Önemli bir belgesel- “Bölünmüş Ada”

Yayın Tarihi: 22/12/24 07:30
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

Aynı kitabı kısa bir sürede birkaç kez okuyabilirim, ancak aynı filmi tekrar görmek istemem için aradan bayağı uzun bir süre geçmesi gerekir. Bu geleneğimi geçenlerde bozdum ve “Divided Island – Bölünmüş Ada” belgesel filmini bir ay içerisinde ikinci kez görmeye gittim.

Kıbrıs’ın trajik hikayesi üzerine çok filmler, belgeseller yapıldı, kitaplar, romanlar yazıldı, Konferanslar, toplantılar düzenlendi. Ünlü “The Guardian”, “Morning Star” gazetelerinden tutun, “Church Times” gazetesine kadar üzerine yazı yazılan, gösterildiği tüm sinemaları tamamen doldurtan “Bölünmüş Ada” belgeselinin özelliği neydi?

Bana göre belgeseli Londra’nın Enfield bölgesinde büyüyen iki Kıbrıslı genç arkadaşın birlikte yapması belki de belgeselin en önemli özelliğidir. Londra’da doğup büyüdüler ama nerede yaşarlarsa yaşasınlar her Kıbrıslı gibi bu iki genç adam da Kıbrıs trajedisinden etkilendiler. Aile fertlerini kaybettiler. Ama bu unsur filmi çok alışılmamış taze, tarafsız bir perspektifle sunmalarına engel olmadı.

Yönetmen Ceyhun (Cey) Sesigüzel ve Yardımcı Yönetmen Andreas Tokkallos, tamamlanması 4 yıl süren projeleri için şu mesajı vermeyi amaçlamışlardı: “Kıbrıs’ta barışa, karşılıklı anlayışa ve birlikte çalışmaya fırsat verilmelidir.” Filmin politik amacı olmadığını ısrarla vurgulayan Sesigüzel filmine politikacıları dahil etmemekle bu iddiasında ne kadar samimi olduğunu ispat etmiş oldu.

Belgeseli ilk gördüğümde aklıma hemen yerleşen düşünce bu önemli yapıtın ne kadar dengeli, Kıbrıs’taki tarafların yaşadığı güçlüklere, travmaya ne kadar hassas yaklaşıldığı düşüncesi oldu. Belgeselin siyasetçilere değil, bağımsız siyasi bilimci, tarihçi, travma terapisti gibi uzmanlara yer vermesinin bu önemli yapıtın başarısında hiç şüphesiz çok büyük rolü oldu.

Biz Kıbrıslılar dünyanın merkezinin Sarayönü veya Metaxas Meydanı olduğunu sanan toplumlarız. O yüzden Kıbrıs sorununa da bu dar çerçeveden bakma yanlışlığına düşeriz çoğu zaman. Bölünmüş Ada belgeseli bu yaklaşımı sorunun tarihsel sürecini politik bilimci James Ker-Lindsey’nin ağzından yalın bir dille bir nebze sorguluyor ve düzeltmeye çalışıyor.

Cey Sesigüzel, “…Kıbrıslılar’ın yaşamış olduğu, paylaştıkları bu travmanın çevresinde biraz daha empati yaratma yöntemini araştırmayı umuyorduk...” diyor. Belgesel bu amacı başarı ile yerine getiriyor, çünkü izleyenlerin aklına ilk gelen bir şeydir sanırım empati sözcüğü. Kişisel travmalarından bahsedenlerin sadece kendilerinin değil, diğer toplum fertlerinin yaşadıkları üzerine büyük bir olgunlukla empati yapabilmeleri bir kez daha savaştan en kötü etkilenenlerin en ateşli barış savunucuları olabildiklerini gözler önüne serdi.

Kıbrıs konusunda yığınlarca kitap yazmış, ülkemizde ayrılığın tohumlarının nasıl atıldığını anlatmış olan değerli dostum Yaşar İsmailoğlu belgeselde sevgili kardeşi Orhan’ın öldürülmesinden bahsederken “düşman” kavramından değil, batan gemiyi ilk terk eden kaptan misali bölgeden kaçan ama kardeşi dahil birkaç genci ölüme gönderen sözde asker komutanından yakındı. Komikebir’de babası götürülüp öldürülen ve yakınlarından halâ kayıpları olan Christina “nefret, nefreti getirir” diye konuştu. Kayıpların kalıntılarının bulunması için yıllardır olağanüstü çaba gösteren gazeteci Sevgül Uludağ, her iki toplumdan savaş suçu işleyenlerin bulunması gerektiğini söyleyip “Savaş suçlarını saklayanlar, savaş suçlularını korumuş olurlar” dedi ve durum böyle devam ettiği sürece barışın mümkün olamayacağını sözlerine ekledi.

London School of Economics (LSE) profesörlerinden James Ker-Lindsay ve Avustralya Flinders Üniversitesi’nden Profesör Andrekos Varnava, terapi uzmanı Tom Fortes Mayer, T-Vine dergisi Genel Yayın Yönetmeni İpek Özerim, belgeselde görüşlerine başvurulan diğer kişiler, adil, gerçekçi ve tarafsız yaklaşımları ile belgeselin ayrıcalığına büyük katkıda bulundular.

Belgeselde ilerisi için umut vadeden en önemli katkı bence “Unite Cyprus Now” (“Kıbrıs’ı Şimdi Birleştiriniz”) adlı aktivist grupta adada barış için birlikte çalışan iki gençten, Kıbrıslırum Andromahi Sofokleus ile Kıbrıslıtürk Kemal Baykallı’dan geldi.

Bedbaht adamız Kıbrıs’ta 61 yıldan beri çözüm ve barış çabaları başarısız olmuştur. Yarım asırdan beri de Kıbrıs bölünmüş bir ada olmaya devam etmektedir. Şu an Kıbrıs için çok tehlikeli bir süreç yaşanmaktadır. Filmde yeralan uzmanların da belirttiği gibi bu durumun daha fazla devamı düşünülemez. Aksi takdirde sonuç çok vahim olur. En fazla ada halkı için. Andromahi Sofokleus, Kemal Baykallı ve onlar gibi birçok barışseverler gelecek için tek umut kaynağıdırlar. Barış onlar tarafından sağlanacaktır. Siyasetçilerin girişimi ile değil, onlara rağmen.

“Divided Island” belgeseli Sevgül Uludağ’ın sözleri ile sonlandı. Yazımı da bu anlamlı sözlerle sonlandırıyorum. Bu belgesel ile Kıbrıs’ta barışa büyük bir katkı yapan Cey Sesigüzel ve Andreas Tokkallos’a Kıbrıslılar olarak büyük bir minnet borcumuz vardır.

“Barış temel bir insan hakkıdır, ancak barışı sağlamak büyük çaba gerektirir.” Sevgül Uludağ.

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Ertanç HİDAYETTİN yazıları