Zeki Beşiktepeli: "Parti kuracağım ve Erdoğan'dan randevu alacağım"

Yasemin Hareketi'nin desteklediği, bağımsız Cumhurbaşkanı adayı, akademisyen Zeki Beşiktepeli 'Can Sarvan'la Sabah Postası'nın bugünkü konuğu idi. Beşiktepeli'nin Sarvan'ın sorularına verdiği yanıtlar ilgi çekiciydi:

'Ben çocukluğumda çobanlık, yapıcılık yaptım. Fakir bir ailden geldiğimiz için parasızlıktan okuma olanağım yoktu. Okumayı çok istediğim için ortaokulu dışardan sınavları vererek bitirdim. Ertan hoca beni görüdüğünde 'sen 16 yaşında delikanlısın seni çocuklar arasına alamam. Boşver okumayı, polis ol', dedi. İnat ettim. 33 dersin sınavını, 15 günde dışarıdan verdim. Azim ve hırs çok önemlidir. Hırsı iyilik için kullanmak gerekir. Bir de cesur olmak gerekir. Babam herp derdi: 'Temiz adam cesur adamdır'. '

'Benim hayatımın büyük bir bölümü CTP içinde geçti. Ahmet Mithat Berberoğlu, Özker Özgür dönemlerinde hep partideydim. 1970'de eniştem kırmızı gömlek giydiği için 24 saat hapis yatmıştı. Öyle günlerden geçtik. CTP'liyim demek bir şerefti o zamanlar. Ada'nın askersizleştirilmesi o günlerde CTP'nin savunduğu bir argümandı ve savunduklarıyla Rumları da etkilemişti CTP.'

'Yasemin Hareketi CTP'den kopanlarla kuruldu. Ardından BKP'ye geldim ben. BKP'de son kurltayda en çok oyu olan benim, doğru. Ama ben aday çıkarmamız gerektiğini düşünüyordum. Anlaşamadık. Partilerin gelişimi için toplumun önüne çıkıp önderlik etmek ve alternatif sunmak gereklidir. O nedenle Yasemin Hareketi'nden bağımsız aday oldum. İyi bir oy alırsam Yasemin Hareketi siyasi bir partiye dönüşecek. Yeni bir parti kuruluyor diyebiliriz. Seçim sonrasında parti kurulacak ve ilk işim T.C Başbakanı Erdoğan'dan randevu alarak Kuzey Kıbrıs'a vize koymasını ve vatandaşlıkların derhal durdurulmasını talep etmek olacak.'

'Taşınmaz Mal Komisyonu'na ilişkin AİHM kararı ile Türkiye Kıbrıs'ı işgal ettiğini resmen kabul etmiştir. Bir ülke işgal altındaysa hangi bağımsız seçimlerde söz edilebilir? Kimse bizi Kosova ile Abhazya ile karıştırmasın. KKTC'nin tanınması, ilgili BM kararları nedeniyle mümkün değildir ve BM'nin bu kararları değiştirmesi söz konusu bile olmayacaktır. Sayın Talat ve sayın Eroğlu afişler için para harcayacaklarına AİHM kararını çevirip halka dağıtsınlar. İşgal hukukuna göre Türkiye buraya vali atayabilir artık. Biz 1960 Cumhuriyeti'nin eşit ortağıyız. KKTC'nin tanıtılması değil, 1960 Cumhuriyeti'ndeki haklarımıza sahip çıkmalıyız.'

'1974 sonrasında Rumlardan kalan mülkün yanında makine ve sanayi de vardı. Biz bunlara el konulduktan sonra üretimi ve hizmeti devam ettiremedik. Bir toplumum kontrol altında turumak istiyorsanız o toplumu üretimden koparacaksınız. Üreten toplum düşünür, felsefe yapar, sanat yapar. Rumlardan 200 milyar Dolar'lık taşınır ve taşınmaz mal kalmıştır ama bu da heba edilmiştir.'

'Bir araştırma var, bir arkadaşım yaptı. Kendisi yayınlayacak diye öncesinde adını veremem. Araştırmayı gördüm. Bu araştırmaya göre, 165 bin nüfusun % 38'i Kıbrıslı. Ve sadece 62 bin Kıbrıslı Türk oy var. Sayın Talat'ın kaybedecek oluşunun bir nedeni de budur. 'Gelen Türk, giden Türk' diyen UBP ve Denktaş yönetimleri yerli halkı yok etti. T.C kökenli vatandaşlar ne derlerse onu yapıyor diye düşündüklerinden 'gelen Türk, giden Türk' onlara göre. Haklısınız. Artık küçük bir Türkiye var burada. Türkiye'nin iktidarı, diğer partileri Türkiye kökenli seçmenin oylarını belirliyor.'

'Maliye Bakanı Ersin Tatar 'nüfus 400 bin', dedi. Sayın Talat da daha önce 'nüfus 500 bin', dedi. Ben de diyorum ki nüfus 1 milyon kişinin üzerindedir. Türkiye'de 1.3 milyon kişi kayıp. Devlet İstatistik Enstitüsü'nün kayıtlarında yazıyor. Bakın gösteriyorum size. 1.3 milyon kişinin çoğu Kuzey Kıbrıs'tadır. Nüfusumuz 400 ya da 500 bin olsaydı; bizde 80 bin kişinin 40 bini belediyeler, memurlar ve polis dahil devlette çalışıyor. Kalan 40 bini de özel sektörde. Bu insanların onlarca çocuğu olmalı ki nüfusumuz 400-500 bin olsun! Tekrar ediyorum: Seçmenin % 62'si Türkiye kökenlidir. Sadece % 38'i Kıbrıslı Türktür.'

'Kıbrıs sorununun çözümü 2025 ve sonrasındadır. Türkiye'nin AB'ye girişinde kullanacağı tek baskı unsuru Kıbrıs sorunudur. Yerli halk ayağa kalkmazsa çözüm ancak 2025 ya da sonrasında olacaktır. Türkiye'nin kendisi AB'ye hazır değildir. Yapacağı değişiklikleri 2025'e bile yetiştiremeyebilir. Sayın Eroğlu da sayın Talat da Türkiye Dışişleri önlerine hangi paketi koyarsa onu savunacak. Kıbrıs Türkünün yürüteceği siyasete Türkiye uyumlaşmalıdır oysa.'

'Yaseminlere bir maşrapa su dökerseniz kökü kuramaz. Ya da anavatancılara oy verip kendi geleceğinizi kurutursunuz.'