Hükümet, söz dinleyecek izlenimi veriyor
- Her ne olursa olsun biri size para veriyorsa ve al bu parayı yol, hastane, okul yap, esnafını kalkındır, ticaretini ve ihracatını artır diyorsa yapmanız gereken bunu kabul edip, ülkenizi kalkındırmaktır. Kalkınır zenginleşirseniz, gün gelir sağol başka istemem diyeceğiniz günlerde gelir. Ama hem isterim hem istemem hem hade evine politikası sığ bir politikadır. KKTC'nin bugüne kadar gelişmemesinin asıl nedeni budur, tanınmamışlık değil.
Türkiye Cumhuriyeti Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay, KKTC'ye 2011-2016 yılları arasında yapılan yatırımların özetini dün önemli bir basın toplantısı düzenleyerek anlattı. Yatırımların toplamı 87,9 milyon TL olurken, 39,7 milyon TL'si sanayi, 25,3 milyon TL'si tarım ve 22,9 milyon TL'si turizm sektörlerinde ortaya çıktı.Yaklaşık 88 milyon liralık yatırım oldukça ciddi bir rakam. Türkiye'nin KKTC'ye her anlamda ciddi destek verdiğini hepimiz biliyoruz. Haberi okudum, Sn.Büyükelçi'den ne eski hükümet ne de yeni hükümetle ilgili hiçbir eleştiri duymadım, duymamanın ötesinde tavsiye ya da beklenti dile getirilmesi duymadım.
Ortada net bir tablo var. UBP-DP hükümetinin mali protokolü imzalayıp uygulamamasından Türkiye'nin oldukça rahatsız olduğunu biliyoruz. Yeni hükümete karşı da ciddi bir kredi verdiklerini de biliyoruz. Yeni hükümete karşı önemli bir tolore tanımış durumdalar. Ama bilinmesi gereken bir başka gerçek var ki, o da Ankara ile Lefkoşa arasındaki bu balayının uzun sürmeyeceğidir.
Daha önce de yazdık ve uyardık. 2018 yılının daha başındayız ve bu yıl bitene kadar hâlâ imzalanmış protokol yürürlükte. İşte bu protokolün uygulanması gerekiyor.
Hükümet, söz dinleyecek izlenimi veriyor
Sırayla gidelim. Şu an ki dörtlü koalisyonun Türkiye'ye karşı oldukça pozitif bir duruşu var. Özellikle CTP ile TDP'nin Ankara'daki hükümetlere karşı politikayla oy topladıklarını ve siyasi hayatları boyunca hep Ankara karşıtı söylemler geliştirdiklerini biliyoruz. Bir diğer deyişle söyleyecek olursak her iki partinin tabanı da mevcut KKTC-Türkiye ilişkilerinin yapısından her zaman rahatsız olmuşlardır ve UBP ile DP'nin Ankara ile çalışmalarını her zaman eleştirmişlerdir.
Fakat geldiğimiz noktada dörtlü koalisyon Ankara'dan nasıl ses gelirse uyum içerisinde aynı sesi çıkarmaya özen gösteriyor ve buna uyum gösteriyor. En azından şu an ki görüntü bu.
Kablo ile elektrik, su konusu, belediyelerin sayısının azaltılması ve mali protokolün imzalanması gibi uygulanması noktasında net pozitif bir duruşları var.
Hal böyle olunca da Türkiye beklemeye geçmiş durumda ve buyurun yapın yardımlar sizin olsun diyor.
Peki gerçek böyle mi?
Hükümet samimi mi?
Bilhassa CTP'yi yönetenin parti meclisi olduğu ve parti meclisinin tabanı yansıttığı gibi genel anlamda Ankara'daki hükümetlerin karşısında olduğunu biliyoruz. Keza TDP'nin de Ankara ile Lefkoşa arasında imzalanan mali protokolleri dayatma paket olarak nitelendirdiğini biliyoruz.
Çok değil birkaç yıl önce CTP'nin mevcut protokolü imzalamayarak hükümetten gittiğini de dipnot olarak bir daha tekrarlayalım.
CTP iki yılda değişti mi bilemem. Değişti diyorlar. CTP artık protokol imzalamayan parti olmayacak diyorlar. Bunu da işte bekleyip göreceğiz.
Önemli bir başka nokta ise 2019 yılı mali protokolünün iyice müzakere edilerek imzalanacağının söylenmesi. Ben de diyorum ki Ankara protokol konusunda sert müzakerelere açık değil. Daha doğrudan söylemek gerekirse Ankara Hükümetinin mali uzmanları neyin nasıl olacağını söylüyor ve bu yönde hareket edilmesini istiyor. Yeni protokolü hükümet kendi istediği gibi değiştiremez.
Bunu da bir yere not edin.
Eğer ki bu hükümet yeni protokol için çok sorun çıkarmadan imzalar ve imzalananlara sadık kalarak uygulamaya koyulursa o zaman hiçbir problem çıkmayacak. Fakat bunun böyle olup olmayacağını 2018 yılının sonunda görmüş olacak. Bir yıl boyunca kalan protokolün ne kadar uygulanacağını doğrusu merak ediyorum.
Hükümetten edindiğim izlenim hükümetin Ankara'nın her istediğine demeyelim de uzlaşılan ve imzalanan protokolün harfiyen uyulmasını istiyor. 2018 yılı sonuna kadar buna uyulup uyulmadığını göreceğiz.
Zaten sorun çıkacaksa 2018 yılı sonuna doğru çıkacak ve 2019 yılında mali protokol imzalanamayabilir.
Bu tehlikeler masanın üzerinde duruyor. Bir bakarsınız dörtlü koalisyon UBP'yi dahi aratmaz.
Hükümet devam zarureti yaşıyor ama
Bir başka önemli konu ise dört partinin de bu koalisyonu götürme isteği ama iki parti diğer iki partiden daha rahat. HP ile DP. Söz konusu bu iki parti CTP ve TDP ile ters düşmesi halinde UBP ile bir koalisyona yürüyebilir. Hiç olmaz demeyin, olur ve şaşar kalırsınız.
Büyükelçi Kanbay buna değinmedi ama malum koskoca üç yıl kayboldu gitti, bir üç yılın daha kaybolmasına Ankara izin vermez. Yani
2018 yılı bitene kadar mevcut protokol seçimler ve birçok şey bahane edilerek tam anlamıyla uygulanmayabilir ama heba olan üç yılın reçetesi çok daha acı olarak 2019 yılında bu hükümetin önüne konulacak. CTP hükümeti uygulamayacağı protokolü imzalamaz. İmzalarsa da uygular ve oldukça sert kamu muhalefetiyle karşılaşır. Bunu yaşamamak için UBP bunu imzalamış ama uygulamamıştı.
İşte tam da bu noktada hem CTP hem de TDP hükümetten gitmemek için 2019 protokolünü imzalayıp uygulayabilir.
Elbette ki bu protokolün ülkeye önemli pozitif katkıları olacaktır ama örgütsel menfaatler budanacağı için sendikalar başta olmak üzere binlerce memur dörtlü koalisyona kin kusacaktır. Ne sanıyorsunuz yani CTP'nin oy kaybetmemek için imzalamadığını unutmayın, UBP'nin bu tepkiyle yaşamamak için uygulamadığını unutmayın. Bunu ben değil kendileri söylüyor.
Protokoller önemli
Bilmemiz gereken bir şey var ki hangi parti gelirse gelsin halkın menfaatinden önce kendi menfaatini düşünecektir ve bu menfaatin devamı için ellerinden geleni yaparlar. Hangi parti iktidara gelirse gelsin bu böyledir. Önce kişi, sonra parti en son da genel olarak ülkenin menfaatini düşünürler. Bu bugüne kadar böyle olmuştur. Bizim gibi ülkelerde gelenek böyledir.
Bir de diğer tarafta bu ülkeye önem veren ve kalkınmasını ülke siyasilerinden daha çok isteyen Türkiye devleti var. Yaptığı ciddi maddi yardımlar var. Bazı konularda yaptığı yanlışlarda var. Vatandaşlık politikası gibi. Ama genel anlamda siyasi ilişkilerden değil de mali ilişkilerden bahsediyorsak, Türkiye ile yapılan protokollerin uygulanması şart. Bu protokoller uygulandığında birçok hibeler yapılıyor ve ciddi para akışı gerçekleşiyor, yatırımlar yapılıyor. Düşünsenize bizi biz düşünmezken başka bir ülke düşünüyor ama biz yine de o ülkeye her fırsatta barra çekebiliyoruz. Ne kadar para verirse versin düşmanlık yapabiliyoruz. Bunun temelinde ise siyasi partilerin halkı negatif kışkırtması olmuştur bugüne kadar. En temelinde de Türkiye'nin yanlış nüfus politikası zemin alınmıştır.
Her ne olursa olsun biri size para veriyorsa ve al bu parayı yol, hastane, okul yap, esnafını kalkındır, ticaretini ve ihracatını artır diyorsa yapmanız gereken bunu kabul edip, ülkenizi kalkındırmaktır.
Kalkınır zenginleşirseniz, gün gelir sağol başka istemem diyeceğiniz günlerde gelir. Ama hem isterim hem istemem hem hade evine politikası sığ bir politikadır. KKTC'nin bugüne kadar gelişmemesinin asıl nedeni budur, tanınmamışlık değil.
***************
Günün Sözü
Ey gönül, gidenden ümidini kes! Kaçan bir hayale benziyor herkes. Sanki kulağıma gaipten bir ses, buluşmalar kaldı mahşere diyor.
Necip Fazıl Kısakürek
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.