Kıbrıs sorunu 1974’te mi başladı?

Yayın Tarihi: 07/08/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Kıbrıs’ın hassas konuları, acı tarihi, iz bırakmış geçmişi var.

Hala taze tutulan, kapanmayan, kapatılmayan, kanatılan yaralar.

Her ne kadar zor ve klasikleşmiş olsa da;

Geçmişten ders alarak, geleceğe bakılmalı.

Güvenle, ihtiyatlı, seçim değil, nesiller düşünülmeli, önemsenmeli.

Bu elbette sözlerde kalmamalı, hayata, uygulamalara yansımalı.

Bir önceki yazımın giriş kısmında bahsetmiştim.

Yazmak istediğim bazı konular var, güncelliğini yitirmiş olsa da, fikir olarak köşeme taşımak istiyorum.

20 Temmuz’un ellinci yılı.

Türkiye de ana akım medyada, hep aynı isimler, hep aynı yüzler, hemen her konuda, hep aynı fikirleri savunuyorlar.

Farklı haber kanallarını, haber sitelerini takip etmeye özen gösteriyorum.

Objektif, mümkün olduğunca tarafsız, pek kalmadı ama konulara her açıdan bakan yorumcuları dinlemeyi, tercih ediyorum.

Her neyse, 20 Temmuz’la ilgili bir tartışma ortamında, ortak nokta olarak şu konu öne çıkmıştı;

“20 Temmuz askeri bir başarı olarak kaldı. Ne siyasi, ne ekonomik, ne de sosyal olarak, Kıbrıslı Türkleri hak ettikleri noktaya getiremedik. Kurdukları devleti, dünyaya anlatamadık. Aslında anlatmadık”

Evet, işin esası aslında bu.

Gerisi slogan, popülizm.

Bu bir gerçek ve kimse de inkâr etmiyor.

20 Temmuz 1974, Kıbrıslı Rumları birleştirirken, Kıbrıslı Türkleri böldü.

Bir taraf yeniden ayağa kalkarken, bir taraf elindeki nimetleri, günlük hırslara heba etti.

Biz bu ülkeye aidiyet duymadık, kimse kusura bakmasın, bunu kendi kendimize itiraf edelim.

Sahiplenmedik, korumadık, bize kazandırdıklarını daha çok sevdik.

20 Temmuz’a nasıl gelindi, öncesinde neler yaşandı, bir sebep mi, yoksa bir sonuç mu?

Bunu bile kendi içimizde tartışır durumdayız.

1974 sonrasını tartışmayı anlarım, ancak buraya gelene kadar yaşananları, hiç olmamış gibi kabul etmeyi ve bazı kesimlerin 1974’ü sebep görmesini anlayamam.

Yani Kıbrıs adasında, kanlı Noel hiç olmadı mı, 11 yıl çadırlarda yaşamadık mı, büyüklerimiz evlerinden, yurtlarından, doğdukları yerlerden göç etmek zorunda kalmadılar mı? 15 Temmuz 1974 tarihinde, Kıbrıs Cumhuriyeti yönetimine darbe yapılmadı mı?

20 Temmuz durup dururken mi oldu, Kıbrıs sorunu 20 Temmuz 1974’te mi başladı?

1974 öncesi, Kıbrıslı Rumlara ait taşınmazlar ve Rum toplumunun topraklarını, mallarını kaybetmiş olması, buralardan göç etmek zorunda kalmaları, Kıbrıs sorununun tek konusu mu?

Yani Rum toplumu, terk etmek zorunda kaldığı mallarına dönebilse, o zaman sorun ortadan kalkıyor mu?

Sadece empati yapmaya çalışıyorum, çünkü bunu savunan bir kesim var.

Kıbrıslı Türklerin kaybettikleri, eşit siyasi ve sosyal haklar, bunlar birer kayıp ve sorun değil mi?

Kendimi, çocuklarımı şanslı saydığım bir konu.

Savaş görmedim, yaşamadım, korkusunu hissetmedim.

Kuralları, hukuku altında yaşadığım bu devletin, yıllar geçtikçe daha kötü durumlara gelmesine, kötü yönetilmesine üzülüyorum.

Bunu hak etmiyoruz, ama bunun sebeplerini de başkalarında, tarihte yaşananlara atmak, sorumluluktan kaçmaktır.

Müzakereden, diyalogdan, iletişimden, güvenli bir ülkede, yaşayabilir bir düzenden kurmaktan, kaçmamak gerek.

Ama bu karşılıklı, Türk tarafı müzakere ve sorunun çözümüne yönelik adımlar atsa, yine de yetersizidir.

Yakın tarihte yaşanan örnekleri vardır.

Siyaset uğruna birbirini suçlamak, kendi kendimizi ve yapabileceklerimizi küçümsemek, kimseye fayda sağlamaz.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları