Dümeni mi kıracağız?

Yayın Tarihi: 11/02/25 07:00
okuma süresi: 4 dak.
A- A A+

Her dönemin kendine ait bir zorluğu vardır. Geçmişteki zorluklarla bugünü kıyaslama yapmayacağım. Zemin farklıydı… Gelecekteki sorunları da hesaba katmayacağım. Zira kuşaklar arasındaki farklılıklar gittikçe derinleşiyor. Ne geldiyse başımıza hep kendi yaptıklarımızdan geldi…görüşünü de savunacak değilim. Zira çevresel faktörleri yok saymak imkansızdır. Peki biz bir arada bir derede? Biraz geçmişten biraz gelecekten… ortada sıkışıp kalmışız…

Her toplum, geçmişinin yükünü de omuzlarında taşır… Her nesil gibi… Her gelen yeni nesil bir öncesinden farklıdır. İleridir… geridir… başka bir tartışma konusudur. Doğru ve yanlışı keskin çizgilerle ayırmak da mümkün değildir. Kiminin doğrusu kimine yanlıştır… Siyaset gibi… Nereden bakarsan oradan okursun kitabı…

Şimdiyi yazsak bir kitaba… her bizimiz bir sayfa… toplasak bütün sayfaları… anlamlı bir bütün oluşturur muyuz? O zaman her birimiz ayrı bir kitap yazmaya mahkum… Hatta bazılarımız iki… üç…kendi penceresinden…

Yükü ağır olur bazı kuşakların… geçmişe sarıl… şimdiyi yaşa… geleceği planla kolay mı? Değil. Dönemin her getirdiğine de hoş geldin denmez… Böylesi ikilemler arasında gidip geliyor yeni kuşaklar… Kimin daha iyi bildiğinin belli olmadığı bir dönem…

Devlet yönetenlerin de işi zor… yönetilenlerin de… Şirket yönetenler de zorda… çalışanları da…çevre zorda… kültür arada…sosyal ilişkiler tuşların ucunda… Okuyan… okutan, okutulan hep mücadele… Mücadelenin de iyi bir şey olduğu öğretildi bize… “Demirden korkan trene binmez” dendi… “Kısmet gayrete aşıktır” dendi… “Çok istersen olur bence” ye kadar geldik… Son zamanlarda isteyip isteyip “öyle de oldu!” deniyor. Olmuş gibi hissedeceksin diye de ekleniyor… Dedim ya… dönemin getirdikleri… Hep bir oldurma mücadelesi… Sihirli değneği verseler elimize yine bir bütünü bulamayız. Sihirli lambaların bile zorlandığı bir dönem…

Biz bir şekilde dönemin getirdikleri ile baş edebildik diyelim… edemeyenler? Onlar ne olacak? Hızla akan zamanı yönetemeyenler? Teknolojiye ayak uyduramayanlar… geride kalmış mı sayılacak… Manuel yaşama devam etmek isteyenlerin ilerleme şansı olmayacak mı? Hızlandırılmış değil de… yavaş akımına gönül vermişler ne olacak? Yeni yeni paketli tatlı ürünleri sevmeyip hala gullirikya için hamur açıp… pekmezde kaynatanlar… çok mu gelenekselci sayılacak?

Dönemin getirdikleri ile götürdükleri arasındaki dengeyi bulabilir miyiz? Manuel ile dijital arasında kaybolmadan… ileriye gidebilir miyiz? Bazı toplumlar gelişmiş adı alırken ve sürdürülebilir olurken… diğerleri gelişmekte olan durumlarını mı sürdürecekler? Bu sürdürme işi nereye kadar sürer? Sınırları konulmuş doğruların yanış olduğunu ispat etmek midir? Varacağımız limana çok yaklaşmışken yanlış liman olduğunu anlarsak peki? Zamana mı kızacağız? Dümeni mi kıracağız?

Dönemler gelip geçer de… yapılar değişir de biz ayni kalamayız ki? Değiş değiş… “değiş Ton Ton” değiliz ki biz. Biz diretip değişmesek… dünya değişiyor buna da bir şey yapamayız… O zaman değişimden ihtiyacımız kadar olanına mı hoş geldin diyeceğiz? Böyle böyle… sora sora… ilerleyeceğiz… Şimdilik başka yolu da yok gibi görülüyor…

 


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Prof. Dr. Deniz İŞÇİOĞLU yazıları