduğunu söyleyerek, bunun o yıllarda bir hayal olduğunu, hocasının kendisini seçtiğini belirtiyor. Çakıcı, ancak aklında hep Kıbrıs olduğunu, Kıbrıs'a geri dönme niyeti olduğu için kabul etmediğini belirtiyor.
"Niyetim Kıbrıs'a geri dönmekti. Çünkü Kıbrıs'ta psikiyatri gelişmemişti. YDÜ'yü aradım. Bana gel bölüm başkanı ol dediler. Çok şaşırmıştım. Hemen kabul ettim..."
"Ebru Hanımı Kıbrıs'a yerleşmek konusunda nasıl ikna ettiniz?" sorusuna karşılık Çakıcı; "Ebru çok sade özelliklere sahip bir kişi. Tam anlamıyla bir İstanbul kızıydı. Her zaman sakin bir yerde yaşamayı tercih ederdi. O nedenle kabul etmesi zor olmadı" diyor.
YDÜ'de bölüm başkanı olan ancak askere gitmesi dolayısıyla eşi Ebru Çakıcı'nın bölüm başkanlığına geçtiğini anlatan Mehmet Çakıcı, Dereboyu'nda da bir muayene açarak zamanla işlerini geliştirdiklerini belirtiyor.
"Tek tek askerlerle görüştüm"
Askerde yaşadığı bir anısını da Çakıcı şu sözlerle anlatıyor:
"1998 askerde en çok intiharların yaşandığı dönemdi. Ben Gülseren'de 3 ay kaldım. Bir gün beni komutan çağırdı. Bu durumu nasıl önleyebiliriz diye sordu. Bana alarmlar dışında serbestsin dediler. Gülseren'de bana bir oda verdiler. İlk olarak işe bir eğitim programı yazarak başladım. Tek tek tüm bölükleri gezerek askerlerle görüştüm. Bazı subayların askeri mahkemeye verilmesini sağladım. O yıl intiharlar azaldı. Komutanlık bana katkılarımdan dolayı bir kol saati hediye etti ve teşekkür belgesi takdim etti..."
2001 yılında Sosyal psikiyatri Kongresi'nde bankazedelerle ilgili yaptığı araştırma neticesinde ilk kez ödül alan Mehmet Çakıcı, Ruh Sağlığı Derneği'ni kurdu. Dünyadan ve Türkiye'den eğitim programları getirerek, Kıbrıs'taki psikiyatri gelişimine önemli katkıları olan Çakıcı, 2002 yılında uyuşturucuyla ilgili hazırladığı programlarla ilgili sivil toplum örgütlerine hizmet ettiği gerekçesiyle Türkiye Genç İş Adamları Derneği'nden 10 dalda ödül aldı.
"Birgün bile öfkeli konuşmadım"
Mehmet Çakıcı, sohbetimiz sürerken, çocuklarından da bahsetmeyi ihmal etmiyor. Fuat ve Özlem isminde iki çocuk babası olan Çakıcı,Meclis'te çok sert konuşan bir kişi olduğunu, ancak evde çok sakin, çocuklarına birgün bile öfkeli konuşmayan bir baba olduğunu ifade ediyor. Evde zamanının çoğunu makale yazarak ve film izleyerek geçirdiğini söyleyen Mehmet Çakıcı, iyi bir sinema izleyicisi olduğunu da söylemeyi ihmal etmiyor. Çakıcı, tarihe çok meraklı bir kişi olduğunu belirterek, özellikle tarihi konu içeren filmleri izlemeye bayıldığını söylüyor. Çakıcı, "Cesur Yürek" adlı filmi neredeyse 5-6 kez izlediğini söylüyor. Boş zamanlarında kitap okumayı da sevdiğini anlatan Çakıcı, sporla da ilgilendiğini söylüyor. Geçmişte Yenicami'de futbol oynadığını vurgulayan Çakıcı, tıp fakültesinin futbol takımının başkanı olduğunu belirtiyor. Çakıcı, derbi maçlarını kaçırmadığını ve Beşiktaşlı olduğunu da ekliyor.
Çakıcı, daha önce okuduğu ve çok etkilendiği bir kitabı anlatıyor. Çetin Kasapoğlu'nun "Sevinci İkiye Böldüler"adlı kitabını okuduğunu ve etkisinden uzun zaman kurtulamadığını söyleyen Çakıcı, kitabı okuduğu zaman 14 yaşında olduğunu hatırladığını ifade ediyor.
Evde mutfağa çok seyrek girdiğini anlatan Çakıcı, ailesi tarafından sandwichinin çok sevildiğini söylüyor.
Çakıcı, son zamanlarda yaşanan uçak kazalarından dolayı uçağa binmekten tedirgin olduğunu, ancak binmesine de engel olmadığını belirtiyor.
Mehmet Çakıcı, Başak burcu...Yükseleni ise Koç... Başak burcunun ve yükseleni Koç'un özelliklerini taşıdığını söyleyen Çakıcı, çok titiz bir kişi olmadığını, ama işinde her zaman titiz olduğunu belirtiyor.
"On beş yaşımdaki halim, şimdiki halimle gurur duyardı"
"On beş yaşımdaki halim, şimdiki halimle gurur duyardı" diyen Çakıcı, "siyasette değil ama işimde, mesleğimde istediğim yere geldim. Keşke, partim adına ülkeyi değiştirecek reformlara imza atabilseydik. Bu benim için bir eksikliktir. Mükemmelliyetçi değilim ama her zaman riske girmeyi severim. Hedeflerim arasında uyuşturucu tedavi kurma merkezi var. Dünya çapında makalelerimi yazmaya devam edeceğim.Bunlar tarihe kalacak şeyler..." diyor.
Hayalinde hep Kıbrıs olduğunu, kendisini başka bir ülkede düşünemediğini ifade eden Çakıcı, "ailem burada, sevdiklerin burada, başka yerde yaşamayı hiç düşünmedim" diyor.
"Hayat boyu hekim ve hocayım"
Sohbetimizi tamamlarken "Nasıl bir emeklilik hayal ediyorsunuz?"diye soruyoruz Mehmet Çakıcı'ya. Çakıcı sohbetimizi şu sözlerle noktalıyor:
"Emekli olup bir köşeye çekilmeyi hiç düşünmedim. Biz muhtemelen hayat boyu hekim ve hocayız. Sağlığımız el verdiği sürece bu böyle. Aksi olursa, kendimi evde sakin bir hayat süren, TV karşısında oturarak vakit geçiren bir kişi olarak hayal edebilirim..."
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.