BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Boş koltuklar, dolu cepler: KKTC’de siyasetin tehlikeli çıkar düzeni!

Yayın Tarihi: 27/09/24 07:00
okuma süresi: 10 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Bir zamanlar, KKTC’nin meclis salonu, halkın sorunlarını çözmeye ant içmiş siyasetçilerin sesiyle yankılanırdı. İnsanlar, umutlarını bu kürsüde dile getirir, siyasetin gücüne inanırdı. Ancak yıllar geçti, koltuklar boş kaldı, diller sustu; halkın sesi mecliste kayboldu. Şimdi o koltuklarda oturanlar, halkın sorunlarını unutmuş, sadece kendi çıkarlarının peşine düşmüş gibi görünüyor. Vatandaş geçim derdindeyken, siyasetin başında olanlar lüks içinde yaşamlarını sürdürüyor. Boş koltuklar, dolu cepler... Halkın umudu kırılıyor, güveni sarsılıyor... Artık halk olarak kendimize, daha ciddi sormamız gerekenler var; bu sistemleşen düzenin devam etmesine göz mü yumacağız, yoksa geleceğimizi düşünerek gerçek bir değişim için, adım mı atacağız?

Şimdi daha fazla farkına varılmalıdır ki KKTC, son yıllarda yalnızca ekonomik zorluklarıyla değil, siyasetten elde edilen yüksek gelirler ve bu gelirlerin toplumsal dengeleri nasıl bozduğuyla da gündemdedir... Yüce Meclis'te milletvekillerinin maaşları, 7 bin Euro’yu aşarak birçok Avrupa Birliği ülkesindeki milletvekili maaşlarını geride bıraktı. KKTC’de vekil maaşı, Güney Kıbrıs’taki meslektaşlarını bile gölgede bırakırken, ülkenin ekonomik gerçekliği ile bu kadar yüksek gelirler arasındaki çelişki, giderek devasa boyutlara ulaşıyor...

Kleptokrasiye Giden Yol: Siyaset, Çıkar ve Tehlikeler...

Yüksek maaşlar, siyasetin sadece yönetim değil, maddi kazanç kapısı olarak görülmesine neden oluyor. Vatandaşın maaşları erirken, siyasetçilerin gelirleri hızla artıyor. Bu dengesizlik, sistematik partizanlık ve çıkar sağlama amacıyla, siyasete yönelmeyi teşvik ediyor. Ülkede "kleptokrasi" olarak adlandırılan zihniyet yaygınlaşıyor; siyasetçilerin kişisel çıkarları, kamusal sorumluluklarını gölgede bırakıyor.

Siyasetten maddi çıkar sağlama, halkın siyasete güvenini zedeleyerek, devletin meşruiyetini sorgular hale getiriyor. Siyasi çıkarların kökleştiği bu yapı, toplumsal bölünmelere, adaletin zedelenmesine ve kamu kaynaklarının kötüye kullanılmasına zemin hazırlıyor.

Bu Düzenin Tehlikeleri ve Çözüm Önerileri...

  • Vatandaşın Maddi Zorlukları: Yükselen siyasetçi maaşlarına karşı, halkın gelirlerinin azalması toplumsal huzursuzluğu artırıyor. Bu ekonomik uçurum, siyasal ve toplumsal güvensizliği besliyor.
  • Partizanlık ve Kutuplaşma: Sistemin partizanlık üzerine inşa edilmesi, halkın siyasete katılımını engelleyip, toplumun kutuplaşmasına neden oluyor. Bu durum, ülkenin sürdürülebilir kalkınmasını engelliyor.
  • Kamusal Hesap Verebilirlik: Yüksek maaşlara rağmen siyasetçilerin etkin çalışmaması, kamu yönetiminde şeffaflık eksikliği ve hesap verebilirlik sorunu yaratıyor. Şeffaf yönetim ve hesap verebilirlik ön plana çıkarılmalı.
  • Kleptokrasiyle Mücadele: Kleptokratik eğilimlerle mücadele etmek için yolsuzlukla ilgili yasaların güçlendirilmesi, siyasetten çıkar sağlayanlara ağır cezalar verilmesi gerekiyor.

KKTC’de siyasete olan ilginin ve siyasetten çıkar sağlamanın yol açtığı tehlikelere karşı, toplumsal farkındalık şimdi daha fazla artırılmalıdır. Siyasi çıkar zihniyeti, uzun vadede sadece siyaset kurumuna değil, devletin temel değerlerine de zarar veriyor. Halk, yüksek siyasetçi maaşlarını sorgulamalı ve siyaseti, bireysel çıkar değil, kamusal hizmet için görmeli. Sistemin sürdürülebilirliği, bu dengeyi korumaktan geçiyor...

Siyaset, Bireysel Çıkar Değil, Kamusal Hizmet İçin Olmalı: Ülkemizdeki bu yöndeki Toplumsal Farkındalık, Şimdi Daha fazla Artmalı...

KKTC'de siyaset, giderek bireysel çıkarların ön planda tutulduğu bir arena haline geliyor. Bu durum, ülkenin geleceği için endişe verici bir tablo oluşturuyor. Siyaset, tarihi ve etik anlamda toplumun refahı için yapılan bir kamu hizmetidir; bireysel kazanç sağlama amacıyla değil, halkın ve ülkenin menfaatine çalışmak için var olmalıdır. Ancak bugün gelinen noktada, siyasette yüksek maaşlar, siyasi ayrıcalıklar ve kişisel çıkar arayışı, bu kutsal görevin amacını unutturmuş gibi görünüyor. İşte bu noktada, siyasetin temel işlevini hatırlamak ve hatırlatmak, geleceğimiz için kritik bir adım olacaktır...

Siyasetin Temel Amacı: Kamu Yararıdır!

Bir demokrasinin işlevsel olabilmesi için siyaset, halkın refahını ve ortak yararını gözeten, bir yapı olmalıdır. Temsilciler, toplumu temsil etmek ve onların ihtiyaçlarını karşılamak üzere seçilir. Ancak KKTC’de görüldüğü gibi, yüksek maaşlar ve siyasi çıkarların cazibesi, siyasetçileri kendi kişisel zenginliklerini artırmaya odaklanmaya itiyor. Bu da halkın siyasete olan güvenini sarsıyor ve devlete karşı bir yabancılaşma yaratıyor. Oysa siyaset, kişisel kariyer planlaması veya zenginleşme yolu değil, halkın ihtiyaçlarına çözüm üretme platformudur.

Bireysel Çıkarlar Ülkeyi Tehlikeye Atar!

Siyaset, bireysel çıkarlar için yapıldığında, ülkede adalet ve eşitlik ilkeleri zarar görür. Siyasetçiler kişisel kazançlarını ön plana aldıklarında, toplumsal refah ikinci planda kalır. Bu durum, kamusal kaynakların israfına, hizmetlerin yetersizleşmesine ve halkın ekonomik olarak ezilmesine yol açar. Kişisel çıkar odaklı bir siyaset anlayışı, kleptokrasiye giden yolu açar ve devlet yönetimini yozlaştırır. Ülkede artan yolsuzluk, nepotizm ve siyasi kayırmacılık da bu sürecin sonuçlarıdır. Bu düzen, sadece halkın geçim sıkıntısını artırmakla kalmaz, aynı zamanda devletin meşruiyetini de her geçen gün daha fazla tehlikeye sokar.

Toplumsal Farkındalık: Kamusal Hizmete Olan İhtiyaçtır!

Toplum olarak siyaseti, bireysel çıkarların ötesinde, kamu hizmetine dayalı bir sistem olarak yeniden düşünmemiz gerekiyor artık. Bu, uzun vadede daha adil, daha şeffaf ve halkın ihtiyaçlarını gözeten bir devlet yapısının inşasına katkıda bulunur. Siyasetçilerin yüksek maaşları, işin doğasına aykırı bir zenginleşme aracı değil; halkın onlara verdiği geçici bir sorumluluğun karşılığıdır. Halk, siyasetçilerin maaşlarını ve görevlerini sorgulamalı, onların topluma sundukları hizmetlerin kalitesini denetlemelidir.

Çözüm Önerileri...

  • Hesap Verebilirlik ve Şeffaflık: Kamu yöneticilerinin ve siyasetçilerin maaşlarının şeffaf bir şekilde düzenlenmesi ve gelirlerinin sorgulanabilir olması, halkın güvenini yeniden tesis eder.
  • Etik Kurallar ve Yasalar: Siyasetçilere yönelik etik kuralların ve yaptırımların sıkılaştırılması, bireysel çıkarların önüne geçer. Siyaseti zenginleşme aracı olarak kullananlara ağır yaptırımlar uygulanmalıdır.
  • Sivil Katılım ve Denetim: Halkın siyasete daha aktif bir şekilde katılması ve siyasetçilerin hesap verebilirlik mekanizmalarına tabi tutulması önemlidir. Bağımsız sivil toplum kuruluşları, bu denetim süreçlerine daha etkili katkı sağlayabilir.
  • Siyaset ve Eğitim: Genç nesillere siyasetin bir çıkar aracı değil, kamu hizmeti olduğu öğretilmelidir. Eğitim sistemi, siyaset ve etik konularında toplumsal bilinç oluşturacak dersler de içermelidir.

Sonuç: Gelecek İçin Daha Bilinçli Bir Toplum!

Siyasetin asli işlevi, kamusal hizmet üretmektir. Bu işlevini kaybedip bireysel çıkarların ön plana çıktığı bir sisteme dönüştüğünde, toplumda derin yaralar açacaktır. KKTC’de siyaset, halkın refahını önceleyen bir yapıya dönüşmelidir. Vatandaş olarak sorumluluğumuz, siyaseti denetlemek, şeffaflık talep etmek ve bireysel çıkar peşinde koşanlara karşı durmaktır. Ancak bu şekilde, devletimizin geleceğini sağlam temeller üzerine kurabiliriz...

Ülkemizin içinde bulunduğu bu hayati derecede önemli çıkmazdan kurtulmak için, artık köklü bir siyasi dönüşüme ihtiyaç vardır. Siyasetin, sadece belirli bir kesimin zenginleşme aracı haline gelmesine izin vermemeliyiz. Bu topraklar, geçmişten bugüne, halkın omuzlarında yükselen bir mücadele ile var oldu. Aynı ruhla, siyaseti yeniden halkın hizmetine sunmalı, bireysel çıkarların değil, kamusal yararın egemen olduğu bir düzen inşa etmeliyiz. Köklü bir değişim, ancak bizler halk olarak, siyaseti ve siyasetçileri sorgulayıp adaleti ve eşitliği ön planda tutarak geleceğimizi yeniden şekillendirdiğimizde mümkün olacaktır. KKTC’nin geleceği için, siyasetin erdemli bir kamu hizmeti olarak yeniden doğması gerekiyor. Bu dönüşümü gerçekleştirmek, sadece siyasetçilerin değil, tüm KKTC halkının sorumluluğudur.

Halk uyandığında, karanlıkta saklanan her çıkar düzeni, ışıkla yok olacaktır...

Halk uyandığında, yozlaşmış düzenin saltanatı, sona erecektir...

Hatırlamamız ve hatırlatmamız gereken; siyaset, halkın umutlarını yeşerten bir hizmet aracı olmaktan çıkıp, çıkar odaklı ellerde yozlaşmış bir düzene dönüştüğünde, o ülkenin ruhunun da yavaş yavaş yok olacağıdır...

Siyaset, halkın hizmetkârı olması gerekirken, yozlaştırılarak kişisel çıkarların esiri haline geldiyse, en büyük kayıp, yalnızca güven olmayacaktır, o ülkenin geleceği de olacaktır...


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.