Adalet arayışı

Yayın Tarihi: 24/09/24 07:00
okuma süresi: 5 dak.

Son yıllarda Türkiye’de kamu vicdanını derinden yaralayan olaylar, adalet sistemine dair derin bir sorgulamayı beraberinde getirdi. Özellikle Dilan Polat davası, toplumda adaletin tecelli etmediğine dair güçlü bir inanç doğurdu. Narin ve Sıla bebek vakaları gibi yürek burkan trajediler ise suçlulara verilen cezaların yeterince caydırıcı olmadığı yönündeki eleştirileri daha da alevlendirdi. Ağır suçlarda daha sert yaptırımlar talep eden toplum, “İyi hâl indirimi” gibi uygulamaların hâlâ tartışma konusu olmasını adalet duygusuna bir darbe olarak görüyor.

İyi hâl indirimi: Adaleti zayıflatıyor mu?

Türkiye’de iyi hâl indirimi, uzun yıllardır ceza hukukunun önemli bir unsuru. Ancak toplumu derinden etkileyen cinsel suçlar ve kadın cinayetleri gibi vakalar, bu indirimin büyük tepki toplamasına yol açtı. Önceki dönem yürürlüğe giren bazı yasal düzenlemelerle, bu tür suçlarda iyi hâl indiriminin sınırlı uygulanması ya da hiç uygulanmaması yönünde önemli adımlar atıldı. Yine de toplumun geniş kesimi, özellikle çocuklara karşı işlenen suçlarda bu indirimin adaleti yumuşattığına inanıyor. Mağdur aileleri, katillerin ve saldırganların ceza indiriminden yararlanarak hak ettiklerinden daha az ceza almasının derin bir haksızlık olduğunu ifade ediyor. Bu durum, toplum genelinde adaletin tecelli etmediği algısını aynı oranda güçlendiriyor.

Hibrit yargı modeli: Daha adil bir yargı mümkün mü?

Gerçek şu ki, adalet sistemi yalnızca kanunlara değil, toplumun vicdanına da hitap etmelidir. Son yıllarda adaletin daha şeffaf ve topluma daha yakın olması gerektiğini savunan kesimler, Anglo-Sakson ülkelerinde uygulanan jüri sistemine dayalı bir hibrit yargı modelini tartışmaya açtı. Örneğin ABD ile toplumsal olarak birçok benzerlik taşıyan Türkiye gibi ülkelerde, özellikle ağır suçlar söz konusu olduğunda, halkın adalet sürecine doğrudan katılımını sağlayacak hibrit bir sistemin mahkemelerin toplumda daha fazla kabul görmesine yardımcı olabileceği öne sürülüyor. 

Hibrit model, yargıçların hukuki bilgisi ile halkın vicdani değerlendirmelerini harmanlayarak daha dengeli ve toplum tarafından benimsenen kararlar alınmasını sağlayabilir. 

Ayrıca bu modelin, yargı süreçlerini hızlandırma potansiyeli de dikkat çekiyor. Mahkemelerde biriken davaların yarattığı gecikmeler, adaletin geç tecelli etmesine ve yargıya olan güvenin zayıflamasına da yol açıyor. Halkın karar alma süreçlerine dâhil olması, dava yükünü azaltarak adaletin hızlanmasına da katkı sağlayabilir.

KKTC için hibrit yargı

Türkiye’de yaşanan adalet tartışmaları, KKTC için de önemli öğütler barındırıyor. Son yıllarda bazı suçluların hızlı bir şekilde tahliye edilmesi, KKTC'de de “Adalet yerini buluyor mu?” sorusunu gündeme getirdi. Bu bağlamda, hibrit bir yargı modelinin KKTC’de uygulanması, toplumun adalet süreçlerine olan güvenini artırabilir. Halkın yargılamaya katılması, kararların daha geniş bir kabul görmesine ve adaletin toplumsal boyutunun güçlenmesine yardımcı olabilir.

Tabii KKTC’de yargının karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan biri de dava süreçlerinin uzaması ve yargı üzerindeki ağır iş yüküdür. Halkın katılımıyla oluşturulacak bir yargı modeli, bazı davalarda karar süreçlerini yukarıda vurgulandığı üzere hızlandırabilir ve Ada’da adaletin daha hızlı bir şekilde tecelli etmesini sağlayabilir. 

Sonuç olarak hibrit yargı sistemi, gerek Türkiye'de gerekse KKTC’de, toplumun vicdani kanaatlerinin yargı sürecine dâhil edilmesiyle daha adil, şeffaf ve toplumsal barışı destekleyen bir adalet anlayışı oluşturma ve adalete olan güveni yeniden tesis etme potansiyeline sahip en önemli adımlardan biri olarak karşımızda duruyor.

*****

Adalet, her şeyi layık olduğu yere koymaktır; ayakkabı ayağındır, külah başın.

Hz. Mevlânâ


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Kaan Cenk ADASOY yazıları