Peki, ama biz neyi seçtik?

Yayın Tarihi: 27/01/22 09:27
okuma süresi: 6 dak.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yapmamız gereken ama bin bir yalan dolanla “ötelet-tirilen” milletvekilliği seçimi yapıldı, meclis yenilendi.

Tarihin en düşük katılımı ancak bu ne denli boykotçuların başarısı şüpheli.

Küresel ısınma probagandası gölgesinde partilerin kutlamalarını bile gecesinde iptal ettiren tarihi soğuklar, devam eden pandemi tatbikatı süreci ve sair derken boykotçuların “başkanlık sistemine geçiş” gürültülerine “çalıştığı” seçimde hem ana hem tali sürprizler çok...

Sonuçlar ardından Türkiye’den gelen tebriklere de baktığımızda KKTC’nin “kendi haline” bırakılınca böyle olduğu görülebiliyor.

**

Karma oyun Anayasal hak olduğu ve “demokratik” olduğuna ilişkin argümanlara genel olarak katılamıyorum.

Fransa değiliz.

200 Bin seçmen ile kasaba tadındayız…

Yani bizde karma oy, bildiğiniz ve yeniden yaşadığımız üzere mafyatik bir takım organizasyonlara “yol vermenin” bir başka adı ve dayanılmaz hafifliği ile imkânı olmaktan ibaret devam ediyor.

Bu durumu zaten karmanın kaldırılmasına ilişkin partilerin seçim öncesi meclis ve komitelerde çevirdiği numaralardan da biliyoruz.

**

Partilere bakarsak;

UPB, 1976’da yüzde 54; 1990’da 55; 1998’de 41; henüz 2009’da yüzde 44 çekmişti…

Kendi tarihi içinde bu anlamda ne denli başarılı olduğu tartışılabilir…

Var ise bir başarı bu “Saner skandalına” dayanıyor.

Döviz ve elektrik krizlerini UBP, “bizimle alakası yok” diyerek geçiştirince, şimdi ortaklıkta “üçlüye” de pay vermek durumunda kaldı.

Tarihi rekorla tazelediği Genel Başkanlık ile daha çok vekil çıkarabilmeli idi.

Bunda kampanya sürecinin zayıf, muhalefetin hayal satan hallerine yeterince cevap verilememiş olmasının da payı büyük.

**

Her şeye rağmen Sağ’da oylar bir şekilde “yerine” gidebilmiştir, dağılabilmiştir.

Sağ oylar, zibil olmamıştır.

Buna rağmen Sol, CTP başarısı ile sınırlı kaldı.

Gerçi KKTC serüveni içinde Sol’u genel olarak tek parti temsil ediyor.

Mustafa Akıncı da TKP’nin TMT’cisi, “ölü hücresi” olarak milli davaya son hizmetini TDP’yi gömerek verdi, partide Mehmet Harmancı’ya yol verdi.

Mevcut CTP liderliği ne denli Solu temsil edecektir bilinmez.

Pentagon bursları ile nereye kadar: Babalar ve oğullar; dedeler ve kızlar partisi CTP’nin kitle partisi olması lazım.

Bu denli ardı ardına UBP’nin başını çektiği hükümetler, sayısız skandalla çalkalanan dosyalar varken ana muhalefetin tüm bunlara rağmen ‘10 vekil de bize yeter’ anlayışı nazarı dikkate alındığında ortada bir “başarıdan” elbette net bir şekilde söz edebiliriz.

Tam vaktinde Euro işinde geri adım atan CTP’de Tufan Erhürman’ı parti içinde yok etmek isteyenler bir süre daha avucunu yalayacaklar.

**

Çarpıcı notların başında YDP’nin tüm parçalanmış yapısına rağmen “ölüsünün bile” ölmediği sonucunu ortaya koyuyor.

Tüm anketlerde de tıpkı Erhan Arıklı’nın iddia ettiği gibi “operasyona” kurban gittiği de net.

Hükümete girmeselerdi yüzde 20 çekerlerdi.

YDP, UBP’de 6 İlçe başkanının sandığa gömdüğü Bertan Zaroğlu ile parçalanmasaydı 9 vekilin de altına düşmezdi.

**

Son anda “vefasız” Akıncı’ya çağrıları da faydasız kalınca TDP ve Başkanı Cemal Gürsel Özyiğit seçimin en büyük kaybedeni…

Bağımsızlık Yolu’nun da katkıları ile…

Bu “Özyiğit inadının” sonucu.

Artık Mehmet Harmancı TDP’nin başına geçecek, Zeki Çeler ise “büyük abisinin” isteği üzerine Girne’de belediyenin başına…

**

Malumunuz “siyasi hainler” giremedi…

Çakıldı. 

Bu zaten UBP’de bir gelenek sayılır; Bertan Zaroğlu sandık listesinin sonunda! (Kendisine ve benzerlerine bu sütunda bir Şair Eşref hikayesi anlatmış idik)

Mesut Genç’e de ağır bir operasyon olduğu net.

Hasan Büyükoğlu hakeza

**

DP, Serdar Denktaş’a rağmen oylarını ve vekil sayısını korudu.

Hükümetin doğal ortağı olduğunu ortaya koydu.

DP’nin sahadaki en büyük rakibi Denktaş idi; Ve Fakat Fikri Ataoğlu 1 vekil fazla çıkarabilirdi.

Beklentiler 4'tü; 3 milletvekili kualisyon görüşmelerini zora soktı. 

**

HP için söylenebilecek bir şey yok; Diyeceğimizi seçimden önce dedik, yazdık.

Genel Sekreteri sandıkta kaldı.

Gece gündüz aşı konuşan, başka da bir şey demeyen Jale Refik Rogers, karma ile girdi.

(Zaten seçimlerde her partide Amerika’ya gidenler ya da Amerikan’dan dönenler ve hatta Amerikalıların ‘gittikleri’ şaşmadı, başarılı oldu.)

HP ‘Mülkiyeli öğrenci kulübü’ olmaktan kurtulmalı; parti olmalı, demiş idik.

Kudret Özersay’ın asıl hedefi olan Cumhurbaşkanlığı seçimine kadar direnebilmesi için ne yapacağı merak konusu şimdi.

Umudu, koalisyon mutabakatı yaptığı Faiz Sucuoğlu!

**

Şimdi hükümet kurulacak.

Daha evvel de vurguladığımız gibi hükümet denklemi, ülke için kurulan bir denklem.

Yani çekişmeler, seçim akşamı bitti, bitmeli.

UBP madem 1. partidir, o halde istikrarın ortağını bulmalı…

İkide bir yine seçime gidecek değiliz, zaten erken seçim yaptık. 

Önemli olan 1. parti olmak değil, istikrarlı koalisyon.

İçeride koltuk kapışmasına düşmeyen; Türkiye’ye karşı bir bütün ve ne olduğu belirsiz olmayan bir sağ ittifakla, anlamlı bir koalisyon zorlanmalı…

Yine daha önce de belirttiğimiz gibi büyük bir ekonomik yıkım içindeyiz ve bu “entegrasyon cumhuriyetini” gündeme getirecek.

Köşe Karantina’dan şaşmayın…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.