28 dakikalık Brüksel macerası, GYÖ meselesi ve mutfak diplomasisi...

Yayın Tarihi: 25/06/21 17:38
okuma süresi: 7 dak.

Cumhurbaşkanı Ersin Tatar'ın sürpriz Brüksel ziyareti çok büyük gelişmelere sahne olmasa da, toplamda 28 dakika süren Guterres ve ayak üstü yine sürpriz bir şekilde 'lafladığı' Yunanistan Başbakanı Kiriakso Miçotakis görüşmeleri sonrası yapılan açıklamalar dikkat çekicidir.

Bu açıklamalara geçmeden, AB liderler zirvesinin sonuç bildirgesindeki iki hususa parmak basarak devam etmek isterim.

Bunlardan birincisi ve en önemlisi, AB'nin bildiride federal çözüme verdiği güçlü destektir.

Sonuç bildirgesinde altı kalın ifadelerle vurgulandığı üzere, AB, iki toplumlu, iki bölgeli, siyasi eşitliğe dayan bir federal çözüme, BM Güvenlik Konseyi kararlarına da atıfta bulunarak desteğini yinelemiş, sürdürülen çabalara da destek vermeyi taahhüt etmiştir.

Sonuç bildirgesinin ikinci önemli hususu ise Maraş'la ilgili olan bölümüdür.

Burada komisyon kaçamak ifadeler yerine, kentin önemini ortaya koyarak Türkiye'ye açıkça 'atılacak adımların ciddi şekilde karşısında olacağız' mesajını vermiş ve bir kez daha BM Güvenlik Konseyinin kentle ilgili kararlarına atıfta bulumuştur. Özellikle İngilizce metinde yer alan "readiness to engage (to the issue)" ifadesi, Maraş'la ilgili daha fazla ileri gidilmemesi yönünde son çağrı gibi durmaktadır.

Elbette, AB ile Türkiye arasındaki ilişkilerin tek muhteviyatı Kıbrıs sorunu ya da Doğu Akdeniz değildir. İşin içinde çok daha kritik ve koz kartının Türkiye'de olduğu mülteciler meselesi de vardır. Bu bağlamda iki taraf arasındaki ilişkinin sadece Maraş işinden kopması ya da berhava olması beklenemez ancak belli ki AB, Türkiye'ye bu adımların bir sınırı olduğunu işaret etmiştir.

Bu özetten sonra gelelim bizim Ersin Bey'in Brüksel macerasına.

Bir kere, Ersin Tatar'ın, bir otelin mutfağında, tencerelerin arasında da olsa, Yunanistan Başbakanı Kiriakos Miçotakis ile ayaküstü  laflaması önemlidir.

Ersin Bey bu görüşmeyle ilgili yaptığı açıklamasında, sabah kaldığı otelde Yunan Başbakanını gördüğünü, onun kendisine selam verdiğini ve yanına gidip görüşmeye başladığını anlatmıştır. Kıbrıs Türk siyasi tarihine 'mutfak diplomasisi' örneği olarak geçecek görüşmede her zaman gururla taktığı KKTC flamalı maskesini bu kez takmayan Cumhurbaşkanı, Miçotakis'e iki devletli çözüm modelini anlattığını, artık çözümün bu yolda olması gerektiğini kaydetmiş, karşılığında da Yunan Başbakanının böylesi bir çözümün AB içerisinde asla kabul görmeyeceğini kendisine aktardığını belirtmiştir.

Öte yandan 28 dakika süren Guterres görüşmesi sonrası yaptığı açıklamasında ise Cumurbşkanı Tatar, her ne kadar iki devletli çözüm konusundaki söylemini sürdürse de Güven Yaratıcı Önlemlerle (GYÖ) ilgili ifadeleri hem dikkat çekici hem de şaşırtıcı olmuştur.

Açıklamanın ilgili kısmında "Cumhurbaşkanı Tatar, Kıbrıs Türk Halkı ve Rum Halkının günlük hayatlarında karşılaştıkları sorunlara Kıbrıs Rum tarafı ile birlikte çözüm bulmayı önemsediğini, üzerinde uzlaşılacak güven yaratıcı önlemlerin uygulanması ve çeşitlendirilmesine hazır olduğunu da BMGS’nin dikkatine getirdi. Cumhurbaşkanı, ayrıca, tarafların önerebilecekleri güven yaratıcı önlemlerin iki taraf arasındaki ortak zemin tespitine yönelik çabaları gölgeleyecek nitelikte olmaması gerektiğini de özellikle vurguladı. BM Genel Sekreteri de güven yaratıcı önlemlerin kapsamlı bir çözümün yerini alamayacağının, ancak çözüme hizmet edecek nitelikte olması gerektiğinin altını çizdi" ifadeleri kullanılmaktadır.

Pardon ama, Cenevre'de bu bağlamda GYÖ'lerin kralı olan hatta varlık sebebi olan "Maraş'a karşılık, Ercan'ın BM kontrolünde uçuşlara açılması" teklifi neden reddedilmiştir?

Yukarıdaki ifadeleri düşündüğümüzde, bu açılım, hele de Ercan'ın uluslararası uçuşlara açılması gibi hayati bir adım, "ortak zemin tespitine yönelik çabaları gölgeleyecek nitelikte mi" ki reddedildi?

Bakınız arkadaşlar, hayatımın son 30 yılını Kıbrıs sorunuyla uğraşarak geçirdim ve size çok açık diyebilirim ki, benim GYÖ'lerin kralı dediğim Maraş-Ercan meselesinin 16 kez masaya gelip reddedilmesinin en büyük sebebi Rumların Ercan adımını "KKTC'nin dolaylı olarak tanınmasıdır" şeklinde görmesinden başka hiçbir şey değildir. Yanlış anlamayın, haksız değildirler, çünkü bu adım bana göre de bir nevi dolaylı tanıma adımıdır.

E peki, yine pardon diyeceğim ama, iki devletli çözüm isteyip, egemenliğimize saygı beklerken, eşit muamele beklerken, Cenevre'de altın tepsi içinde sunulan bu GYÖ neden hakaret sayılıp reddedilmiştir?

Cenevre'nin üzerinden geçen yaklaşık 2 aylık sürede ne değişmiştir ki, o gün beni bu konuyla ilgili soru sorduğum için azarlayan Sevgili Başkan, şimdi "GYÖ'lere açığız" demektedir?

Olan o soruyu sorup azarı yiyen bana mı oldu yani şimdi?

Ama yine de kızmıyorum ve biraz geç de olsa aklın yoluna gelinmesi sevindiricidir diye düşünüyorum. Pek tabii Kıbrıs sorunu GYÖ'lerle ya da olmayacak dualara amin demekle çözülmez ama olsun, bu da olsun diyorum.

Nihayetinde GYÖ dediğiniz şey, iki toplum arasında atılacak karşılıklı adımlar yaşamı kolaylaştırıcı ve güveni artırıcı olduğundan dolayı, çözüme giden yolda büyük motivasyon sağlayacaktır.

Velhasıl kelam, Brüksel'de yapılan toplantılarda elle tutulur bir sonuç alındı demek zordur. Guterres'in tarafları davet edeceği herhangi bir konferans yeri ya da tarihi de yoktur ama ortada en azından diyalog vardır ve bu da hiç yoktan iyidir diye değerlendiriyorum.

Şimdi gözler bu toplantılar sonrası, bir kaç gün içinde çıkacak BM dönem raporlarına çevrilmiştir. Cumhurbaşkanı Tatar açıklamasında  "27-29 Nisan 2021 tarihlerinde Cenevre’de gerçekleştirilen gayri resmi toplantıda BM Genel Sekreterinin gösterdiği dengeli tutumunun çabalara olumlu katkısı olacağına inandığını ve bu tutumunun Temmuz 2021 ayında yayımlanacak olan Raporlara yansıtılmasını da beklediğini" de ifade etmiştir.

Tam bu noktada Rum Lider Nikos Anastasiadis ise Guterres ile yaptığı görüşmede, "Tatar'ın iki devletli çözüm modeli hayal kırıklığı olmuştur" diye konuşmuştur.

Kuşku yok ki, Guterres'in BM'sinin federal çözüm çerçevesinin dışında davranan taraf Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye'dir. Dolayısıyla normal şartlar altında Guterres'in raporuna koyması gereken şey budur ama sanırım öyle olmayacak.

Ancak bunu görmek için önümüzdeki haftaya kadar beklememiz gerekmektedir…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.