Dikkat çekici bir ziyaretin düşündürdükleri…

Yayın Tarihi: 02/12/22 07:00
okuma süresi: 7 dak.

Çarşamba gecesi KTÖS Genel Sekreteri Burak Maviş kardeşimin paylaşımı olmasa vallahi gözden kaçıracaktım. Güney’de gelecek yılın başında yapılacak olan seçimlerin bir numaralı favorisi Nikos Hristodulidis ve beraberindeki heyet kuzeye geçip sendikaya bir ziyarette bulunmuş.

Hristodulidis’in daha önceden kuzeye geçip temas yaptığını pek hatırlamıyorum dolayısıyla bu ziyaretin her ne kadar seçim faaliyeti maksatlı olsa da dikkat çekici olduğunu düşünüyorum. Öte yandan bu ziyaretlerinin devamının gelip gelmeyeceğini, kuzeydeki siyasi partilerle herhangi bir temasta bulunup bulunmayacağını ise henüz bilmiyoruz.

Ama ziyaretin kendisinden daha da dikkat çekici tarafı Hristodulidis’in toplantı sonrası yaptığı açıklamalardır. Bu bağlamda ziyarette konuşan yeni başkan adayı Hristodulidis amaçlarının “komşu olmak değil, birlikte yaşayabilmek” olduğunu belirterek, “İki toplumlu, iki bölgeli federal bir Kıbrıs için çalışacağını, Kıbrıslıların geleceğinin AB’de yer aldığını” söylemiş.

Haberi okuyunca meğer bizim sert adam Hristodulidis federalistmiş de hiçbirimiz bunun farkına varamamışız diye düşünmeden edemedim.

Crans Montana sürecinin hava uçmasının Nikos Anastasiadis ile birlikte en büyük faillerinden olan Hristodulidis’in bu sözleri adanın kuzeyine verilen kandırmaca bir mesajdır demek yanlış olmaz. Çünkü kendisi federal çözüm karşıtı cephenin adayıdır ve bu bağlamda onların kuzeydeki yol arkadaşları Ersin Tatar ile saz heyetinin de seçimleri kazanması için kanımca dua ettiği birisidir.

Öyle ya, adanın kuzeyindeki çözümsüzlük cephesiyle, güneyinde konuşlanan çözümsüzlük cephesinin ortak paydası çözüm karşıtı olmaktan geçer.

Dolayısıyla yoldaş Nikos’un KTÖS’te yaptığı açıklamaların propaganda maksatlı olduğu kadar can sıkıcı olduğunu düşünüyorum. Öte yandan ilgili haberin altına yorum yapan birçok okuyucunun “Aklı Crans Montana’da neredeydi?” şeklinde sordukları sorular gayet yerindedir.

Aslında Crans Montana’dan kasıt tüm süreçtir çünkü benim de yakından şahitlik ettiği o 2 yıldan fazla süren zamanda Hristodulidis’in Türkiye’yi ve çözüm karşıtı cepheyi manipüle etmek, olumlu iklimi bozmak, açıklamaları çarptırmak gibi çözüm sürecine son derece zarar veren faaliyetler yürüttüğü gün gibi meydandadır.

Bir keresinde sevgili dostum Rasıh Reşat’la Kıbrıs Postası’nın manşetine çözüme giden yolunu tasvir eden bir koridor, kenarına da kafasını uzatmış Hristodulidis resmi koyup, manşete “Çözüme takoz” diye yazdığımızı hatırlıyorum. Ondan birkaç ay sonra BM’de yapılan bir toplantı vasıtasıyla arkadaşlara merhaba demeye gittiğimde bir dostumun ofisinde o gazetenin asılı olduğunu görüp gülmüştüm. Zira BM de onun elinden çok çekmiştir.

Kadim bir dostumun bir çırpıda okuyup “el kitabı” diye nitelediği, Makarios Druşotis’in son yayımlanan ‘Crans Montana’ kitabının 35. sayfasında anlatılan bir ayrıntı onun nasıl da süreçlere takoz vazifesi gördüğünün bir başka ispatıdır.

Druşotis’in güneyde fırtınalar koparan, kuzeyde ise henüz gereken tepkileri almayan kitabında anlatılanlar (ki ben de henüz tümünü okuyamadım) son derece çarpıcıdır. Özellikle Türkiye’nin, Kıbrıs Cumhuriyeti ile kurduğu direk temasın gelişiminin anlatıldığı kitabın ilk bölümleri bugüne kadar bilinen ezberleri paramparça edecek niteliktedir. Okumayanlar için pek de spoiler vermemeye çalışarak bahsedecek olursam, Druşotis’in kişisel çabaları ve Türk Dışişlerinin cesur adımları sayesinde kurulan temasların bir noktasında yapılan toplantıda ele alınan kritik hususların raporlanması istenir.

Brüksel’de Anastasiadis ve Türkiye’den gelen yetkililerin katıldığı o toplantıda Druşotis’le birlikte Hristodulidis de vardır. Anastasiadis özellikle Maraş için konuşulan al-ver meselesinin yazılmasını istemektedir. Toplantıda konuşulan ayrıntılar ise klasik Türk ve Rum tezlerinden farklıdır, umut vericidir. Anastasiadis raporu yazma görevini Hristodulidis’e verir.

Kitabın yazarı Druşotis’in anlatımıyla görevi alan Hristodulidis 2-3 gün sonra raporunu sunar ancak raporda yazanların toplantıyla alakası yoktur. Bilindik Rum tezleri tekrarlanmakta, toplantı tümden hiçe sayılmaktadır. Halbuki Türkiye çözüm konusunda çok ciddi, adım atılması konusunda çok kararlıdır. Yine de Anastasiadis, Hristodulidis’in getirdiği o raporun aynen Türk yetkililere gönderilmesini ister ve gönderilir. Rapor Türk yetkililerin çok canını sıkar ve Rum liderin samimiyetiyle ilgili şüpheler duymaya başlar. Tüm süreç boyunca gerek Kıbrıs Türk gerekse de Türkiye’nin samimi adımlarına samimiyetsizlikle cevap veren Anastasiadis ve sağ kolu Hristodulidis olacaktır. 

Elbette burada esas samimiyetsizliğin easen Anastasiadis tarafından yapıldığını, Hristodulidis’in emirle bu faaliyetleri sürdürdüğünü düşünenler olabilir. Bunu düşünmekte haklıdırlar da.

Ama buzdağının görünmeyen yüzünde Hristodulidis, sürecin içinde basit bir figür olmaktan çok uzak önemli birisidir.

Son günlerde başta ABD olmak üzere, AB ve İngiltere’nin o seçilmesin diye sahaya inmesinin esas sebebi de budur. Zira federasyon istediklerini her fırsatta kalın çizgilerle vurgulayan batılı güçler, Hristodulidis’in seçilmesiyle birlikte bunun taksime giden bir takım gelişmelerin işaret fişeği olacağını bilmektedirler. Hristodulidis’in KTÖS toplantısında söylediklerinin bir adresi de bu çevrelerdir fakat inandırıcılığı yoktur.

Sahi, ABD, AB ve İngiltere, Hristodulidis’in federasyon savunacağına inansa onun seçilecek olmasından memnuniyet duymaz mıydı?

Hoş, ustası Anastasiadis 2013’te başkan seçildiğinde, herkes onu Annan Planına evet oyu veren, federalist bir lider sanılıyordu. Aradan geçen 8 yılın sonunda federasyonu “neredeyse” tarihe gömen lider olarak anılacaktır.

Bu bağlamda İngilizlerin dediği gibi ‘finger’s cross’ yapıp, Hristodulidis’in de tersi yönde bizi şaşırtmasını mı bekleyelim?

Hepimiz artık gayet iyi biliyoruz ki Kıbrıslı bir çözüm imkansızdır ve Kıbrıs sorunu uluslararası bir sorundur.

Uluslararası bir sorunun çözümü de uluslararası paydaşların katılımıyla en üst düzeylerde çözülür.

Bence Hristodulidis’in en akılcı çözüm yolu olan federasyon için çalışıp çalışmayacağı işte o paydaşların taleplerine göre şekillenecektir.

Ama metazori, ama gizli ajandalı, olacaksa böyle olacaktır…


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.