Gökkubbeden “Nafi Bey” geçti
Baharın da acısı olur.
Bahar başlangıçlara yakışsa da 2015 yılı Nisan’ı bana bir son getirmişti. 17 Nisan'dı. Babaannemi kaybetmiştim. Raşit yanımdaydı babaannemi kaybettiğimde, acı anımı paylaşıyordu… Can dost, kardeş. Birçok projede birlikte omuz omuza yürüdüğüm, Raşit Özgür. Babaannemin cenazesinden dönerken bana “Çok çekmedi” dediğinde bir süre sessiz kaldım. Sonra aynı cümleyi tekrarladım:
“Evet, çok çekmedi.”
Ama bu cümlenin ötesinde içimde daha derin bir düşünce dolaşıyordu.
Biz insanlar, uzun süre hasta yatıp, acılar içinde kıvranarak yaşamlarını yitirenlerin ardından, “çok çekti” deriz. Oysa babaannem için bunu söylemek mümkün değildi; onun vefatına dair içimde bir rahatlık vardı.
Ancak düşündüm, gerçekten "çok çekmedi" mi? 1924 doğumlu bir nesil… Özgürlük savaşları, dünya savaşları, sayısız kıtlık ve acılar. Hayatı boyunca belki de her birimize ağır gelen yükleri omuzlamış, ama asla şikayet etmemişti. Nasıl "çok çekmedi" diyebilirdim ki? Bazı acılar görünmezdir; dillerde, yüreklerde saklıdır. Babaannem, sayısız zorluğu içten bir saygıyla, sükûnetle taşıyan bir kuşağın neferiydi. Dünya savaşlarının, devrimlerin, yoklukların tam ortasında büyüdü. Hayatın ona sunduğu her acıyı başı dik, vakarla karşılayarak, bizlere sessiz bir kahramanlık miras bıraktı.
Bu hatıralar beni “Kolay Olmadı” isimli belgeselime götürüyor. Nafi Türkoğlu’nun hayatını anlatan, yıllar önce çektiğim bu belgesele ismini verirken derin bir anlam arayışı içindeydim. 1929 doğumlu olan Nafi Bey’in hayatı da babaanneminkine benzer şekilde mücadelelerle doluydu. Gerçekten de “Kolay Olmadı.” O ve kardeşi Ahmet, yokluktan bir imparatorluk inşa ettiler. Ama öyle bir imparatorluk ki, paranın hüküm sürdüğü bir dünyada “mütevazılık imparatorluğu” olarak parlıyordu. Her kazancı, her kuruşu alın teriyle kazanmış, en zorlu anlarında dahi dürüstlüğünden, iyiliğinden ödün vermemişti. Bu nedenle hep şunu söylerdim: İzleyin ve anlayın. Onun hayatı, bizlere çalışkanlık ve iyi niyetle nelerin başarılabileceğini gösteren bir rehberdir.
Hayatım boyunca birçok proje yürüttüm, kitaplar yazdım, dinledim, belgeseller çektim. Ama Nafi Türkoğlu gibi böylesine mütevazı, böylesine insan kalabilen birini tanımadım. Onun imparatorluğu, kendi elleriyle inşa ettiği bir iyilik medeniyetiydi. Hayatının her döneminde kendini, başkalarına bir şeyler katarak var etti. O da fani hayattan göçtü; ama ardında bıraktığı iyilikler ve o gülümseyen yüzü, hep aklımda kaldı.
Bu satırları, onun gibi, babaannemin de ardında bıraktığı manevi mirasa bir teşekkürle yazıyorum. Bir insanın en büyük imparatorluğu, ardında bıraktığı güzelliklerdir. Babaanneme, Nafi Bey'e, kardeşi Ahmet Bey’e ve onların nesline, çekilen tüm acılar, tüm fedakârlıklar için saygıyla…
Onlar bizlere her şeyin özünde bir anlam saklı olduğunu öğrettiler. Ve bu yolda yürümeyi sürdürenler, onların yaktığı ışığı kalplerinde taşıyorlar.
Rahmetle anıyorum ve her gün onların bıraktığı izlerin önemini daha da anlıyorum.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.