Solingen bir başlangıçtı... Hala devam eden...

Yayın Tarihi: 26/09/24 07:00
okuma süresi: 4 dak.

Politik Psikoloji dehası olarak kabul edilen 5 kez Nobel Ödülü'ne aday gösterilmiş Sigorni Ödülü sahibi kıymetli, Hocam Prof. Vamık Volkan'la "Göçmen Psikoloji Belgeseli" çekmiştim. Birleşmiş Milletler tarafından gösterilmişti. Onlarca festivale abirincilik ödülü aldık. Çünkü çok önemli bir konu. Her kişinin hayatında göç ve/veya göçmen kavramı vardır. Bunu fark et ya da etme.

Yarın Solingen'e gidiyorum.

Yüreğimde hem hüzün hem de insanlığa dair derin bir umut var. 29 Mayıs 1993’te, ırkçılığın karanlık yüzü burada en masum insanlara, evlatlara, kardeşlere, ailelere vurmuştu. O gün kaybedilen beş can, Saime, Gülistan, Hülya, Hatice, Gürsün... Onların hikâyeleri, sadece bu topraklarda değil, tüm dünyada yankı buldu. Bir evin sıcaklığı, bir ailenin güvenliği, birkaç nefret dolu insanın ellerinde yok olup gitti.

Aşırı sağcı ve ırkçı saldırganlar tarafından Türk bir ailenin evine yapılan kundaklama saldırısı, Almanya’daki yabancı düşmanlığının en acımasız örneklerinden biri olarak tarihe geçmiştir. Olayda Genç ailesinin evi kundaklandı ve yangında beş aile üyesi hayatını kaybetti.

Solingen, sadece bir trajedinin değil, aynı zamanda göçmenlerin hikâyesinin de kalbinde yer alıyor. Bir ülkeye, yeni bir hayata umutla gelen insanlar... Yıllarca çalışarak, emek vererek, bu yeni toprakları yurt belleyen insanlar... Onların hayalleri, bir gelecek inşa etme istekleri, bir ev kurma çabaları bu karanlık saldırıyla sarsıldı. Ama bu saldırı, sadece bir trajedi değil, aynı zamanda insanlığın dayanışma gücünü de gözler önüne serdi.

Irkçılık ve nefret, insanlığın ortak düşmanı. Fakat bu düşmana karşı durmanın yolu sevgi, anlayış ve birbirimizi tanıma arzusundan geçiyor. Solingen’e giderken, o acı olayları anarken, aynı zamanda göçmenlerin ve farklı kültürlerden insanların dünyamıza kattıkları zenginliği de hatırlamalıyız. Her bir göçmen, her bir mülteci, yeni bir hikâye getiriyor. Sadece iş gücü değil, kültür, gelenek, insanlık getiriyorlar. O hikâyeleri dinlemek, onları anlamak ve birlikte bir gelecek inşa etmek hepimizin sorumluluğu.

Bu göç hikâyeleri, sadece Almanya’da değil, dünyanın pek çok yerinde yankı buluyor. Kıbrıs'ta da göçmenler, kendi topraklarından koparılarak yeni bir hayata tutunmaya çalışıyor. KKTC, özellikle son yıllarda göçmenler için hem bir umut hem de bir sınav haline geldi. Savaşlar, yoksulluk ve güvensizlik yüzünden adaya sığınan insanlar, yeni bir yaşam kurma umuduyla geliyor. Fakat onlar da tıpkı Solingen’deki gibi, hem ekonomik hem de sosyal zorluklarla yüzleşiyorlar.

KKTC’deki göçmenler, tıpkı diğer yerlerdeki gibi birer birey değil, aynı zamanda bir insanlık meselesi. Her biri kendi hikâyesini taşıyor. O hikâyeleri dinlemek, onların yaşadıkları zorlukları anlamak ve insanca yaşam haklarını savunmak hepimizin ortak görevi. Göçmenlik, köklerini geride bırakıp yeni topraklarda yeşermeye çalışmak kadar zor, bir o kadar da insani bir çabadır. Onlara yardım eli uzatmak, onları kucaklamak, insanlığın en temel değerlerinden biridir.

Göçmenler, dünyamızın bir gerçeği, ve onların hikâyeleri, insanlık tarihinin ayrılmaz bir parçası. Ne zaman bir göçmenin hikâyesine kulak versek, aslında kendimizden bir parçaya dokunuyoruz. Bu umut, sınır tanımayan, kalpleri birleştiren bir dünya için. Çünkü hepimiz aynı dünyada, aynı hayatta bir aradayız.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Dr. Ferhat ATİK yazıları