Strasbourg: Savaşmak yerine birleşmeyi seçenlerin şehri…
Strasbourg çok simgesel bir şehir. Aslında AB’nin kuruluş temelinde yatan felsefenin yaşam bulmuş hali diyebiliriz. Öyle ki Birleşik Avrupa ülküsü, tam teşekküllü bir siyasi projeye dönüşmeden önce, sadece filozoflarla önsezili kimselerin düşüncelerinde yaşıyordu.
Tabii ki önsezili kimselerin başında dönemin Fransa Dışişleri Bakanı Robert Schumann geliyordu. Buna geçmeden önce biraz tarihten bahsetmeliyiz. Çünkü Avrupa yüzyıllarca, sık sık yaşanan kanlı savaşlara sahne oldu.
Mesela 1870-1945 yılları arasında Fransa ve Almanya üç kez savaştılar. Bu savaşlarda iki ülke genç nesillerini Ren nehri kıyılarına gömdüler. Bu felaketler üzerine bazı Avrupalı lider ve düşünürleri, barışın sürdürülebilmesinin tek yolunun, ülkelerinin ekonomik ve siyasi yönlerden birleşmesi olduğu fikrine vardılar. Avrupa'da ulusal uzlaşmazlıkları aşabilecek bir örgütlenmenin kuruluşu İkinci Dünya Savaşı sırasında totaliter yönetimlere karşı savaşan direniş hareketlerinden kaynaklandı. Bunların en simgeseli tabii ki Fransız direnişiydi. Ne tezattır ki aynı Fransa’nın Vichy hükümeti ise ihanetin, düşmanla iş birliğinin başka bir simgesi. Nihayetinde İkinci Dünya Savaşı bitip milyonlarca insan ölünce, Avrupalı devlet adamlarının Avrupa'da kalıcı bir barış oluşturma çabaları hız kazandı.
İşte Robert Schuman burada sahneye çıkar.
Tarihe Schuman Deklerasyonu olarak geçen çağrıda Fransız Dışişleri Bakanı, 1945’te kurulan BM’nin bir tür eski versiyonu olan Milletler Cemiyeti Genel Sekreteri Jean Monnet'in tasarısına dayanarak, 9 Mayıs 1950 tarihinde, Avrupa Devletlerini, kömür ve çelik üretiminde alınan kararları bağımsız ve uluslarüstü bir kuruma devretmeye davet eder.
Schuman Planına göre, Avrupa'da bir barışın kurulabilmesi için Fransa ve Almanya arasında yüzyıllardır süregelen çekişmenin son bulması gerekiyordu. Yani bir Franko-German barışı sağlanmalıydı.
Bunun yolu ise, söz konusu kurumun gözetiminde, ortak kömür ve çelik üretimini sağlamak ve bu örgütlenmeyi tüm Avrupa devletlerinin katılımına açık tutmaktı.
Büyük Avrupa hayali işte böyle başladı, fikir babası Monnet ilk başkanı oldu. İki ülkeye (ki o zaman birleşmiş Almanya değil Federal Almanya vardı) Belçika, Hollanda, İtalya ve Lüksemburg da katıldı. Avrupa savaşmaktan vazgeçmiş, iş birliği, dayanışma ve birbirlerinden faydalanma dönemine geçti.
Bunu 1957’de Roma antlaşması ve Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) izledi. 1968’de mal ve hizmetlere uygulanan gümrükler kaldırıldı, Gümrük Birliğine geçti. Ardından 1991 Maastricht ve bugün 27 ülkeden oluşan dünya siyasetinin en büyük güçlerinden biri olan birleşik Avrupa’ya gelindi. Bizim hızlı anti-emperyalist solcular bana kızacak belki ama insanlık tarihinin en büyük projesi AB’dir. İki tane Marx okuyan diğer herkesi lümpen ilan etmeyi marifet sayıyor ama 80 bin sayfalık müktesebat gerek insan hak ve özgürlükleri, gerek eşitlik, gerekse de sosyal haklar bakımından dünyanın en ileri seviyelerine gelmiş durumda.
İşte Strasbourg bu hayalin, savaşmak yerine hippi felsefesiyle ifade etmek gerekirse ‘sevişmenin’ simgesel halidir. Avrupa Parlamentosu’nun normalde Brüksel’de olması gerekirken burada olmasının sebebi birleşmenin simgesi olmasıdır. Çünkü şehir yüzyıllar süren savaşlarda bir Almanların, bir Fransızların eline düşmüş. Her defasında savaşı kazanan şehrin sokaklarının isimlerini, simgelerini değiştirmiş.
Peki bugün bu durum nasıl dersiniz? Strasbourg’ta bir çok sokak iki isimli. Hem Fransızca hem de Almanca!
Dünyanın bölünmüş son başkentini bıraktım, belki de son kentinin bir evladı olarak bu durum beni hem duygulandırıyor hem de üzüyor.
Karşılıklı olarak Kıbrıslı ‘aptallığının’ tam bir yansıması olarak her gün sınırlarda hayatını harcayan bizlere bir bakın, sonra da bu makalede anlattıklarıma...
Kahrolmayıp da ne yapalım?
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.