KKTC ve Mavi Vatan
Değerli okurlarım, öncelikle buradan tüm milletimize büyük geçmiş olsun dileklerimi iletmek istiyorum. Ülkemizde, geçen haftalarda çıkan orman yangınları hepimizi derin bir teessüre sürüklemiş ve epey korkutmuştur. Neyse ki yangın kahraman erlerimizin büyük gayretleri sonucunda ve yağan yağmur sayesinde hafta sonu kontrol altına alınabilmiştir. Böylece bizler de ülke olarak derin bir nefes alabildik. Ümit ederim ki yanan alanlar bir an önce yeniden ağaçlandırılır ve doğamız tüm can kayıplarına rağmen en kısa zamanda tekrar toparlanır. Biliyorum ki orman yangınları ve beraberindeki olaylar milletimizin sabrını taşırma noktasına getirdi. Fakat her zaman söylediğim şeyi burada, samimiyetle bir kez daha tekrarlamak istiyorum: Güzel günler yakındır, hiç endişeniz olmasın. Bundan sonra ülkemizi ve meydanı ne sırtını dış mihraklara dayayan ve devletimizin bekasını tehlikeye atan kimi sol parti ve yapılaşmalarına ne de milliyetçi kisvesi arkasına saklanan koltuk sevdalılarının insafına bırakacağız. Bugün bu mücadeleyi her ne kadar sadece yazılı olarak versek de yakın gelecekte inşallah sahalarda olmaya başlayacağız.
Sevgili okurlar, bu hafta çok önemli bir konuya değinmek istiyorum. Bir ada devletinde yaşıyor olmamıza rağmen, maalesef denizlerimize çok uzak kaldığımız üzücü bir gerçektir. Oysaki denizcileşmiş bir toplum her alanda gelişmiş bir toplumdur. Bunu küresel çapta bu alanda gelişmiş toplumlara bakarak anlamak mümkündür. Denizcileşmiş bireyler ufku açık, çevre hassasiyeti yüksek ve doğanın kurallarından spora kadar hayatın hemen her alanında bilinçli, gayretli ve milletine faydalı kişilerdir. Bunun yanında denizcileşmiş devletlerin bireyleri kolektif olarak gastronomiden sanata ve kültüre kadar birçok alanda zenginlik göstermektedirler ve genellikle bu devletler muhasır medeniyetler seviyesinin üzerine çıkmayı başarmışlardır. Çünkü deniz demek uygarlık demektir. En önemlisi de denizcileşmiş devletler deniz savunma sanayisinde ve dolayısıyla etrafını çevreleyen Mavi Vatanlarının savunmasında da çok gelişmişlerdir. Bu özellikle bizim gibi ada devletleri için hayati önem taşımaktadır. Doğu Akdeniz’deki doğal gaz rezervlerimizin başka devletlerce gasp edilmeye çalışıldığını göz önünde bulundurursak bu konun önemini daha da iyi kavrayabilmiş oluruz. Ayrıca denizlerine hâkim olan devletler jeopolitik denge siyasetini de iyi kurabilir ve gözetebilir. O nedenle KKTC’nin kaderi denizcileşme seviyesiyle doğru orantılıdır.
Mavi Vatan doktrini biliyorsunuz ki, Müstafi Tümamiral Sayın Doç. Dr. Cihat Yaycı’ya aittir. Kendisi uzun yıllardır Türkiye’nin denizcileşmesi konusunda birçok girişimde bulunmuştur ve Türk milletinin çıkar ve menfaatlerini korumak için üstün gayret göstermektedir. Netice itibariyle de kendisi son zamanlarda Türkiye’deki TV ekranlarının en çok aranan yüzlerinden biri haline gelmiştir. Hal böyle olunca Sayın Tümamirale KKTC ve Mavi Vatan’ı konuşmak üzere bir görüşme talebinde bulundum ve sağ olsun yoğun programına rağmen bizleri kırmayarak vaktini ayırdı. İnanıyorum ki sizinle aşağıda paylaşacağım, Tümamiralin bizim için özel olarak derlediği “Dört Basamaklı Strateji Bilgi Notu” ülkemiz için bir ilk olacaktır. Zira “KKTC ve Mavi Vatan” konusu çok önemli olmasına rağmen ülkemiz kamuoyu tarafından hak ettiği ilgiyi bugüne kadar görmemiştir. Bu eksikliği gidermek için şimdi gelin Sayın Cihat Yaycı’nın Dört Basamaklı Strateji Bilgi Notuna birlikte bakalım.
Müstafi Tümamiral Doç. Dr. Cihat YAYCI:
“DOĞU AKDENİZ’DE TÜRKİYE VE KKTC İÇİN YENİ OYUN KURUCU MODEL”
Geçtiğimiz aylarda GKRY Bakanlar Kurulu Doğu Akdeniz'de Exxon Mobil-Katar Petrolleri ortaklığından oluşan konsorsiyuma sözde 5. ve 10. parsellerde doğal gaz arama izni verdi. East Med Projesinin İsrail-GKRY-Yunanistan güzergahı ABD’nin destek vermeyeceğini belirtmesi üzerine çökmüştür. Yeni güzergâh (özellikle Rus-Ukrayna Savaşından sonra) Kıbrıs adasının doğusundan Türkiye üzerinden planlanmaktadır.
Doğu Akdeniz’de KKTC ve Türkiye’nin haklarını gasp eden Yunanistan ve GKRY’nin haksız ve hukuksuz hareketlerine karşılık oyunun gidişatını değiştirerek Doğu Akdeniz’de dengeleri kendi lehimize çevirebilmemiz için geliştirdiğimiz askeri güç kullanmayı ön görmeyen 4 adımlı çözüm stratejisi şu şekildedir;
- Türkiye ve KKTC öncelikle deniz yetki alanları ortak kullanım anlaşması imzalamalı,
- Türkiye sismik araştırma ve sondaj gemilerimizi KKTC’ye kiralamalı ve bu gemilere KKTC bayrağı çekilmeli,
- KKTC bayraklı gemiler gidip 5 ve 10 numaralı parsellerde GKRY’nin adına faaliyet gösteren gemilerin yanında sondaj yapmaya başlamalıdır.
- East Med Projesinin İsrail-GKRY-Yunanistan güzergahı ABD’nin destek vermeyeceğini belirtmesi üzerine çökmüştür. Yeni güzergâh (özellikle Rus-Ukrayna Savaşından sonra) Kıbrıs adasının doğusundan Türkiye üzerinden planlanmaktadır. Bu durum KKTC’nin tanınması için kullanılmalıdır.
1. Türkiye ve KKTC öncelikle deniz yetki alanları ortak kullanım anlaşması imzalaması durumu
- Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki Mavi Vatan parçası KKTC’nin de Mavi Vatanı olacaktır. Böylece KKTC normalde sahip olabileceği deniz alanının yaklaşık 10 katı bir alanda hak sahibi olacak ve elde edilecek kaynaklardan mutabakata varılacak miktarda pay alarak KKTC’nin bugün ve gelecekte refahına büyük katkı sağlanacaktır.
- KKTC’ye söz konusu deniz alanlarında da faaliyet göstermek için meşru haklar sağlar.
- Türkiye de KKTC’nin haklarına hukuken ortak sahip olarak Kıbrıs Adası ya da KKTC MEB’i ilan edildiğinde KKTC MEB’inde meşru hak sahibi olur.
2. Türkiye’nin sismik araştırma ve sondaj gemilerini KKTC’ye kiralaması ve gemilere KKTC bayrağı çekilmesi durumu
- Sismik araştırma ve sondaj gemilerimizin bir ya da birkaçını KKTC’ye bir süreliğine devrettiğimiz, gemilere KKTC bayrağı astığımız ve bunlar sondaj ve sismik araştırma faaliyetini KKTC bayrağı ile yaptıkları takdirde;
- KKTC’yi muhatap almak durumunda kalırlar.
- KKTC bayraklı gemiler ile sondaj ve sismik araştırma yapılacağı için, Türkiye Cumhuriyeti’ni muhatap alamayacaklar, almaya kalksalar bile Türkiye KKTC’yi adres gösterecek ve yine KKTC ile muhatap olmak durumunda kalacakları için ise KKTC’nin fiilen tanınması sağlanmış olacaktır.
- Batı, Yunanistan ve GKRY “Ada Adalılarındır” söylemi ile bugüne kadar hareket etmiştir, o zaman KKTC’nin de petrol arama/doğalgaz arama, çıkartma faaliyetlerine kimsenin ses çıkartamaması durumu olur. Hasımlarımızın söylem ve stratejileri ile strateji oyunu kurmuş ve oynamış oluruz. Yani kendi silahlarıyla kendilerine karşı savunma yapmış oluruz.
- Aynı zamanda Türkiye ve KKTC’nin Kıbrıs Adası çevresindeki tüm sularda Kıbrıs Türklerinin hakları vardır söylemi fiilen hayata geçirilmiş olacaktır.
- Bu meşru, hukuki ve diplomatik ön alıcı bir hamle olur. ŞAH ve VEZİR çekmek gibi.
3. KKTC bayraklı gemilerin gidip 5 numaralı parselde de 10 numaralı parselde de GKRY adına faaliyet gösteren gemilerin yanında sondaj yapması durumu;
- Adada GKRY kadar KKTC’nin de hakları olduğu resmen ifade edilerek oyun bozulacaktır.
- “Ada Kıbrıslılarındır” söyleminden istifade edilmiş olacak ve sondaj ve sismik araştırma faaliyetlerinin bu söyleme dayanılarak yapıldığı ifade edilerek kendi politikalarıyla kendilerine karşı proaktif bir diplomasi stratejisi oluşturulmuş olacaktır.
4. East Med Projesinin Kıbrıs adasının doğusundan Türkiye üzerinden planlanan yeni güzergahının KKTC’nin tanınması için kullanılması durumu;
Bilindiği üzere İsrail doğalgazının güneyden alınıp Kıbrıs Adası’nın doğusundan boru hattıyla Avrupa’ya aktarılması planlanmaktadır. KKTC’nin müstakil devlet olarak tanınması konusunda önemli bir fırsattır. Kazan-Kazan ilkesi ile hareket etmek önemlidir. İlgili boru hattının KKTC eğer Münhasır Ekonomik Bölge (MEB) ilan ederse Münhasır Ekonomik Bölgesi’nden geçirilecektir. Bu durumda boru hattının bu MEB içerisinde geçirilmesi için Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi uyarınca KKTC’den izin alınmak durumu oluşacaktır. Bu durum de facto olarak KKTC’nin tanıtılması anlamına gelir. Bu nedenle KKTC’nin MEB ilan etmesi (ki zaten şimdiye kadar etmesi gerekirdi. Zira eğer Kıbrıs’ta 2 ayrı devlet var diyorsak, KKTC’nin kendi deniz yetki alanını belirleyip ilan etmesi GKRY’nin Kıbrıs’ın tek temsilcisi olmadığının gösterilmesi açısından zaruridir) ve Türkiye’nin boru hattı güzergâhı belirlenirken KKTC MEB’inden geçmesi için ısrarcı olması çok akılcı olacaktır. Aksi takdirde sessiz kalınması veya inisiyatif kullanılmaması durumunda güzergâh için GKRY’den izin talebi söz konusu olacaktır ki, bu da tüm Doğu Akdeniz ve Kıbrıs politikamızın hayati yara alması anlamına gelecektir. Bu önerdiğimiz stratejik hamleler ise kazan-kazan ilkeli bir şah ya da vezir alma hamlesidir.
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.