Neden yazmıyorum?

Yayın Tarihi: 02/09/21 14:30
okuma süresi: 4 dak.

Benan her iki günde bir, yazıların çok seyrek, daha sık yazmalısın diye söylenir.

Aslında söylenmek ifadesi yersiz oldu biraz. Geri alıyorum.

Benan daha sık yazmam gerektiğini söyleyerek beni yazı yazmak konusunda ısrarcı bir yaklaşımla teşvik ediyor.

Bak şimdi oldu.

Bu meslekte bu kadar yıldır tutunabiliyorsam, bunda eşim Benan’ın fedakarlığı ve desteğinin payı büyüktür. Ona haksızlık edemem.

Neden yazmıyorum? Ya da istediğim kadar sık yazmıyorum?

Benan sorduğunda ona doğru düzgün bir yanıt veremediğim için birkaç gündür kendi kendime düşünüyorum.

Neden?

Ne yazayım? Oradan hareket edelim.

Hükümetin beceriksizliklerini mi? Bir PCR testi ile ilgili kararını anlamadığımız gibi, biz anlayana kadar kararını değiştirdiğini mi yazayım. Sonra kararını değiştirdiğini ilgililere tebliğ etmediği için büyük bir kaosa neden olduğunu mu?

Bu ülkenin en büyük partisinin kurultaya konsantre olduğundan icraat konusunda vakit ayıramadığını mı yazayım mesela.

Cumhurbaşkanı’nın toparlayıcı olmaktan öte, bizden ve onlardan yaklaşımını sürdürerek, muhteşem ekibiyle dolduramadığı sarayın bahçesini sulamakla meşgul olduğunu mu yazayım.

Onu yazamam mesela Ersin Bey her kızdığıma çok kızıyor, beni şikayet etmek için aramadığını bırakmıyor. Aradığı insanları boşu boşuna rahatsız etmeyelim diye yazmıyorum.

Muhalefeti mi yazayım?

Birisini dinlemek için aynı fikirde olmaya gerek yoktur ilkesini görmezden gelerek Meclise girmeyen ana muhalefet ve dümen suyunda gittiği mini muhalefet TDP’yi mi yazayım? Birkaç alkış için, strateji yoksunu bir hareketin nesini yazayım. ‘Bu hükümet istifa etmeli’ başlıklı ardı arkası kesilmeyen ama altı son derece boş olan açıklamalarını mı yazılarıma konu edeyim?

UBP Kurultayı’na giderken, ilçe başkanı adayı olmak isteyenlerin isimlerini zikredip onlara avantaj sağlamak için mi yazayım? Ya da milletvekili adayı olma heveslilerine kalemimi mi kullandırayım?

Medyadan mı bahsedeyim içimize dönerek?

Utancımdan yazamam ki? Sektörün ne hale geldiğini benim yazmama gerek yok, herkes görüyor, okuyor, ne hale gelindiğini.

Türkiye-KKTC ilişkilerini mi yazayım?

Cıssss!!

Sakın ha.

Kendi insanlarına sırtını dönüp, dışarıdan gelen emirleri uygulayanları ifşa etmek gerekecek. Ben boyumun ölçüsünü bilirim. Birilerinin gelip boyumu ölçmesine ihtiyacım yok. Hele hele kendi insanım tarafından şikayet edilerek yapılacaksa bu ölçüm, hiç kaldıramam bu aralar.

Olumlu şeyler bulup yazmayı deneyim dedim kendi kendime.

Sonra vazgeçtim. Maazallah, haftada bir ya da iki yazı sıklığım, ülkede olumlu bir şey beklerken yılda bir yazıya iner biteriz.

Bu düşünceleri kafamdan geçirirken, ben yazmazsam, sen yazmazsan, köy tamamen köpeksiz kalacağından, bunlar da hepten değneksiz gezecekler. Onu da göze alamayız diye düşündüm.

O nedenle, sevgili karıma ve değerli okuyucularıma söz veriyorum.

Bundan sonra daha sık yazı yazacağım.

Çünkü "Neden Yazmıyorum?" sorusunun yanıtından çok, "Neden Yazmalıyım?" sorusunun yanıtı daha korkunç.


Bu makalede yer alan fikirler yazara aittir ve Kıbrıs Postası’nın editöryal politikasını yansıtmayabilir.
#mesajınızvar
Levent ÖZADAM'dan
#mesajınızvar
Gözden Kaçmadı
#gozdenkacmadi

Yorumlar

Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.

Diğer Rasıh REŞAT yazıları