En hızlı manşetlerin, en gergin saatinde…
Kuzey Kıbrıs Postası önemli bir ses ve önemli bir farkındalık yaratmayı başardı.
Kurulduğu günden bugüne çok şey değişti ve Kıbrıs Postası çok şeyi değiştirmeyi başardı. Hele hele Kıbrıs Postası'nın Web TV’si oldukça iyi izleniyor. Her sabah izleyicilerimin karşısına çıkıp gündemi değerlendirmek, yönetmek ve yönlendirmek ve bunun özgürlüğünü Polat Alper’den sonuna kadar almak bana inanılmaz bir keyif veriyor.
Oldukça iyi bir iyi bir aile olmayı başardık. Marka gazetecileri marka bir gazeteyle buluşturup yanlış olan ne varsa bu ülke de üzerine gitmekten korkmadık.
Her zaman doğrudan taraf olduk; haklının ve ezilenin yanında duruşumuz dik oldu. En iyi istihbaratı bünyemizde bulundurduk. Siz okurlarımızın ve izleyicilerimizden bizim sayemizde kimse bir şey gizleme ve yanlış yapma cesaretine sahip olamadı.
Suya sabuna dokunmadan gazetecilik yapılmayacağını her bir neferimiz çok iyi biliyor, biz bu nedenle Kıbrıs Postası olmayı başardık.
Daha çok uzun yıllar bu ülkenin gündemini belirlemeye ve siz halkımızı aydınlatmaya ve en önemlisi de gazetecilik mesleğinin hakkını vererek yaşayacağımıza adım gibi eminim.
Kıbrıs’ta basın özgürdür ya da değildir tartışmasını yapacak olsak diğer gazetelere nazaran en özgür gazetedir diyebiliriz. Sabah kahvenizi içerken elinize alıp sayfalarını karıştırdığınız gazetenin aslında oldukça sıkı çalışan bir mutfağının olduğunu bilmenizi isterim. En nihayet ben bir köşe yazarıyım, gazetecilik mesleğinin mutfağında çok uzun yıllar çalıştım ama şu an köşe yazarlığı yapıyorum ve bir gazetenin mutfağında çalışan üst yönetim kadrolarından tutun da editörlere, sayfa dizayncılarına kadar hepsinin yüksek tansiyon modunda çalıştıklarını söyleyebilirim. Yani sabahları bir elinizde sigara bir elinizde kahve Kıbrıs Postası’nı karıştırırken masanın başında bir editör bir de sayfacının çıkardığı gazete değil elinizdeki. Mutlaka bunu fark edin. Kıbrıs Postası’nı hayli kalabalık bir ekip çıkarıyor.
Dediğim gibi ben köşe yazarıyım, fikir işçisiyim belki, belki gazetenin kulelerinde oturan bekçileriz ben ve diğer köşe yazarı dostlarım ama mutfak işçilerinden çok daha rahatız. Bir gazetenin doğması için sıkı çalışan onlar. Kuzey Kıbrıs Postası ailesi olarak her bir meslektaşımın doğum gününü kutluyorum. Bu gazete hayatta olduğu sürece farkındalığınız her zaman farklı olacak.
KARL MARX DA BİR GAZETECİYDİ
Yazıya güzel bir hikaye ile son verelim.
Ünlü düşünür Marx’ın üniversiteye kabul görmemesinden ötürü gazetecilik mesleğini seçtiğini biliyor muydunuz? Sizin için alıntı yaptığım bir yazıyı paylaşıyorum. Devamını merak edenler bu linten giirp okuyabilirler. Özellikle Mrx’ın karısının sözleri çok etkileyici…
http://www.irfanerdogan.com/makalelerson/marxbasin.pdf
Marx doktorasını aldıktan sonra, üniversitede öğretim üyesi olmak istedi, fakat Hegelciler, genç-Hegelciler ve Alman devleti için tehlikeli görülen insanlar, üniversitelerden atıldığı ve üniversiteye alınmadığı, onların yerine “yaşasın vatan, millet ve Prusya” diyen çıkarcı, kurnaz, sahtekâr, kendi çıkarı için “millet ve devlet” bahanesiyle anasını bile öldürecekler ile üniversiteler doldurulduğu için, Marx üniversiteye giremedi. Bunun üzerine, gazetecik mesleğini seçti. 1842'de, muhalefetteki radikal burjuva iş adamları tarafından kurulan ve desteklenen Rheinische Zeitung’da önce yazamaya başladı ve sonra gazetenin yazı işleri yöneticiliğini yaptı.
Marx 1842’de gazetecilik işine başladığında basını sansür konusu önemli konulardan biriydi. Marx resmi devlet organı olan gazetede (Preussische Allgemeine Staats-Zeitung) sansürü destekleyen yazılara karşılık veriyor ve parlamentodaki sansür yasalarıyla ve basın özgürlüğüyle ilgili tartışmaları analiz ediyor ve eleştiriyordu. Sansürü savunan lobinin mantıksız ve lütuf gösteren duruşunu yeriyordu. Gazeteci olarak Marx belki de ilk “araştırmacı gazeteci” olarak nitelenebilir: Marx’ın, yönetimsel kararları eleştiren ve haksızlığa karşı gelen ilk makalelerinden biri, ormanda yerdeki ağaçları “çalan” Prusyalı köylülere verilen cezadaki adaletsizlik üzerine olmuştur.
Marx gazeteci olarak çalıştığında, yazısının basılması için yazdıklarını önce devlet tarafından atanmış bir sansürcüye (polise) götürmesi ve onun sansüründen sonra “kötü şeylerden” arınmış olarak yayınlanması gerekiyordu. O sırada Kıta Avrupa’sındaki tüm ülkelerdeki gazetecilerin önünde iki seçenek vardı:
Forum
230 Karl Marx
(1) Bir zamanlar feodalizme karşı kapitalist mücadelede yaptığı gibi, günümüzde dördüncü güç olarak nitelenen biçimde işini yapmak, ya da, (2) Günümüzde yaygın bir şekilde olduğu gibi sistemin savunuculuğunu yapmak ve statükoyu korumak. Birinci seçeneği seçenler için cezalar ve ülkeden sürülme vardı. İkinciyi seçenler için para, kolaylıklar ve imtiyazlar vardı. Marx eleştireldi, öfkeli ve polemiğe girerek yazıyordu. Eşi Jenny ona etkili olabilmesi için ılımlı olmasını öneriyordu 1844 Haziran’ındaki mektubunda (Marx, 1974: xii):
Çok kızgın ve tahrik edici yazma. Diğer yazılarının ne denli etkili olduğunu biliyorsun. Nazikçe ve olgulara dayanarak veya şakacı ve hafif yaz….Üniforma bol geliyorsa ve sıkıca bağlanmamışsa ne fark eder ki… Kuşakları gevşet, kravatını çöz ve şapkanı yukarı kaldır-bırak ortaçlar özgürce aksın ve kelimeleri kendileri arzu ettikleri gibi yerleştir. Seninki gibi bir ordu haddinden fazla katı yürümemelidir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.