Ankara'daki zirvenin perde arkası

Güvenilir kaynakların aktardığı bilgilere göre Türk tarafı görüşmelerdeki temel çizgisini değiştirmeden detaylarda bazı esnekliklerde bulunucak.

Elde edilen bilgiler şu şekilde özetlenebilir.

1- Ankara'daki zirvede Kıbrıs konusunda devam etmekte olan müzakere sürecinde Türk tarafı ne dedi, hangi önerileri sundu, bunun karşısında Rum tarafı ne deyip nasıl bir tutum izledi konularına bakılarak karşılaştırmalı bir plan üzerinde çalışıldı.

2- Bunun yapılmasının tek bir sebebi vardı o da kimin çözüm isteyip kimin istemediğini tespit etmek. Böylece Kıbrıs konusunda Türk tarafının bundan sonra izleyeceği hızlandırılmış proaktif dış politikada kullanılacak veriler ortaya çıkmış oldu.

3-İzlenecek hızlandırılmış proaktif polititika çerçevesinde tarafların müzakere masasındaki pozisyonları BM, ABD ve AB'de izah edilecek, "Türk tarafının yaklaşımı buyken, Rum tarafının bu" denilecek. Bu şekilde süreçte tarafların pozisyonlarının daha net bir şekilde anlaşılması ve görüşmelere uluslararası ilginin çekilmesi sağlanacak.

Kaynaklar, gerek Türkiye'nin gerekse KKTC'nin yüzde yüz çözüme endeksli olduklarını ancak Rum kesiminde geride kalınan süreç boyunca topu taça atmak anlayışının hakim olduğunun göründüğünü ve bu durum değişmediği takdirde 3'üncü ülkelere örnekleriyle izah edileceğini söylediler.

4-Bu çalışmalar 5-6 aylık bir program çerçevesinde yürütülecek. Programın hedefi Türkiye'nin AB süreci değil, KKTC'deki seçim tarihi olarak belirlendi.

5-Türk tarafı seçim sürecinin bizatihi kendisinin müzakere sürecine etki edeceğini dikkate alarak seçim sürecini dışlayarak bir çalışma yapılamayacağı noktasından hareket etti. Bu nedenle de zamanın daraldığı teması öne çıkarılacak. Seçime 2 ay kala müzakere sürecinin çok sağlıklı bir şekilde yürütülemeyeceği bir gerçek. Dolayısıyla müzakere sürecinin seçime 2 ay kaladan önce yani Mart ayı öncesinde bir yerlere bağlanması ve en geç Mart içinde referanduma gidilmesi hedeflenecek. Bunun için de hızlandırılmış proaktif dış politika çerçevesinde bu takvimin Rumlar tarafından da dikkate alınması için ABD, BM ve AB'nin onlara baskı yapması istenecek. AB içinde bilhassa garantör İngiltere'nin daha aktif rol oynaması üzerinde durulacak.

6-Türk tarafının görüşme pozisyonu değişmeden ana çizgiler korunarak, detaylarda bazı esneklikler yapabileceği, bu çerçevede örneğin temsilciler meclisinde karar alma yeter sayısındaki Kıbrıs Türk oranının esnekleştirilebileceği söyleniyor. Ancak her halukarda ana prensiplerin ve şimdiye kadar olmazsa olmazlar olarak açıklanan 2 kesimlilik, siyasi eşitlik, Türkiye'nin Garantörlüğü gibi konularda sulandırılmaya gidilmesine müsade edilmeyecek.

B Planı

Sürecin sonunda referanduma gidilir ve taraflardan biri "Hayır" derse, "Hayır" diyen tarafa mutlaka bunun fatura edilmesi konusunun güvence altına alınması istenecek. Referandum anlaşmasının içerinde bu hususun net bir şekilde yer alması sağlanacak.

Süreç referanduma götürülemeden çökerse de Kıbrıs'ta çözümle ilgilenen başta ABD ve İngiltere olmak üzere üçüncü ülkelere ve BM'ye önümüzdeki aylar boyunca süreçle ilgili detaylı izahatlarda bulunulacağından sürecin çökmesi haline Rum tarafının cezalandırılmasının isteneceği belirtiliyor.

Özet olarak Kaynaklar, gerek Türkiye'nin gerekse KKTC'nin yüzde yüz çözüme endeksli olduklarını ancak Rum kesiminde geride kalınan süreç boyunca topu taça atmak anlayışının hakim olduğunun göründüğünü ve bu durum değişmediği takdirde 3'üncü ülkelere örnekleriyle izah edileceğini söylediler.

KIBRIS POSTASI ÖZEL HABER