Kıbrıs’ın Sınırları Aşan Yeniden Doğuşu: Zeytin Ağaçlarının Gölgesinde Barış

Yayın Tarihi: 11/02/25 14:10
okuma süresi: 5 dak.
 
Kıbrıs: Barışın ve Umudun Adası

Dünya yanıyor, savaş çığlıkları yankılanıyor. Yıkımın, acının ve umutsuzluğun gölgesinde barış, neredeyse bir hayal gibi görünüyor. Ama biz biliyoruz ki barış, hayal olmaktan öte, insanlığın ruhunda var olan en derin özlemdir. Akdeniz’in ortasında, dalgaların hırçınlığına direnen bir ada… Kıbrıs. Savaşların, bölünmüşlüklerin, acının tarihine yazıldığı bu topraklar, bir gün barışın ve kardeşliğin hikâyesiyle yeniden yazılabilir.

Kıbrıs, yalnızca bir toprak parçası değil; iki halkın, birbirine değen elleri, birbirine karışan kültürleri, birlikte büyüttükleri zeytin ağaçlarıdır. Bu ada, halkların kardeşliği temelinde şekillenen bir Kıbrıs Birleşik Devletleri hayaliyle, barışın Akdeniz’deki sancaktarı olabilir. Kıbrıs Türk halkının varlığının ileriye taşındığı, göçün zorunluluk değil, tercih olduğu bir geleceği birlikte inşa edebiliriz.

Konjonktür Barış İçin Uygun

Dünya değişiyor. Orta Doğu’da yeni dengeler kuruluyor. Avrupa’nın enerji ihtiyacı her geçen gün artıyor ve Doğu Akdeniz’in stratejik önemi giderek belirginleşiyor. Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkilerin iyileşmesi, Kıbrıs’ta kalıcı bir çözüm için yeni fırsatlar sunuyor. Doğu Akdeniz’in hidrokarbon kaynaklarının Kıbrıs ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşınması, yalnızca Kıbrıs halklarına değil, Türkiye, Yunanistan ve tüm bölge ülkelerine büyük kazanımlar sağlayacaktır. Enerji, çatışmaların değil, iş birliğinin anahtarı olabilir.

Kıbrıs’ta kurulacak bir Kıbrıs Birleşik Devletleri, yalnızca adadaki iki halkı değil, tüm bölgeyi ve uluslararası toplumu rahatlatacaktır. Barış, yalnızca sınırları kaldırmak değil, zihinlerdeki duvarları da yıkmaktır. Türkiye ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin gelişmesine öncülük edecek böyle bir model, dünyadaki diğer çatışmalı bölgeler için de umut ışığı olabilir.

Barış, Eğitim ve Sanatla Mümkün

Barış, yalnızca silahların susması değildir. Gerçek barış, düşüncenin özgürleşmesi, bireyin yaratıcı, üretken ve estetikle iç içe bir hayat sürmesidir. Bunun yolu da eğitimden, bilimden ve sanattan geçer. Yeni nesiller, ezberlenmiş dogmaların değil, sorgulamanın, araştırmanın, yaratıcılığın ve analitik düşünmenin ışığında yetişmelidir.

Bir eğitim hayal ediyorum… Bilimsel yaklaşımla farklı düşünceleri geliştiren, eleştirel bakış açısına sahip, teknolojiyi iyi ve doğru kullanan, felsefeyi, sanatı ve doğayı içselleştiren bir sistem. Sorgulayan bireyler, kendilerini yalnızca meslekleriyle değil, düşünceleriyle ve üretimleriyle var eden bir nesil… Sanatı yaşamın tam merkezine koyan, tiyatrolarda, konser salonlarında, galerilerde buluşan insanlar… Çocukların tiyatro sahnelerinde hayallerini ifade ettiği, gençlerin sanatla üretkenlik kazandığı bir Kıbrıs hayal ediyorum. Bu ada, müziğin barış melodileriyle yankılansın; her köşesi resimlerle, heykellerle, insan emeğinin estetik izleriyle dolsun.

Ancak barış yalnızca sanatta değil; üretimde ve yaratıcılıkta da bir zeytin ağacı gibi kök salmalıdır. Gençlerin mecburiyetten göç etmediği, kendi topraklarında umutla üretebildiği bir toplum yaratmalıyız. Çiftçinin toprağını ekip biçtiği, zanaatkarın el emeğiyle değer yarattığı, öğrencinin eğitimle kendini bulduğu bir Kıbrıs…

Bu adanın insanları, kendi geçmişlerine sahip çıkarak, eğitimle zenginleşerek ve sanatla geleceği kucaklayarak, Doğu Akdeniz’in merkezinde bir barış modeli yaratabilirler. İnsan haklarına saygılı, çevreye duyarlı, hayvanları, engellileri gözeten bir toplum… Kadınların, gençlerin ve çocukların özgürce nefes aldığı bir gelecek, barışın en güçlü kalesidir.

Ve Bir Gün…

Bir gün bu ada, yalnızca tarih kitaplarında değil, barışın yaşandığı bir gerçeklik olarak anılacak. Bir gün, çocuklar dikenli tellerin gölgesinde büyümeyecek, asker postallarının izlerini taşıyan topraklarda sadece barışın ayak sesleri duyulacak. Bir gün, kuzeyiyle güneyiyle Kıbrıs, halklarının ellerini bırakmadan büyüyen zeytin ağaçlarıyla, dalgalarının birbirine karışan ritmiyle, geleceğe umut taşıyan bir barış adası olacak.

O gün gelene dek, barışı istemekten, üretmekten, eğitmekten ve sanatla dünyayı güzelleştirmekten vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz biliyoruz ki, barış yalnızca mümkün değil, aynı zamanda kaçınılmazdır. Ve bu adada barışın güvercinleri özgürce uçana dek, umut hiç sönmeyecek.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Mehmet ÇAĞLAR yazıları