İki fotoğraf, iki çivi ve uluslararası sular…
KKTC meclisindeki rezaletler her geçen gün büyüyerek artarken, bu afaki gündem maddemiz dışındaki bazı başka önemli gelişmeler de dikkat çekici bir biçimde artarak hız kaqzanıyor.
Kim derdi ki bir gün Rum bir lider, katıldığı (ve Kıbrıslı Türklerin esamesinin okunmadığı) uluslararası bir zirvede, Türkiye’nin en üst düzey isimleriyle ayak üstü de olsa görüşecek. Hele de kim derdi ki bu iş bir haftada rutine dönecek ve hem Budapeşte’de hem de Bakü’de gerçekleşecek!
Budapeşte’de, yani Macaristan’da olması ayrı manidar, Bakü’de olması ayrı manidar!
Şimdi malum, Macaristan ve Başbakanı Orban, AB içinde sıkıntılar yaratan, Rusya ve Putin konularında blokla ters düşen birisi. Ters düşülen bir konu da Macaristan’ın Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) gözlemci üyesi olması. Burada işin içine TDT için canını dişine takan ama henüz tam üyelik ödülünü alamayan KKTC’de giriyor.
Mesela AB dış politika şefi Josep Borrell daha geçen hafta, KKTC lideri Ersin Tatar'ın Türk Devletleri Teşkilatı zirvesine katılımını "Kıbrıslı Türk ayrılıkçı oluşumunu meşrulaştırma girişimi" olarak nitelendirdi.
Ama esas laf aslında Macaristan’a idi. Çünkü 6 Kasım'da Kırgızistan'ın başkenti Bişkek'te gerçekleştirilen TDT zirvesinde, gözlemci sıfatıyla Macaristan Başbakanı Viktor Orban da katılmıştı.
Temmuz ayında Şuşa'da düzenlenen TDT gayriresmi toplantısına katılan Orban'a yine Brüksel'den tepki gelmişti ve yine aynı Borrell, AB dönem başkanlığını devralan Orban'ı uyararak, birlik adına dış temsil yetkisi bulunmadığını belirtmişti.
Tüm bunlardan sonra geçen haftayı şok eden o meşhur Budapeşte toplantısını aynı denklem içinde düşününce, “yok yahu, tesadüftür” demek istiyorum. Yani o fotoğrafın Budapeşte’den verilmesini niye başka türlü yorumlayayım ki!
Ama tam bu fikre alışmışken, bu sabah önüme pat diye Budapeşte’nin tıpatıp aynısı bir başka foto daha düştü! Yine başrollerde Rum lider Hristodulidis ve yanında Türkiye Dışişleri Bakanı Fidan!
Yine yakın temas, yine diyalog ve yine aynı sorular: Biz niye yokuz?
Niye yoksunuz, hmmm, bunu bir düşünelim de Bakü’ye geri döneceğim.
Niye yokuz? Vallahi, hadi 2020 cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşanan pervasız ve etik dışı müdahaleyi bir kenara koyduk diyelim.
Orada “göklerden gelen bir karar vardır”cı tayfa ile birlikte “dik duruş istemeyiz, kavga istemeyiz” deyici iyi çocuklar koalisyonun kombine çalışmasıyla bir sonuç aldığınız gerçeğini de geçiyorum.
Ama şu bana koyuyor: Bugün Hristodulidis’in Türk liderlerle fink atmasına bozulup, “biz neredeyiz?” diye soran iyi çocuklar ekibi, mesela Kasım 2019’da, Berlin’de, dönemin Rum lideri ve Antonio Guterres ile üçlü görüşme yapan, siyasi eşitliğin bir kez daha 1991 sayılı karara atıfla teyit edildiği toplantıya, “Akıncı, Berlin’e kahvaltı yapmaya gidiyor” diye saldırmışı!
Maşallah, madem bu kadar ‘yokluk’ yaşıyordunuz, Kıbrıslı Türkleri en görünür noktaya çıkaran, süreçleri sürükleyen bir hale getiren birisine karşı neden bilerek, bilmeyerek kumpaslara girdiniz diye sormak lazım!
Geri son dönemde bir “özeleştirimizi yaptık” muhabbeti var ama inandırıcı değil. ÖRP olayını hatırlatınca bile bahane bulup konuşanlar olduğu sürece, özeleştiri filan hikayedir.
Ama bunu boş verin, biz Bakü’ye dönelim.
Hani bir gün Ersin Tatar’ın KKTC Cumhurbaşkanı sıfatıyla Bakü havaalanına ineceği rivayet edilir ya, işte oraya Hristodulidis inmiş. Resmi Kıbrıs Cumhurbaşkanı sıfatıyla hem de!
Sonra gidip Türk yetkililerimizle görünen ve görünmeyen bir takım temaslar yapmış.
E bu güzide çalışmalara bir de fotoğraf yakışırdı ki Rum lider onu da gayet güzel kotarmış: Aliyev ve Guterres ile birlikte!
Yani cidden Rum diplomasisiyle yarışmak çok zor. Hele de böyle görsel olaylar ve manalar üzerinden çok güzel sonuçlar alan bir diplomatik kafayla imkansız!
İşte Hristodulidis’in gidip de Azerbaycan lideriyle yanına Guterres’i de alan fotoğraf (Katılımcı her liderle aynı foto çekilse de) Kıbrıslı Türk tarafının, Türkiye ile birlikte uygulamaya çalıştığı “iki devletli çözüm” senaryosunun tabutuna Budapeşte’den sonra çakılan bir başka çividir demek hiç de yanlış olmaz!
Ha diyeceksiniz ki, Rumlarla Türkiye görüştü de ne oldu? Ya da ne olacak?
Oralar elbette tartışılır ama Bakü’den gelen haberlere bakılırsa, Guterres, 16 Ekim’deki yemekte aldığı çok taraflı konferans düzenleme kararının son onaylarını da almış durumda. Türkiye ve Yunanistan’ın yanında İngiltere’de bu toplantıya en azından gözlemci olarak katılacak.
Bu toplantı muhtemelen Kasım sonu ya da Aralık başı New York’ta yapılacak. Bu arada, bütün bunlardan önce BM Genel Sekreter Yardımcısı Rosemary Di Carlo adaya gelecek, taraflarla görüşecek.
Yani anlayacağız varsa Guterres düğmeye basmış ve süreci ateşlemiş durumdadır.
Genel Sekreterlik görevine geldikten sadece 9 gün sonra, 9 Ocak 2017’de Cenevre’de Kıbrıs sorununu devralan ve Crans Montana’ya giden süreci tetikleyen Guterres, belli ki işi bu kez sıkı tutuyor.
Tarafları çağırdı, garantörleri ikna etti, ortaya bir yol haritası çıkarttı ve şimdi de tatlı tatlı ikna ederek işine gücüne bakıyor.
Daha önce yazdım, yine yazayım: Kıbrıs sorunu, nihayetinde uluslararası bir sorundur, çözümünün yeri de uluslararası platformlardır.
Yine uluslararası sorunlar başka uluslararası sorunların direkt ya da dolaylı parçasıdır. Bu da konuyu pazarlığa açık hale getirir ve orada da pazarlık payı güçlü olanların savaşı başlar.
Esas konu, uluslararası dengelerdeki fırsatları değerlendirmektir.
Kıbrıs sorunu tam da böylesi bir fırsat penceresinden germektedir.
Ama daha önce gene söyledim, üzerimize doğru gelmekte olan çözüm hiçbir tarafı ve muhtemelen hiç kimseyi tam tatmin edecek bir formatta olmayacaktır. Yine de tam tersi, kimseyi de mağdur hissettirecek bir şekilde asla olmaz.
Buna kısacası genel bir al-ver ve akabinde ortaya çıkması düşünülen ‘kazan-kazan’ hali de denebilir. Amaç budur.
Biz buraya yoğunlaşalım. Biz o masaya nasıl geri döneceğimizin hesabını yapalım.
Ve bunu yaparken koltuk ya da makam hesabı üzerinden değil, çocuklarımızın geleceği üzerinden bakarak yapalım.
Kıbrıs sorunu bir kez daha uluslararası sularda...Bakalım bu kez doğru limana ulaşabilecek miyiz?
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.