KKTC’nin sessiz devrimi

Yayın Tarihi: 21/09/22 07:15
okuma süresi: 11 dak.

Değerli okurlar, öncelikle bugüne kadar makalelerime gösterdiğiniz yoğun ilgi için hepinize ayrı ayrı teşekkür ederim. Ülkemizin menfaatine ve kalkınmasına yönelik çalışmalarımızı bir süreliğine yurtdışında görevler üstlendiğimiz için bugün her ne kadar sadece yazılı olarak yürütebiliyorsak da gelecekte sizlerin desteğiyle bu mücadelemizi sahalara da taşıyacağız. Biliyorsunuz, her mücadele veya değişim sadece bir fikirle başlar ve zaman içinde bu fikir kemikleşerek fiiliyata döner. Bu sebeple sahadaki asıl mücadelemiz başlayana kadar bu köşeden her fırsatta ülkemizin hayrına olduğuna inandığımız tüm konuları detaylıca değerlendirmekte kararlıyız. Bu çerçevede bugünkü yazımda da ülkemizi kısa vadede hangi ekonomik modelle kalkındırabiliriz konusuna değinmek istiyorum. Esasen bu soruyu neredeyse her gün gerek Kıbrıslı Türklerle gerekse Avrupalı bürokratlar ve akademisyenlerle tartışıp değerlendiriyorum. Ancak bu konuda yıllardır değişmeyen net bir duruşum var ve onu bugün burada sizlerle de paylaşmak istiyorum.

Sevgili okurlar, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin ambargolara maruz kaldığını ve bu sebeple başka ülkelere kıyasla daha sert ekonomik sıkıntılarla yüzleştiğini herkes gibi elbette bizler de biliyoruz. Ancak bu durumun ülkemizin kalkınmasına ve özellikle genç istihdamın artırılmasına hiçbir engel teşkil etmediğini ifade etmek isterim. Aksini iddia edenler bahaneler üreterek kendi çıkar oyunlarını ve başarısızlıklarını örtmeye yeltenen veya kurulu düzenini bozmamak için çaba gösteren kifayetsiz kişi ve yöneticilerdir. Unutmayınız ki bugüne kadar birçok badireyi atlatan toplumumuz bu karamsar tabloya asla mahkûm değildir. Zira nerede bir istek varsa orada bir çare de vardır. Nitekim ekonominin kalkınmasına engel olan ambargoların kısmen kalkmasının kolayca mümkün olduğu, dikkatlice bakıldığında anlaşılacaktır. Burada asıl sorulması gereken soru kalkınmanın hangi alanda gerçekleştirileceğidir. Yani KKTC’nin konumu, altyapısı ve yatkınlığı itibariyle öncelikli olarak hangi branşta kalkınması gerektiğidir. Kanımca bir ada devleti olan KKTC´nin kalkınması için ideal alan teknoloji ve dijital hizmetlerdir. Teknoloji ve dijital bazlı bir ekonomik kalkınmayla zaten herhangi bir müdahale gerekmeksizin ambargolar ister istemez kısmen kalkacaktır. Çünkü KKTC’ye belki fiziki yatırım yapmaktan çekinen yabancı bir şirket birçok Kıbrıslı Türk’ün üstün nitelikleri olduğunu ve birçoğunun da iş aradığını öğrendiğinde internet üzerinden bu kişileri istihdam etmek isteyecektir. Bu özellikle ülkelerinin yaşlanan nüfusu sebebiyle nitelikli eleman eksikliği çeken Batılı şirketler için geçerlidir. Öyle ki, uluslararası danışma, teknoloji ve finans şirketleri özellikle pandemi döneminden sonra zaten çalışanlarını genellikle uzaktan çalışma modeliyle ve belki hiç yüz yüze görüşmeden işe almaya başladı. Böylece uluslararası şirketler son yıllarda, ofislerinin bile olmadığı dünyanın en ücra köşelerinden farklı yetenekleri bünyelerine katmayı başardı.

Bu şirketlerin yeni istihdam edilenlere gerekli ekipmanları kargoyla göndererek zamandan ve paradan ciddi tasarruf sağladığını görüyoruz. Esasen zaten şirket ve çalışan için önemli olan bilgi akışının sağlanması; işlerin vaktinde, usulünce ve düzgünce halledilmesi ve maaşların zamanında ödenmesidir. Bunun için işveren ile çalışanın aynı yerde olması şart değildir. Bu da özellikle ülkemiz için birçok fırsatı beraberinde getirmektedir. Mesela maaşlar genellikle avro veya dolar üzerinden ödendiği için gençlerimize uluslararası şirketlerin sağladığı iş imkânları onların hem hayat standartlarını olağanüstü yükseltebilir hem de ciddi kariyer imkânları sağlayabilir. Böylece gençlerimiz istedikleri yerden prestijli bir işle meşgul olup, parasını kolayca kazanabilir. Aynı zamanda böylece güneye veya yurtdışına olan beyin göçünün hem önüne geçilmiş hem de ülkemizdeki istihdam genel olarak arttırılmış olunur. Ambargoların bu vesileyle kısmen kalkacağını sanırım detaylıca anlatmaya gerek yok.

Tabi burada bu işlere bizzat başvurması gereken gençlerimizin yanı sıra devletimize ve meslek odalarımıza da önemli görevler düşüyor. Zira yabancı şirketler yeni nesillerimizi sistematik olarak istihdam etme konusunda teşvik edilebilir. Bunun için danışmanlık ve finans gibi alanlarda faaliyet gösteren uluslararası şirketlerin yönetimleriyle görüşülerek onlara kuzeyde nüfusun dinamik olduğu, gençlerin güçlü eğitim altyapısına sahip olduğu ve birçoğunun da yükseköğretim mezunu olduğu anlatılabilir. Hatta gelir vergisinin dünyanın birçok yerine kıyasla KKTC’de nispeten düşük olduğu ve bu sebeple personel maliyetinin asgari seviyede olacağı ifade edilebilir. Gençlerimizin potansiyelini zamanla keşfedecek olan yabancı şirketler uzun vadede daha erişilebilir olmak için Lefkoşa’da bir temsilcilik dahi açmak isteyecektir diye düşünüyorum. Böyle bir istihdam ve dijital ağırlıklı kalkınma modeliyle ülkenin sermayesi sadece muhafaza edilmeyecek aynı zamanda piyasalara can suyu verilerek ekonominin çarklarının güçlü bir şekilde dönmesine sebep olunacaktır. Gençlerimiz kazandıkları bilgi ve birikimle ve bunun yanında edindikleri servetle belki ileride de kendi şirketlerini kurmak isteyeceklerdir. Bu şirketlerle gençlerimiz ilave istihdam yaratarak hem KKTC’de hem de eski iş yerlerinden tanıdıkları yabancı müşterilere hizmet vererekten milli ve yerli imkânlarla ülkemiz ekonomisini daha da güçlendirecek ve ambargoları bir kez daha gevşeteceklerdir.

Buraya kadar ifade ettiğimiz tüm etaplarda yerel yönetimlere de bazı görevler düşecektir. Öyle ki yerel yönetimler, gençlerimizin gerek yabancı şirketlerde, gerekse kendi şirketlerinde çalışabilmeleri için Batı’da çok yaygın olan coworking space (açık ofisler) ve start-up merkezleri kurmalıdır ki gençlerin çalışacak ve birbirinden etkileşecek alanları olsun. Bu merkezlerde farklı branşlarda şirket kurmak isteyen diğer gençler de mutlaka yer edinmelidirler. Hatta bu merkezler zaman içerisinde özellikle uzaktan çalışan ve dünyayı bu nedenle gezen Batılı veya yabancı gençlerin de uğrak noktası olabilir. Çünkü adamızın bu potansiyeli çok yüksek. Bu merkezlerde yabancı gençler hem çalışacak hem Kıbrıslı Türk gençlerle fikir alışverişinde bulanacak hem de cennet adamızın tadını çıkaracaklardır. Hatta bu etkileşimlerden belki yeni fikirler doğar, devasa şirketler oluşur veya KKTC genç yatırımcıların uğrak noktası olur. KKTC’nin bunun için potansiyeli oldukça yüksektir. Bu bağlamda devlet de mutlaka internet altyapısını güçlendirerek bu sürece destek vermelidir.

Buraya kadar olan kısımda özellikle yabancı şirketlerin ve genç yatırımcıların ülkeye yapabilecekleri katkıları değerlendirdik. Fakat teknoloji ve dijital hizmet ağırlıklı kalkınmanın bir diğer ayağını da öz imkânlarımızla yaratacağımız fırsatlar teşkil edecektir. Öyle ki devletimiz, özel sektörümüz ve üniversitelerimiz tüm imkânlarını seferber ederek teknoloji ve dijital hizmet alanının gelişmesi için bir Teknokent kurmalıdır. Bu Teknokent’te yerli akıllı telefon, bilgisayar, tablet, mobil uygulamalar, askeri ile uzay araç gereç ve yazılımlar başta olmak üzere birçok teknolojik ve dijital ürün geliştirilip üretilmelidir. Bunun için de Teknokent’e bir sanayi bölgesi, ofisler, araştırma-geliştirme enstitüleri ve kütüphaneler kurulmalıdır. Böylece gençlerimiz, hocalarımız ve iş insanlarımız için çeşitli etkileşim alanları ve atölyeler yani kısacası bilgilerinden istifade edilebilecek bir yer inşa edilmiş olunacaktır. Bununla beraber de hem istihdam yaratılmış hem de üniversite öğrencileri için staj imkânları sağlanmış olunacaktır.

Girişte de anımsattığımız üzere Teknokent’te geliştirilecek ürünlerin başarılı olabilmesi için ne bir ülkenin bizi tanıması ne de bize yardım etmesi gerekir. Zaten üniversite adası olan KKTC böyle bir projeyi hayata geçirmek için her türlü bilgi, birikim ve akademik altyapıya sahiptir.

Teknokent kurulduğunda burada üretilen ürünlerin kaliteli ve rekabetçi olacağına da eminim. Zira genç kardeşlerime güvenim bu konuda tamdır. Bu ürünlerden elde edinecek gelirin de ülke ekonomisine en az diğer sektörlerin tamamı kadar bir seviyede katkısı olacağı da açıktır.

Hele hele burada özellikle askeri ve yazılım alanında TL itibariyle düşük maliyetle vizyon ürünleri üretirsek, yabancı devletler bizi tanısın tanımasın bizden sadece fiyat sebebiyle bile bu ürünleri kesinlikle almak isteyeceklerdir. Bu fırsatı yakaladığımızda dünyaya “Made in Turkish Republic of Northern Cyprus” damgalı ürünlerimizi satmış olacağız ve ambargoları bir kez daha delerek ekonomimizi kalkındıracağız. Bu projenin ilk etabında elbette fiziki altyapının oluşturulmasının yüksek maddi bir bedeli olacaktır. Ancak unutmayalım ki bu proje sadece kısa ve orta vadede bile özellikle üniversite mezunlarımıza istihdam kapısı olacak, staj imkânları sağlayacak, ekonomimizi güçlendirecek, ülkemize ligler atlatacak bir platform olacak ve her şeyden önce gençlerimize yeni ufuklar kazandıracaktır. Uzun vadeyi burada ifade etmeye bile gerek yok.

Sevgili okurlar, KKTC için en ideal olduğunu düşündüğüm teknoloji ve dijital hizmet ağırlıklı kalkınmaya ülkece yöneldiğimizde ekonomik olarak muhasır medeniyetler seviyesinin çok üstüne çıkacağımızdan şüpheniz olmasın. Böyle bir başarı da Kıbrıs Türk modeli sessiz devrimi olarak kesinlikle tarihe geçecektir.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Kaan Cenk ADASOY yazıları