Boşuna gerçekten boşuna…
Devletimizin bekası baki olsun demişimdir hep. Türkiye dışında kimsenin tanımadığı bir devletimiz var. Tanınmamışlık olsa dahi Türkiye üzerinden pek çok sorunumuzu çözebiliyoruz. Hükümetlerin hiçbir zaman sağlam bir tarım politikası olmadı, hiçbir zaman sağlam bir maliye ya da ekonomi politikası da olmadı.
Üreticilerin çok azı ürettiğini yurt dışına satabiliyor. Her ne kadar Mersin kapısı kapalıdır dense dahi doğru üretilen ve kurallara uygun olan hiçbir ürün Mersin kapısına takılıp kalmadı. Örneğin devletin en büyük eksikliklerinden biridir laboratuvar.
Mağusa Limanı'nda bir laboratuvar olsa ve ürünlerin tahlilleri gitmeden yapılsa sorunlu olan ürünler o kadar emek sarf edildikten sonra gidip gümrük kapılarından dönmeyecek. Niye bu konuyu açtım. Üretmeyen devletler var olamazlar. Devlet olmanın birinci önceliği üretmek ve ürettiğini ihraç edip para kazanmaktan geçer. Tamam devleti kurduk tanınmıyor ama Türkiye kapısı var ve Türkiye kullanılarak pek çok kapıyı açabiliriz.
TURİZM YAPAMIYORUZ
Turizm en önemli gelir kapısı 960 milyon dolar. Bir hava yolu şirketi kuramadık, olanı batırdık. Bir bayrak taşıyıcımız yok. Uçağınız yoksa ucuza bilet bulup hiçbir turisti bu memlekete getiremezsiniz. İstediğiniz kadar tanıtım yapın hepsi boşa harcanmış paralardan başka bir şey değil. Biletler pahalı ve yeterli destinasyonlara uçak seferi yok. Kim neden gelsin neden para bıraksın. Bu son derece önemli bir açmazımızdır. Giderilmiyor ya da giderilemiyor. Üretmeyen bir topluma bir de ulaşımsızlığı eklerseniz ve buna bir de tanınmamışlık eklendiğini hesaba katarsanız alın size var oluş noktasında bir eksiklik daha.
ÇOK PAHALIYIZ
Dedik ya üretim zayıf. Geriye tüketim kalıyor tüketim demek yüksek oranda ithalat yapmak anlamına geliyor. Üretmediğimiz için pek çok şeyimizi yurt dışından satın alıyoruz. Bu sefer de işin içine döviz ve vergiler giriyor. Döviz yüksek ve buna devletin koyduğu vergiler de eklenince alın size pahalılık. Devleti kurduk; üretmiyoruz ve dışa bağımlıyız. Dışa bağımlı olduğumuz zaman alacağımız en küçük ürün bile dışarıdan geliyor ve pahalı oluyor.
Bu kadar pahalı olan bir ülkede kim neden gelip yaşasın ya da tatil yapsın. Hem yerli vatandaş için hem de iş gücü için inanılmaz kötü bir tablo var karşımızda. İnsanların insanca var olabilme noktasında en önemli ihtiyaçlarından biri de geçim derdidir ve gelin görün ki son bir yıldır insanlar artık geçinemiyor. Bu zorluklar yurttaşın devletini sevmesini engellediği gibi ona sahiplenmesini de engelliyor.
Devleti kurduk, üretmedik, turizmin gelişmesi için doğru açılımları yapamadık, pahalı olduk; iş gelip tanınmaya geliyor. KKTC’nin tanınması için gerekli lobicilikleri yapmıyoruz. Türkiye bize bir kapı açarsa seviniyoruz bayram ediyoruz ama tanınmak için kendi devletimizin bu işe ayırdığı bir kuruş para yok. Daha önce de yazdım Dışişleri Bakanlığının bir fon tarafından desteklenmesi ve Dışişleri Bakanlığı yapan kişinin uluslararası dünyada KKTC adına lobicilik yapması gerekiyor. Ne yazık ki bu yok.
Hem devleti kuracaksın hem de tanınması için uğraşmayacaksın ve bir taraftan da Rumlarla boşu boşuna görüşeceksin. Rum da seninle seni de kurtaracak bir çözüme yanaşmayacak ve sonuç bekleyeceksin. Boşuna gerçekten boşuna. Devletin doğru ve daha proaktif şekilde tanıtılması için ciddi bir tanınma politikasına ihtiyaç var. Ne yazık ki bu da biz de eksik olduğu için geriye her yıl dönümünde ya da zaman zaman sarf edilen beylik laflar kalıyor. KKTC sonsuza dek yaşatılacaktır. Neyle nasıl onu söyleyen ya da yapan yok.
Allah bizi devletsiz bırakmasın ama gelin görün ki duayla devlet yaşatılmıyor dostlar...
**************
Günün Sözü
“İnsanlar yalan söylemek zorunda kaldıkları kimselerden nefret ederler.”
Victor Hugo
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.