Friedrich Alexander Üniversitesi'nde 33 yıl

Yayın Tarihi: 21/03/19 07:00
okuma süresi: 6 dak.
A- A A+

1986'da Almanya'da yedinci yılım idi. Almanya ve Avrupa içinde konserden konsere koşuyorum.

Çocukluğumdan kalan haylazlığım, içimdeki ateşim ile ele avuca sığmıyorum.

Kim benimle konser ver diyorsa geri çevirmiyorum.

Severek yapıyorum müziğimi.

Bir arkadaşım üniversitede piyano eğitimi alıyordu ve benimle uçuk bir konçerto çalışmak istedi.

Fakülteye gittim ve provalara başladık.

Yine bir gün Fakülte'nin bodrum katındaki çalışma odalarında idik. Kapı bir anda öyle bir hışımla açıldı ki sehpamdaki notalar uçuştu.

İçeriye giren güler yüzlü pozitif enerji yüklü bir beyefendi. "Ben Johannes Laehnemann, bir korno aşığıyım ve ben de korno çalıyorum. Sesi duyunca ikinci kattan uçarak geldim" dedi.

Tanıştık. Üniversitenin Eğitim Fakültesi'nin Dekanı olduğunu söyledi.

Evine davet etti, üç kızından en büyüğüne korno dersi vermemi istedi. Kabul ettim.

Bir süre sonra Fakülte'de bir münhal açılacağını, beni orada eğitmen olarak görmek istediğini söyledi.

"Ne yapmam lazım" diye sorduğumda "sınav olacak, girersin, uygun görülürse başlarsın" dedi.

Gün gelip çattı, diğer adaylar ile sınav yapılan salonun önünde bekliyoruz. Bir an vazgeçip gitmeyi düşündüm. Sonra " gir ve dene kaybedecek bir şeyin yok" dedim kendi kendime.

Girdim istenilen her şeye kendi aklımca cevaplar verdim, bir öğrenci ile ders yaptım, kornom ile bir iki parça çalıp çıktım.

Kantine gidip bir şeyler atıştırıp döndüm. Diğer adayların da sınavı bitmişti. Kapı önünde bekliyoruz. Zor dakikalar. Yüreği ağzına geliyor insanın.

Ve kapı açılıyor, jüri çıkıyor. Dekan yüzüne ilk günkü gülümsemesi ile üzerime yürüyor ve elini uzatarak beni tebrik ediyor. Nasıl bir heyecan anlatamam.

Böylece konserlerime paralel olarak Friedrich Alexander Üniversitesi'ndeki eğitmenlik hayatım 1986 yılı itibarı ile başlıyor.

İlk komik anımı Fakültenin eğitmenlere ayrılmış olan bariyerli park yerinde yaşadım.

Önümdeki aracın arkasına takılıp açık olan bariyerden park yerine girip park ettim. Birden yanıma papyonlu, gözlüklü, kareli ceket giyen bir bir beyefendi geldi ve "burası eğitmen park yeridir, buradan derhal çıkıp başka bir yere park edin" dedi. Çekinerek " ben de geçen hafta eğitmen olarak göreve başladım" deyince adamcağız neye uğradığını şaşırdı. Fizik Profesörüymüş Fakülte'de.

Özür diledi ve beni kantinde kahve içmeye davet etti. Güzel bir dostluğumuz olmuştu.

Genç öğrencilerimin yanında benden büyük olanlar da vardı. Hepsinden bana adımla hitap etmelerini istedim. Sadece "Turgay" deyin yeter.

Çok hoşlarına gitti. Daha da yakın olduk böyle olunca. Beni içlerinden biri olarak görmeye başladılar. Partilerine, buluşmalarına davet ettiler, sinema, tiyatro, konserlere birlikte gitmeye başladık.

Kısa sürede iyi olanlarını verdiğim konserlerimde yanıma alarak birlikte çalmaya başladık.

Birkaç yıl içinde mezun olmaya başladılar. Kimileri okullarda eğitmen, kimileri de profesyonel korno sanatçısı olarak hayatlarına devam etmeye başladılar…

Yıllar uçup gitti. Hem de nasıl.

Uzun lafın kısası tam 33 tane yıl. Uzun hem de ne uzun koskoca 33 yıl. Ama sanki de bir anda uçup gitti. Hepsi de en güzel anı ve tecrübeler ile dolu dolu. Bir pürüz bile olmadan.

Şimdiki Bölüm Başkanım, arkadaşım, geçmiş dönem Dekan'ım Prof. Dr. Wolfgang Pfeiffer beni arayarak görüşmek istediğini söyledi.

Gittim. Her zamanki içten ve samimi tavrı ile beni kucakladı. Masanın üzerinde sarı bir zarf ve bir hediye paketi duruyor.

Herhalde teşekkür edip vedalaşacağız diye düşündüm.

Kahve ikram etti. Nasılsın iyi misin vs.

Derin bir nefes alarak "Turgay biliyor musun? Sen Friedrich Alexander Üniversitesi'nde göreve başlayalı tam 33 yıl olmuş ve hala buradasın. Demek ki seni hala sevip sayıyoruz. Vermiş olduğun eğitimin değerinin bilincindeyiz ve takdir ediyoruz. Bugüne kadar yetiştirmiş olduğun öğrencilerin, toplumun kazandığı değerli sanatçılar ve eğitmenler olarak görevlerine devam ediyorlar. Seninle işbirliğimizin devamını diliyoruz.

Bu güzel sözler karşısında çok duygulandım. Gözlerimin dolduğunu itiraf etmem gerekiyor.

Şimdi aradan 33 yıl geçmesine rağmen ayni heyecan ve motivasyon ile genç öğrencilerime ders vermenin mutluluğunu yaşıyorum.

1986 yılında bu göreve gelmemde büyük emeği geçen sevgili Prof. Dr. Johannes Laehnemann'a, 33 yıl boyunca benimle birlikte çalışmış olan ve çalışmakta olan bütün eğitmen arkadaşlarıma ve halen bölüm başkanlığımı yapan arkadaşım sevgili Prof. Dr. Wolfgang Pfeiffer'e kalpten teşekkürü bir borç bilirim.

Teşekkürler Friedrich Alexander Üniversitesi, teşekkürler sevgili öğrencilerim ve teşekkürler Almanya.

Fotolar. 1986 Prof. Dr. J. Laehnemann, 2019 Prof. Dr. W. Pfeiffer ile.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Doç. Turgay HİLMİ yazıları