Devletin zararını kim karşılayacak?
Her dönem, her konu, her olay.
Adeta otomatiğe bağlanmış gibi, dönüyor, dolaşıyor, zamanı geldi mi, ortaya çıkıyor, gündem oluyor, sonra unutuluyor.
Asgari ücret meselesi, yine gündemde, tartışmalar daha öncekilere benzemeksizin şiddetli yoğun ve uzun süre devam edecek gibi.
Nasıl olmasın ki, hayat pahalılığı oranı %11,12 olarak açıklandı.
Bu hayat pahalılığı, kamu çalışanı, emekli, özel sektör çalışanı, engelli maaşı, sosyal yardım maaşı ile geçinen herkes için geçerli.
Hayat herkes için eşit oranda pahalı olmuş.
Herkes, her kesim, her gelir gurubuna ait insan, bu hayat pahalılığından olumsuz olarak etkilenmiş, tüm kesimlerin alım gücü bu oranda düşmüş, ancak asgari ücretli ile devletten asgari ücrete göre maaş alanlar daha az etkilenmiş, öyle mi?
Belirlenen rakama bakılırsa öyle.
“2025 yılının ilk asgari ücreti hayat pahalılığı oranının altında belirlendi. Buna göre, asgari ücrete yüzde 7,5 oranında bir artış yapılarak net 37 bin 818 TL olarak belirlendi.”
Burada amaç edinilen, sadece özel sektörde işverenlerin daha az personel maliyetinin oluşturulmasıdır.
Yani işveren daha az personel maliyeti ödeyecek, bunu mal ve ürün satışına da daha az yansıtacak, maliyetleri düşecek ve piyasa ucuzlayacak, ya da hayat pahalı olmayacak.
Bu tek bir işe yarar, işveren maliyetlerinin azalması.
Ne piyasa ucuzlar, ne de hayat pahalılığı kontrol altına alınır.
Ürünlerin, mal üretim ve satışının girdi maliyeti sadece personel gideri değildir.
Enerji, elektrik, fon, döviz, pek çok girdi var, bunlarla ilgili çözüm bulunmadan, maliyetlerin tek sebebi personel giderleriymiş gibi bir yanılgı yaratıldı ve buna inanıldı, buna uygun bir uygulama yapıldı.
Özel sektör işverenlerinin bu konudaki ısrarı biliniyor.
Tek girdi personel giderleri, tekrar altını çizerek soralım;
Personel giderleri azaltılırsa, asgari ücret, hayat pahalılığının altında olursa, hayat pahalı olmaya, alım gücü düşmeye devam etmeyecek mi?
Soru bu kadar nettir, peki cevaplar net mi?
Bir yandan da başka ülkelerle kıyas yapanlar, kıyas sadece asgari ücretin döviz üzerinden karşılaştırılması olmamalıdır.
Peki, ne olmalıdır, bir bütün olarak, tüm şartlar, imkânlar, etkenler, paydaşlar, bizim ülkemize yakın olan, benzer şartları yaşayan ülkelerle kıyas yapılmalıdır, gerisi sadece manipüle etmektir.
Personel gideri azaltılan özel sektör, fiyat ve piyasa kontrolü anlamında, nasıl denetlenecek, kontrol edilecek.
Personel maliyetlerinin fiyatları ne oranda etkilediği, hayat pahalılığının altında bırakılması ile fiyatlara olumlu olarak nasıl yansıtılacağı, ne şekilde belirlenecek?
Hayat pahalılığı olarak açıklanan %11,12 oranını tüm piyasa fiyatlara yansıtmışken, asgari ücrete olan %7,5 artış arasındaki zam, dolaylı zam, piyasaya pahalılık, alım gücüne olumsuz etken değil mi?
Şimdi fiyatların hayat pahalılığı oranı ile asgari ücrete zam oranı arasında ucuzlaması gerek mi yor mu?
Ne de olsa personel gideri hayat pahalılığın altında.
Ben olacak olanı buradan söyleyeyim;
%11,12 hayat pahalılığı piyasaya yansıtıldı, üstüne şimdi bir de %7,5 yansıtılacak.
Belki de yansıtıldı bile.
Bir başka taraf daha var.
O da devletin, kamu maliyesinin zararı.
Cezalar, asgari ücrete bağlı, mesela trafik cezaları, şimdi devletin, kamu maliyesinin de geliri azalacak.
Sebep, işverenlerin personel maliyetini azaltmak, peki, devletin zararını kim karşılayacak?
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.