İngiliz mutasyonu, virüsün garantörü
Kör gözleri ile ‘yankılar’ dünyasında mütevazı bir yaşam süren ama Johns Hopkins Üniversitesi’nin yaptığı bir çalışmaya göre “geleceği tahmin etme yeteneğine sahip” zavallı yarasalar…
Kendi türlerini “korumada” öyle imişler.
Google’dan bakabilirsiniz.
Yeni sayılabilecek akademik bir tez…
Anti tezi de olmayınca “kalıcılaşma” ihtimali var yani bu yarasaların kâhinliği…
***
Yarasalarin da kaderi, tıpkı asırlar önce ve asırlardır veba konusunda farelerin başına geldiği gibi “ilim diyerek” bilim dışı bir bağnazlıkla suçlanmak!
Oysa farelerin mahalle ölçeğinde “kuduzun bile” gerçek suçlusu olduğu tartışmalıdır.
Yani mahallenin dispanserinde bu lafın karşılığı yoktur.
Bir de heybetli pulları ile "pangolin muhabbeti" var biliyorsunuz.
Onlar yaymış...
İspatlanmadığı için iftira nitelikli iddialar hepsi...
Yarasa tiksintisi, tamamen –virüse verilen isim üzerinden- bir varsayım üzerine en başında bina edilerek yayıldı ve hedef hala şaşırtılarak devam ediyor.
Resmi sözcülüğün ‘gazeteciliğini’ yapan mesleğimiz de bu işi kalıcılaştırıyor.
Vebada farelerin “sıfır suçu “olduğunu öğrenmek akademik makaleler üzerinden 200 yıl sürdü.
Yarasaları Covid-19’la ilişkilendirilen bilimsel “teoriler” kıyameti bekleyecek herhâlde çünkü son büyük veba ile ilgili birkaç versiyonu tescilli yayılma simülasyonları henüz tamamlanamadı!
Dünyada bir şeyin ne zaman ve nerede “ilk olarak” var olduğu iddialarına itibar etmek hem bilimsel hem de klinik bir sorun.
İklimin neden belli döngülerle değiştiğini dahi tam olarak bilemezken (üstelik ergenlik çağındaki bir tıfılın sözleri ile) yatırımlarımız için bunu biz insanlığa mal ederken, bu yarasa işi de dinozorların başına düşen göktaşı hikâyesine benziyor…
Yani devamlı surette gelişip sonra da tamamen dönüşen bir hikâye…
En son bildirildiğine göre dinozorları meteor yağmurları değil, iklim değişikliği yok etmiş.
Gündem ne ise yeni hikayelerin gerekçesi de o anlayacağınız…!
***
Virüste bu aralar popüler olan, atasının Çin olduğu iddia edilen, Kıbrıs’ta Güney komşumuz vasıtasıyla kapımıza da dayanan, ‘virüs denemelerinin’ bilimsel çalışma olarak en çok yapıldığı coğrafya olan Afrika üzerinden yayıldığı söylenen yeni mutasyon!
Suçlu bu kez mutasyona direk ismi verilen bizim garantör…
Pandemi “perişanı”; hatta “rezili” bizim İngiltere!...
Neticede size tıptaki adı ile "SARS-CoV-2 VUI 202012/01.
Türkçe ve tüm dillerde: İngiliz/ İngiltere varyantı mutasyonu!
Beğenmediğimiz Trump’ın “Bas baya Çin virüsü işte. Orda çıktı. Ondan öyle söylüyorum. Irkçılık değildir bu, sadece bir tespit” diyerek basın brifinglerinde savunduğu tarz yani bu isimlendirme…
Ya şimdi İngilizler de Çinliler gibi “ilk bizde çıkmadı, seyahat geçmişi olmayan Belçikalılarda da var. İlk biz tespit ettik de bildirdik, pişman etmeyin” derse!
Diyorlar zaten!
İngilizler bu işten fevkalade rahatsız.
O yüzden hemen bir hafta içinde Afrika işini adeta tombaladan çeker gibi uyduruverdiler…
Topu Afrika’ya attılar.
Nasıl attılar biliyor musunuz!
İki yazı konuluk müthiş bir akademik tezgâhla!
Doktor takımı zaten “kendisini bilim adamı sanma” yanılgısı ile papağan gibi tekrara meraklı olduğu için isim, böylece kalıcılaştı.
İlk kez Avam Kamarası’nda -23 farklı noktada değişiklik gösterdiği- açıklanan İngiliz mutasyonu ya da varyantı…
***
Az tahsili olanlar bilir:
Blimsel çalışma ve makalelere “konu olmak”, ile “ispat olunmak” ya da “ispata dönük argümanı literatüre geçirmek” farklı şeyler!
Ne aslının Çin’de, ne varyantının İngiltere’de çıktığı ispatlanmış şeyler değil…
Araştırmalar Covid-19’un Çin’de ortaya çıkması bir yana Çin’den önce Avrupa kıtasında ilk kez tespit edilebildiğini gösterdi…
İtalyanlar bu konuda Koronavirüsün ilk vakasının Çin’den çok önce, Ekim ayında ortaya çıktığını hem geriye dönük akciğer tomografi kayıtlarından hem de kanalizasyon sularının -bir süre saklandığı anlaşılan- numuneleri üzerinden belgelediler.
O da bilimsel dergide yayımlandı.
Bunlar, bu konular başlarda Dünya Sağlık Örgütü’nün sıklıkla kullanmayı sevdiği bir kelimeyle özetlenebilir: Muamma!
Kim bilir belki de askeri bir sır.
***
Ancak maalesef gerçek gazetecilik pandemi sürecinde “o da komplo teorisi zaten” denerek şöyle bir şeye evrildi tüm dünyada:
Bir:
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) basın açıklamalarını “yorumluyormuş” gibi geçmek… Ki DSÖ ilk altı ay boyunca maske konusunda ‘sadece hasta olanlar taksın’ demişti. Hatta sağlıklı olanlar takarsa da zararlı, diye resmen bülten geçmişti. Şimdi maske mesafe videoları yapıyor…
İki:
Bu gazetecilik türüne eklemlenen bir diğer düzenli uygulama da başta aşı şirketlerinin, doğrusu onların CEO’larının kefaleti ile peşlerine takılmak…
Bu ikisi… Başka Covid gazeteciliği yok.
Bu gazetecilik biçiminin kahramanları ama kendi ülkelerinde kendi başbakanlarının basın açıklamalarına “yalan” derler.
Hiçbir bakan, hiçbir resmi kuruma da zinhar mesleki artistlik bakımından güvenmediklerini de entelektüel bir duruşla sergilerler…
İş muammaların “muammasına” gelince ama ilginç bir şekilde resmi ağızları nakil, ‘muteber gazetecik’ olur.
Medya kuruluşlarının vardır ama gazeteciliğin resmi ve ticari olan hiçbir şeyle alakası yoktur.
Ne ise…
***
Ortalıkta bu denli tehlikeli bir virüsün izini neden 11-13 cm’lik burun/geniz kökünden alıyoruz da bez üzerinde saatlerce yaşayan maskeden sürüntü almıyoruz diye sorgulayacak biri de yok zaten!
Kime ne yapacağı, kimi sakat bırakacağı belli değil ama ölüm oranı da yüz binde bir mi, milyonda 3 mü onu da anlamadık zaten.
Yeterince PCR yapıldığı sürece vücutta tüm virüsleri bulmanın teknik mümkünlüğüne girebilecek bir doktoru da bu aralar bulmak pek mümkün değil hem.
Öyle ise İngiliz mutasyonunun yayılma işine bakalım biz...
Hangi ülkede kaçtı son?
Var mı yeni bir son dakika?

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.