KKTC 0 – Yapay Zekâ 1

Yayın Tarihi: 26/03/23 11:30
okuma süresi: 26 dak.

Hayatım boyunca, devrim niteliğinde iki teknoloji gördüm.

İlki, 1980'de Windows da dahil olmak üzere her modern işletim sisteminin öncüsü olan bir grafiksel kullanıcı arayüzüyle (graphical user interface) tanıştığım zamandı. Bana demoyu gösteren kişi, harika bir programcı olan Charles Simonyi’den başkası değildi. Hemen, böylesine kullanıcı dostu bir yaklaşımla yapabileceklerimiz hakkında beyin fırtınası yapmaya başladık. Charles sonunda Microsoft'a katıldı. Windows Microsoft'un bel kemiği oldu ve bu demodan sonra yaptığımız beyin fırtınası, şirketin önümüzdeki 15 yıl için gündemini ve yol haritasını belirlemeye yardımcı oldu.

İkinci büyük sürpriz ise geçen yıl geldi. İstikrarlı ilerlemelerinden etkilendiğim OpenAI ekibiyle 2016’dan beri görüşüyordum. 2022'nin ortalarında yaptıkları iş beni o kadar heyecanlandırdı ki onlara bir meydan okudum: Gelişmiş Yerleştirme Biyoloji (Advanced Placement Biology) sınavını geçmek için yapay zekayı eğitin. Özel olarak eğitilmediği soruları yanıtlayabilmesini sağlayın. (Advanced Placement Biology seçtim çünkü sınav bilimsel gerçeklerin basit bir tekrarından daha fazlasıdır- sizden biyoloji hakkında eleştirel düşünmenizi ister.) Bunu yapabilirseniz, o zaman gerçek bir atılım yapmış olursunuz, dedim.

Bu meydan okumanın onları iki veya üç yıl meşgul edeceğini düşündüm. Birkaç ayda bitirdiler.

Eylül ayında onlarla tekrar buluştuğumda, yapay zekâ modelleri olan GPT'ye, 60 çoktan seçmeli Advanced Placement Biology sınavından 59 tanesini doğru bulduklarını hayranlıkla izledim. GPT daha sonra altı ucu açık soruya çarpıcı cevaplar yazdı. Aynı sınavı dışarıdan bir uzmana yaptırdık ve GPT 5 aldı. Bu sonuç mümkün olan en yüksek puan ve üniversite düzeyinde bir biyoloji dersinden A veya A+ almaya eşdeğer.

Sınavı geçince ona bilimsel olmayan bir soru sorduk: "Çocuğu hasta olan bir babaya ne dersin?" Muhtemelen odadaki çoğumuzun vereceğinden daha iyi ve düşünceli bir cevap verdi. Tüm bu yaşadıklarım büyüleyiciydi.

Grafiksel kullanıcı arayüzünden bu yana teknolojideki en önemli ilerlemeyi gördüğümü biliyordum.

Bu, yapay zekanın önümüzdeki beş ila 10 yıl içinde neler başarabileceği ile ilgili bana ilham verdi.

Yapay zekanın gelişimi, mikroişlemcinin, kişisel bilgisayarın, internetin ve cep telefonunun icadı kadar temeldir. Yapay zekâ, insanların çalışma, öğrenme, seyahat etme, sağlık hizmeti alma ve birbirleriyle iletişim kurma şeklini değiştirecek. Tüm endüstriler yapay zekanın etrafında yeniden şekillenecek. İşletmeler, yapay zekayı ne kadar iyi kullandıklarına göre yeniden ayrılacaklar.

Hayırseverlik bugünlerde tam zamanlı işim ve insanların daha üretken olmalarına yardımcı olmanın yanı sıra yapay zekanın dünyanın en kötü eşitsizliklerinden bazılarını nasıl azaltabileceği hakkında çok kafa yoruyorum. Küresel olarak en kötü eşitsizlik sağlıkta: Her yıl 5 yaşın altındaki 5 milyon çocuk ölüyor. Bu, yirmi yıl önceki 10 milyondan aşağı, ama yine de şok edici derecede yüksek bir rakam. Bu çocukların neredeyse tamamı fakir ülkelerde doğuyor ve ishal ya da sıtma gibi önlenebilir sebeplerden ölüyor. Yapay zekanın çocukların hayatlarını kurtarmaktan daha iyi bir amaçla kullanıldığını hayal etmek zor.

Bu sözlerin sahibi çocukluk arkadaşı Paul Allen ile Microsoft'un kurucu ortaklarından, Amerika Birleşik Devletleri Senatosu önünde verdiği ifadede yazılım endüstrisinin regülasyon ihtiyacını reddeden, ana hedeflerinin insanlığın refahını iyileştirmek olduğunu savunan ID2020 İttifakı kurucu üyelerinden, 2015 yılında yaptığı bir TED konuşmasında, “Önümüzdeki 10 yılda, bir şey 10 milyondan fazla insanı öldürürse, bu muhtemelen nükleer bir savaş değil, oldukça hızlı yayılabilen bir virüs olacaktır" sözünün de sahibi milyarder iş insanı Bill Gates’ten başkası değildir.

Yapay zekâ şimdiye kadar en çok hakkında konuşulan teknoloji ve önümüzdeki yıllarda ve sonrasında insanların etkileşime gireceği her şeyin çekirdeği olmaya hazırlanıyor.

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü Bilgisayar Bilimleri Laboratuvarı’ndan fizik ve bilgisayar alanında gezegende en ünlü 3 isminden birisi olan, yapay zekâ alanında yaptığı çalışmamalarla da bir otorite olarak kabul edilen Edward Fredkin’e göre, “Tarihte üç büyük olay vardır. Bunlardan ilki kâinatın oluşumudur. İkincisi yaşamın başlangıcıdır. Üçüncüsü de yapay zekanın ortaya çıkışıdır.”

Peki nedir bu Yapay Zekâ?

Yapay zekâ kavramı ilk olarak 1956 yılında Dartmouth Konferansı’nda John McCarthy, Marvin L.Minsky, Nathaniel Rochester ve Claude E.Shannon tarafından sunulan bir öneri mektubunda dile getirilmiştir. Ancak bu kavramın mucidi olarak John McCarthy kabul edilmektedir. McCarthy zekayı, “Dünyada hedeflere ulaşma yeteneğinin hesaplayıcı bir parçasıdır. Değişen türde ve derecede zekâ insanlarda, birçok hayvanda ve bazı makinelerde görülür” şeklinde tanımlarken, yapay zekayı, “insan benzeri zeki makineler özellikle de zeki bilgisayar programları yapma bilimi ve mühendisliği” olarak ifade etmişti. McCarthy “Öğrenmenin ve zekânın tüm özellikleri en ince detayına kadar tanımlanırsa, bilgisayarlar bunları simüle edebilir ve bunun sonucunda insan gibi düşünebilir” demişti.

Yapay zekâ geniş anlamda bir makine ve cihazın akıllı davranışlar göstermesi olarak tanımlanır. Akıllı davranış derken karmaşık bir ortamda algılama, akıl yürütme, öğrenme, iletişim kurma ve serbest hareket edebilme gibi davranışlar kastedilmektedir.

Yapay zekanın babası olarak da bilinen John McCarthy, 1958'de Lisp programlama dilini yarattı. Lisp, standart yapay zekâ programlama dili haline gelen ve bugün yalnızca robotik ve diğer bilimsel uygulamalarda değil, kredi kartı dolandırıcılığı tespitinden havayolu planlamasına kadar çok sayıda internet tabanlı hizmette kullanılmaya devam eden; ayrıca, en son iPhone serisindeki kişisel asistan uygulaması Siri de dahil olmak üzere ses tanıma teknolojisinin yolunu açtı. McCarthy, onlarca yıl sürekli geliştirilerek kullanılmış olan ve günümüzde de halen kullanılan Lisp proramlama dilini yapay zekâ uygulamalarının programlarında kullanmak için yazdı. Lisp dili, 1959 sonrasında yapay zekâ ürünlerinde kullanılan tek dil haline geldi ve yapay zekâ programı yazanların en çok tercih ettiği dil oldu.

Bilgisayar bilimine sağladığı kazanımlar ve katkılardan dolayı 1971 senesinde bu alandaki en önemli ödül olarak kabul edilen Turing Ödülü’nü almaya hak kazandı. Turing Ödülü, modern bilgisayar biliminin kurucularından sayılan Alan Mathison Turing anısına, 1966'dan beri her yıl Association for Computing Machinery (ACM) tarafından bilişim dünyasına katkıda bulunanlara verilen bir ödüldür. Başarılarla dolu bir hayat geçiren McCarthy, 24 Ekim 2011'de Stanford Kaliforniya’daki evinde hayata gözlerini yumdu. Huzur içinde uyu John baba!

1.Maç (ilk maç): İnsanlık 1-Yapay Zekâ 0

Yapay zekâ alanındaki araştırmaların en önemli çalışma alanlarından biridir satranç oyunu. 1950’lerde başlayan bu ilişkinin zirve yaptığı noktaysa 1996 ve 1997 yıllarında zamanın dünya satranç şampiyonu “büyük usta” olarak adlandırılan Garry Kimovich Kasparov ile IBM süper bilgisayarı Deep Blue’nun (Derin Mavi’nin) yaptığı maçlardı. Bu iki maç "insanlık robotlara karşı" çekişmesini dünya çapında gündem haline getiren ilk gerçek mücadeleydi.

Kasparov Derin Mavi ile 1996 yılında yaptığı ilk maçın ardından beklediğinden daha kolay bir galibiyet aldığını itiraf edecekti. Rus oyuncu, kapalı ve pozisyonel bir oyun tarzı seçecek ve nihayetinde ilk oyunu kaybetse de maçı 4-2 kazanacaktı. Bu ilk maçta çıkan İnsanlık 1-Yapay Zekâ 0” sonucu olarak hafızalara kazınacaktı.

2.Maç (ikinci maç): İnsanlık 0-Yapay Zekâ 1! (Şaibeli)

Ancak ikinci maçta büyük ustaya karşı alınacak ikinci bir mağlubiyet, yatırımcıların harcanan milyonlarca dolarının sonuçsuz kaldığı anlamına gelebilirdi. İlk maçın sonucu mağlubiyet olsa dahi IBM hisselerinin toplam değeri Dow Jones ’un genel bir düşüş yaşadığı dönemde 3,31 milyar dolar artış göstermişti. IBM ikinci maçı kazanmak zorundaydı.

11 Mayıs 1997’de Garry Kimovich Kasparov ile IBM tarafından geliştirilen satranç oynama programı Deep Blue, büyük bir duyuru ile bütün dünyanın izlediği ikinci maçta karşı kaşıya gelmiş ve Deep Blue Kasparov’u yenmişti. Ancak Kasparov ikinci oyunun 37.Be4 hamlesinde Deep Blue'ya insanlar tarafından müdahale edilerek yardım edildiğini öne sürmüştü. Çünkü böyle bir durumda bir bilgisayarın 37.Qb6 hamlesini yaparak bir piyon kazanma eğiliminde olması bekleniyordu ve bu beklentisi pek çok satranç otoritesi tarafından da onaylanmıştı. Fakat IBM bu iddiayı ve Kasparov'un yeniden maç önerisini reddederek Deep Blue projesini rafa kaldırmıştı. Bu olaydan sonra yapay zekâ ve robotların insan yaşamı üzerinde nasıl bir etkiye sahip olacakları tartışmaları hız kazandı. Bu durum, çoğunluğun farkında olmadığı akıllı makineler konusuna toplum tarafından bir duyarlılık oluşmasını ve sadece bilim kurgu filmlerinin teması olan “insanlardan daha üstün makineler olacak” fikrinin “bir korku” olgusuyla birlikte genele yayılmasını sağlamıştı.

Yapay zekanın insanlar için bir tehdit oluşturabileceği düşüncesi, son dönemlerin hararetli tartışılan konuları arasında girmiştir. En korkulan senaryo ise yapay zekanın artık insan aklının ötesinde kontrolü ele alarak genel bir zekaya dönüşerek insanlara zarar verebileceği endişesidir.

Yapay Zekayı açıkçası üç kategoriye ayırabiliriz: Dar Yapay Zekâ (Google Translate, Siri, vb.), Genel Yapay Zekâ ve Süper Yapay Zekâ. Halihazırda günlük hayatlarımızda Dar Yapay Zekâ içeren birçok uygulamayı kullanıyoruz. Genel Yapay Zekâ ve Süper Yapay Zekâ halen geliştirme aşamasında olan yapay zekâ kategorileridir.

Fakat halihazırda, Dar Yapay Zekâ yazılımları hayatımızın bir parçasıdır. Örneğin, telefonlardaki ve güvenlik kameralarındaki yüz algılama ve tanıma özelliği tamamıyla yapay zekâ algoritmasına dayalıdır. Bir video izlerken bir sonraki izleyeceğimiz videoların otomatik olarak önerilmesi yapay zekâ destekli yazılımlar sayesindedir. Yapay zekâ sayesinde elektronik dolandırıcılık riski giderek azalmaktadır. Sosyal medya platformları yapay zekâ sayesinde derinlemesine analizler gerçekleştirmektedir. Satın almak istediğimiz ürünlerin fiyat karşılaştırması olarak karşımıza çıkan reklamlar hepsi yapay zekâ algoritmaları ve yazılımları sayesindedir. Sağlık sektöründeki yapay zekâ örnekleri arasında hastalıkları tespit etmede ya da araştırmalarda kullanılan akıllı makineler, hastanın verilerini değerlendiren ve tedavi süreçlerini daha basit hale getiren sağlık bakım cihazları yer alıyor. Youtube, Spotify gibi müzik akış sistemleri de dar yapay zekâyı kullanıyor. Yapay zekâ, bu kanallarda dinlediğimiz parçaları baz alınarak bize sevebileceğimiz yeni parçalar önermektedir. Yapay zekâ otomotiv sektöründe de önemli rol oynuyor. Akıllı araba üreticileri, otopilot arabaları üretme konusunda gün geçtikçe daha fazla ilerleme kaydediyor.

Teknolojinin geleceği hakkında tahminler yapmak, her zaman riskli bir iş olmuştur. Gelin, dünyaca meşhur bazı fütüristlerin Yapay Zekâ ile ilgili gelecek öngörülerine göz atalım!

Japon teknoloji Devi SoftBank'ın kurucusu Masayoshi Son ise, 2047 yılına kadar “Yapay Zeka”nın IQ'sunun 10.000'e ulaşacağını iddia ediyor. Bu sayıyı insanların IQ değerleriyle karşılaştıran Son, normal bir insanın IQ değerinin 100, dahi olarak nitelendirilen kişilerin ise 200 olduğunu açıkladı. 130 ve üzerinde IQ değerine sahip olan kişilerin yüksek IQ'ya sahip kişiler olduğunu belirten Son, böylece gelecekte yapay zekanın ortalama bir insandan 100 kat daha zeki olabileceğini düşünüyor. Son, ayrıca bu durumun gerçekleşmesiyle birlikte ''Teknolojik Tekillik'' düşüncesinin de gerçeğe dönüşeceğini öngörüyor.

Yapay Zekanın insan zekasının ötesine geçmesi anlamına gelen “Teknolojik Tekilliğin” bu yüzyılda gerçekleşeceği konusunda herhangi bir şüphesi olmadığını açıklayan 66 yaşındaki girişim dehası Masayoshi Son, Yapay zekanın bütün endüstrileri önemli ölçüde değiştireceğine inananlar arasında yer alıyor.

Hanson Robotics tarafından geliştirilen ve “Bilgelik” manasına gelen Sophia adlı robota vatandaşlık veren ilk ülke olarak tarihe geçen Suudi Arabistan’a, çölün derinliklerinde yeni bir devlet kurduruluyor, Dijital bir Devlet. NEOM Devleti. Fütürist bir Robotlar Devleti kuruluyor. Petrol parasıyla finanse edilen 500 milyar dolarlık bir çöl rüyası. The Washington Times gazetesi 24 Ekim 2017’de “Neom, a mecca for robots” başlığını kullanmıştı. Yani, Robotların Mekke’si NEOM.

NEOM Devleti’nin en büyük yatırımcıları İsrail ve ABD; Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, toprak verdikleri için ortak.

Bu yeni kurulacak Robotlar Devleti’nde robot sayısı insan sayısından fazla olacak.

NEOM Havayolları 2024’ün sonunda ilk müşterilerini ağırlamaya hazırlanıyor.

Suudi Arabistan, NEOM Projesinin bir parçası olan ve tamamlandığında "dünyanın en büyük yüzen yapısı" olacak OXAGON liman ve lojistik merkezine ait tasarımı kamuoyu ile paylaşılmıştı. NEOM Projesi kapsamında OXAGON’un yanı sıra, Luca Dini Design & Architecture tarafından tasarlanan lüks ada Sindalah, Zaha Hadid Architects, UNStudio, Aedas, LAVA ve Bureau Proberts tarafından tasarlanan kayak merkezi Trojena ile Morphosis Architects tarafından tasarlanan 170 kilometre uzunluğundaki bir şehir olan The Line yer alacak.

NEOM Danışma Kurulunda da yer alan Japon teknoloji devi SoftBank'ın kurucusu, geleceğin internet üzerinde alıcı ve satıcıların buluşma platformu olacağını en başta görüp Alibaba'nın ilk yatırımcılarından ve Japonya'nın en zengin insanı olan Masayoshi Son günümüzde yeterince zeki olmayan “Yapay Zekaya” sahip robotların 30 yıl içinde insanlardan çok daha zeki varlıklar haline geleceğini düşünüyor.

Dünyaca ünlü Fütürist Thomas Frey’e baktığımızda ise “Yapay Zekanın gelişimi ile, 2030 ve sonrasında, öğrenciler yapay zekalı robot öğretmenler sayesinde günümüzün eğitim sistemine kıyasla 10 kat daha hızlı öğreniyor olacaklar” öngörüsünde bulunuyor. Bu öngörüyü bir adım öteye taşıyan Frey, 2030 ve sonrasında Üniversitelerin 50%’sinin kapanacağında ısrarlı.

Güney Kore hükümeti bir program dâhilinde yıllar içerisinde yerel ingilizce öğretmenlerine ilave olarak ABD, Kanada ve Güney Afrika gibi ülkelerden binlerce ingilizce öğretmeni getirterek İngilizce eğitimi vermeye çalıştı. Fakat hükümetin programa ayırdığı bütçe gerginliklere neden oldu ve yurtdışından öğretmen getirmek giderek zorlaştı. Bunun üzerine Güney Kore Eğitim Bakanlığı ‘nın 2009 yılında başlattığı pilot bir uygulama ile ingilizce derslerinde robot öğretmenlerden yararlanılmaya başlandı. Bugün Güney Kore’de özellikle yabancı dil derslerinde birer yardımcı öğretmen olarak hizmet veren Robi, iRobiQ, MentoRo, U-Robo, Cubo, ve Tiro gibi birçok robot öğretmen tasarlanmıştır. Bunun yanında ABD, İngiltere, Japonya ve Kanada gibi ülkelerde de yabancı dil derslerinde robot öğretmenlerden etkili bir şekilde yararlanılmaktadır.

ABD’li ünlü fütürist Ray Kurzweil ise “19. yüzyılda önceki 9 yüzyıldaki kadar gelişme kaydettik. 20. yüzyılın ilk 20 yılında 19. yüzyılın tamamı kadar gelişme kaydettik ve içinde bulunduğumuz 21. yüzyılda, şu anki ilerleme hızında, 20.000 (yirmi bin yıl) yıla eşit gelişme kaydedeceğiz.” öngörüsünde bulunuyor.

1990’da Sovyetler Birliği’nin çöküşünü ve internetin hızla yayılmasını da yüksek bir doğruluk oranı ile tahmin eden Kurzweil insanların 2030’da belleklerini internete yüklemeye başlayacaklarını öngörüyor. 2045’te ise insan bedenleri akıllı makinelerle birleşerek hastalık dönemini bitireceğini idda ediyor.

Kurzweil’in diğer bir öngörüsü ise “2029’da ilk kez bir bilgisayar Turing Testi’ni geçecek. Kısacası, bilgisayar, bir bilgisayar olduğunu ele vermeyecek kadar insansı şekilde davranabilecek” olmasıdır.

Yapay zekâ konusunda önemli bir isim olan İngiliz matematikçi Alan Turing 1950 yılında yayınladığı Bilgi İşlem Makineleri ve Zekâ (Computing Machinery and Intelligence) adlı makalesinde, ―Makineler düşünebilir mi? sorusunu sorarak bu alandaki tartışmaları başlatır. Bu makalesinde Turing, “karar verme ve problem çözme gibi becerileri, mantık kadar mevcut bilgileri de kullanarak bir insan çözebiliyorsa, makineler neden yapamasın?” sorusuna cevap aramıştır. Turing insanlarla iletişim kurabilecek bir makine tasarlamanın yollarını aramış ve bu amaçla Turing Testi adını verdiği bir test geliştirmiştir. Bu testte makinenin zekâsını sınamak isteyen Turing bir insan, bir makine ve bir sorgulayıcıyı ayrı ayrı kabinlere koyar. Sorgulayıcı kişi makineyi ve insanı görememekte ve duyamamaktadır. Sorgulayıcı bir ekran vasıtasıyla onlarla yazılı olarak iletişim kurmakta, onlara cevaplamaları için bazı sorular sormakta ve bunlardan hangisinin makine, hangisinin insan olduğunu tespit etmeye çalışmaktadır. Turing ‘e göre, eğer sorgulayıcı bunları ayırt edemezse bu makine ―zeki bir makinedir. Daha sonra sıklıkla kullanılacak olan “Turing Testi” tam olarak bu makalede ortaya atılan bir fikirdir. “Turing Testi”, bir yapay zekâ ile insan arasında ayrım yapabilmeyi sağlayan ilk testti.

Turing, insan beynini etkin bir dijital bilgisayara benzetmiştir.

Gelecek ile ilgili tahminleri 85% doğruluk oranına sahip bir fütürist olan Dr. Ian Pearson, 1970’ten sonra doğan insanların sonsuza dek yaşayabileceğini iddia ediyor. Kimse sonsuza dek 95 yaşında yaşamak istemez, ancak bedeni 29 veya 30'a kadar gençleştirebilirseniz, bunu yapmak isteyebilirsiniz diyor. Genetik mühendisliği alanındaki ilerlemeler ile hücrelerin yaşlanmasını azaltmak veya tersine çevirmek mümkün olacaktır. Yapay zekâ alanındaki gelişmeler ile, insanların bedenleri kullanılamaz olduktan sonra aklın ve bilincin Android bedenlere transferi gerçekleştirilebilecektir. Dr. Ian Pearson, 2050 ve sonrasında insanlığın Dijital Ölümsüzlüğü yakalayacağı öngörmektedir.

İnsanoğlunun bugünkü bilgi ve teknoloji altyapısı ile gerek Biyolojik Ölümsüzlük gerekse de Dijital Ölümsüzlük pek mümkün gözükmüyor. Kimbilir, fütüristlerin belki de 2050’de öngördükleri Dijital Ölümsüzlük arayışımız insanoğlunu Gılgamış’ın kabulüne götürebilir. Uruk’un efsanevi Kralı Gılgamış, en yakın dostu Enkidu'nun ölümünün ardından giriştiği ölümsüzlüğe ulaşma çabasının nafile olduğunu ve Tanrı Enlil’in öğütleriyle, insanın ancak büyük bir ad bırakmakla ölümsüzlüğe erişebileceğini kabul etmişti.

Yani insanoğlu, insanın ancak büyük bir ad bırakmakla ölümsüzlüğe erişebileceğini tekrardan kabul ediyor olabilir!

Yapay Zekâ insanları yakın gelecekte bir yarı tanrı mı yapacak?

Yapay zekâ üzerine çalışmalar her alanda hızlı bir şekilde ilerliyor. Dünya üzerinde yapay zekâ üzerine çalışan her 100 mühendisten yaklaşık 5'i yapay zekâ güvenliği üzerine çalışıyor. Devletlerin Yapay Zekâ Güvenliğine daha fazla personel ve kaynak ayırmaları gerekiyor. Bunu insanlık yararına tersine döndürmek ve yapay zekayı daha güvenli hale getirmek için yapay zekâ güvenliğinin daha sık tartışılması ve çözüm üretilmesi gerekmektedir.

Yapay zekâ geliştirmelerinde yapay zekanın insanın müdahale edemeyeceği alanları belirlemesi ve belirlediği alanlarda yazılımsal sınırlamalar getirmesi elzemdir.

Eğer yapay zekâ bir hücre olarak kabul edilirse onun çekirdeğini oluşturan şey algoritmadır. Bunun en iyi örneği, Google mucitleri tarafından 1996 yılında geliştirilen belki de bu yüzyılın bilinen en meşhur algoritması olan PageRank algoritmasıdır. Bu algoritma temelde, bir web sayfasının aramada görece önemini ortaya koymak için kullanılır. Aslında, Google’dan önce Yahoo ve Altavista gibi oldukça popüler arama motorları olmasına rağmen, Google’ı ön plana çıkaran şeyin diğer özellikleriyle birlikte kullanıldığı bu algoritma olduğu söylenebilir. Yapay zekâ konusu üzerine yapılan çalışmalarda bir görüş, evrende insana dair her şeyin bir algoritma çerçevesinde işlediğini iddia eder. “2099’da yapay zekalı makineler gezegen boyutunda bilgisayarlar geliştirebilecek ve daha sonra tüm evren dev bir süper bilgisayara dönüşecek” sözü de fütürist Ray Kurzweil’in bir başka çarpıcı öngörüsüdür.

Bu gelişmeler insanlığı, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in "Yapay zekâ alanında tekelleşen dünyayı yönetir" sözünü haklı çıkartacak türden bir sonuca doğru hızla yaklaştırıyor mu?

Yapay zekanın toplumsal fayda sağlayıp sağlamayacağı ya da insanlığın geleceği açısından iyi bir gelişme olup olmayacağı bilim insanları tarafından sürekli tartışılıyor. Bildiğiniz gibi yapay zekanın geliştirilme çalışmalarına en çok karşı çıkanlarda biri de ünlü fizikçi ve astronom Stephen Hawking olmuştur. Hawking, yapay zekaya sahip robotların gelecekte insanlığın sonunu getireceğini vurguluyordu.

Elon Musk da yapay zekayla ilgili uyarılarda bulunuyor. Musk, yapay zekanın insanlık için en büyük tehlike olabileceğini söylüyor.

Ünlü fütürist Ray Kurzweil, yapay zekanın varoluşsal problemleri barındırabileceğini ancak isanlığın bunu aşabileceğini söyleyenlerden. Ray Kurzweil, bilimsel ve teknolojik ilerlemelerin daima doğal riskler barındırabileceğini ancak bunun bir tehdit olarak düşünülmemesi gerektiğini belitiyor. Kurzweil, "Teknoloji her zaman iki uçlu bir kılıç olmuştur." örneğini kullanarak ateşin bizi sıcak tuttuğunu yiyeceklerimizi pişirdiğini ancak evlerimizi de yaktığını kaydetti. Ayrıca Kurzweil, İkinci Dünya Savaşı'nda 50 milyon insanın ölmesinde teknolojinin büyük payının olduğunu vurguladı.

Ben de Ray Kurzweil gibi yapay zekanın insanın yerini almayacağını hatta onun yeteneklerini geliştireceğini öngörenlerdenim! Bir iple intihar da edebiliriz, salıncak da kurabiliriz. Hayatın ipleri insanoğlunun elinde!

Tüm bu gelişmelerin ışığında, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Devleti’nin de gecikmeden Yapay Zekâ Stratejisini kamuoyu ile paylaşması gerekmektedir. KKTC Devleti’nin Yapay Zekâ Politikasını oluşturması elzemdir. Ve KKTC’nin süratle Ministry of Digital Affairs (Dijital İşler Bakanlığı) ve Ministry of Entrepreneurship (Girişimcilik Bakanlığı) bakanlıklarına ek olarak Ministry of Artificial Intelligence (Yapay Zekâ Bakanlığı) kurması da akıllıca olur!

Yaklaşık 5 milyar yaşında olduğu tahmin edilen Dünya’mız kendi ekseni etrafında yaklaşık 1.670 km/saat hızla dönüyor; Dünya’mız, Güneş’in etrafında yaklaşık 108.000 km/saat hızla dönüyor; Güneş, içinde bulunduğumuz Saman Yolu Galaksisinin etrafında yaklaşık 900.000 km/saat hızla dönüyor; Samanyolu Galaksimiz de, kendisiyle birlikte yerel galaksi kümesini oluşturan diğer galaksilerle birlikte, 150 milyon ışık yılı uzağımızdaki bir süper galaksi kümesine doğru yaklaşık 3.000.000 km/saat hızla ilerliyor, veya düşüyor; denizlerindeki atıkların %90’ı plastikler olan, okyanuslarında yaklaşık 1 Milyon türün yaşadığı tahmin edilen, toplam altının %99'u, çekirdeği içerisinde bulunan, bugüne kadar yaklaşık 108 Milyar insanın yaşadığı tahmin edilen, 13.000 KM (on üç bin) çapındaki, Birleşmiş Milletler raporlarına göre yılda yetersiz beslenme ve açlıktan ölen 9 milyon insanın, 3.1 milyonu çocuktur. Günde 8 bin 500 (8.500) ÇOCUĞUN yetersiz beslenme veya açlık sebebiyle hayatını kaybettiği, yine Birleşmiş Milletler Dünya Gıda Programı'nın yaptığı çalışmalara göre dünyada açlık çeken bir çocuğun günlük ortalama gıda masrafının sadece 95 KURUŞ olan yaşlı evimizi “Yapay Zekâ” daha yaşanabilir bir yuva yapabilecek mi?

Güneş daha mı bir parlak doğacak NEOM Devleti’nden sonra?

İnsan ruhu teknolojiye galip gelmelidir.

Alea iacta est.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.