Yaşadıklarımız, tercihlerimizdir

Yayın Tarihi: 03/01/25 07:00
okuma süresi: 4 dak.

2025 yılının herkese, hepimize, güzellikler getirmesini diliyorum.

Umarım bu sadece temennide kalmaz.

Tabi ki geçen sadece zaman, zamanı bölüyor, anlamlandırıyoruz.

Toplumsal olarak moral çöküntüsü yaşıyoruz, inanıyorum ki pek çok insan aynı şeyi düşünüyor.

Mutsuzuz, karamsar bir ruh hali ile yaşama devam ediyoruz, monoton, motivasyonsuz, hedefsiz, beklentisiz.

Bana göre, herkes için geçerli olmasa da toplumun genel durumu bu.

Sokaklar, sosyalleşme ortamları, sohbetler, edindiğim izlenim ve tespit bu.

Belirsizlik, gelecek kaygısı, yıllar geçse de, ülke adına umudu artıracak, hiçbir gelişmenin, yeniliğin olmaması.

Hatta tam tersi birçok konuda yaşanan, geriye gidişler.

Kalitesizlik bir yaşam biçimi ve kabullenilmiş çaresizlik olmuş.

Yeni yılın ilk günlerin de çok mu karamsarım?

Tarih fark eder mi, gerçekler bunlarsa, zaman bir şeyi değiştirmez.

Aksi, bunların sebeplerini bulmak, üzerine gitmek, imkânları daha iyi noktaya getirip, daha iyi bir yaşam inşa etmek.

Bütün çabamız, amacımız, gayemiz bunun için değil midir?

İlk önce beklentileri yükseltmek, biz her şeyin en iyisine layığız, diyebilmek, bunu içten talep etmek.

Başkaları yapabiliyorsa, bizde yapabiliriz inancını ve çabasını göstermek.

Yenilikler, ilerlemeler, üstelik her konu da.

İnsan enerji kaynağı ve potansiyelini verimli kullanmak.

İnsan kaynağımız çok zengin, fakat atıl durumda.

Yeni nesiller, partizanlık ve popülizm kurbanı.

İstemek, zorlamak.

Sadece siyasi değil, siyaset sadece bir alan.

Çevre, doğa, hayvan, insan ve canlı olan her şeye, ilk önce saygı, sahiplenme, koruma.

Ülkeye, toprağa, insana aidiyet, sevme, böyle başlayacak, yaşama dair her ne varsa.

En yakınımızdan örnek almalı, seviyeyi, çitayı en yakınımızla kıyaslamalı.

Rum toplumu, elbette oturmuş devlet yapısının da etkisiyle 1974 sonrası ne yaptı, peki biz ne yaptık?

Yanlışları, doğruları, iyi tarafla, kötü tarafları, yan yana koyarak, kendimize şöyle bir bakalım.

Unutmayalım ki, bugün ne yaşıyorsak, bizim seçimlerimizdir.

Siyasi etkenler, politikalar bir tarafa, bu konular yıllardır tartışılıyor.

Otorite, yasalar, kanun ve uygulamalar, günlük yaşamı düzenleyen sistemin parçaları.

Bir de kendiliğinden ortaya çıkan uygulamalar vardır.

Güney Kıbrıs’a, farklı bir gelişme olmazsa, ayda en az bir defa gidiyorum.

Bir hava değişimi, biraz alışveriş, en başta ki amaç.

Evet, araçla geçişlerde inanılmaz yoğunluk ve sıkışıklıklar yaşanıyor.

Ve bunu göze alarak, insanlar yollara düşüyor.

Fakat mesele sadece ekonomik değildir.

Bu bakış açısı, dar bir pencereden bakmak ve kolaya kaçmaktır.

Derlediğim ve en çok duyduğum sebep, bir hava değişimi yaşamak.

KKTC, bizim taraf, Kuzey Kıbrıs çok kirli, sokaklar, yerleşim alanları, toz, toprak, her taraf inşaat, yollar çukurlu, kırık dökük, kaldırımlar, çamurdan, ottan, kâğıt ve naylon poşetlerden görülmüyor.

Yol kenarları araç dolu, park yeri yok, eski, hurda araçlar, kaldırımlar üstünde.

Her konuda olduğu gibi, çevre ve kirlilik konusunda da bir sorumluluk ve yetki karmaşası yaratılmış.

Toplumsal bilinç de olmayınca, doğanın, çevrenin hali içler acısı.

Kültür, bilinç, aidiyet, otorite, bunlar bir araya gelmedikçe, geleceği kaybetmeye devam.

Oysa çok da zor değil, başkaları yapıyorsa, biz de yapabiliriz.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Erçin ŞAHMARAN yazıları