50 yıldır içinde yaşadığımız şık…
Kıbrıs Cumhuriyeti’nin resmi devlet yayın organı RİK’in yeni anketinin sonuçları yayımlanmış. Sürekli olarak yapılan ankettin yeni sonuçlarına geçmeden, önceki anketlerin sonuçlarına da bakmakta fayda vardır. Vardır ama varacağımız nokta, Kıbrıs Rum halkının çözümle ilgili fikirlerinin izlediği enteresan seyir de dikkate değerdir.
Ankette katılımcılara “Kıbrıs için hangi çözüm modeli iyidir?” diye sorulmuş.
“Cevap yok”, “bilmiyorum” ve başka bir kaç seçeneği hesaba katmadan diğer şıkları yazacak olursam Mayıs 2021’de bu soruya verilen cevaplar şöyleydi:
Yüzde 36 ‘federal çözüm’,
Yüzde 21 ‘statükonun devamı’,
Yüzde 19 ‘birleşik Kıbrıs’,
Yüzde 4 ‘iki devletli çözüm’,
Yüzde 3 ‘konfederasyon’.
Mayıs 2021, Türkiye ve Ersin Tatar’ın Cenevre zirvesinde eşit egemenlik soslu, iki devletli çözüm modelinin yeniden ambalajlanıp, 6 madde altında sunulduğu tarihe denk gelmektedir. O tarihten sonra Türk tarafı yoğun bir iki devletli çözüm propagandasına başlarken, federal çözüm modelinin öldüğünü söylemeye başlar. Bu propaganda aradan geçen 3 yıldan sonra hiçbir meyve vermemesine rağmen ısrarla sürdürülmeye devam edilir.
Aradan zaman geçer. Kasım 2022’de RİK bir kez daha katılımcılara aynı soruyu yöneltir. Alınan cevaplar şöyledir;
Yüzde 36 ‘federal çözüm’,
Yüzde 18 ‘iki devletli çözüm’,
Yüzde 14 ‘birleşik Kıbrıs’,
Yüzde 13 ‘statükonun aynen devamı’,
Yüzde 6 ‘konfederasyon’.
Federal çözüm hala daha en çok benimsenen model olmasına rağmen iki anket arasındaki zamanda iki devletli çözüm modeline sıcak bakanların oranı neredeyse 4.5 kat artıyor! Anket, Kıbrıs Türk medyasına da yansıyor, ‘tezlerimiz Rumlar arasında kabul görmeye başlıyor’ sesleri yükseliyor.
Sonra Şubat 2023’te yeni bir Rum lider göreve geliyor: Nikos Hristodulidis.
Göreve gelir gelmez de ‘Crans Montana’dan kaldığımız yerden federal çözüm görüşmeye devam edelim’ kampanyasına başlıyor. Avrupa Birliği içinde yeni bir lobicilik faaliyetine girişiyor, “AB temsilci atasın, sürece müdahil olsun” şeklinde Brüksel’e baskı yapıyor. Bu yeni siyaset daha önce Anastasiadis’in sürdürmeye çalıştığı ancak başaramadığı “ya çözüm ya da Türkiye’ye ekonomik yaptırım” felsefesinin, “Türkiye’yi çözümün faydalarına ikna edin” felsefesine dönüşüyor. AP raporları çıkıyor, Türkiye bir çok kez kınanıyor ancak AB’nin sürece yeterince müdahil olmuyor. Arada Rusya-Ukrayna savaşı çıkıyor, Hristodulidis AB ve tüm batı gibi Ukrayna’nın tarafını tutuyor. Bu Kıbrıs Cumhuriyeti’nin Rusya ile olan bağlantısını zayıflatıyor. Rus oligarkların güneyde 40 bin hesabı kapatılıyor. ABD’nin ambargo kararını kaldırmasının iki şartından birisi olan Rus kara parasının araştırılması işi yoğunlaşıyor, FBI’dan 24 mali uzman Kıbrıs Cumhuriyeti’nin mali hesaplarını didik didik arıyor. İki şart olan Rus gemilerinin Rum limanlarına girememesi maddesi de aynen uygulanıyor. Rusya ile ipler geriliyor.
Bu arada BM ile de sıkı bir diplomatik i birliğine başlanıyor. Crans Montana’nın şahini Hristodulidis, Türkiye’nin ve Tatar’ın verimsiz yeni siyaseti karşısında tam bir barış güvercinine dönüşüyor! BM, 2.5 yıl aranın ardından Türkiye ile anlaşıp, yeni bir temsilci atıyor: Maria Holguin. Bu atama, yeni süreçle ilgili umutları artırıyor.
Öte yandan AB üzerindeki baskı nihayet sonuç veriyor ve geçen hafta AP’nin açıkladığı yeni raporda, Türkiye’nin AB süreci direkt olarak Kıbrıs sorununun çözümüne bağlanıyor. Karar Türk tarafı tarafından kınanıyor. Aradan zaman geçiyor.
Derken RİK, 30 Nisan 2024 günü yeni anket sonuçlarını açıklıyor. Sorulan sorulardan birisi yine aynı sorudur: “Kıbrıs için hangi çözüm modeli iyidir?”
Bu kez alınan cevaplarsa şöyledir:
Yüzde 33 ‘birleşik Kıbrıs’,
Yüzde 28 ‘federal çözüm’,
Yüzde 10 ‘iki devletli çözüm’,
Yüzde 9 ‘statükonun aynen devamı’
Yüzde 2 ‘konfederasyon’.
Görüldüğü üzere, sadece 1.5 yıl önce yüzde 14’lere düşen ‘birleşik Kıbrıs’ seçeneği birden bire Kıbrıslı Rumlar arasında rağbet görüp nerdeyse 3 kat artması dikkat çekici olarak duruyor. Bunun sebebini Türk tarafının tehditkar bir şekilde sürdürdüğü yeni siyasetine tepki olarak düşünebiliriz. Halkın bu tehditler karşısında belli ki kendi devletine sahip çıkmaktadır. Ve bu devleti bugün tamamen Türkiye’nin kontrolünde olan bir başka yapıyla birleştirmek istememektedir. Öte yandan federal çözüme olan güvenin azalmasını ise Hristodulidis’e olan güvensizliğe bağlamak olabilir.
Diğer seçeneklere bakacak olursak, Türk tarafının ortaya koyduğu -adı yeni, cismi eski- iki devletli siyasetin, Kıbrıs Rum toplumu tarafından asla kabul görmeyeceğini söylemek gayet mümkün. Bunu bir önceki rakamlara bakıp, yarı yarıya azalmasından anlayabiliriz. Yine de-facto iki devletli anlamına gelen şu anki statükonun sürdürülmesi şıkkının da gerilediğini, konfederasyonun da neredeyse sıfıra dayandığı bir yerde, ayrılıkçı tezlerin varlık gösteremeyeceği çok açık duruyor zaten.
O zaman da geriye birleşmekten başka hiçbir şey kalmıyor. Bunun da iki yolu var: Federasyon kurmak ya da terk eylediğimiz cumhuriyete geri dönmek.
1974’ten beri fiilen iki bölgeli ve iki toplumlu bir hale gelen adamızda, maalesef bundan geriye dönüş artık yoktur. Yeniden homojen bir demografinin oluşması imkansızdır. Zaman geriye akmıyor. Dolayısıyla biz ‘federalleri’ aynen sağ cenahtan arkadaşlar gibi hain ilan eden romantik solcu kardeşlerime fikren katılacak olsam da bunun pratikte hiç imkanı yoktur. Üstelik dönülse bile iki bölgelilik yine devam etmek zorunda kalacak.
Dolayısıyla pratikte imkansız olan bir şeyi savunamam. Bunun yerine çözüm için en olası formülü ararım.
Sonuç olarak, Kıbrıslı Rumların da iki devletli, konfederasyon gibi taksim projelerine asla onay vermeyeceğini de hesaba katarsak, birleşmek için geriye iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayanan federal bir çözüm modelinden başka bir şey kalmaz. İstesek de kalmaz.
Hepsini geçtim, tüm dünyanın üzerinde mutabık kaldığı tek çözüm modeli de yine federasyondur.
O zaman niye diğer şıkları konuşuyoruz? Niye boşuna nefes tüketiyoruz?
Ancak benim en nefret ettiğim şık ‘statükonun aynen devamı’ şıkkıdır.
Diğer tüm şıklar ya birleşmeye ya da ayrılmaya çıkıyor. Ama bunun sonu belirsiz…
Son 50 yıldır bu şıkkın içinde yaşadık işte…Ama artık bitmeli…Öyle ya da böyle.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.