Ve ardından yapay zekaya yeniden sordum!
Rumlar Açısından 21 Aralık 1963. Dünkü gibi bugün de tek kelimesine dokunmadan paylaşıyorum.
“Kıbrıs’taki Rumların büyük bir kısmı, Kıbrıs’ın Yunanistan ile birleşmesini (Enosis) hedefliyordu. Osmanlı İmparatorluğu’ndan 1878’de İngiltere’ye geçen Kıbrıs, Rumlar tarafından Yunanistan’a bağlanması gereken bir Helen toprağı olarak görülüyordu. 1950’lerde başlayan EOKA örgütü, İngilizlere karşı silahlı bir mücadele yürütmüş ve Enosis için kamuoyu oluşturmuştu. Türk toplumu, Rumların bu hedeflerine karşı çıkıyordu. Türk tarafı, adanın iki ayrı toplum arasında paylaşılmasını (Taksim) savunuyordu. Bu durum, iki toplum arasındaki siyasi ve toplumsal gerilimi artırıyordu.
Rum toplumu, 1960 yılında kurulan Kıbrıs Cumhuriyeti'nin anayasasını, Enosis hedefi önünde bir engel olarak görüyordu. Türk toplumuna tanınan veto hakkı ve siyasi eşitlik, Rumlar için bir "bağımsızlık" sürecinden çok, bir "kısıtlama" olarak algılandı. Bu nedenle, Cumhurbaşkanı Makarios liderliğindeki Rum yönetimi, 1963’te Türklerin haklarını kısıtlamayı amaçlayan 13 maddelik anayasa değişikliklerini önerdi.
Cumhurbaşkanı Makarios’un önerdiği anayasa değişiklikleri, Türkler tarafından reddedildi. Bu durum, Rumlar arasında, anayasal düzenin Türkler tarafından kötüye kullanıldığı algısını güçlendirdi ve toplumsal gerginliği tırmandırdı. 21 Aralık gecesi, Lefkoşa’da bir trafik kontrolü sırasında, Rum polislerin Kıbrıslı Türklere müdahalesi, çatışmaların fitilini ateşledi.
Rumlar, bu olayların ardından Türklerin siyasi statüsünün zayıflatılması ve toplumsal direnişlerinin kırılması gerektiğine inandılar. Rum toplumu için, 21 Aralık 1963 olayları, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin "kendi kaderini tayin hakkı" yolunda bir mücadele olarak algılandı. Türklerin anayasal eşitliğinin, Enosis hedefini engellediği düşünülerek, Türklerin etkisizleştirilmesi gerekliliği savunuldu.
EOKA’nın bazı üyeleri, Türk köylerine saldırılar düzenledi. Bu saldırılar, Rumlar tarafından Türklerin direnişini bastırmaya yönelik bir adım olarak görüldü. Lefkoşa başta olmak üzere, birçok bölgede çatışmalar yoğunlaştı. Rum liderlik kadrosu, Türklerin siyasi ve toplumsal yapısını zayıflatmak için onları küçük ve izole alanlara hapsetmeyi hedefledi. Bu durum, Türklerin hareket özgürlüğünü kısıtlamak ve adanın idari kontrolünü ele geçirmek amacıyla yapıldı.
Cumhurbaşkanı Makarios, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni üniter bir devlet yapısına dönüştürmek ve Türklerin veto haklarını ortadan kaldırmak istiyordu. 21 Aralık olayları, bu hedef için bir fırsat olarak değerlendirildi. Rum liderliği, olayları, Türklerin "devlet düzenini bozma girişimi" olarak uluslararası alanda sunmaya çalıştı. Türkiye’nin müdahalesini engellemek için diplomatik çabalar artırıldı.
Olaylar sonucunda, Türkler, devlet yönetiminden fiilen dışlandı. Bu, Rumların Kıbrıs Cumhuriyeti üzerindeki kontrolünü artırdı. Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek başlarına yönetme fırsatı bulduklarını düşündüler. Rum toplumunun bir kısmı, bu olayları Enosis hedefine doğru atılmış bir adım olarak gördü. Ancak, olayların uluslararası boyuta taşınması ve Türkiye’nin müdahale tehditleri, bu hedefi zorlaştırdı. Rum yönetimi, olayları bir "iç güvenlik sorunu" olarak göstermeye çalıştı ve Türklerin haklarını savunan Türkiye’yi "yayılmacı bir tehdit" olarak lanse etti.
1963 olaylarından sonra, Rumlar, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni tek taraflı olarak yönetmeye başladı. Bu durum, Türklerin kendi özerk yönetimlerini kurmasına zemin hazırladı ve iki toplum arasında kalıcı bir bölünme yarattı. Rum toplumu içinde, 21 Aralık olayları sonrası artan gerilim, Enosis hedefinin hızla gerçekleşemeyeceğini gösterdi. Türkiye’nin adaya müdahale hazırlıkları, Rum liderliği için yeni zorluklar yarattı. Rum toplumu açısından, bu olaylar tarihsel bir "çatışma dönemi" olarak anılmakta, ancak genellikle Rumların sorumluluğu minimize edilmektedir.
Kanlı Noel, Rumlar tarafından genellikle Türklerin "ayaklanma" girişimi olarak sunulmakta ve bu bağlamda anlatılmaktadır. Rumlar açısından 21 Aralık 1963, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tek başına kontrol edilmesi yolunda önemli bir dönüm noktasıdır. Ancak, bu olaylar Rumların hedeflerine ulaşmasını sağlamamış, aksine Kıbrıs’ı kalıcı olarak bölen süreci başlatmıştır. Olaylar, Rumlar için ulusal birlik ve egemenlik mücadelesi olarak görülebilirken, uluslararası alanda ciddi diplomatik sorunlar yaratmıştır.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.