KKTC'de boşanmaların en büyük nedeni "cinsellik" mi?
KKTC Yüksek Mahkemesi'nin son beş yıllık raporlarına göre, KKTC'deki boşanma oranları, AB ve dünya ortalamalarının oldukça yükseğinde. Bu konu toplumsal mutluluk ve motivasyon için hayati derecede önemli bir konudur! Anne ve babası boşanan bugünün çocukları ile geleceğin mutlu, sağlıklı ve sorunsuz nesillerini oluşturmak istiyorsak, kesinlikle bu konu, KKTC'de hasıraltı edilmemelidir!.. Ülkenin en büyük sorunlarından biri olan şiddetli geçimsizlik ve boşanmalar, hiç hız kesmeden, endişe verici bir boyutta, yükselmeye devam ediyor!..
KKTC Mahkeme Raporlarında yer alan en son verilere göre, KKTC'de son beş yılda 5 bin 958 çift evlenmiş ve 4 bin 337 çift boşanmıştır. Yani boşanma oranı; %72.79, başka bir deyişle KKTC'DE her 10 evlilikten 7'si boşanma ile sonuçlanıyor!.. Bu ne demek? Bu şu demek; Avrupa Birliği ortalamalarının yaklaşık 3 - 4 katı daha fazla bir oranla karşı karşıyayız ve bu oran artmaya devam ediyor... KKTC mahkemeleri tarafından açıklanan verilere göre, boşanma davalarının oranları %90’a kadar çıktığı da oluyor... Bu oranlar, dünyadaki en yüksek boşanma oranlarının çok üstünde! Ne yazık ki, KKTC'de binlerce çocuğun anne ve babası boşanmış durumda ve bu durumun ülkenin geleceğini olumsuz yönde etkileyeceği de kesindir!..
KKTC'de boşanma nedenleri olarak gösterilen; ekonomik sıkıntılar, şiddet ve aldatmalar aslında buz dağının çiftler tarafından gösterilen kısmıdır! Esas bu buz dağının gösterilmek istenmeyen, gizlenen kısmı; "cinsellik" ana nedendir! Bilinçaltı davranış bilimci olarak yaptığımız ulusal ve uluslararası araştırma ve gözlemlerde, şu fark ediliyor, çok fazla gizlenen "cinsellik" konusu, KKTC'de boşanmaların ana nedeni olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz... Şiddetli geçimsizlik nedeni ile açılan birçok davanın kökeninde cinsel sorunlara dayandığı yönünde çok önemli tespitler vardır...
Ekonomik sıkıntılar, şiddet, aldatmaların kökeninde, "cinsellik" yatmakta olduğunu gösteren çok sayıda gösterge ve örnek olay mevcuttur. Çoğu çift, "şiddetli geçimsizlik" adı altında mahkemelere başvuruyor... Bu konularda, dünyada, aile ile ilgili geleneksel kavramlarının değişmekte olduğunun farkına varılmalı ve ülkemizde de detaylı araştırma ile değerlendirmelerin zaman kaybetmeden yapılması gerekmektedir.
Önemli bir toplumsal sorun ile karşı karşıya olunduğu, bu konuda hayati bir süreçten geçildiği, devrin değiştiği, çekinmeden, utanmadan rahatlıkla kabul edilmelidir! Geleceğin en sıkıntılı ve en sorunlu nesillerin yaratılmakta olduğunun farkındalığına, hemen şimdi varılmalıdır!.. Yapılacak çalışmalardan elde edilecek sonuçlar ile, KKTC toplum sağlığı için önemli tehdit oluşturan boşanmaların önlenmesi, risklerin tanımlanması ve elde edilecek risklere göre gerekli desteklerin verilmesi yolunda önlemler hemen, zaman kaybetmeden alınmalıdır.
"Cinsellik" kavramı dünyada artık çok kolay konuşulan, önemli bir bireysel ve ailesel konudur. Ülkemizde de bu konu kolay konuşulmalı, çiftlere dünya standartlarında destek verilmeye başlanmalıdır... Bu konularda uluslararası çalışmalara katılmaktayım ve ülkemizin bu düşünce düzeyinde de dünyanın çok gerisinde olduğunu, üzülerek gözlemlemekteyiz...
KKTC'deki boşanmaların sebebi sorgulanırken, bir taraftan da özellikle çiftlerin üzerindeki evlilik baskılarının da sorgulanması gerekmektedir... Boşanma süreci bittikten sonra da kesinlikle çocuklar, bir kontrol ve güç aracı olarak kullanılmamalıdır!.. Her zaman sağlıklı boşanmanın yolları aranmalıdır... Bu konularda devlet politikaları geliştirilmeli, gerekirse, Eğitim Bakanlığı'nın da, bu konular ile ilgili eğitimleri müfredata bir an önce entegre edilerek, çocuklara eğitim verilmesi gerekmektedir. İlgili bakanlıklar ile sürekli iş birliği halinde, yeni projeler geliştirilerek artırılmalıdır...
Gelelim KKTC'de, en büyük boşanma, ana nedeni olan, buz dağının altındaki, gizlenen "cinsellik" konusuna... Bu konuyu ana hatlarıyla, çok özet olarak üç aşamalı inceleyeceğiz. Birincisi; evlilik öncesi, ikincisi; evliliğin ilk dönemi ve üçüncüsü de; evliliğin sonraki dönemindeki "cinsellik" konusu... Yani, evli çiftlerdeki "cinsel yaşam" konusuna üç aşamalı bakacağız... Dünyada buz dağının üstünde görülen ve KKTC'de de buzdağının altına itilen ve saklanan rahat konuşulmayan "cinsellik" konusu, dünyada en yaygın boşanma nedeni olarak gösterilmekte, en önemli faktör olarak kabul edilmektedir. Bu konu, öncelikle "bağlılık eksikliğini" ve daha sonra da "sadakatsizliği" ve "evlilik dışı ilişkileri" de tetiklemektedir!..
Boşanacak çiftler aslında baştan bellidir! Her şey düşüncede başlar!..
Birinci aşama, evlilik öncesi: Evlenmeyi düşündüğünüz kişi ile olan ilişkilerinizde her şey yolunda gidiyor, her gün olmasa da haftada birkaç defa, yüz yüze görüşebiliyor, yer ve zamanı en güzel şekilde paylaşmanın yollarını arıyorsunuz. Keyifler yerinde...
İkinci aşama, evliliğin ilk dönemi: Evlendiniz, balayı evresi dediğimiz dönemdesiniz, "cicim" aylarını yaşıyorsunuz, aynı evi, birlikteliği paylaşıyorsunuz, birbirinize sarılarak uyuyorsunuz, birbiriniz için yaratıldığınızı düşünüyorsunuz, birlikte geziyorsunuz... Keyifler yerinde...
Üçüncü aşama, evliliğin sonraki dönemi: Evliliğin en önemli evresi! "cicim" ayları bitti! Sorumlululuklar şekil değiştirmeye başlıyor, kadınlar ev işlerine ve varsa çocuklarına daha fazla zaman harcıyor, hayat zorlaşmaya başlıyor!..
En önemli aşama olan üçüncü aşama döneminde, evli olan çiftler, kadın olsun erkek olsun fark etmez, kendilerine sormaları gereken en önemli sorular şunlardır;
- İlişkinizi canlı tutmak için ne yapıyorsunuz? İlişkinizi canlı tutmak için bir çiçek misali sulamaya devam ediyor musunuz? Bunun için her iki taraf olarak bir çaba gösteriyor musunuz?
- Her çiftin Fantezileri olmalı; kadınlar için olsun, erkekler için olsun insanların bilinçaltlarında yatan, gerçekleşme mecburiyeti olmayan, düşünüldüğünde ve zihin gözünde canlandırıldığında, birtakım bedensel kimyasal reaksiyonlar yaratan, cinselliği harekete geçiren özel kişiye ait olan erotik düşüncelerdir fanteziler... Peki bu kısa ve özlü tanımlamadan sonra, eşlerinize fantezilerinizden rahatlıkla, utanmadan, çekinmeden bahsedebiliyor musunuz? Bu konularda konuşurken kendinizi ne kadar rahat hissediyorsunuz? Bu konular ile ilgili olarak en son ne zaman karşılıklı konuştunuz? Bunu hatırlıyor musunuz?..
- Birlikteliğinizi heyecanlandırmak için ne yapıyorsunuz? Birbirinize rahat dokuna biliyor musunuz?
- Birbirinize sarılarak uyuyor musunuz? Yoksa birbirinize arkanızı dönerek mi uyuyorsunuz?
- Giysilerinize ve kişisel bakımınıza, yatağa girdiğinizde de, dikkat ediyor musunuz?..
Vereceğiniz cevaplar, evliliğinizin en önemli evresindeki performansını, gidişatını ve kalıcılığını ortaya koyacaktır! Bekârsanız ve bu sorulara cevap veremiyorsanız, kesinlikle evlenme kararınızı tekrardan gözden geçiriniz!.. “O kadar ev işi içerisinde ve/veya iş yoğunluğunda yatağa yattığımda kendimi yorgun hissediyorum, ne canlı tutmak, ne fantezi, ne heyecanlanmak, ne sarılmak, ne bakımı, her tarafım ağrıyor ve ben yatağa yattığımda hemen uyuyorum...” derseniz, işte o zaman bilinçaltında bu evliği bitirdiğinizin sinyallerini vermiş oluyorsunuz, dolaylı yoldan da "bitkinlik sendromunu" onaylıyorsunuz ve bu durum gitgide kronikleşerek artmaya başlıyor ve içinden çıkılmaz bir noktaya giriliyor.
Eşini aldatan bir erkeğe eşinizi niye aldattınız diye bir soru sorulduğunda, aldığınız cevaplar şunlardır; "Monotonluk, heyecansızlık, onunla fantezilerim hakkında konuşamıyorum, konuşursam da beni yanlış anlar diye endişe ediyorum, o hep yorgun, isteksiz, ilgisiz, beni motive etmiyor..." gibi cevaplar alırsınız. Ve bunlar evliliği bitirir! Artık farklı bahaneler ve/veya davranış şekilleri, tartışmalar ortaya çıkarmaya başlar evliliğinizin içerisinde... Farketmeniz gereken önemli bir nokta daha vardır ki o da eşini aldatan bir kadına eşinizi niye aldattınız diye aynı soru sorulduğunda, kadın olarak çekinmeden cevap verir ise, alacağınız cevaplar da yine aynısı olacaktır!...
Heyecanın ortadan kalkması... Arayışı getirecektir!..
Filmi başa çekelim, evliliğinizin en önemli evresinde, eşleriniz ile olan ilişkinizi, hiçbir şey yapmamaktansa, en azından yapabileceğiniz en düşük ölçekte birbirinize bağlı, canlı, rahat, heyecanlı, bütün, yakın, özenli, istekli ve tutkulu olursanız, bunlar, dürüstlüğünüzü, birbirinizi doğru anladığınızı, birbirinize her konuda açık olduğunuzu göstererek, sevgi ve saygıyı da en üst noktada besleyeceğinden, inanın, o evlilikte sorun çıkma olasılığını en düşük düzeyde tutmuş olacaksınız. Yapılan tüm çalışmalar da bunu desteklemektedir...
Aşk evliliğin sebebi değil sonucudur!
Evlilik birliğinin amaçlarından biri, eşlerin cinsel yönden uyum içinde beraberliklerini sürdürmek olarak tanımlanmaktadır... Dolayısıyla cinsel yaşamdan yoksun evliliklerin sürdürülebilirliğinden söz etmek oldukça güçtür... Dünyadaki birçok ülkedeki aileler incelendiğinde eşler arasında cinsel uyumluluğa ve cinselliği oluşturan unsurlara gereken önemi veren çiftlerin sorun yaşamadığı ve daha mutlu, başarılı oldukları gözlenmektedir...
Başka bir deyişle, bir evliliğin başarısı ve kalıcılığı, aranan niteliklere sahip insan bulmaktan çok, aranan niteliklere sahip insan olmakla, iki taraflı doğru ve açık iletişim kurmakla, bencil olmamakla, dürüst olmakla ilgilidir... Cinsel yönden uyum, evliliğin en önemli ayaklarından biri olduğunun farkındalığına varan çiftler, mutlulularını ve birbirlerine bağlılıklarını bir ömür boyu sürdürebiliyor... İşte, mutlu ve başarılı çiftlerin en büyük sırrı bu!..
Mutlu evlilik; kısa gibi gelen uzun bir konuşmaya benzer...
Ünlü düşünürün dediği gibi; "Gönül almayı bilmeyene, ömür emanet edilmez!.."
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.