Suçlama oyunları… Yine, yeniden…
Nikos Hristodulidis, Cuma günü Rum Ulusal Konseyini topladı. Konseyin ana gündem maddesi mülteciler meselesiydi ama Rum lider özellikle AKEL’in ısrarıyla Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri de aktardı.
Ertesi gün bir Rum siyaset geleneği olarak toplantıda konuşulanlar önce Alphanews ardından da Filelefteros gazetesinde yayınlandı ve biz de gelişmeleri öğrenmiş olduk.
Hatırlarsınız, Hristodulidis geçen haftalarda, BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in kendisine Kıbrıs müzakerelerinin yeniden başlaması için bir öneri sunduğunu, kendisinin bunu hemen kabul ettiğini ve Türk tarafının da kabul etmesini umduğunu söylemişti.
Açıklama üzerine Rum muhalefeti başkana sorular yöneltti. Kıbrıs Türk basınından bizler de yönelttik. Ersin Tatar’ın ofisi ise sessiz kalmayı tercih etti. En nihayet 5 gün sonra bir açıklama yapan ofis, kendilerine herhangi bir teklif gelmediğini, Rum liderin manipülasyon peşinde olduğu ifade edildi. Sonra Ersin Tatar, Guterres’in daveti üzerine o talihsiz ve yersiz New York ziyaretini gerçekleştirerek, BM binası içinde iki devletli çözüm ahkamı kesti.
Özet olarak anlattığım bu gelişmelerden sonra, Hristodulidis önerilerin ne olduğunu hala daha açıklamamıştı.
İşte Cuma günkü toplantının ertesinde Filelefteros’ta çıkan haber bize önerinin ne olduğunu gösterdi.
Meğer Guterres, Hristodulidis’e, Kişisel Temsilcisi Maria Holguin’in himayesinde bir 3’lü liderler zirvesi ya da garantörlerin katılımıyla 5’li bir zirve önermiş. Hristodulidis bu teklifi hemen kabul etmiş. Ama Tatar reddetmiş.
Tabii Tatar’ın herhangi bir şey reddetme veya kabul etme yetkisi bulunmadığından esas reddedenin Türkiye olduğunu düşünmek mümkün.
Yine Filelefteros’un haberindeki iddiaya göre, Türkiye’nin ya da Türk tarafının niyetinin, Holguin’in görev süresinin başarısız olmasını sağlamak ve BM’nin adada çözümsüzlüğü ilan etmesiymiş. Bu son yazdığımı hiç de hafife almayın çünkü bu konuyu daha önce de yazmış ve Guterres’in Kıbrıs sorunundan çok bıktığını söylemiştim.
Yine de Cumartesi günkü haber önemli şok dalgaları yarattı. Festival festival gezip, lokma ve katmer yemekle meşgul federal çözüm güçlerimizse habere hiç ilgi göstermedi. Belki bugün mecliste 62.maddeden söz alıp iki kelam ederler diye düşünüyorum.
Türkiye’de gezmediği zamanlarda dağlarda sabah yürüyüşü yapıp, yolda sokakta bulduğu insanların evine gidip kahve içmekle meşgul olan Ersin Tatar da habere henüz bir cevap vermiş değil.
Ama aslan abim Tahsin Ertuğruloğlu elbette ki Rumlara ve Rum basınına gereken cevabı verecekti, nitekim verdi de.
Dışişleri Bakanlığının yaptığı resmi açıklamada “BM Genel Sekreteri’nin tarafımıza ilettiği herhangi bir resmi toplantı önerisi bulunmamaktadır. Dolayısıyla, Kıbrıs Türk tarafının BM tarafından önerilen üçlü ve/veya beşli konferans önerisini reddettiği, Rum tarafının ise bu öneriyi kabul ettiği şeklindeki haberler asılsızdır” ifadeleri kullanılırken, devamla “Kıbrıs Rum liderliğinin, Kıbrıs meselesinde uluslararası toplum nezdinde “çözüm isteyen taraf” olarak görünmek amacıyla nafile girişimleri çerçevesinde basına yalan ve yanlış haber düzenlettiği aşikardır” denildi.
E yani, hiç oldu mu şimdi? Bizim çözüm için bu kadar uğraşan, adeta saçını süpürge eden Ersin Tatar, Tahsin Ertuğruloğlu, UBP hükümeti gibi çözüm neferleri ortada dururken, dünya bizi bir haberle çözüm karşıtı mı olarak görecekti? Tahsin abim buna tabii ki asla izin vermezdi, nitekim Rum hainlerin ağzının payını da bir güzel verdi.
Ama Tahsin abimin açıklamasında başka şeyler de dikkatimi çekmiş bulunuyor. Mesela Filelefteros’un haberinde Kıbrıs Türk tarafının 2 devletli çözüm modelinden çark ettiği, bunun yerine siyasi eşitliğe benzer bir ‘egemen eşitlik’ retoriğine yaklaştığı iddia ediliyordu. Tahsin abim bunu da reddetti, “böyle bir şey asla yok” dedi. Hatta devamla, Holguin’in görevinin herhangi bir müzakere başlatmak olmadığının altını çizen Ertuğruloğlu, “onun görevi sadece ortak zemin var mı ona bakmaktır” da dedi.
Tahsin abiye göre ortak zemin zaten hiç yoktur. Ona göre Holguin, ilk ziyaretten sonra Kolombiya’ya geri dönmeliydi. Tabii bir de görev süresi meselesi var ki, Holguin’in görev süresinin 4 Temmuz günü sonra ereceğini dünya üzerinde telaffuz eden tek kişi de yine Tahsin beydir.
Her ne halse kimse bu konuda hiçbir açıklama yapmazken, KKTC Dışişleri Bakanı açık açık “4 Temmuz’da bitecek” diyebiliyor, diğerleri sessizce izliyor.
Peki uzatmayayım, niye KKTC Dışişleri açıklama yaparken, Ersin Bey suskun kaldı? Türkiye Dışişleri Bakanlığı neden bu haberi yalanlamıyor? Çünkü Hristodulidis, gerçeği söylüyorsa -ki bu kadar olaydan sonra aksini düşünmek zor, 3’lüyü geçtim, 5’li konferansı kim reddetti?
5’li konferans, yani garantörlerle toplantı, Türkiye’nin direk muhatap olduğu bir şey, dolayısıyla Ersin beyin reddetme gibi bir hakkı yok. Öte yandan Genel Sekreter, Türkiye’nin rızasını almadan böyle bir teklifi niye yapsın? Yapmaz tabii ki.
İyi de bu yaşananlar nedir? BM, neden çıkıp bir açıklama yapmıyor? Niye Rum lideri yalanlamıyor ya da Türk tarafı teklifi reddetti demiyor?
Bu yılın başında Holguin’in atanmasıyla birlikte bir yerde yeşeren çözüm umutları, peş peşe yapılan iki ‘somut’ sonuçsuz ziyaret ve veda mektubu gibi bir açıklamanın ardından, bu hafta yapılacak olan 3.ziyaret öncesi iyice suçlama oyununa dönmüş durumda.
Kıbrıs’ın her iki yakasındaki çözüm karşıtı cephelerin en verimli ‘maması’ olan suçlama oyunları, iki taraf arasındaki güveni imha etmekle kalmayıp, toplumları da birbirlerinden uzaklaştıran bir kafadır. Bu kafalar, bölünmeyecek kadar küçük olan bu garip adacığı sonsuza kadar kalıcı bir bölünmenin eşiğine getirip bırakmış durumdadır.
Ve maalesef çok güzel bir konfor alanı içinde gül gibi geçinip giden toplumumuzun çözümcü güçleri artık iyice buna alışmış durumdadır. Onların hedefinde artık çözüm değil, meclis, hükümet ve devlette bir makam vardır. Meclis dışı muhalefetin genelinde de bu amaç vardır.
O yüzden de bazen her şey bitti diye düşünüyorum ve üzülüyorum…
Bu makale de bu üzüntüyle bitsin…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.