EkoFin

Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ
sukruumarbeyli@hotmail.com
Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ

“Ekonominin de yeşili makul”

Yayın Tarihi: 09/10/23 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Evet, yeşil ekonomiyi unutmamalıyız, mutlaka isminden de olduğu gibi tahminleriniz olabilir ama ben sizlere doğanın ekonomi için öneminden bahsederek başlamak istiyorum. Doğayı korumak, yeni ekonomilerde istikrarlı bir ekonomik büyüme sağladığı görüşü üzerine kurulmaktadır.

Yeşil ekonomi az atık ile üretilen malların tüketimlerinin, daha geç eskimelerini ve kendini yenileyen bir sistem kurulması üzerine dizayn edilmiştir. Kısacası minimum tüketim ve maksimum geri dönüş ile çevreye daha az atık bırakarak doğayı koruma odaklı bir yapı kurulması üzerine olan bir sistemden bahsediyoruz. Aslında doğa ve ekonomi ayrılmaz bir bütündür. Elimizdeki mevcut kıt kaynakları en etkili bir şekilde kullanmamız gerekmektedir.

Üretim yapmak için istenen ürün ve hammaddeleri tüketerek ve yok ederek, doğaya zarar verecek şekilde yapmamamız gerekiyor. Bu şekilde hava kirliliği, çevre kirliliği ve denizlerimizi kirletmeyecek bir çözüm önerisi sunmamız gerekmektedir. Buradaki amaç doğayı korumak olmalıdır.

Doğaya verilen her zararda tahribatın boyutuna göre doğa da kendini yenileyemeyip koruyamıyor ve bundan dolayı da insanlar zarar görmeye başladı bir nevi doğa intikamını alıyor. Bu tarz doğayı kirleterek yapılan doğa katliamını fark eden ülkeler sonunda bu hareketlerle gereksiz sürdürülebilecek ekonomik büyüme olmadığını anlamış bulunuyorlar. Kısacası ülkeler kendi doğal kaynaklarına zarar vererek büyüme gerçekleştirme yönünde çok da gereksiz büyümeler gösterdiler ki bu daha çok gerekli bir durum değildi.

İçinde bulunduğumuz dünyada kaynak israfı ve buna çözüm odaklı olarak çalışmak çok önemli bir hal almıştır. Evet, bugüne kadar çevresel çok tahribatlar olmuştur ama artık 21.yüzyılda yaşanan gelişmelerde göz önüne alınarak artık tek amaç gelişmek ve kalkınmak değil bunun yanında sürdürülebilir bir ekonomik büyüme için de doğal kaynak dengesini korumak birinci öncelik olarak ortaya çıkmıştır. Aslında politikalar çevreyle dost birlikte bir kalkınma planı oluşturulması yönündedir. Bundan dolayıdır da ki artık iktisatçılar da tahribatın önlenmesi amacı ile geçte olsa artık yeşil ekonomiye yeşil ışığı yakmış durumdadırlar. Yeşil ekonomi doğal düzeninde korunması üzerine kurulu, ekolojik sistemin bozulmadan devam etmesi, çevre, hava ve deniz kirliliğinin olmaması sürecine bağlı olan küresel koruma sistemlerini amaçlamaktadır.

Yeşil ekonomi ile o zaman büyüme nasıl sağlanacak peki? Şimdi biraz da buna göz atalım. İlk önce bunun sağlanması için öncelikle bir küçülme ekonomisi süreci şüphesiz ki ortaya çıkacaktır; çünkü bu bir süreçtir. Bunun yanında daha bilinçli bir topluma ihtiyaç olacaktır. İhtiyacı kadar tüketen israf yapmayan, atıkları yerlere değil çöplere atan, orman yangınları ve tahribatlarına sebep olmayan, minimum atık ile maksimum üretim yapabilen, yenilebilir enerji kaynaklarını kullanan bir sistem yaratılmalıdır ki az önce bahsettiğim gibi kısa vadede ekonomik küçülme getirirken aslında uzun vadede de ekonomik büyümeyi sürdürülebilir bir şekilde ortaya çıkarabilen bir süreci yakalasın.

Daha bilinçli bir toplum bu işin silahıdır. Atıkların cam, plastik, kâğıt ve metal olarak mutlaka ayrıştırılması ve ayni yere atılmaması, doğal kaynakların sadece üretim için değil bunun yanında turizm ve sağlık için de gerektiğinin fark edilmesi ve unutulmaması gerekmektedir.

Ülkemizde yeşil ekonomiyi uygulamak biraz daha zor görülüyor. Gelirlerin büyük bir kısmı turizmden geliyor ve turizmden kazanan şehirlerimizin de bu konulara daha aktif olarak eğilmesi gerektiğini düşünüyorum. Zamanla daha da iyi bir sistem ile süreç politikalarını yakalayacağımıza inanıyorum. Önemli olan bilinçli ve programlı bir şekilde bunları oluşturmaktır.

Devletlerin de teşviki bu konularda çok önemli bir yer tutacaktır. Kutulara atılan geri dönüşümlere küçük paralar ödeyerek, çevreyi koruma faaliyetlerine destek vererek, gerekli uyarı ve caydırıcı cezaları vererek, daha fazla dönüşüm kutularının konulmasını sağlayarak, tüketimi değil üretimi teşvik ederek, toprakta ve doğada yok olması uzun süren maddelerin süreçlerini kontrol altına alınacak şekilde vergi sisteminin getirilmesi, çevreyi koruma eğitimlerini ilkokul ve okul öncesi süreçlere yayarak daha bilinçli bireylerin oluşmasının sağlanması ile de yola devam etmemiz gerekmektedir. Yeşili sev ve doğayı koru ki o da seni sevsin ve korusun. Bununla birlikte yeşil ekonomi de can bulsun daha sürdürülebilir ve büyüyen ekonominin tohumlarının ekilmesi ümidi ile görüşmek üzere...


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Yrd. Doç. Dr. Şükrü UMARBEYLİ yazıları