Maria Angela Holguin Cuellar’ın Kıbrıs ziyareti…

Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’in Kıbrıs Kişisel Temsilcisi Cuellar’ın Mart ayında Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin yeni bir diplomasi trafiğini başlatması bekleniyor…

Cuellar  Birleşik Krallığı ziyaret etmesinin ardından Kıbrıs’a gelecek… Cuellar’ın 11 veya 12 Mart tarihinde Kıbrıs’a gelmesi muhtemel !

Cuellar’ın Kıbrıs’ta  Kıbrıs Elen ve Kıbrıs Türk liderlerinin yanı sıra siyasi parti başkanları ve her iki tarafın ticaret odalarıyla görüşmesi öngörülüyor…

Türkiye’de 31 Mart 2024 tarihinde gerçekleşecek olan yerel seçimlerden dolayı Türkiye’nin Kıbrıs konusunda seçimden önce bir adım atması beklenmiyor ! Türkiye’de tüm kesimler şu anda tamamıyla yerel seçimlere odaklanmış durumdalar…

Gelelim tarafların Kıbrıs konusundaki pozisyonlarına ve Akdeniz jeopolitiğiyle ilişkisine…

Crans Montana sonrası dillendirilen ve Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı makamına gelmesiyle birlikte ‘’iki devletli’’ çözüm önermesi hem Türkiye hem de Ersin Tatar tarafından pekiştirilmiş durumda! Ancak bu önermenin altını dolduran yeni bir paradigmanın ortaya çıkarıldığını söylemek zor!  Thomas Khun’a gönderme yapacak olursak izlenen bir yolun ve bu yolun kontrollü bir şekilde alındığına dair bir iz yok!

Bu izlenemeyen yolun uluslararası toplum önünde Crans-Montana zirvesinde masanın dağılmasına neden olanlardan bir tanesi olan Nikos Christodoulides’i rahatlattığını söyleyebiliriz…

Peki bu şartlar altında Cuellar’ın ziyareti ve Türkiye’deki yerel seçim sonrası yeni bir zemin yaratılabilir mi?

Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Mısır’da, Mısır Cumhurbaşkanı Sisi’yi ziyaret etmesi ve bunun öncesinde Yunanistan Başbakanı Miçotakis ile Yunanistan’da görüşmesi Türkiye’nin Batıyla birlikte yeni bir jeopolitik yaklaşımı Akdeniz’de benimsemesi pek muhtemel görülüyor… Bu yeni jeopolitik yaklaşımın merkezinde enerji projeleri yer alıyor !

Kıbrıs sorununun kapsamlı çözümü veya enerji projeleri üzerinden güven yaratıcı önlem çerçevesinde yeni bir strateji önümüze gelebilir…

Bu stratejinin önümüze geldiği zaman toplum olarak özne olabilmemiz oldukça önemli ! Bir başka deyişle uluslararası kamuoyuna Kıbrıs Türk Toplumunun Kıbrıs’ta taraflardan birisi olduğunu anımsatmak önemli, bu anımsatılırken de çözüm odaklı bir yaklaşım sergilenmeli diye düşünmekteyim…

Özellikle denenmiş yöntemlerle adada bir çözüm sürecinin yaşanmadığını idrak etmek gerek. Bunun yerine kapsamlı çözüm hedefine giderken somut güven yaratıcı önermelerin  katalizör rolü oynayabileceği göz ardı edilmemelidir…

Güven yaratıcı önlemlerin artık sadece geçiş noktası açılmasıyla veya iki toplumlu etkinlikle sınırlı kalamayacağı görüşü beliriyor…

Enerjide işbirliği bu bağlamda yeni bir işbirliği alanı olarak karşımıza çıkıyor…

Türkiye, Libya ile deniz yetki alanlarını sınırlayan antlaşmayı 2020 yılında Birleşmiş Milletlere tescil etmesiyle birlikte jeopolitik anlamda elini güçlendirmiştir… Ancak bunun bir kaldıraç işlevi görebilmesi bağlamında Mısır ile de diplomatik ilişkilerin yeniden kurulması gerekirdi…Bu yapıldı ancak Mısır doğal gazının Avrupa’ya Türkiye ve Yunanistan üzerinden aktarılması için Kıbrıs’ta da ilişkiler bağlamında pozitif bir gelişmenin olması gerekiyor, aksi bir durumda öngörülen enerji projelerinin pratiğe geçmesi imkansızlaşıyor !

Kıbrıs’ta çözüm adına pozitif gelişmelerin olabilmesi için BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin alacakları pozisyonlar da önemli, çünkü Rusya ve Çin’in Akdeniz havzasındaki yaklaşımları Batı ile pek kesişmiyor… Bu kesişmenim de sağlanabilmesi için ‘’kazan kazan’’ yaklaşımının BM Güvenlik Konseyi daimi üyelerinin ilişkilerinde  hakim olması gerekiyor…

Maria Angela Holguin Cuellar’ın adaya gelişi yeni bir sürecin başlangıcı olabilir, bu sürecin başlayabilmesi için adanın her iki yakasında da ortak bir zemin oluşturulabileceğine dair güçlü mesajların verilmesi gerekiyor, aksi bir durumda hem olası enerji projelerinin, hem de Kıbrıs’ta çözüm sürecinin-müzakerelerinin başlamadan bitmesi anlamına geliyor…