Hayat pahalılığı artmazsa, ücretler de artmaz
Belli konular var ki, dönemi geldi mi, tartışılır, konuşulur, unutulur.
Yedinden gündeme geldi mi, yeniden aynı tartışmalar yaşanır.
Bu böyle, sığ bir sarmal için yaşanır gider.
Hayat pahalılığının maaşlara yansıtılması gibi, asgari ücret gibi.
Toplumun hassas olduğu konular, paranın, kazancın, çalışanlar ve tabi ki tüm insanlar için önemi belli.
Hayat pahalı oldukça, bu ücretlere de yansıyacak, biri eksik, biri daha az veya daha fazla olmaz.
Denklem bu.
Dolayısıyla böyle konular daha çok ilgi çeker, her kesimi ilgilendirir.
Hükümet bu yıl için hayat pahalılığının yıl da üç kez maaşlara yansıtma politikası uyguladı.
Aynı zamanda asgari ücret de yılda üç kez hayat pahalılığı oranında artacak.
Bu tür yazıları, bu konular gündem oldukça yazıyoruz.
Bir kere daha altını çizerek anlatmak gerek, çünkü anlaşılmıyor.
Hayat pahalılığının maaşlara yansıtılması, bir maaş zammı değil.
Hükümet sendikalarla pazarlık yapmıyor, oturup maaş artışı için anlaşmıyor.
“Hayat pahalılığı” adı üstünde hayatın pahalı olması, alım gücünün düşmesi, kaybı demek ve yapılan bu kaybın giderilmesidir.
Asgari ücretli çalışan da aynı hayat pahalılığına maruz.
Alım gücü düşüyor, cebindeki para eriyor, aynı tüketime farklı zamanlarda, farklı giderlerle ulaşmak zorunda kalıyor.
Yapılan artış, kaybedilen alım gücünün yansıtılması ve tüketicinin bir nebze korunmasıdır.
Hayat pahalılığı maaşlara yansıtılmasın, enflasyon da artmasın, pahalılık olmasın, bu yaklaşım doğru değildir.
Ortada bir sebep-sonuç ilişkisi var.
Hayat pahalı olmayacaksa, zaten ücretlere hayat pahalılığı artış da olmayacaktır.
Kazanç bakımından, sosyal anlamda düşük gelir düzeyinde bulunan kesimler, bu yolla desteklenmelidir.
Ya da devlet, bu kesimleri korumak için politikalar geliştirmeli ve uygulamalıdır.
Yani fiyatlar, döviz başta olmak üzere, çeşitli etkenlerle artacak, piyasayı belirleyen işletmeler karlarını düşürmeyecek, zarar etmek istemeyecek, ama düşen alım gücünün maaşlara yansıtılması yapılmayacak.
Bu piyasayı daha da daraltır, pahalılık artarken alım gücü ister istemez azalır, gelir de dengelenmeyince, tüketim azalır, bu böyledir.
Elbette ekonomist değilim, ancak bunun denklemini kurabilecek yorum yapabilirim.
Önümüzdeki yıl kamu maaşlarına hayat pahalılığı artışı yılda iki ez yapılacak.
Aynı şekilde asgari ücrette yılda iki kez belirlenecek.
Maaşların artması, piyasayı olumsuz etkiliyor, bir maliyet olarak, ürünlere yansıyorsa, pahalılığı artıran bir unsursa, bu politika etkili olacak demektir.
Bunu söylerken anlatmak istediğim hayat pahalılığı veya asgari ücretin yılda üç kez veya daha fazla artırılması değildir.
Hayat pahalılığının ücretlere yansıtılmaması veya farklı bir disiplinle, sırf piyasada pahalılık olmasın düşüncesiyle yapılacaksa, bu tek başına yeterli olmaz ve sadece çalışanın, ücretlinin cebinden gidecek demektir.
Çalışan korunmayacaksa, hayat pahalı olmaya da devam etmemeli, sorunun köküne inilmeli.
Bunun sebeplerinin de masaya yatırılması gerekiyor.
Kar oranları, alış, maliyet ve etiket fiyatları arasındaki farklar, yani tam anlamı ile bir sistem, hepsi bir bütün.
Kısacası hayatın pahalı olması sadece maaşlara bağlı değil, yalnızca unsurlardan biridir.
Ve tek taraflı bir uygulama ile çözülmez, bütünlüklü bir çözüm ile uygulama ancak faydalı olur.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.