Black Mirror dizisi gerçek mi oluyor?
E-imza Kıbrıs Yöneticilerinden Cüneyt Çerkez, Koronavirüs salgını ile “İnsanları mikroçip enjeksiyonuna hazırlıyorlar” şeklindeki komplo teorisinin gerçekliğini, Kıbrıs Postası için araştırarak derledi.
Çerkez, "Chip’lenecek miyiz?" sorusuyla başladığı makalesine, şöyle devam ediyor:
“Black Mirror dizisi gerçek mi oluyur? Güle güle anahtarlar, şifreler ve biletler… Hepsi derinizin altındaki MikroÇipte.
Ana hedeflerinin insanlığın refahını iyileştirmek olduğunu savunan ID2020 İttifakı kurucu üyelerinden Bill Gates, 2015 yılında yaptığı bir TED konuşmasında, “Önümüzdeki 10 yılda, bir şey 10 milyondan fazla insanı öldürürse, bu muhtemelen nükleer bir savaş değil, oldukça hızlı yayılabilen bir virüs olacaktır" demişti.
Koronavirüs salgını ile “İnsanları mikroçip enjeksiyonuna hazırlıyorlar”, bu komplo teorisi gerçek olabilir mi?
Veritatem dies aperit, yani zaman gerçeği açığa çıkarır.
Bill Gates’in de aralarında olduğu ID2020 İttifakı kurucu üyelerine baktığımızda, Accenture, Gavi (Aşı İttifakı), Rockefeller Vakfı, IDEO.ORG ve Microsoft gibi şirket ve kurumlardan oluştuğunu görüyoruz.
Kurucu üyelerin açıklamalarından, Koronavirüs pandemisinin Küresel çapta bir Dijital Kimlik Sistemi’ne olan ihtiyaca odaklanmayı yeniden tetiklediklerini görebiliriz. Yine Koronavirüs pandemisinin, Küresel Dijital Kimlik Sistemi oluşturmaya odaklanan girişimleri de hızlandırdığını söyleyebiliriz.
ID2020 İttifakı, Küresel çapta bir Dijital Kimlik sisteminin evrensel bir ihtiyaç ve kim olduğunuzu kanıtlama yeteneğinin temel ve evrensel bir insan hakkı olduğundan bahsediyor. Dijital bir çağda yaşadığımız için, bunu hem fiziksel dünyada hem de internet ortamında yapmanın güvenilir bir yoluna ihtiyacımız olduğunu belirtiyor. Bu İttifak, hiçbir hükümet, şirket veya kurumun bu sorunu tek başına çözemeyeceğini iddia ediyor. Yine İttifak, küresel çapta bir Dijital Kimlik Sisteminin gelecekteki seyrini belirlemek ve ilgili riskleri yönetmek, sürekli işbirliği ve küresel ortaklık gerektiren bir sorun olduğuna vurgu yapıyor.
ID2020 İttifakı, 2017 yılında Rockefeller Vakfı ve küresel danışmanlık firması Accenture tarafından finanse edilen bir ittifak başlattı. İttifakın ana hedefleri ana hatları ile de o yıl tanımlandı: “Küresel çapta bir Dijital Kimlik Sistemi için teknolojik çözümler geliştirmek ve test etmek, hükümetlerle çalışarak çözümleri uygulamak”.
Koronavirüs'e bağlı felaketler devam ederken, insanlar 5G'den dünya nüfusuna mikroçip enjeksiyon planlarına kadar bir dizi teknolojiyi ve komplo teorisini sorgulamaya başladılar.
Teknoloji geliştikçe, cihazlar daha küçük ve daha kompakt yapılarla büyümeye devam ediyor. Bir zamanlar ev ile sınırlı olan telefon ve bilgisayarlar gibi elektronik cihazlar artık cebimizde taşınıyor. Şimdi - bazı insanlar için - taşınabilir ve uygun teknoloji kavramı mikroçip implantları ile bir adım daha da ileriye taşınmıştır."
Cüneyt Çerkez, makalesini şöyle sürdürüyor:
"Teknolojik yenilikleri ile tanınan İsveç'te binlerce insan vücutlarına mikroçip yerleştirdi. Eski profesyonel vücut piercing uygulama uzmanı Jowan Osterlund tarafından kurulan İsveçli firma Biohax International şu anda bu pazarda hakim konumunda.
İsveçliler, Koronavirüs’ten bulaşan enfeksiyon riskini büyük ölçüde azaltmak için nakit ve kredi kartı gibi günlük teması ortadan kaldıran mikroçip teknolojisini tercih etmeye başladılar. Halihazırda 4000’den fazla insan bir pirinç tanesi büyüklüğündeki bu mikroçipleri ellerine taktırmış durumda. "
"Mikroçip implantları, teknolojideki en son evrimi temsil eder. Biohax International tarafından sunulan çipler öncelikle kullanıcıların belirli günlük rutinleri gerçekleştirmek için gereken süreyi azaltmak için tasarlanmıştır. İmplantı olan bireylerin yapmaları gereken sadece dijital okuyucuya karşı ellerini kaydırarak evlerine, ofislerine, spor salonlarına girmek, yazıcıdan çıktı almak, sinema salonlarına girmek, toplu taşıma araçlarına binmek, temassız ödeme yapmak."
"Biohax mikroçip implantları ayrıca acil durum zamanlarında aranacak kişilerin iletişim bilgilerini, sosyal medya profillerini, ev anahtarlarını ve hatta etkinlikler ve toplu taşıma araçları için elektronik biletleri saklamak için de kullanılabilir. 2017 yılında, devlete ait yolcu treni şirketi SJ Railways, kağıt tren biletleri yerine insanların mikroçip implantlarını kullanmasına izin veren dünyadaki ilk seyahat şirketi olmuştu.
Biohax ayrıca kullanıcıların yakında mağaza ve restoran ödemeleri için mikroçip kullanmanın mümkün olacağını aktardı. Uzmanlar özellikle mikroçiplerin bireylerin sağlık kayıtlarını izleme ve tıbbi tanı uygulamaları için devrim potansiyeli taşıyan bir teknoloji olduğu yönünde hemfikir.
Örneğin, Haziran 2018'de, ABD Sağlık Bakanlığı’na bağlı Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) diyabetli yetişkinler için tam implante edilebilir sürekli glukoz izleme (CGM) sistemini onayladı.
Bu teknolojik gelişmeler yaşanırken, mikroçip implantlarının etiği konusundaki endişelerini dile getiren uzmanların sayısı da az değil. Ülkelerin bir gözetim devleti haline geleceğinden dolayı duyulan endişeler de sürekli seslendiriliyor.
Diğer elektronik cihazlar gibi, mikroçip implantlarının hacklemeye karşı savunmasız olabileceğine dair endişeler de artmaktadır. Wi-Fi bağlantısı kullanarak, bilgisayar korsanlarının mikroçiplere virüs bulaştırması ve hatta depolanan gizli bilgilere erişme olasılığını göz ardı etmemekte fayda var.
Dünyamız koşullarında pek çok sorun, birbirinin hem sebebi hem de sonucudur. Mikroçip implantaların yaygınlaşması da bir tavuk ve yumurta durumu ortaya koyuyor aslında. Mikroçiplerin henüz yeterince yararlı olmadığı için yaygın olarak kullanılmadığınının altını çizmek lazım. Fakat gün geçtikçe bu teknolojiye hizmet eden birçok uygulamayı daha sık görüyor olacağız. "
Fakat aynı zamanda son derece kişiselleştirilmiş veri kayıtlarının nasıl kullanılacağından da korkuluyor, uzmanların kafasında birçok cevaplanması gereken soru var. Sorun şu ki, bu verilerin sahibi kim?. Sigorta şirketinizden, hasta olduğunuzu anlamadan primlerin artacağını söyleyen bir mektup alabilir misiniz? Bu depolanmış veriler ve güvenli mi?. Veri güvenliğinden sorumlu kim?.
Mevcut mikroçip implantlar 24 saat izlemeyi sağlayacak GPS izleme donanımına sahip değiller. Tabi teknoljik geliştirmeler ile kolaylıkla sağlanabilecektir.
Microsoft'un kurucularından Bill Gates, Koronavirüs için kimin test edildiğini ve kimin aşılandığını gösterebilen “Dijital Sertifikalara” sahip insanlara implante edilebilir kapsülleri piyasaya sürecek.
Dünyanın en zengin ikinci kişisi Bill Gates’in atıfta bulunduğu “Dijital Sertifikalar”ın insana implante edilebilir “QUANTUM-DOT TATTOOS” adlı teknoloji olduğu idda edilmektedir. MIT ve Rice Üniversiteste'lerinden araştırmacılar aşı kayıtlarını tutmak için çalışmalarını sürdürüyorlar. 2019 Aralık ayında başlayan ve iki üniversiteden bilim adamlarının katılımı ile devam eden çalışmaların Bill Gates’in talimatı ile başlandığı iddia ediliyor.
Kuantum noktaları 2 ila 10 nanometre aralığında, boyutları nedeniyle benzersiz kimyasal ve fiziksel özelliklere sahip oldukça küçük yarı iletken nano parçacıklarıdır. Ayrıca güneş panelleri, ekranlar ve televizyonlarda da kullanılmaktadırlar.
Aslında, Bill Gates Kovid-19'la savaşmak için mikroçip kullanmaktan hiç bahsetmez. Bu fikirin Bill ve Melinda Gates Vakfı'na bağlı bir biyomühendislik profesöründen geldiği söylenmektedir. QUANTUM-DOT TATTOOS insanın aşı olup olmadığının kaydını oluşturmak için kullanılması planlanan çözülemez mikroiğneleri ifade eder. Bunların implante edilebilir mikroçip olduğuna dair bir kanıt da yok aslında. Uzmanlar, üzerinde çalışılan bu teknolojinin testlerinin tamamlanması ve uygulanabilir olması birkaç yıl daha alabilir görüşünde.
Birleşmiş Milletler, Dünya Ekonomik Forumu ve Büyük Teknoloji Şirkletleri, Dünya Bankası’nın sürdürülebilir kalkınma programı hedefinde, 2014'ten beri Küresel çapta bir Dijital Kimlik Sistemi oluşturmak için çalışıyorlar. Şimdi Koronavirüs pandemisi bu çalışmaları daha da ileriye götürmek için zorluyor.
ID2020 İttifakı ve dünya çapındaki ortakları tarafından inşa edilen “ütopik akıllı toplumun”, insanların bu sisteme katılmayı seçmedikleri ve dijital kimliklerini talep etmedikleri sürece tüm temel insan hizmetlerine erişimlerinin kaybedilebileceğini savunuyorlar.
Koronavirüs pandemisi, Küresel çapta bir Dijital Kimlik Sistemi de dahil olmak üzere hayatlarımızı, insan vücuduna biyoçip enjeksiyon teknolojisi ile, beklenenden çok daha hızlı DİJİTAL HER ŞEYE doğru kaydıracak gibi gözüküyor.
M.S. 980-1037 yılları arasında yaşayan, sadece felsefe ve tıp alanlarında değil, aynı zamanda astronomi dalında da gözlemleriyle meşhur bilim insanı, tüm dünyada, modern tıbbın temeli sayılan ve yüzyıllar boyunca üniversitelerde baş kaynak olarak okutulan, “El-Kanun Fi’t-Tıb” (Tıbbın Kanunları) adlı kitabıyla, tıp dünyasında “eş-Şeyhu’r-Reis” 8
(Baş Üstad) ünvanına layık görülen, toplamda 276 eseri bulunan İbn-i Sina “Bilim ve sanat, itibar görmediği toplumları terkeder” diyeli 980 yıldan fazla olmuştur.
İbn-i Sina’nın aslında bizlere de söylemek istediği; “İNSAN POTANSİYELİNİ AÇIĞA ÇIKARMAK”. İşte sihirli iksir budur. Toplum olarak, Ya Sihirli iksiri içeceğiz, ya da Hapı Yutacağız. Dünyadaki en büyük özgürlük seçebilme özgürlüğüdür, seçim bizlerin.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.