Guterres’in bir bildiği vardır…Umarım…

Yayın Tarihi: 11/03/25 07:30
okuma süresi: 8 dak.

Birleşmiş Milletler (BM) gelecek hafta İsviçre’nin Cenevre kentinde gerçekleştirilecek Kıbrıs sorununa ilişkin gayri-resmi zirvenin “resmî olmayan” programını dün açıkladı.

Kıbrıs’taki iki tarafın yanı sıra adanın üç garantör gücü olan Yunanistan, Türkiye ve İngiltere’nin de katılacağı zirveye Genel Sekreter Antonio Guterres başkanlık edecek.

Kısaca programa bakacak olursak zirve Pazartesi günü yerel saatle 19.00’da (Kıbrıs saatiyle 18.00) Cenevre’deki Intercontinental otelinde verilecek bir yemekle başlayacak. Yemekte liderlerle birlikte birer temsilci de yer alacak. Yemek öncesi taraflar Genel Sekreter ile birlikte fotoğraf çekimi şansı verilecek.

Intercontinental’in “Le Woods” isimli restoranında verilecek yemeğin menüsünde 52 İsviçre frangı (55 avro) fiyatla satılan siyah angus filetosu biftek, fırınlanmış dana eti, mantar ve mantar püresi, soğan soubise ve patates kapuçino servis edilecek. Kulağa lezzetli duyuluyor.

İkinci gün ise sabah saat 09.00’da yine Intercontinental’de Guterres ile katılımcı heyetler arasında gerçekleştirilecek bir dizi ikili görüşmeyle başlayacak.

Ardından zirve saat 11.30’da, Cenevre’deki BM binası Palais des Nations’da (Milletler Sarayında) genişletilmiş toplantıyla devam edecek. Bu toplantıda da heyetlerin en fazla altı kişiden oluşması isteniyor.

BM’nin açıklamasında bu heyetlerde önemli sayıda kadın katılımcının olması isteği de vurgulanmış durumda. Zirve toplantısının 14.30’da tamamlanması ve ardından açıklama yapılması bekleniyor. Elimizdeki bilgiler bunlar. Tabii bu bilgileri Rum basınından edindiğimizi de ‘esefle’ eklemek isterim.

Toplamda 24 saat bile sürmeyecek olan zirvede neler olacağı konusunda olumsuz düşünceler ağır basarken, sürpriz bekleyenler de yok değil. Bu son gruba ben de dahilim.

Ancak iki taraf arasındaki zemin noksanlığı ve felsefe farkı, zirveye katılış biçimine dahi yansımış durumda.

Buna göre Nikos Hristodulidis zirveye Rum Başsavcı da dahil olmak üzere tüm siyasi partiler ve basın ordusuyla katılıyor.

Yine Rum lider dün yaptığı açıklamada zirve için çok net önerileri olduğunu ve bunları zirveye taşıyacağını söylüyor. Bunun yanı sıra Yunanistan Başbakanıyla da geçen hafta bir araya gelen Hristodulidis, tam destek alırken, zirveden ‘olumlu’ bir sonuç beklediğini de söylüyor.

Tüm bu yazdıklarımdan anlaşılacak olan şey, Hristodulidis’in zirveye çok sıkı şekilde hazırlandığı ve işi çok ciddiye aldığıdır.

Ersin Tatar cephesiyse bunun tam tersi bir görüntü çizmektedir.

Geçtiğimiz haftalarda defalarca sormamıza rağmen, Tatar ne siyasi partileri ne de basını heyetine dahil etmiş değildir. Hem siyasi partiler hem de TAK ve BRT dışındaki basın tamamen kendi imkanlarıyla Cenevre’ye gidiyor.

Yine Tatar ve sınırlı ekibinin Cenevre’ye zirvenin başlamasından saatler önce varacağını ve zirvenin bitmesinden saatler sonra tekrardan Kıbrıs’a uçacağını belirtmek isterim.

Zaten Tatar’ın zirve öncesi verdiği mesajlara bakacak olursak, Cenevre toplantısına çok değer vermediğini, oraya şu anki çözümsüzlük siyasetini bir kez daha teyit etmeye gittiğini görebiliyoruz.

Sadece bir kez, o da geçen hafta katıldığı bir etkinlikte “ zirveye iyi niyetle zirveye gidiyoruz” ifadesini kullandığını işittik.

Buradan anlayacağımız şey Kıbrıs Türk tarafının bu zirveye “formalite” diye baktığını ve hiçbir özlü çaba ya da niyet içinde olmadığıdır. Aksini düşünen varsa beni de aydınlatsın.

Son 4 yıldır Türkiye’nin tam desteğiyle sürdürülen ve adına ‘iki devletli çözüm’ denilen köhne (ve eski) siyaset, aradan geçen zaman içerisinde hiçbir sonuç vermemiştir. Bundan sonra da vermeyeceği çok nettir.

Hatta sürdürülen bu ‘çözümsüzlük çözümdür’ siyasetinin bilakis Rumların faydalandığı bir şekle büründüğünü de görebiliyoruz.

Mesela bu siyaset bağlamında ‘güya’ sürdürülen Türk Devletleri Topluluğu (TDT)’ye ‘tam üyelik’ iddiası bırakınız meyve vermeyi, yine TDT üyelerinin Rum tarafıyla samimi ilişkiler kurmasına fırsat vermiştir. Bunun en son örneği olarak Kazakistan Dışişleri Bakanı geçtiğimiz haftalarda Kıbrıs Cumhuriyeti’ni ziyaret etmiş, iki ülke arasında çeşitli iş birliği anlaşmaları imzalanmış, Bişkek-Larnaka uçuşlarının başlatılması için ilk adımlar atılmıştır.

Tatar ve bağlı olduğu çözümsüzlük siyaseti, Kıbrıs Türk halkının zaman içinde kendi evinde azınlık durumuna düşmesine, Kuzey Kıbrıs’ın da dünyadan tamamen kopmasına, kara para, kumar, uyuşturucu, kadın ve insan ticareti gibi suçlarla anılan bir suçlu cennetine dönüşmesine yol açmıştır.

Görünen o ki bu siyasetin devamında ısrar edilmektedir ve kuşku yok ki bu durumun devamı için her fırsat kollanmaktadır.

Haliyle Cenevre zirvesine de “kurtulunması gereken bir başka çözüm tuzağı ya da girişimi olarak” bakılmaktadır.

Bu tavır kuşku yok ki Rum liderin ekmeğine yağ sürmekte, onu herhangi bir samimiyet testine sokmaktan alıkoymaktadır.

Ne siyasi eşitlik ne de başka herhangi bir konuyla zorlanamayan, test edilemeyen Hristodulidis, tam anlamıyla at koşturmakta, çözümsüzlüğün sorumlusu olarak Kıbrıs Türk tarafını kolayca suçlamakta, uluslararası toplum da bunu tasvip etmektedir.

Bütün bu yazdıklarım elbette moral bozucu ya da can sıkıcı olabilir.

Ve elbette “öyleyse niye Cenevre’ye gidiliyor?” diye soranlarınız olduğuna da eminim.

Aynı soruları inanın ben de soruyorum. Fakat sorduğum sorular sadece bu yönde değildir.

Mesela BM Genel Sekreteri dünyada bu kadar sorun varken, aktif savaşlar ve çatışmalar sürerken, tutup da ortak zemin dahi bulunmayan tarafları çözüm arayışı için neden Cenevre’ye çağırmaktadır?

Genel Sekreter BM’nin en büyük finansörü ABD yeni yönetimiyle birlikte bu finansı azaltıp, çoğu BM’ye bağlı kurumlarda tamamen kesmişken, neden bu kadar masrafa girip bu zirveyi topluyor? Buraya harcayacağı parayla pek ala Sudan çöllerinde açlıktan ölen çocuklara yardım yapabilirdi!

Dolayısıyla, daha önce de yazdığım bir makalemde vurguladığım gibi “Genel Sekreterin bir bildiği vardır” diye düşünmeden edemiyorum.

Nihayetinde Kıbrıs sorunuyla ilgili 5.kez uluslararası zirve toplanıyor. Bunlar 1959 kuruluş antlaşmalarının imzaladığı zirve de dahil olmak üzere, 2004 Bürgenstock, 2017 Cenevre ve Crans Montana, 2021 Cenevre ve 2025 Cenevre zirveleridir.

İlki hariç diğerleri sonuçsuz biten bu zirvelerle birlikte BM’nin en kadim sorunlarından birisi olan Kıbrıs meselesi, 1968 Beyrut görüşmelerinden beri tam 57 yıldır çözümsüz beklemektedir.

1 Ocak 2017’de göreve başlayan ve bundan tam bir hafta sonra Cenevre’de Kıbrıs sorunuyla karşılaşan, Crans Montana’da onu çözmeye çok yaklaşan Guterres’in bu işin çözümünü bir “prestij’ meselesine döndürdüğünü düşünmek istiyorum.

O yüzden hiç kimseye güvenmesem bile Genel Sekretere güvenmek istiyorum.

Evet, çok umutlu olmaya belki gerek yok ancak ben o “hiçbir şey olmaz” cephesine katılacak değilim.

Bunun yanında boş yere umut tacirliği de yapacak değilim.

Ama sırf bu makalede bahsettiğim kafalar istedi diye umutsuzluğa da kapılacak değilim.

Siz de kapılmayın, çözüm için harekete geçin ve ses çıkarın.

Çünkü kurtuluş çözümdedir, başka bir şeyde değil...


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.