BİRAZ AYDINLIK

Mert MAPOLAR, C.Ht.
mertmapolar@gmail.com
Mert MAPOLAR, C.Ht.

Egemenlik ve haysiyet: KKTC'de siyasi ahlak krizi...

Yayın Tarihi: 18/10/24 07:00
okuma süresi: 10 dak.

MERT MAPOLAR’IN KÖŞE YAZISINI SESLİ DİNLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ

Kayıtsız şartsız ulusun egemenliği: KKTC'de siyasi ahlak krizi ve yeniden yapılanma çağrısı...

Bir ülkenin geleceği, demokratik değerlerin sağlam bir şekilde yaşatıldığı, meclislerinde şekillenir. Ancak, KKTC'de yaşanan son gelişmeler, siyasetin ve demokratik düzenin temelini sarsmış durumdadır. Halkın iradesini yansıtması gereken yüce meclis, bugün kaosun ve güvensizliğin, odağı haline gelmiş görünüyor. Meclis Başkanlığı seçimlerinde ortaya çıkan kriz ve seçim sonuçlarına yapılan müdahaleler, sadece bir hukuki mesele değil, meşruiyetin sorgulandığı ciddi bir sorunu da beraberinde getirmiştir. Kendi kendini başkan ilan edenler, halkın gözünde siyasetçilerin güvenilirliğini ve haysiyetini sorgulattı. Halk, açık bir mesaj verdi: “Veto. Haysiyet istiyoruz!” çağrısı...

Halkın içinden biri olan, tanıdığım ve bildiğim Hasan Amca, hayatı boyunca KKTC’nin geleceği için mücadele etmiş bir halk kahramanıydı. Ancak, televizyon karşısında izlediği meclis oturumları onu derin bir hayal kırıklığına sürüklemişti. Kendi iradesiyle seçtiği temsilcilerin, halkın çıkarlarını savunmak yerine, koltuk kavgalarına girişmesi, Hasan Amca'nın içinde bir burukluk yaratmıştı. "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" sözüne inanarak büyüyen Hasan Amca, artık siyasetin halkın iradesini yansıtmadığını düşünüyordu. Ülkesine olan sevgisi, onu derin bir sorgulamaya itti: "Siyaset halkın çıkarlarını mı, yoksa kendi çıkarlarını mı savunuyor?" sorusunu, KKTC'de yaşayan her vatandaş gibi o da şimdi, çok daha fazla sıklıkla dile getirmeye başladı... Bunu sorgulayan ülkedeki Hasan Amcalar, her geçen gün daha fazla çoğalıyor...

KKTC Meclisi'nde Yaşanan Kriz, Taşan Son Damla Olmuştur... Meclis Başkanlığı seçimlerinde yaşananlar, aslında sadece bir başkanlık seçimi değil, KKTC’nin demokratik değerlerinin derin bir sınavıydı. Seçim sonuçlarının krize dönüştüğü, siyasi partilerin sorumsuzca hareket ettiği bu dönemde halk, meclisin itibarını tamamen kaybettiğini düşünüyor. Meclis artık halkın iradesini yansıtmaktan uzak bir yapı haline dönüştürüldü. Egemenlik kayıtsız şartsız ulusun mu? sorusu artık daha sık dile getirilmeye başlandı. Çünkü meclis, ülkenin geleceği için değil, siyasi çıkarların odağı haline getirildi.

Siyasi Ahlak Gerçekten Nerede? Bugün KKTC siyasetinde yaşanan en büyük sorunlardan biri, siyasi ahlaktan uzaklaşılmasıdır. Siyasetçiler, halkın iradesini ve ihtiyaçlarını gözetmek yerine, kişisel çıkarlarını ön planda tutuyor. Partilerinin parçalanmasından endişe edenler, partililerin, parti bütünlüğünden ve halka hizmet edebiyatından söz ederek, yaşanan sorunların özü göz ardı edilmeye devam ediyor... Siyasi ahlak, halkın güvenini sağlamak için en temel değer olmalıydı. Ancak, bugün KKTC’de bu değerin ne kadar göz ardı edildiği, en açık şekilde ortadadır. Halkın iradesine yapılan bu saygısızlık, ülkenin geleceğini artık daha fazla tehlikeye atıyor.

Bilinmeli, Hatırlanmalı ve Hatırlatılmalıdır ki, Egemenlik Kayıtsız Şartsız Ulusundur... Mustafa Kemal Atatürk’ün "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" sözü, KKTC’nin de temelini oluşturan bir ilkedir. Ancak en son mecliste yaşananlar, bu ilkenin çiğnendiğini gösteriyor. Siyaset, halkın çıkarları doğrultusunda yeniden yapılandırılmalıdır. Halk, egemenliğin kendisine ait olduğunu bir kez daha hatırlatmalı ve siyasetçilere bu sorumluluğu yüklemelidir.

Peki, Erken Seçim Bir Çözüm Olabilir mi? Yaşanan bu krizde, erken seçim gündeme gelmektedir. Ancak, erken seçim, yalnızca yüzeysel bir çözüm olabilir. Siyasi sistemin ve ahlaki değerlerin köklü bir şekilde yeniden yapılandırılması gerekiyor. Halkın güvenini kazanacak, demokratik ve etik değerler üzerine inşa edilmiş bir siyaset anlayışı, artık daha ciddi geliştirilmelidir. Siyasetçiler, kendi çıkarları yerine, ülkenin geleceğini düşünerek hareket etmelidirler...

Hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki, bu ülkenin Hasan Amcaları, ülkelerine olan inancı ve egemenliğin halka ait olduğuna dair, sarsılmaz güvenleriyle büyümüştü. Gençliklerinde, her seçim döneminde sandık başına gidip oy kullanmanın, sadece bir vatandaşlık görevi değil, ülkesine olan sevgisinin de bir yansıması olduğuna inanırlardı. Ancak son yıllarda siyasetin nasıl yozlaştığını, temsilcilerinin halk yerine kendi çıkarlarını nasıl savunduklarına, daha fazla şahit olmuşlar ve daha derin hayal kırıklıklarına uğramışlardır. Televizyon karşısında meclis tartışmalarını izlerken, siyasetçilerin halkın gerçek sorunlarını konuşmak yerine, parti bütünlüğünden bahsetmeleri onları çok derinden üzmüştür. Oysa bu ülkenin Hasan Amcaları için siyaset, halkın refahı, gençlerin geleceği, adaletin sağlanması ve ulusal egemenliğin korunması anlamına gelirdi...

Bu ülkenin siyaseti, Hasan Amcalar gibi insanlar sayesinde bugünlere gelmiştir; halkın gerçek sorunlarını gören, ülkesel çıkarlara odaklanan bir siyaset anlayışıyla. Siyasetçilerin, halka hizmet etmek için var olduğunu hatırlaması, partisel çekişmelerden sıyrılarak ülkenin karşı karşıya olduğu gerçeklere yönelmesi gerekiyor artık. Çünkü bu ülkenin çıkış noktası, partilerin değil, halkın iradesidir. Hasan Amcalar gibi insanların hayalini kurduğu bir KKTC, siyasetçilerin ego savaşlarından arındığı, halkın gerçek ihtiyaçlarına çözüm ürettiği, egemenliğin kayıtsız şartsız ulusun olduğu bir gelecektir. Halk, bugün siyasetten daha fazla haysiyet ve daha fazla sorumluluk bekliyor; gerçek liderliğin, ancak bu farkındalıkla mümkün olacağının altı, şimdi çok daha kalın ve belirgin çiziliyor.

Siyasetçiler, halkın gözünde güvenilirliklerini yitirmemek için, artık partisel bütünlük masallarından vazgeçmelidirler. Partilerinin iç bütünlüğünü savunmak ya da koltuklarını korumak için verdikleri çabalar, ülkenin karşı karşıya olduğu gerçek sorunların üstünü örtmeye yetmez. Halkın beklentisi, siyasi çıkar çatışmalarının değil, ülkesel sorunların çözülmesidir. Ekonomik kriz, eğitimdeki çöküş, adaletsizlik ve toplumsal huzursuzluk gibi, ülkenin geleceğini tehdit eden meselelere odaklanmanın gerekliliğidir. Siyasetçiler, halka hizmet etmek için seçildiklerini unutmamalı; kişisel ve partisel çıkarları bir kenara bırakıp, toplumsal faydayı esas alan, adımlar atmalıdırlar artık. Gerçek liderlik, kriz zamanlarında halkın çıkarlarını gözetmekle başlar, partisel hesaplar üzerinden yapılan ince hesaplarla değil...

Acilen atılması gereken adımlar ve yapılması gerekenler var...

1. Siyasi Reformlar: Siyasi etik kuralları sıkı bir şekilde uygulanmalı ve mecliste sorumluluk bilinci daha fazla geliştirilmelidir.

2. Halkın Katılımı: Halkın siyasete aktif katılımını sağlayacak mekanizmalar oluşturulmalı, meclisin şeffaflığı daha fazla artırılmalıdır.

3. Eğitim ve Farkındalık: Siyasi ahlakın toplumda yaygınlaşması için, ciddi eğitim programları ve farkındalık kampanyaları daha fazla, daha kapsamlı düzenlenmelidir.

4. Bağımsız Denetim: Meclisin işleyişi bağımsız denetim organları tarafından denetlenmeli ve şeffaflık daha fazla sağlanmalıdır.

KKTC’de meclis başkanlığı seçimlerinde yaşananlar ortadadır... Bunlar, sadece bir seçim meselesi değil, siyasi ahlakın ve demokratik değerlerin sorgulandığı, uyarı niteliğinde, düşünmemiz ve daha fazla kafa yormamız gereken, gerçeklikleri de ortaya çıkarmıştır. Halk, siyasetin yeniden yapılanmasını ve kendine olan güvenini yeniden kazanmasını talep ediyor. Erken seçim, bu sorunları çözmek için bir adım olabilir, ancak asıl çözüm, siyasetin etik değerler üzerine yeniden inşa edilmesinden geçmektedir... "Egemenlik kayıtsız şartsız ulusundur" ilkesine bağlı kalarak, KKTC siyasetinde köklü bir değişim, artık kaçınılmazdır.

Kaleme aldığım bu yazı, KKTC’nin geleceği için bir umut ışığı ve bir çağrıdır: Siyaset, yalnızca halkın çıkarlarını savunmakla yetinmemeli, aynı zamanda haysiyet ve ahlak temelleri üzerine yeniden inşa edilmelidir de... Unutulmamalıdır ki, bir milletin yükselişi, liderlerinin şeffaf, dürüst ve sorumlu davranışlarıyla mümkün olur. Eğer bir ülkenin siyasetçileri kendi menfaatleri için çalışıyorsa, halkının refahı ve geleceği için mücadele etmiyorsa, o ülkenin ne adaleti, ne de huzuru kalacaktır... Gerçek değişim, her bir siyasetçinin kendi vicdanını dinleyip, halkına karşı sorumluluklarını hatırladığı an başlar; hatırlanmalı ve hatırlatılmalıdır ki halkın sesi, egemenliğin en yüksek makamıdır ve bu sesin karşısında hiçbir koltuk, hiçbir çıkar, hiçbir ego duramaz…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.