Bir açılış, bir dönem ve sürekli sömürü…

Yayın Tarihi: 16/09/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

21 Ekim 1905… Mağusa…

O sabah saat dokuz sularında tren raylarının gürültüsü şehri dolduruyordu. Kıbrıs’ta, o gün belki de umut dolu adımlar atılıyordu. İnsanlar, demir yollarıyla yeni bir dönemin başladığına inanıyorlardı. Mağusa Tren İstasyonu’nun açılışı, sadece bir ulaşım ağının başlangıcı değil, aynı zamanda medeniyetin ilerlemesi olarak görülüyordu. İnsanlar, bu gelişmenin hayatlarını daha iyi bir yöne çevireceğine inanmışlardı. Ancak, geçen zaman ve gelişen şartlar, bu tür projelerin aslında insanlardan çok politik çıkarları gözettiğini gözler önüne serdi.

Tren istasyonu, 20. yüzyılın başlarında, İngiltere’nin Kıbrıs’taki hakimiyetinin bir sembolü olarak inşa edilmişti. Görünüşte halka hizmet etmek üzere tasarlanmış bu proje, İngilizlerin adadaki varlığını daha da pekiştirmek ve kaynaklarını daha etkin şekilde kullanmak için yapılmış bir yatırımdı. Rayların uzunluğu, adadaki insan sayısı ya da ihtiyaçlarla değil, adanın stratejik konumuyla belirlenmişti. Yer altı kaynaklarımız çalışınıyor, kazılardan çıkan eserler gemilerle Mağusa Limanı’ndan Birleşik Krallığın merkezine, Londra’ya kaçırılıyordu. Tren bir dönemin ihanet yolculuğunun sağlamaktaydı.

Oysa halk, bu demir rayların altında ezilen kendi umutlarını ve hayallerini göremedi. Ancak her döneme yayılmış işbirlikçiler alkış tutmaktaydılar.

Açılışın coşkusunu masumane yaşayan insanlar ise, aslında yıllar sonra fark edeceklerdi ki, bu büyük projeler, halkın refahından çok yabancı güçlerin adadaki varlığını güçlendirmeye yönelikti. İstasyon, o dönem Kıbrıs’ta stratejik ve ekonomik hedeflerin ön planda olduğu bir girişimdi. Ulaşım ağı sadece tarım ürünlerini veya malzemeleri taşımıyor, yaşanan bi çok karanlık olayın örtülmesine de yardımcı oluyordu.

Bugün dönüp baktığımızda, adadaki birçok altyapı projesinin, tıpkı Mağusa Tren İstasyonu’nun açılışındaki gibi, "insana hizmet" vaadiyle başlatıldığını, ancak bu projelerin uzun vadede politik çıkarlar doğrultusunda ve adaya hakimiyet için şekillendiğini gördük. Asıl olan, halkın ihtiyaçları değil, bu projelerin kimin çıkarına olduğu sorusudur.

Tren istasyonunun açılışından geçen yıllar, adanın kaderinde de birçok değişikliğe neden oldu. Savaşlar, ihtilaller, toplumsal hareketler... Tren rayları, halkın beklentilerini karşılayacak bir "mutluluğun" sembolü olmaktan uzaklaştı. Bugün, o istasyonun sessizliğinde, bir dönem insana değil, politikaya yapılan yatırımların yankısını duyuyoruz. Demir raylar, zamana yenik düştü. Sadece yenilen bu da değildi. O günün masum coşkusunu yaşayanların umutları da yavaşça kayboldu.

Şimdi kendisinden eser kalmayan Mağusa Tren İstasyonu, yalnızca bir ulaşım aracı değil; aynı zamanda "gerçek hizmetin kime ya da kimlere yapıldığını" sorgulatan bir anıttır.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları