Karantinaya itiraz
İlk defa Koronavirüs ile ilgili yazdığımda, 2020 yılının Şubat ayının başıydı. “Hemen önlem alalım, Çin uzaktır, bize gelmez sanmayalım" demiştim. Ertesi günkü yazımda da Kıbrıs’ın geçirdiği salgınlardan söz ederek, önlemin izolasyon olduğunu anlatmıştım.
Kırk yıllık hekimdim, sağlık yönetimi alanında akademik ünvanım vardı ve hasbel kader, on yıl kadar önce Kıbrıs’ta salgınlar ve karantina yönetimi ile ilgili iki bilimsel makale ve bir de kitap yayınlamış olmak bakımından, konuyla doğrudan ilgiliydim.
İlgililer, maalesef kös dinlendiler. Bir ay… Mart ayının başında, salgın bize de geldi. İlk vakaların göründüğü otelde, karantinanın uygulandığı ilk gün, ilk karşı çıkan seyahat acenteleri birliği oldu. Bakın o günün gazetelerine, daha siftah başlarkenden, “iflaslar bekleniyor” diye açıklama yaptıklarını göreceksiniz. Şimdi “bizi günah keçisi yaptınız” diye siftiniyorlar ama günah keçisi, evet onlardır, demeye de dilimiz varmıyor ama mal da meydanda! Her izolasyon önlemini delmek, etkisizleştirmek, akıl karıştırıp yok etmek üzere neler çevirdiklerinin bir yıllık tanıkları değil misiniz? İsim isim yazarak reklam mı edelim? Sosyal medyada en azından ben, “Her ay en az bir defa gidip yüklü hesaplar ödediğim şu balıkçı ile her sene en az bir hafta gidip tatil yaptığım şu otele, hayatım boyunca bir daha adım atmayacağım! Sizi de bana katılmaya çağırırım…”diye çağrılar yaptım, aylar önce… Kendi halkının canı ile bu kadar ilgisiz kuruluşlardan bu memlekete hayır gelmez, diye düşünmekteydim.
Bir salgını dünyaya yayan, işin başından beri “seyyah”lardır… Ve elbette bir salgın ortamında, seyahatten para kazananlar, zarar ederler! Herkesten önce… Bunun suçu ne yerel hükümetler, ne yazarlar ne de hekimlerdedir. Dünyayı saran mikroplardadır. İnsan iradesinden bağımsızdır bu… Dolu yağdıında narenciye üreticisi nasıl göçerse, kırağı olduğunda muz üreticisi nasıl iki eli böğründe kalırsa, salgın olunca da “dolaşma sektörü” öyle zarar görür… Dünyada en büyük turizm gelirini sağlayan UK, Fransa ve İtalya nasıl kapanıyorlarsa, başka çaresi de yoktur. Kimsenin suçu değil…
Ha! Rehabilite edilsinler mi? Elbette… Ama devleti de teslim almaya kalkarak, değil…
İkinci zımnî itirazın sebebi de Sağlık Bakanlığı’dır… Basın danışmanı da her kimse (demesi var, çünkü biliyor ve tanıyorum) bakanlık açıklamalarında ve bazen da bakanın ağzından, her ölümden sonra “hasta 85 yaşında idi ve KOAH, Hipertansiyon, kalp yetmezliği ve aritmileri vardı” demekle, bir türlü “bu hastalıkları olmayanların korkacağı bir şey yok” algısı yarattıklarını, bugün oldu, anlayamadılar.
Olanca ayvaz, “bende bir hastalık yok, yaşım da seksen değil” diye, hâlâ sokak sokak dolaşıyorlar. Zımnen itiraz ediyor, izolasyona… Sebebi de DSÖ ile Sağlık Bakanlıkları… Sokağa atılsın diye bahaneyi sen kendi ağzınla veriyorsun.
Üçüncü bir grup var… Ülkede göçmen. Sanırım düzenli bir işi de yok! Kuvvetle muhtemeldir ki evi de… İşverenin gösterdiği bir yerde uyuyor, gün işleyip, gün yiyor. Kapanacağı bir yer de yok! Zaten kapanamaz… Kapan, deyince işveren bunları ödemez… Sokağa da atmaz ama üç hafta da ranzanın üstünde oturamaz ya?! Otursa zaten açlıktan ölecek… Mecburen sokakta endek göndek işlerden üç otuz para ekmek parası çıkarmaya uğraşıyor. Çaresi yok! Asıl bunlara sahip çıkılması gerekirdi ama ne fayda?
Dördüncü grup, “gece işçileri”dir… Her türlüsü… Sokağa çıkmak yasağı olunca, bunların “karanlıkta çevrilesi gereken dolapları” akim kaldı… Şikâyetleri büyük…
“Birkaç ihtiyar ölemesin diye ben eve mi kapanacam be hayvan?” diye birbirine soran insanlık dışı mahlûkları da unutmayalım. Bunlar, beş!
Bir de “Ölecek olan ölsün, ben parama bakarım"cı insanlığın esnafı olan yaratıklar… Etti altı…
Elbette bu klasifikasyona sokmanın aklımızın ucundan geçmediği, gün işleyip gün yiyen ve evde oturunca ciddi sıkıntılara girenle ile reel sektörün küçük işletme sahiplerini unutmuyoruz! Onlar için hiçbir önlem düşünme yeteneği olmadan sadece açık kalıp milleti kırma sorumluluğunu aklına bile getirmeden ekonomik sorumluluktan da kurtulabileceğini sanan hükümet için, onlar ne söyleseler, az… Ateş, düştüğü yeri yaktı bile…
İtirazın, çeşidi çok ama Allah!tan toplamları düşük…
Ve fakat, gene de sözde sokağa çıkma yasağında, trafik sıkışıklığı bile yaratıyorlar.

Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.