Satranç oynamakla hulahop çevirmek
İlk defa rahmetli Özker Hoca ile kapışmamızda tutturduydum, ruhundan özür dilerim!
“Politika satranç gibi bir oyundur, bizimkiler dama oynasalar amanı var; tavla gibi zar atıyorlar!”
Demek istediğim şuydu: Yaşam ve insan davranışları, iki boyutlu değillerdir. Normalde en azından üç boyutlu hele politikada üçten de fazla boyutudur. Dama gibi sağa/sola ve mecburen ileri düşünemezsiniz. Hele tavla gibi, “zarı atalım bakalım ne gelir de ona göre sadece ileri doğru hareket edelim, bahtımıza ne çıkarsa “ hiç diyemezsiniz.
Sağa/sola, ileri/geri, aşağıdan /yukarı, yukarıdan /aşağı, sekiz taraflı sağ verevden sol /vereve, sol verevden /sağ vereve üstelik de her zaman düz çizgi şeklinde değil, bazen düz, bazen kırık, bazen da dalgalı hareketlenmeleri öngöremezseniz, politika sizin yapacağınız iş değildir.
Yüksek matematiğin “çok bilinmeyenli denklemi” gibi… Kerrat cetvelini bilmekle, çözmek mümkün değildir.
Bunu bana Rauf Denktaş öğretmişti. 1991 yılındaki bir sohbetimizde, rahmetli “sen de politikacı, ben de” deyince lütfedip, “ Estağfurullah! Sizin karşınızda bizim lâfımız mı olur? Siz duayensiniz” deyiverince ben, “madem öyle, sana bazı dersler vermeme itiraz eder misin?” diye sormuştu rahmetli. İlk öğrettiği “Katiyen geleceği bağlayacak lâf etme” olduydu, ikincisi de bu! “Çok boyutlu düşünmeyi öğren!”
Bir de kendimin keşfettiğim var! O da şu: Kimse aptal değildir! Sana aptallık gibi gelen her anlamsız şeyin alında, senin bilmediğin çıkar hesapları vardır…
Şimdi:
Pazartesi, “Açtım daha da otuz bin öğrenci getireceğim hesapsız kitapsız, karantinasız, aşısız…” diye ne ilim ne bilim, ne nasihat ne de tekdir dinlemeyerek, yedi düvele meydan okuyup kostaklanarak Salı günü “kapattım” Perşembe günü de “tam kapandım” diyebilen bir adamın bu aymazlığını sadece meslek lisesi ve açık öğretimden mezun, biyoloji ve tarih cehaletine bağlayamayız. Başka eksikler de olmalı… Yoksa adam kendi uzaktan eğitimden mezunken, on line eğitimin bu kadar aleyhine nasıl konuşabilir? Sadece kimsenin yüzüne vurmayacağından emin olduğundan mı? Bakın, onda da yanılıyor…
Gelelim, gülümseyen başbakana…
Ortada bir salgın var, pandemi boyutlarında… Yani? Bütün yeryüzünü sarmış! Şu ana kadar, dünyada 2 milyon insanı öldürmüş! Yüz milyondan da fazla insan pençesinde…
Bir düşünün, salgın hastalık ne yapar? Hiç önlem almazsanız, sizi öldürür… Ana tema budur! İnsanı, öldürür… Buyurun: Son bir hafta içinde İngiltere’de yaşayan 37 Kıbrıslı Türk daha öldü! Sizin tanıdıklarınız, ahbabınız yok mu aralarında? Benim var!
Ana tema, asıl mesele: İnsanları öldürür…
İkincil mesele ise asıl işte o yığınsal ölümler, eğer nüfus oranlarını etkileyecek hale çıkarlarsa, ekonomileri batırır… Bu “side effect”tir, asıl mesele değil! Bunu istemezsen önce ölümleri durduracaksın! Yoksa kaçarı yoktur… Ölümler devam ederse, sadece zarar görmez; batar, yok olur…
Bu denklemi kafasında kuramayıp, üç tane tufeylinin aklına uyarak, (Lâfın gelişi üç dedim aslında 14 kişidirler) yan etki ile mücadele ediyorum sanarak; asıl mücadele edilmesi gereken ana meseleyi pas geçen bir adamı, bu çıplaklıkta böyle bir gaf işleyeni, ben değil siyasette, hayatta ilk defa görüyorum. Dalalet boyutlarına ulaşmış gafletinin de farkında değil! “ Tek yoğun bakım yatağımız kaldı” derken bir gülümsüyor! Oysa salgın devam ederken “alâyülalâ” bir ekonomi olamaz! Önce salgını durdurman lâzımdır ki ekonominin taşları da yerine otursun’ O devem ederken ne tedbir alsan, ertesi gün başka yerinden patlar…
Milletin de kafasının aşureye dönmesinin baş sebebi (tek değil) bu adamdır! Çünkü sabah söylediğini öğlen, öğlen söylediğini de akşam yalanlıyor, yarına Allah kerim. Kıbrıs küçük yer… Bir ortak akrabamız, bana “Yeter ettin…İşte dediğinize geldi, artık alay etme” dedi, dün akşam.
Hayır, etmiyorum. Sadece bu ekip son yüzyılda Kıbrıs Türkünün başına gelmiş en büyük felâkettir, onu söylüyorum. Bunlar, savaştan beterdirler…
Satranç dünyasında andrez ya da beş taş oynadılar… Bırakın damayı… Halâ da üç gün, bir hafta bilmem ne diye diye devam ediyorlar… Dua etsinler de ölüm olmasın… Yoksa bu hesabı ödeyemeyecekler… Değil andrez, isterlerse hulahop çevirmeye başlasınlar!
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.