Kadını seks objesi yapan erkek, kendini tüketiyor
Feminizmin en azından bir sonucu olan “kadın hakları savunuculuğu” başlığı altında bilmeyenimiz yoktur.
Kadının haklarını savunma yolunda ün yapmış feministler yüksek oranda bir çalışma performansı ile çalışmalarını yüzyılımızda da sürdürürlerken, başarılarını yadsıyamayız.
Kadın haklarını ön plana çıkarma konusunda feminizm yanlılarının çalışmalarındaki başarıyı kanıtlayan ve hatta aşırılığını ortaya koyan bir önemli sonucu paylaşalım. Öylesine ileri gidilmiş ve saptırılmış bir teori ki, yaşamın doğasında olan eşitliği en modern toplumlarda bile bozacak kadar ileri gidilmiş olunmasına bir örnek: Maskülizm.
Şu anda bir kadın ya da bir erkek olarak maskülizmin ne olduğu hakkında bir fikriniz yoksa, Feminzmin aşırılığı ile karşı karşıyayız demektir.
*
Maskülizm esas olarak erkeklerin deneyimleri üzerine bina edilmiş toplumsal teori ve politik bir hareket tarzıdır. Maskülizmin çoğu sözcüsü bir yandan toplumsal ilişkilerin eleştirisini yaparken bir yandan da toplumsal cinsiyet eşitsizliği, erkeklerin hakları ve sorunları gibi konular üzerine yoğunlaşmaktadırlar.
Maskülizmi savunan kişiye “maskülist” deniyor. Tarihte bu adlandırmaya uygun görüşleri ilk kez ortaya koyan kişi sosyalist bir teorisyen olan Ernest Belfort Bax’tı. Bununla birlikte zaman içinde maskülist çevrelere muhafazakar kesimler de dahil oldular.
Feminizme karşı ilk seküler yanıt, sosyalizmin zirvede olduğu 20.yüzyılın başlarında Karl Marx ile yakınlığı olan sosyalist bir teorisyen Ernest Belfort Bax’tan geldi. Bax, 1913 yılında ilk maskülist metin olan “The Fraud of Feminism”i kaleme aldı. Bu kadar geçmişi olmasına rağmen maskülizm terimi 20.yüzyılın sonuna kadar kullanım kazanmadı ve bugün hala “masculinism” şeklinde hatalı yazılmakta hatta misogyny (kadın düşmanlığı) ile karıştırılmaktadır.
*
Burası oldukça önemli bir teori kesiti: Maskülistlere göre feministler, cinsiyetleri hemen hemen her alanda aynı kapasiteye sahip görmekte ve farklılaştırılmış cinsiyet rollerini baskıcı suni bir inşa olarak kınamaktadırlar. Feministlerin bu tip görüşlerinin aksine derin cinsiyet farklılıklarının insan doğasında mevcut olduğuna inanmakta ve feministlerin bu farklılıkları kanunlar yoluyla yok etmeye teşebbüs ettiklerini ve diğer yollara başvuran insanları aldatıcı bir deneyimin içinde kabul ettiklerini savunmaktadırlar.
Yine de bu görüş aynı zamanda maskülist olmayan pek çok kişi ve sosyolog tarafından kabul görmektedir.
Detaylıca baktığımızda ve yukarıdaki cümleyi tekrar tekrar okuduğumuzda, bu savunmanın altında erkek merkezli ve cevaplama dürtüsü içerisinde olan bir aşırılık olduğunu görürüz.
Oysa bunu tersine daha ılımlı olarak sav şleri süren ve toplumsal cinsiyetten arınmış bir toplum fikrini öne çıkaran Warren Farrel gibi maskülistler de vardır.
Çoğu maskülist, aşırı feminizmin kaynağını yüksek boşanma oranları, cinsiyetlerin yabancılaşması, dişi şovenizmi, aşk utangaçlığı, çözülen topluluklar, babasız çocuklar, lise terk, uyuşturucu müptelalığı, tüketimcilik, ergen hamileliği, erkek intiharı, şiddet suçu ve öfke eğilimi ile sonuçlandırırlar.
Maskülistler, tek taraflı mevzuata, kanunların erkekler aleyhine icra edilmesine ve erkeklere (ve erkek çocuklara) yönelik ayrımcılığa karşı çıkmaktadırlar. Bunun gibi karşı çıkılan bazı kavramları ise şöyle sıralamak mümkün: Erkek karşıtı ayrımcılığın makul olduğuna inanan ve bunu öğreten devlet yönetimi ve feminist gruplar, erkeklere erkek olduklarından ötürü kendilerini kötü hissettiren kültür, çocukların vesayetini annelerin çocuğa babalardan daha iyi bakacakları yönündeki inanç sebebiyle anneye verilmeye teşvik edilmesi, kamu hayatında erkeklere kadınlardan daha az saygı gösterilmesi, erkek haklarının savunulmasında zafiyet, erkeklerden çok kadınlara yönelik sosyal programların uygulanması, adalet sisteminde erkeklere yönelik önyargı.
*
Kadın ve erkek arasındaki farklılıkları biri lehine öne çıkaran teorileri her zaman eleştirmişimdir.
Cinsiyetten yola çıkarak taraf olma ve karşı tarafı ötekileştirme fikirlerinin tamamında empati kuramama, kompleks ve hoşgörüsüzlük öncelikleri olduğu görülebilir.
Bu ayrımların saptama noktalarına bakmaya devam edersek, güncel örneklerle beslenen iki karşıt cinsiyet teorisinin birleşme ve çatışma noktalarının da farkındalığına ulaşabiliriz.
Feminizmin bunca bilinmesine rağmen erkek hakları ile ilgilenen maskülizmin neredeyse hiç bilinmemesi, yaşanmakta olan aşırılıkların ve aşırılığın doğurduğu dengesizliği ortaya koyan örneklerdendir.
Kaldı ki medya yoluyla, tek tüketici erkekmişçesine kadını bir seks objesi olarak tüketiciye sunma ve cinsel dürtü yaratacak şekilde ürün tanıtımına ‘al beni’ yaratma gayreti de bir satış çabası olmaktan çok, kadına yönelik yaratılan aşırılığın doğurduğu diğer bir dengesizlik belirtisidir.
*
Feminzmin etkileri sonucu erkek haklarının hiçe sayıldığını vurgulayan bazı maskülistler, üniversitelerde “Kadın Araştırmaları” şeklindeki yanlış yönlendirici bir başlık altında feminist ideolojinin öğretildiğini öne sürmektedirler.
Bazı Kadın Araştırmaları kurslarında “masküliniteler” tartışılmakla birlikte çoğu maskülist bu kurslarda erkeklere saldırıldığını ve feminist perspektiflerin ötesinde bir şey öğretilmediğini iddia etmektedirler.
Maskülistler arasındaki en büyük anlaşmazlık noktası cinsiyet rollerine ilişkin dini yasaklarla ilgilidir. Yine bazı maskülistler erkeğin genel liderlik rolünü desteklemekteyken diğer bazı maskülistler cinsiyetler arası izafi bir eşitlik öne sürmektedirler.
Maskülizm terimi ve erkek hakları hareketi birbiri yerine kullanılabilen kavramlardır, ancak bu, erkek hakları hareketi içindeki çoğu cinsiyete karşı nötr ve hümanist grupların varlığını gözardı etme sonucunu doğurabilmektedir.
Erkek hakları hareketi içindeki liberaller maskülizm terimini hareketin içindeki muhafazakar kolu tanımlamakta kullanmaktadır. Yine de, liberal ve eski feminist yazar Warren Farrell de kendisini maskülist olarak tanımlamaktadır. Warren Farrell feminizmin aşırılıklarını ve ütopik arayışlarını haksızlık olarak değerlendiren ve son durak olarak maskülizmde karar kılan bir yazardır.
Maskülistler arasında bir başka anlaşmazlık konusu sekülarizm ve dindir. Hareketin içindeki muhafazakar kanat kadın konusuna dini bir perspektiften yaklaşırken liberal kanat ise cinsiyet konusunda daha nötr bir tutumu tercih etmektedir. Kimileri bu her iki kanadın arasında yalnızca dinamikler açısından farklılık bulunduğunu ancak hareketin hedefleri konusunda genel bir uzlaşma olduğunu öne sürmektedirler.
“İzm”lerin toplumsal yaşamın akışkanlığına katkıda bulunduğunu söylemek mümkündür. Ancak bir “izm”, taşıdığı misyondan kopup, aşırılık içeren bencil liderlik cuntasıyla kendini diğer düşünce alt yapılarına ters düşecek kadar uçurumlarla toplumdan ayırdıkça, yandaşları daha radikal, dilleri daha sivri ve zararaları daha çok olan bir kalıcı yapıya bürünürler.
Öteki düşüncenin mümkünse yok olması, herkesin saece kendi savundukları “izm”in peşinden koşarak aynı düşünden olması gibi ütopik beklentilerin anlamsızlığını ortaya çıkaran en temel iki karşıt düşünce, feminzm ve maskülizmdir.
Her iki teorinin içlerindeki aşırıları nedeniyle birbirlerine kendi düşüncelerini benimsetme gayreti bulunsa da, temel cinsiyetleri nedeniyle bunun mümkün olamayacağı gerçeği, düşünce farklılıklarının olması gerekliliği üzerine en iyi ve en temel örnektirler. Herkesin sadece tek düşüncede olmasının dünya için ne denli çirkin ve çekilmez bir yapı olabileceğini bilmek, hazır varken, tüm “izm”leri hoşgörü ve radikalleşmeden yaşamak ve kendi düşüncemizde olmayanları anlamaya çalışmak kaçınılmazdır.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.