Neden tek yol federasyon değil? (1)
1990’da biz DMP seçimini başımıza giyip de kaybedince, Kıbrıs’ta ulusal sorunu tartışmak gerektiğine inandım ve parti içinde tartışmaya başladım. İleri sürdüğüm başlıca argüman, bu bir ulusal sorun olduğuna göre, Kıbrıs Türk halkının da kendi kaderini belirleme hakkının bulunduğu ama bunun eşitlik içinde özgür bir birliktelikten yana olması lâzım geldiği idi… Ama elbette o hak olduktan sonra, birlik, ancak gönüllülük esasına bağlıdır ve kimse kimseyi zorla bir arada tutamaz. Yapılan tartışmalarda ve yazılarımda tek argüman olarak Lenin’i kullandığım için, kuzeydeki müntesipler başıma çıkamadılar ve sonunda bana Londra’dan yazılmış bir mektup geldi. Getiren “yoldaş” “sayın genel sekreterin selamı var” da dedi de ben de “Naci’yi her gün görüyorum! Neden seninle selam gönderiyor?” diye sorup, kendisini bozum ettim. O mektubu, daha sonra “Kıbrıs’ta Ulusal Sorun” isimli kitabımda yayınladım. Kimse de “bunu biz göndermedik” demediğine göre, zımnen de kabullenildi yâni. Özetle deniyor ki: “Sizin böyle bir hakkınız yoktur! Bakın biz size neler öneriyoruz?” Bu, “hakkınız yoktur” iddiası üstüne de bir yazı yazacağım! Ama 1990 koşullarında AKEL Londra Komitesi eliyle bana ulaştırılan o mektuptaki şu önerilere bakınız, lütfen:
“Kimse Kıbrıs Türk toplumunun eşit söz hakkını reddetmiyor. Gelecekte kurulacak olan federasyon da politik eşitlik temelinde olacaktır. Bu konuda bildiğiniz gibi partimizin somut tavrı vardır. Kıbrıs Rum tarafının 1989 yılında yapmış olduğu önerilerde de politik eşitlik vardır. Aşağıdaki veriler bunu gösteriyor.
- Federasyon iki bölümden oluşacak ve her toplumun kendi bölgesinde rahat çoğunluğu oluşturulacaktır,
- Merkezi Anayasa, her iki topluma (bölgeye) eşit yetkiler verecektir.
- Üst Meclise eşit katılım, Alt Meclise ise 70/30 oranında katılım.
- Alt Mecliste her iki toplumu da ilgilendiren öze ilişkin sorunlarda salt çoğunluğun karar alma hakkının olmaması,
- Hükümette, önemli sorunlarla ilgili kararların alınmasında, Kıbrıslı Türk bakanın oyunun da gerekli olması ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Kıbrıslı Türkün veto hakkı olması,
- Federal Mahkemeye eşit katılım,
- İki toplumun ve bölgenin ekonomik açıdan da eşit hale getirilmesi, önerilmektedir…
… Diğer federasyonlarda Üst Mecliste eşitlik ve Alt Mecliste bazı konularda ayrı çoğunluk aranması eşitlik olarak kabul edilmektedir.”(Kıbrıs’ta Ulusal Sorun s.114-115)
Şimdi elinizi vicdanınıza koyun! Rauf Denktaş dahil, buna “yok” diyebilecek olan bir Kıbrıslı Türk bulunabilir miydi?
Ama ben o mektubu reddettim… Kanıtı söz konusu kitabımdır! Neden? Federasyona karşı olduğumdan mı? Hayır… Annan Planı günlerindeki tavrım ve yazdıklarım da arşivlerde duruyor! Şundan:
Hiçbir halk, geleceğini, başkasının ihsan ettiği bir eşitlik üzerinden bina edemez! İhsan eden, işine gelmediği gün, geri de alabilir. O bakımdan self determinasyon hakkı teslim edilmeden, hiçbir eşitlik söyleminin anlamı yoktur.
Kaldı ki o mektubun gönderilmesinin kendisi zaten bizim tartışmamıza kaba bir müdahale idi…
Müntesipler beni partiden attı… Aslında sebep oldular, memleketten de sürüldüm… Şimdi, “parti parti gezdi” demekten de utanmıyorlar. Ama zaman, haklı olduğumu gösterdi. O da yarın…
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.