Sorgulayan var mı?
Bir vizyon ve yerellik sorunumuz var.
Yerellikten çıkamıyor, daha ciddi, daha geniş konularda, söz sahibi olamıyoruz.
Hemen her şey, yapılmış olsun diye yapılıyor.
Kendi içinde her konuda, gerek ekonomi, gerek siyasi, gerekse ülkenin ihtiyacı olan yatırım konularında, kendi başına karar alıp, uygulayamayan bir yapı içindeyiz.
Cesur, radikal, alışılmışın dışına çıkacak bir icraat uygulayıcı yok, olmadığı gibi olabilecek olan da yok.
Ki en kötüsü de budur.
Evet, toplum kendi gücünü farkında değildir, tutucudur, kapalıdır, değişime açık değildir.
Ancak bunun da sebepleri vardır.
Herkes kendini kurtarmanın derdinde, mücadele edilmiş, bir yere gelinmiş, ama başka öncelikler, artık yaşamı zorluyor.
Mücadele de anlamını yitirdi, başka pek çok şey gibi, çünkü sonuç getirmiyor.
Bu durum da umutsuzluğu, boş vermişliği büyütüyor.
Tüm bunların ana sebebi, Kıbrıs sorunu mu?
Elbette en önemlilerinden etkenlerden biridir.
Fakat kendi elinde olanlardan, kendi yapabileceklerinden daha önde değildir, olmamalıdır.
Yani, bir kalkan bir bahane olarak kullanılmamalı, ya da kullanılmamalıydı.
Her şeyin, bir getirisi olduğu gibi, bir de götürüsü vardır.
Çok daha güçlü, çok daha kurumsal, çok daha kaliteli olmalıydı, önemli bir kalitesizlik yaşıyoruz.
Bahaneler arkasına saklanmadan, geç bile kalınmışları, düşünmeye başlasak keşke.
Kıbrıs sorunu, her zaman, her dönem, gündemde, toplum olarak, tek taraflı, tek başına, büyük bedeller ödemeye devam ediyoruz.
Altını çizmek isterim, “tek taraflı” içinde olduğumuz çıkmazlardan, çıkış ararken, birbirimizi suçladığımız, suçu, kabahati, sorumluluğu başkalarına söyleyememekten dolayı, hep kendimizi ezdiğimiz, sorunumuz.
Bir fotoğraf var, birkaç hafta öncesine ait, 1974 sonrasında, bir ilk.
Türkiye Cumhurbaşkanı, Recep Tayyip Erdoğan ile Kıbrıslı Rum lider Nikos Hristodulidis, Budapeşte de, bir masada kahve içiyor ve sohbet ediyor.
Türkiye Cumhurbaşkanlığından bir açıklama beklentisi vardı, ama bugüne kadar olmadı, aslında bunu bekledim, ancak dediğim gibi herhangi bir açıklama olmadı.
Böylesi görüşmeler, tesadüf olmaz, diplomasi de her hareketin, her sözün verilecek her fotoğraf karesinin, bir dili, bir mesajı vardır.
Karşı mıyım, hayır, asla, her zaman iletişim ve diyalogun, her türlü sorunu çözeceğine inandım, bu inancım hala daha yerinde.
Ve toplum olarak, bizi temsil edenlerin, her platform ve ortamda olmasının gerekliliğini, savunuyorum.
Yoksa kendimizi nasıl anlatacağız.
Defalarca söyledim, söylemeye devam edeceğim.
Başını iç sığlıktan kaldırıp, dışarıya bakmak, zorlamak gerek.
Etrafımız, çevremiz, yakın coğrafyamız, her an bir başka dünyaya uyanabilir.
Devlet, sadece makam kavgalarından, entrikalardan ibaret değil.
Vizyoner, ileriyi gören, geçmişi unutmadan, geleceğin oluşmasına öncülük eden, siyaset, politika üreten, devlet adamlığı gerekli.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, federasyon modelinin adada artık geçerli olmadığını bunun zaman içinde ispatlandığını söyledi ve ekledi;
"Adada hem Türklerin her Rumların güvenliğini, özgürlüğünü ve refahını mümkün kılacak yeni bir ruha ihtiyaç vardır."
Bu açıklamalar, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgos Yerapetritis ile Hakan Fidan’ın Atina'daki görüşmesinin ardından yapıldı.
İki ülke kendi aralarında ki ilişkiyi geliştirmeye çalışırken, Kıbrıs konusunu ya bir kenara ayırdı, ya da yeni bir model üzerinde çalışıyor.
Ortada yeni bir durum yoksa garantörlerin de katılacağı, çoklu toplantıya da gerek olmazdı.
Peki, biz de sorgulayan var mı?
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.