Suçlamalar çok ciddi…

Yayın Tarihi: 20/03/25 07:30
okuma süresi: 7 dak.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu gözaltına alındı. Türkiye’de ortalık hayli karışık. Bildiğiniz gibi diploması da iptal edildi. İmamoğlu’na yöneltilen suçlamalar çok ciddi. Milli İstihbarat Teşkilatı işini iyi yapıyor. İmamoğlu suçlu mudur değil midir bilemeyiz ama ateş olmayan yerden de duman çıkmaz der eskiler. Eğer bir suçu varsa Yargı huzurunda herkes cezasını çekecek. Tabii döviz darmadağın oldu. Sterlin, dolar, euro bir anda fırladı. Sonra gün içinde müdahaleler yapıldı ve bir düşüş yaşandı. Türkiye’deki kur oranları bizden daha düşük. Biz de kur oranları daha yüksek seyretti. Sebebini araştırdığımızda ise Türkiye de işlem yapılmıyor ama biz de işlem yapılıyor diye bir bilgi edindim.

Döviz eski yerine döner mi yoksa bir miktar daha düşüp kalır mı onu da şu birkaç gün içinde ya da birkaç hafta içinde öğreneceğiz. Her ne kadar bu gelişmeleri sancılı bulsak dahi Türkiye her an yeni olaylara gebe bir ülkedir ve bir şekilde altından kalkar diye düşünüyorum.

Evet Cenevre’yi yazdık konuştuk. Cumhurbaşkanı Tatar’a göre son derece olumlu ancak Muhalefet partilerine göre son derece kötü ya da en hafifiyle diyalog olsun o da iyidir diyenler var. Temmuz ayında yeni bir zirve daha yapılacak, taraflar uygun görürse bir temsilci atanacak ki muhtemelen Holguin olacak.

Açıkçası ben çok bir gelişme beklemiyorum ama yeri gelmişken şunu da söylemek lazım; hiçbir şey olmamasından iyidir diyalog kurulması ve bir ilerleme sağlanmaya çalışılması.

Çözüm oluncaya kadar KKTC ile devam edeceğiz yolumuza. Her ne kadar beğenmesek de çok şükür ki bir devletimiz var. Sakın küçümsemeyin KKTC’yi. Kıbrıs Türk halkı 1974’ten önce çok fakirdi, KKTC’nin kurulmasından ve Türkiye’den yıllardır gelen ciddi desteklerden sonra kalkındı ve zenginleşti. Elbette olması gereken yerde değil ama kimse kusura bakmasın hatırı sayılı bir nüfus son model araba sürüyor ve villa da yaşıyor. Bu da ülkenin gerçekleri. İster katılın ister katılmayın bunlar gözümüzün önünde olan gerçekler.

Sürünen var mı peki? Belki sürünen yok, açlıktan ölen de yok ama yine ülkenin hatırı sayılı bir kesimi ciddi ekonomik zorluklar çekmiyor değil. Bu durumda yıllardır seçtiğimiz siyasilerin bir ürünüdür. Küçücük bir toprak parçasını onlarca yıldır ekonomik olarak bağımlılıktan kurtaramadılar. Vatandaş sövüp sayıyor ama yine seçim olduğunda aynı partileri seçiyorlar. Bu da yaşadığımız durumun en ilginç çelişkisidir.

Bir defasında babama sordum, nasıl bir gündü KKTC’nin ilanı diye. Babam “adeta bayram kalabalığı vardı, hepimiz heyecanlıydık ve kutlamalara katıldık büyük bir coşku vardı” dedi.

Peki halkın içinde vicdanında kalbinde KKTC devletinin nasıl bir yeri vardır.

Yarınını göremeyen, zor ekonomik koşullar altında ezilen ve kaçabilenin kaçtığı bir ülke haline dönüştük.

Bir güruh var ki KKTC’nin adını da Kıbrıs Türk Devleti diye değiştirmeye hazırdır. Bu nedenle bu kutlama günlerindeki mesajları bana biraz sahte geliyor açıkçası.

Duygularımı gizlemeyeceğim. Devlet bizim için önemli. Çok şükür ki bir devletimiz var.

Tanınmasa da, ekonomik olarak kötü durumda olsa da.

Hapishaneleri tıka basa dolu olsa da, sağlık sistemi ve eğitim sistemi kötü olsa da, bir devletimiz var ama gelin görün ki biz gençlere devleti sevdiremedik.

Bunda tüm partilerin suçu var ama tüm partilerin. Eğer bir devletin gelirlerinin %85’i kamu maaşlarına gidiyorsa ve yatırım kalemleri için geriye hiçbir şey kalmıyorsa; tüm partiler kendi yandaşlarını bir bir kamuya işe sokmuşsa ve bir memur cumhuriyetine dönüşmüşsek; bu devlete ilk önce siyasi partiler inanmadı diye düşünüyorum ben.

Olay aslında basittir. Bir genç yarınını geleceğini göremediği bir ülkede yaşıyorsa orada ciddi bir sorun var demektir.

Bu devlet olmamış yarım kalmış demektir. Bir gencin temel hedefi ya memur olmak ya da kaçmaksa devlet, devlet olmanın şartlarını yerine getirememiş demektir. Gençler KKTC’yi sevemediler demektir.

Konuşmamız gereken konular bunlardır dostlar. Yoksa çok rahat sizlere bir propaganda yazısı yazabilirdim, günün anlam ve önemine uygun olarak.

Düşünün bir devlet üniversitesi kurmak bile kimsenin ne aklına gelmiş ne işine gelmiş.

Paranız varsa üniversite okursunuz paranız yoksa okuyamazsınız.

Aileniz sürüne sürüne size okutsa bile aldığınız diplomanın bir anlamı olmadığı ve işsiz kalacağınız bir ülkede yaşıyorsanız üniversiteye gideceğinize bir zanaat okuluna gidin ve altın bileziği elinize takın derim. Ama herkes üniversiteye doluştu, aileler aç kalarak evlatlarını okuttular ve binlerce işsiz üniversite mezunu doldu KKTC.

Varsayalım ki nüfusumuz 600 bin.

Zor muydu 600 binlik bir devleti kendi ayakları üzerinde durabilecek noktaya getirmek.

Değildir elbet. Fakat bu yapılmadı. KKTC’yi UBP kurdu diye hep övüne gelmiştir.

Memur popülasyonu yaratmaktan başka bir şey yapmadılar ama.

Bir umuttur diye CTP’ye de defalarca kez iktidar olma şansı verdi bu halk. Ne oldu ne değişti peki? Koca bir hiç.

İnsanlar diyor ki en azından UBP oldu mu iktidarda ay sonu maaşlarımızı alabiliyoruz. Bunlarda gelin görün ki gerçekler. Kıb-Tek halen yetersiz. Adam akıllı bir santral kuramadık. Zor muydu peki? Elbette ki değildi. Yatırımlar hep yetersiz kaldı.

Okullarımız dökülüyor. 40 yılın her birinde bir okul inşa etseydi devlet 40 yılda kırk okul bitmiş olurdu.

Neden yapılmadı? Devlet hastanesinin inşaatında babam gençken çalışmış. Ben on yıldır beş yüz yatak kapasiteli hastane yapılacağını duyuyoruz. İhtiyacımız en az bin yataklı hastane. Ne beş yüzü yapan var ne bin yataklısını.

Anlayacağınız Cenevre ister başarılı geçmiş olsun ister geçmemiş olsun sahip olduğumuz Devletin kıymetini bilip güçlendirmemiz lazım. Aksi takdirde Rum bize eşitlik verecek mi diye tartışmaya on yıllarca daha devam ederiz.

***************

Günün Sözü

"Bir erkeğin yumruğundan daha serttir bir kadının son sözü: Çünkü biri dişlerini döker, diğeri düşlerini…"

William Butle


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Gökhan ALTINER yazıları