Şeyh Nazım ve 40 Yıllık Hasret
Bugün, benim için sıradan bir tarih değil. Bugün, kalbimde mührü olan bir gün. Bir çocuğun gözlerini dünyaya yeni açması gibi, ruhumun ilk kez hakiki ışığa kavuştuğu gün. 7 Nisan 1985… Bundan tam 40 yıl önce, kıymetli abim, merhum Hüseyin Ateşin Bey’in (Allah rahmet eylesin) arabasında Lefkoşa’dan Lefke’ye doğru yol alırken, hayatımın en büyük yolculuğuna çıktığımı bilmiyordum.
O gün, ilk kez Şeyh Nazım Kıbrısî Hazretleri ile tanıştım. Onun huzuruna çıktım, gözlerinin içine baktım ve o an, yüreğimde bir kapı açıldı. 14 yaşımda bir çocuktum… Genç, toy, ama içimde tarif edemediğim bir arayış vardı. Ve işte, o büyük buluşma… Bir daha asla eksilmeyen, zamanla büyüyen bir bağlılık…
Şeyh Baba’ya teslim olduğum gündü o gün. O andan itibaren hayatımda her şey değişti. Bir daha o kapıyı terk etmedim. O vefat edene kadar tam 29 yıl dergahın eşiğinde, onun sohbetinin gölgesinde, onun izinden yürüyerek nefes aldım. Ve o 29 sene sonra Aşk’a dönüştüğünde bile, attığım her adımda onun sesini, öğütlerini, sevgisini kalbimde taşıyarak yürümeye devam ettim.
Bugün 40 yıl oldu… Kırk yıldır, tasavvufun kapısında küçücük bir öğrenci olarak duruyorum. Kırk yıldır, onun bıraktığı mirası anlamaya, özümsemeye, yaşamaya çalışıyorum. Şeyh Baba’nın meclisinde oturup, o latif tebessümüyle gönlümü aydınlattığı günleri elbette çok özlüyorum. Onun sesini, o derin ve şefkatli bakışlarını özlüyorum. O eliyle bir yüreğe dokunduğunda, içindeki fırtınaları nasıl dindirdiğini özlüyorum.
Şimdi geriye dönüp baktığımda, anlıyorum ki bir ömür adansa bile bu yolun yolcusu olmaya yetmez. Ben hâlâ küçücük bir öğrenciyim. Hâlâ bir mürit olarak diz çöküp, bildiğimi sandığım her şeyi unutup, yeniden öğrenmeye hazırım. Çünkü tasavvufun yolu budur: Bildiğini unutarak başlamak, hiçlikte var olmak, varlıkta kaybolmak…
Şeyh Nazım Kıbrısî Hazretleri, sadece bir şeyh değildi benim için. O, varoluşun anlamını kavramaya çalışan bir kalbe pusula oldu. O, dünyanın hengâmesinde kaybolmuş bir ruhu rahmete çağıran bir davet oldu. O, hakikati anlamak için yanıp tutuşan bir çocuğa serin bir gölge oldu.
Bugün, içimde hem derin bir hüzün hem de büyük bir şükran var. Çünkü böyle bir şeyhe teslim olmak, her kula nasip olmaz. Ben nasipliydim… O dergâhın kapısına başımı koyabildim, o elin gölgesinde nefes alabildim, o öğretilerin ışığında yürüyebildim. Ve şimdi, 40 yıl sonra aynı yolda gitmek için hala yolun başındayım.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.