Akıncı söz dinleyen biri değil...

Yayın Tarihi: 09/07/19 07:00
okuma süresi: 9 dak.
A- A A+

Ortalıkta bir gerginliktir gidiyor ve öyle sanıyorum ki bu durum 2020 Cumhurbaşkanlığı seçimlerine kadar devam edecek. Açık konuşmakta fayda var. Dün sabah canlı yayınımda da ifade ettim; yine söyleyeyim yeri gelmişken. Ankara Hükümeti ile Cumhurbaşkanı Akıncı arasında ciddi bir soğukluk var ve bu soğukluk her geçen gün de artıyor. Adil konuşmak gerekirse her iki tarafında kendine göre haklı yanları var ancak hızla tırmanan bu gerginlik sonucuna bakarsak net olarak ifade edebiliriz ki Kıbrıs Türk halkı AK Parti hükümetinden uzaklaşacaktır.

Belki amaçlanan ya da hedeflenen bu değildir ama yaşanan bu gerginliğin sonucu bu noktaya çıkacaktır.

Ankara karşıtı algısı yükseliyor... Dikkat...

Geçtiğimiz günlerde ünlü tarihçi Prof Dr İlber Ortaylı'yı dinledim. İnanılmaz mükemmel bir program yapılmış kendisiyle. İlber hoca diyor ki "Denktaş'tan sonra başka lider gelmedi, Rauf Denktaş Kıbrıs konusunda Türkiye'yi de etkin şekilde yönlendirirdi ancak Ondan sonra gelen cumhurbaşkanlarını bunu yapamadı"…

Aynen dediği gibi oldu. Rahmetli Denktaş Bey özellikle Kıbrıs sorunu konusunda Türkiye'yi yönlendirirdi ve dediğini yaptırırdı. Bunu kimse idare edemez ama bunda en büyük etken Denktaş Beyin bir dava adamı oluşuydu. Sonra gelen başkanların böyle bir misyonu haliyle olmadı.

Bugüne kadar KKTC Hükümetleri, Ankara Hükümetlerinden para koparabilmek için hep evet efendimci oldu. Bu Türk hükümetlerinin de hoşuna gitmiştir. Şu an halen böyledir, burada bizim hükümetlerimizin kabahati çok büyüktür, açık konuşmak lazım. Anavatan-Yavruvatan ver parayı söyle yapayım modunda olundu hep. Ancak öyle bir gün geldi ki artık para ölçülü veriliyor ya da verilmiyor ama karşılığında istenilen her şeyin yapılması bekleniyor. Bu bir yanlış alışkanlıktır ve ne yazık ki Ankara kanadında bu oluştu.

Bugüne kadar Ankara hükümeti, KKTC'de çok hükümet kurdu-bozdu, bakan aldı bakan atadı deyim yerindeyse. Ama bu alışkanlığı bizim beceriksiz hükümetler yarattı. Halbuki emin olun Ankara hükümetleri de yönetecekleri değil, birlikte çalışacakları hükümetler olsun istemişlerdir karşılarında.

Ama bu hiçbir zaman olmadı. Ankara'ya karşı durmak başka bir şeydir, birlikte çalışmayı istemek farklı şeydir, bunu karıştırmamak lazımdır.

Şimdi geldiğimiz noktaya bakalım.

2018 yılı başlarında Kudret Özersay'a UBP Eski Genel Başkanı Hüseyin Özgürgün ile hükümet kurması tavsiye edildi ama Özersay bunu reddetti ve Ankara'nın çalışma noktasında sıkıntıları olan partilerle hükümet kurdu. Ne oldu peki; para kesildi, onlarca bahane sıralandı ve en nihayet hükümet düştü.

Şimdi sahne de Ankara'nın da uyum içinde çalışabileceği bir hükümet modeli var. O kadar bir uyum ki atanan bakan ve atanmayan milletvekilleri her tarafta gezip gezip kendilerini Ankara'nın istediğini ya da istemediğini dile getirebiliyorlar, hem de sürekli olarak.

Bu doğrudur ya da değildir ama sonuç olarak Kıbrıs Türk halkının Ankara Hükümetine bakışını negatif etkilemiştir ve etkileyecektir.

İzleyicilerimin ve okurlarımın büyük bir çoğunluğundan bu yönde çokça mesaj alıyorum. Ve bu durumu son derece endişe verici bulduğumu ifade etmem lazım.

Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı her zaman desteklemiş ve desteklemeye devam edecek bir gazeteci olarak bu noktada yanlış algıların oluşmasına izin verilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

Akıncı söz dinleyen biri değil

Gelelim Cumhurbaşkanı Akıncı ile Ankara hükümeti arasındaki gerginliğe. Uzun uzun da yazabilirim bunu ama birkaç cümle ile özetlemek en azından şimdilik yeterli. Akıncı uzun yıllardır siyasette olan birisi olarak, vakti zamanında KKTC siyasetinde etkin olan bakan alıp bakan atayan üst düzey komutanlara bile "komutan çizmeyi aştı" diyerek hükümetten kendini attıran bir politikacıdır. Demem o ki söz dinleyecek, şunu yap bunu yapma denildiğinde kendi aklına yapmazsa yapacak biri değil.

Üst satırlarda yazdığımı tekrarlayacak olursak, Ankara Hükümetlerinde alışkanlık haline gelmiş bir durum var ne yazık ki " Anavatan söylesin yapalım yeter ki parayı versin" algısı Eroğlu Cumhurbaşkanı iken çalışmış ama Akıncı'da çalışmamıştır. Kıbrıs müzakerelerinde de ters düşülmüştür. Bu nedenle Ankara kendisiyle muhalefet eden bir toplum lideriyle çalışmak istememektedir.

Mesele bu kadar basittir.

En nihayetinde Türkiye, Kıbrıs'ın garantörüdür, Kuzeydeki yönetimi maddi anlamda desteklemekte ve korumaktadır. Bu nedenle Ankara'nın da en doğal hakkıdır birileriyle çalışmayı istemek ya da istememek.

Akıncı'nın da yanlışları var

Yeri gelmişken bundan da bahsedelim. Yukarıda yanlış alışkanlıkların bugün doğurduğu sıkıntılara örnek verdim. Bizim ülkemizde ki bir diğer yanlış alışkanlığa da yer vermek gerekiyor. Bir kere bizim ülkemizde sol siyaset Ankara karşıtı politikalardan beslenmeyi bir alışkanlık haline getirmiştir. Buna en bariz örnek CTP ve TDP'dir. Akıncı böyle yapıyor demiyorum ama iş o noktalara doğru gidiyor ve yakın zamanda Cumhurbaşkanı Akıncı'ya bazı kesimlerce bu suçlamalar yapılacak. Akıncı'nın savunduğu önemli bir ilke var "beni % 60 halk seçti". Tamam işte tam da burası; yani Reisi Cumhur çoğunluğun seçtiği bir lider; öyleyse Ankara yanlısı olan kesiminde desteğini muhafaza etmeli ve kesinlikle kutuplaşmaya ve ayrışmaya kaçmamalı.

Ekrem İmamoğlu ile birlikte Cem Yılmaz'ı izlemeye kesinlikle gitmemeliydi. Bu gerçekten büyük bir hataydı. Sonuçta İmamoğlu sıradan bir CHP adayı değil; tüm açıklamaları Ankara Hükümetini hedef alan, HDP, FETÖ, PKK gibi unsurlarla yakınlığı olduğu düşünülen bir isim. İstanbul seçimleri öncesi İmamoğlu'nu sarayda kabul etmesi demiyorum ama birlikte tiyatro izlemeye gitmesi taraf olduğunu gösterdi.

İşte bu nedenle Fuat Oktay, kendi hükümetini temsilen bir tepki göstermiş olabilir.

Sözün özü Cumhurbaşkanı da fitili ateşleyecek hareketlerde bulunmaması gerekirdi.

KTTO ve Deniz itibar kaybetti

Gelelim Ticaret odasına ve Turgay Deniz'e. Ticaret odasının düzenlediği ekonomi konulu konferansa bir devlet başkanını davet edip O'na konuşma hakkı tanımamak son derece yanlış ve ayıp kaçtı. Açıkçası ben Turgay beye hiç yakıştırmadım. Turgay beyi tanırım ve severim; buraya ağır bir senaryo da yazıp kendisini üzebilirdim ama bunu yapmayacağım. Yanlış olmuş açıkçası. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü Barış Burcu'nun " ekonomi toplantısının ikincisi Türkiye'de yapıldığında Türkiye Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan konuşturulmayacak mı" sorusunun cevabını bekleyip göreceğiz. Anlıyor musunuz meseleyi. Çok yanlış olmuş. Ticaret odası böyle bir oyuna girmemeliydi, sakıncaları izah edilmeliydi. Olmadı ve itibar kaybı yaşanmış oldu.

Sonuç olarak; her ne olursa olsun Kıbrıs Türk Siyasetinin, Ankara Hükümetleriyle küsmek, darılmak, çatışmak gibi bir lüksü yoktur. Böyle şeylerin oluşmasına ve beslenmesine ne Türkiye ne de KKTC'deki yapı izin vermemelidir.

Bizim Türkiye'den başka dostumuz olmadığı gibi Kıbrıs'ta çözüm olması için en çok uğraşan isimlerden biri de Türkiye Cumhurbaşkanı Sn Erdoğan'dır.

İki ülke arasındaki ilişkiler emret yapayım ya da bize karışma noktasında değil, birlik beraberlik çatısı olmalıdır. Aksi takdirde bazı güçler Kıbrıs Türk halkının, Türkiye ile arasının açılması için yaratılan bu uygun zemini çok güzel kullanacaklardır.

Ben sokakta Türkiye lehine tek bir kelime duymuyorum ve bu durum beni endişelendiriyor.

Umarım iki ülke arasındaki ilişkiler seviyeli bir zemine çekilir ve bu gerginlikten artık KKTC kamuoyu negatif etkilenmekten kurtulur.

****************

GÜNÜN SÖZÜ

Yanlış hesap Bağdat'tan döner

Anonim


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları