YKP Kurultayı gerçekleştirildi

<P>Yeni Kıbrıs Partisi 10. Olağan Kurultayı KTOEÖS Lokalinde gerçekleştirildi. Kurultaya, Kıbrıs'ın her iki yanından, Türkiye'den ve Yunanistan'dan çeşitli siyasi parti temsilcileri ile sivil toplum kuruluşları temsilcileri de katıldı.</P>

Kurultaya saygı duruşu ile başlandı. Daha sonra Divan oluşturularak Divan Başkanlığı'na Kutman Tayaz, sekreterliğide Halil Paşa ve Layıka Bağzıbağlı seçildi. Divanın oluşumundan sonra Divan Başkanı Kutman Tayaz açılış konuşmasını yaptı.
Kutman Tayaz'ın konuşmasının ardından Parti Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı bir konuşma yaptı. Kanatlı konuşmasına başlarken Kurultaya katılan herkese teşekkür etti ve Ülke olarak çok zor zamanlardan geçtiğimizi belirtip, her şeye rağmen mücadeleye devam edeceklerini ve barışa ve sosyalizme doğru yürüyüşlerinin süreceğini ifade etti.
Kanatlı: "YKP'nin mücadelesi 20 yıldır sürüyor"
Parti Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı konuşmasında, YKP'nin mücadelesinin 20 yıldır sürdüğünü ve gelecek kuşaklara daha özgür ve demokratik bir ülke bırakmak için mücadeleye devam edeceklerini belirtti.
Murat Kanatlı'nın konuşmalarının ardından Kurultaya konuk olarak katılan DTP'den İstanbul Milletvekili, Dış İlişkilerden Sorumlu Eşbaşkan Yardımcısı Sabahat Tuncel, ÖDP Genel Başkan Yardımcısı Önder İşleyen, Sosyalist Parti Merkez Komite Üyesi Mahir Sayın, TDP Genel Başkanı Mehmet Çakıcı, KSP Genel Sekreteri Yusuf Alkım, Yunanistan'dan Synaspismos, Kıbrıs'tan da AKEL, DISY, EDEK, Yeşiller, EDİ, TDP,KSP Sosyalist İnisiyatif temsilcileri birer konuşma yaptılar.
Konuşmaların ardından Parti Meclisi Raporlarının aklanmasından sonra Parti Organları'nın, Parti Meclisi Üyeleri'nin ve Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri'nin seçimi gerçekleştirildi.
Kurultay sonrasında Yeni Kıbrıs Partisi Parti Meclisi Üyeleri şu isimlerden oluştu;
Adnan Ertay
Alpay Durduran
Celal Önen
Cevdet Beysoydan
Çağla Konuloğlu
Enver Ballı
Erdinç Selasiye
Ergün Emiroğulları
Gülay Kaşer
Halil Paşa
Halil Sayın
Hüseyin Ağlamaz
Kemal Aktunç
Kutman Tayaz
Murat Kanatlı
Nevzat Hami
Osman Ercüment
Özkan Varoğlu
Rasıh Keskiner
Refika Hoca
Serhan Gazioğlu
Sezer Kaşer
Yalkın Süreç
Yaşar Karakaş
Yılmaz Parlan
Kurultay sonrasında Yeni Kıbrıs Partisi Yüksek Disiplin Kurulu Üyeleri şu isimlerden oluştu;
a) Asil Üyeler
Engin Ekici
Gökhan Noyan
Mustafa Hami
Oğuz Özen
Salih Coşar
b) Yedek Üyeler
Layıka Bağzıbağlı
Mustafa Özser
Topel Arı
KURULTAY'A SUNULAN PARTİ MECLİSİ RAPORU ŞÖYLE
1989 yılında Yeni Kıbrıs Partisi bu yıl 20. yılını kutluyor, mücadelede 20 yıl!
Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleşmesi için, özgürlükçü ve eşitlikçi bir sosyalizm için, yeni bir Kıbrıs için mücadeleyle geçen 20!
Hem sol, hem de Kıbrıs sorunu açısından sorunlu bir dönemde kurulan YKP, 1998-2004 yılları arasında Yurtsever Birlik Hareketi ismi ile mücadelesini sürdürdü.
YKP, 30 Ekim 2004'te toplanan 8. Olağan Kurultayı ile hem programını güncellemiş, hem de tüzük değişikliği yaparak yeniden çalışmalarına Yeni Kıbrıs Partisi olarak devam kararı almıştı. Program değişikliği ile sol, sosyalist talepler netleştirilirken, Kıbrıs sorununda gelinen güncel durumla ilgili programda güncelleştirmeler yapıldı. Tüzük değişikliği ise yalnızca isim değil, tüm Kıbrıslıların partiye üye olmasına olanak veren değişikliler yapıldı.
YKP'nin kuruluş sürecini hatırlamak gerekirse; Toplumcu Kurtuluş Partisi (TKP) içinde örgütlenenlerin bir kısmı için demokratik yeterliliğe ulaşılamayacağı 1975-1983 yılları arasının yaşanan gerçekler üzerine net olarak anlaşılmıştı. Seçildiği halde 1981 yılında hükümet kurmasına izin verilmeyen ve üstüne basılıp "KKTC" ilanına oy vermesi sağlanan TKP içinde bu tarihten itibaren özellikle 83-86 yıllarında partiyi parçalayan hareketlerin de başlatılması ile daha sonra YKP'nin kurucuları arasında yer alacaklar için TKP'den ayrılık vakti hızla yaklaşmaktaydı. TKP içindeki operasyon, Türkiye'nin kulu ve o zamanlar Kıbrıslı Türklerin lideri rolüne atanmış olan R.R. Denktaş tarafından anılarında "TKP içindeki hücrelerimizi harekete geçirmiştik" diye anlatılmıştı.
80'lerin sonundaki bu sürece, hareket halindeki siyasal partilerden memnun olmayan, büyük çoğunluğu HALK-DER'e ve benzeri demokratik kitle örgütlerine de üye olan veya sempati duyan gençlik kuşağı da katıldı. Bunun yanında demokratik hukuk devletinin kurulamayacağına, Kıbrıslıların mevcut yapı içinde kaderlerine sahip çıkamayacaklarına inananlar da bir arayış içine girmişlerdi.
1989 yılı içinde kurulan Kıbrıslılar Dayanışma Derneği'nin çalışmaları da buna katkıda bulunmuştu.
Sonuçta tüm bu kesimlerin katılımı ile YKP'nin kurulması kararlaştırılmış ve 30 Ekim 1989'da aşağıdaki temel amaçlarla YKP kurulduğu ilan edilmişti:
Evrensel değerlere bağlı olarak, Kıbrıs'ın bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne sahip çıkarak el birliği ile yurdunda, Avrupa'da ve dünyada barış, demokrasi, eşitlik ve sosyal adalet için,
TC sivil -asker yönetimlerinin ve yerli işbirlikçilerinin Kıbrıslıların varlığına yönelik, her alana devam eden her türlü müdahalelerini geriletmek ve ortadan kaldırmak için,
Uluslararası dayanışmayla, temel insan hak ve özgürlüklerine, Kıbrıs'ta ve dünyada şovenizmin geriletilmesine, paylaşım kavgası ve sömürüye karşı adil bir zenginlik dağıtımı için ve emekten yana,
İnsanın ve emeğin iyi bir gelecek, özgürlükçü bir ortam ve adaletli bir düzene ulaşacağı devrimci dönüşümleri gerçekleştirmek için,
Tüm Kıbrıs'ın emekçi ve katmanlarını (işçi, köylü, esnaf- zanaatkâr, küçük üretici, memur, öğretmen ve emeği ile geçinen tüm beyaz yakalıları) kucaklayarak, emeğin küreselleşmesi için başta Avrupa'daki sol ve ilericiler olmak üzere tüm dünyadaki sol, sosyalist güçlerle işbirliği yaparak, insanlığının geleceğinin sosyalizmde olduğunun bilinciyle, savaşsız ve sömürüsüz bir dünya için mücadele etmek.
Kuruluşundan bugüne mücadele dolu 20 yıl geçiren YKP bugün, tüm Kıbrıslıların üye olabildiği, Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleşmesi için mücadele eden sosyalist parti olarak yola devam etmektedir.
SON DÖNEMDEKİ GELİŞMELER
9. Kurultaydan bugüne farklı politik alanlarda gelişmeler yaşandı. Mayıs 2007 yılındaki son Kurultay'ın yapıldığı dönemdeki umutsuzluk ortamı, birçok Kıbrıslı için 2008 Şubatında Hristofiyas'ın seçilmesi ile yerini "acaba" sorusuna bıraktı
Görüşmeler ya da görüşürmüş gibi yapmalar Ağustos 2009'da ilk turunu tamamladı ve Eylül 2009'da ikinci tur görüşmelere başlandı.
Hristofiyas'ın başkan seçilmiş olmasına rağmen bir önceki dönemdeki gibi EDEK-DIKO ret cephesi ile olan koalisyon devam etmektedir. Bu da sürecin olumsuz yönünü oluşturmasına rağmen, ikinci büyük parti DISY'nin Kıbrıs sorunundaki desteğinin de açık şekilde devam ediyor olması herkes için bir iyimserlik havası yaratıyor. Bu nedenle böylesi bir ortam, "bunlar değilse kim, şimdi değilse ne zaman" sorularının sorulmasına neden oluyor.
Buna karşın son dönemdeki gelişmeler birçok kesimin, Kafkaslar ve Ortadoğu'daki Türkiye'nin rolünün artması, enerji kaynaklarına ulaşımdaki kilit rolü ve Türkiye AB ilişkileri, Kıbrıs sorunundaki en önemli çözümsüzlük kaynağı olan TC yönetimlerinin Kıbrıs sorunundan dolayı sıkışmadığı, yakın bir zamanda da sıkıştırılmayacağı ve yine ertelemeye oynayacağı izlenimi elde edilmesine neden oldu. Bu da çözüm yönündeki umutları birçokları için zayıflatmaktadır.
Mayıs 2007'den beri Avrupa'da da ciddi değişimler oldu. Fransa, Almanya, İtalya gibi AB önemli ülkelerde sağ hükümetler iş başına geldi. Yakın gelecekte de bu ülkelerdeki solun seçim kazanması beklenmemekte. İngiltere'de İşçi Partisi hala hükümet gibi görünse de ilk genel seçimlerde kaybedeceğine herkes emin. Bu sonuçlar Haziran 2009 AP seçimlerine de yansıdı ve AP içinde sağ gruplar ciddi oranda güçlenerek çıktı, aşırı sağ partiler grup kurmayı bile başardılar. Böylesi bir ortamda AB anayasasının reddedildiği süreç sonrası ortaya çıkan Lizbon Antlaşmasının hala yürürlüğe girmemiş olması, 2003'teki genişlemenin çok olumlu olmayan sonuçları, dünyada devam eden ekonomik kriz ve benzer iç konular Avrupa içindeki kurumların genişleme ile ilgili kararlarını etkilemekte. Bu, doğal olarak TC-AB ilişkilerine yani Kıbrıs'ı rehine gibi tutup Kıbrıs sorunun çözümü ile kendine avantaj sağlamaya çalışan TC'nin, çözümle ilgili kararlarına ve davranışlarına yansıması da halkın gözünde umutsuzluğu artıran bir unsur olarak ortada durmakta
Dünyada süren Irak, Filistin, Afganistan ve Afrika'nın birçok bölgesindeki silahlı çatışmalar, insani krizler BM'nin de Kıbrıs soruna daha fazla mesai harcamasını engellemektedir.
Tüm olumsuzluklara rağmen Kıbrıslı Türklerin lideri rolüne atanmış Talat'ın ve Kıbrıslı Rumların liderleri diye iddia edilen Kıbrıs Cumhuriyeti Başkanı Hristofiyas'ın geçmişteki ilişkiler temelinde güncelle ilişkisi çok sorgulanmamış, mevcudiyetleri temelinde çözüme yönelik bir umut pompalanmıştı. Böyle bir 'umutlu' sürecin sonu sayılan 2010 baharında Talat'ın yeninden 'seçilemeyeceği' (atanmayacağı) ile ilgili genel beklenti, normal olarak AB, ABD ve BM'deki yöneticilerin farkında olduğu ve bahar 2010'a kadar bir şey yapacakları 'umudu' da çeşitli çevrelerce pompalanmaktadır. Böylesi bir ortam içinde Kıbrıslılar her yeni güne, yeni bir sancılı haberle başlamakta, adeta ne yapacağı belli olmayan havalar gibi sabah yağmurlu öğleden sonra güneşli durumda siyasal tartışmaları sürdürmektedirler.
Kıbrıs genelinde bir referandum beklentisinin artırıldığı hatta bunun Nisan 2009 erken seçimlerinde de CTP tarafından kullanılmaya çalışıldığı gerçeği önümüzde durmaktadır. Özellikle Mayıs 2009 sonrası, CTP muhalefete düştükten sonra kitle hareketini, referandum mücadelesini daha bir hatırlar hale geldi ve tüm kesimleri referandum mücadelesinde(!) buluşturmak için bir süredir çeşitli girişimler yapmaktadır. YKP, bu girişimleri değerlendirerek, 2003-2009 dönemindeki CTP'li hükümetlerin gerek Kıbrıs sorununda gerekse diğer alanlardaki TC'nin katıksız acentalığını unutturmaya ve yine hareketin liderliğini eline alarak bir kez daha yönetime gelmeye çalıştığının, yaptığı çabaların samimi olmadığının tespitini yapmıştır. Bu noktada Kıbrıs sorunundaki gelişmelerin yaratacağı yeni durumda, aynı platform içinde yer alınmasını gerektirecek koşulların ortaya çıkması halinde de YKP, geçmişte TKP'yi nasıl ki deşifre etmeyi sürdürüyordu, CTP'yi de yaptıklarından dolayı deşifre etmeye devam edecek ve bunu da her platformda açıkça dile getirecektir.
Bir önceki Kurultaydan bugüne içte de birçok olay yaşandı. CTP-AKP katkısı ile oluşturulan ÖP gibi bir siyasi kirlenme bunlardan ilk akla gelendir. CTP ile koalisyonda oldukları dönemdeki parti amaçları için harcadıkları paralar, kiraladıkları binalar bile kendilerinin usulsüzlük yaptığını net olarak ortaya koymasına rağmen bu siyasi kirlenme temizlenmedi ve Nisan 2009'daki seçimlerde AK Parti'nin son dakika müdahalesi ile yeniden "meclise" girdi.
Usulsüzlük, yolsuzluk, suistimal, çıkar elde etme gibi konularda gelinen nokta her yeni çıkan belgeyle insanları hayrete düşürmeye devam etmektedir. Yeni denmesi çok mümkün değil ama zaman açısından yeni UBP "hükümeti" de CTP'den aldıkları bu mirası devam ettirmekte kararlı olduklarını daha ilk aylarından ortaya koymuştur. Böylesi bir ortamda, nüfusun bilinmediği, kimin seçmen olduğunun belli olmadığı, siyasi partilerin "hükümet" olanaklarını kullanarak haraç toplayabildiği, medya organlarının bu çürümüşlüğün parçası olabildiği, yayın organlarını kullanarak medya patronu için çıkar avına çıkabildiği koşullarda hangi seçimden, neyin seçiminden bahsedilebilinir ki?
İşe alma ve işten atmanın keyfileştirildiği, usulleri değiştirerek "hizmet akdi", "proje çerçevesinde işe alma" gibi yeni keyfi metotlarla kamuya istihdam yapan sözde emekçi parti ile Avrupa Sosyal Şartı'nda sözleşmelilerin bile işine son vermenin koşulları yazarken bir gecede kadrosuz olanları kapı önüne koymayı hak sayan sağ parti arasındaki fark sıfıra inmiştir. Sözde emekçi parti döneminde ne asgari ücrete ne de özel sektörde örgütlenme hakkına yönelik yapısal, kalıcı hiçbir şey yapılmamış olması da ekstrası... Bu nedenle politik yaşam hem adi olarak hem de siyasi olarak kirletilmiştir. YKP, siyasetin temizlenmesi için tüm toplumsal hareketleri mücadeleye çağırmış bu yönde de mücadelesini sürdürmektedir.
Bu dönemde, niçin bölündüğü anlaşılamayan TKP-BDH da birleşerek TDP adını aldı
Bu dönemde toplumsal hareketlerde olumlu işler de yaşandı. YKP'nin de desteklediği mültecilerin/sığınmacıların hakları, LGBT hakları, Vicdani Ret, İşkenceye karşı mücadele, kayıplar hakkındaki çalışmalar konularında önemli işler başarıldı. Çevre ile ilgili umut veren girişimler yapıldıysa da bunlar saman alevleri gibi oldular. Karpaz konusundaki kampanya ses getirdi ama bıçakla kesilir gibi sonlandı. Sonrasında belli alanlara yönelik benzer duyarlılıklar gündeme geldi ama çoğu belli başlığa yönelik kampanya şeklinde oldu, kampanyanın zayıfladığı yerde de kampanyacılar tarafından unutulmaya terk edildi.
KİTLE ÖRGÜTLERİ ETKİSİZ HALE GETİRİLDİ
Ülkemizin kuzeyinde faaliyet gösteren demokratik kitle örgütleri ve sendikaların yıllardır süren bağımsız hareket edememe alışkanlıkları bu dönemde de artarak sürmüştür. 2000'li yılların başlarında belli bir zaman aralığına sürdürdükleri aktif, birlikte hareket etme kabiliyetlerini CTP'nin yönetime gelmesi ile yavaş yavaş kaybetmişler, özellikle bu son dönemde tamamen etkisiz bir hale gelmişlerdi.
Kitle örgütlerinin bu duruma gelmesinin en önemli nedeni, hiç kuşkusuz CTP Yönetiminin kitle örgütleri ve sendika yönetimlerine müdahaleleri olmuştur. Kitle örgütleri ve sendikaları kendine muhalefet yapmaması için "benden ve benden olmayan" anlayışı çerçevesinde bölerek bir kısmını kendi denetimine almış, alamadıklarını ise düşman ilan etmiştir.
Bugün bazı kitle örgütü yetkililerinin, CTP'nin kitle örgütleri yönetim kurulları içindeki üyelerinin, toplantılarda karar alma anları sırasında genel merkezle konuşarak hareket ettiklerini itiraf etmeleri, durumun ne boyutlara ulaştığını açıkça göstermektedir.
Toplumun en dinamik gücünü oluşturması için var olan bu örgütlerin önemli bir kısmının siyasi partilerin güdümüne girmesi, onlardan alacakları direktifler doğrultusunda hareket etmesi ülkedeki pek çok sorunun büyümesine neden olmuştur. Birlikte hareket etme kabiliyetini kaybeden örgütler, Kıbrıs sorunundaki gelişmelere gereken katkıyı koyamamış, ülkenin kuzeyindeki toplumsal yaşamdaki sorunların artmasına, emekçilerin kazanılmış haklarının geriye götürülmesi yönündeki CTP'nin son dönemdeki icraatlarına seyirci kalınmıştır. Bazı kitle örgütü yöneticilerinin koltuklarında kalmak için CTP yönetimi ile seçim pazarlığı içine girmiş olmaları bir başka bağımlılığı daha yaratmıştır. Örgütlerin bu yapısı, bırakın siyasal mücadeleye katkı, ekonomik mücadelede de varlıklarının hiç hissedilmemesini getirmiştir.
Kitle örgütleri içinde aktif durumunu korumaya çalışan birkaç sendika ve kitle örgütünün ses vermesi her ne kadar yeterli olmasa da, barış ve anlaşma için mücadele eden siyasi partilerin düzene teslim olmamasına ve gelecek açısından umut beslememize neden olmaktadır.
YKP, tüm kitle örgütü ve sendikaların özgürce hareketinden yana olmuş, örgütleri bu yönde hareket etmek için teşvik etmiştir. Siyasi partileri örgüt yönetimlerinin içişlerine müdahale etmemeleri yönünde uyarmıştır.
YKP, Kıbrıs'ın kuzeyindeki duruma karşı bir direnişi örgütlemek amacıyla, seçim olayını da içeren bir "demokratik talepler" raporunu tüm sendika ve demokratik kitle örgütlerine sunmuş, ancak hiç birinden bu yönde olumlu bir yaklaşım görmemiştir.
NÜFUS ARTIRMA DEVAM ETMEKTE
Ülkemizin kuzeyinde sorunlarımızın giderek büyümesinde en başta gelen etkenlerden biri olan Türkiye'den nüfus aktarılması artarak devam etmiştir. Daha 1978 yılında belirmiş olan Kıbrıs'ın kuzeyindeki nüfusu 400 binin üzerine çıkarılması planı hiç aksamadan sürmektedir. Nüfus, o yıllarda belirlenen 400 bini çoktan aşmış sokaktan da belli olduğu şekli ile 600700 bine dayanmıştır. Artan nüfus, 200250 binlik nüfusa göre yapılan kuzeydeki bütün alt yapıların tamamen çökmesine neden olmuştur. Okullar, hastaneler, mevcut yollar bu nüfusu taşıyamamaktadır. Artan nüfus, şehirlerde sağlıksız, alt yapısı eksik yerleşim bölgelerinin oluşmasına neden olmuştur.
YKP, çözüm süreçlerinde de ciddi bir sorun yaratan TC'den nüfus taşınmasına karşı yıllardır mücadele vermektedir.
Türkiye'nin Kıbrıs'ın kuzeyinde tamamen kendi kontrolü altında bir idare kurarak bölgedeki çıkarları amacıyla kullanmak için Kıbrıslı nüfusun ve "yurttaş" yapısının azınlığa düşürülmesi, iradesinin hiç bir surette egemen olmaması gerekirdi. Dolayısı ile Türkiye'den Kıbrıs'ın kuzeyine nüfus operasyonu planlı ve bilinçli olarak yapılmış, bugün de bu süreç devam etmektedir.
YKP, bu duruma kurulduğu günden itibaren karşı çıkmış, konuyu 2001 yılında AİHM'e götürmüş, arkasından gelen seçimleri boykot etmiştir. Bütün bunlar, gerek Kıbrıslıların gerekse dünya kamuoyunun ve uluslararası kuruluşların dikkatini çekmek, uyarmak ve önlemler almak için yapılmıştır.
İşgal edilen herhangi bir ülkeye, o ülkeyi işgal eden ülke tarafından nüfus aktarılması yapılamayacağı hususu, Uluslararası hukuk ve Cenevre Konvansiyonlarına tamamen aykırı olarak ortada olduğu, bu uygulama ile Kıbrıs Türk toplumu varlığının her şeyi ile yok edilmesinin amaçlandığı açıktır. Kıbrıs Türk toplumunun varlığı ile birlikte on bin yıllık bir kültür de yok edilmektedir.
Kıbrıslıların geneli için yaşamsal bir sorun olan bu nüfus ve yurttaşlık konusu ne yazık ki, yıllardır çaba harcamakta olmamıza rağmen, konu üzerinde ne iç ne de uluslararası kamuoyu desteğini yeteri kadar göremedik. Bu gidişin Kıbrıs Türk toplumunun sonu olacağını pek çok Kıbrıslı bildiği halde, günlük kişisel çıkarları nedeni ile karşı çıkmamakta, sessizliği tercih etmektedir. Sorunun Kıbrıslı Türklerin değil tüm Kıbrıslıların sorunu olduğunu söylememize rağmen, Kıbrıslı Rum dostlarımız da bu konuda bize gerekli desteği anlamlı şekilde vermemişlerdir.
Avrupa ve dünyayı yöneten kurumlar konu hakkında yeteri kadar duyarlı olmamaktadır. Adı geçen güçlerin Türkiye üzerindeki çıkarları, uluslararası savaş suçu olan bu duruma göz yummayı getirmiştir.
YKP'nin konu ile ilgili sürdürdüğü mücadele, geçmişte pek çok politika cambazının politik malzemesi olmuştu. Bu kervana son günlerde bazı birey ve çevrelerin daha katıldığını görüyoruz.
Varlıklarını bizim geçmişte ürettiğimiz ve uğrunda mücadele verdiğimiz politikaları taklit etmekle sürdüren, ancak taklit etmeyi dahi beceremeyen bu gruplar ve bireyler, buraya taşınan nüfusu normal bir ülkeye göç eden nüfus gibi sunmaya çalışmakta, burada uzun süre yaşayan ve doğanların yurttaşlıkla ilgili insan haklarını gündeme getirerek kafa karıştırmaya çabalamaktadırlar. Hiç bir neden bir savaş sonrası, işgal edilen topraklardaki demografik yapıyı değiştirmeyi, oradaki kültürü yok etmeyi haklı gösteremez. Bu uluslararası bir savaş suçudur. Buraya her ne şekilde geldiler veya getirildilerse de onların insan hakları inkâr edilemez, ancak herhangi bir kitlenin insan hakkı, hiçbir surette bir başka kitlenin insan haklarının çiğnenmesine neden yaratmamalıdır. Olayı bu şekilde değerlendirmenin, taklitçi birey ve çevreler başta olmak üzere kimi diğer çevrelerin de bizi suçladığı gibi "ırkçılık", "Kıbrıs milliyetçiliği" ile ilgisi yoktur. YKP enternasyonal düşünceyi benimseyen, politikalarını ona göre şekillendiren bir siyasal harekettir. Olaya bu şekilde bakıp değerlendirdiğimiz zaman, sadece Türkiye'den değil, her ülkeden insanlar buraya gelebilir. İhtiyaç varsa andlaşmalar çerçevesinde burada çalışırlar veya yaşarlar. Bu insanların her türlü insan haklarından yararlanmaları gerekmektedir ve YKP bunu savunmaktadır.
Ancak konu yurttaşlık olunca iş değişmektedir. 1974 sonrası verilen yurttaşlıklar uluslararası hukuka aykırıdır. Dolayısı ile YKP, 1974'te yurttaş olanlar ve onlarla evlenenlerle onların çocukları dışında verilen tüm yurttaşlıkların iptal edilmesi gereğini savunmaktadır. Yurttaşlıklar dışında da bu coğrafyanın taşıyabileceği kadar bir nüfus korunmalıdır. Hangi ülke kendi nüfusunun 45 katı yabancı nüfusa izin verebilir?
YKP, kuruluş amaçları arasında yer alan, "Kıbrıs Türk toplumunun ve genelde tüm Kıbrıslıların varlığının korunması" ilkesi doğrultusunda yıllardır sürdürdüğü mücadelesini bundan sonra da devam ettirmekte kararlıdır.
DOĞAL VE SOSYAL ÇEVRE BOZULDU
Çevre ve doğal yapının bozulması da bir diğer önemli sosyal gelişmeleri beraberinde getirmiştir. 2003 yılı sonrası CTP'nin yönetime getirilmesi sonrasında, ülkenin kuzeyinde yapılan tahribatlardan ekoloji ve sosyal çevre de nasibini almıştır. Annan planı zamanında, barış istemeyen kesimlerin, "Rum gelirse bir karış boş toprak bulmasın" yönündeki çağrıları ve teşvikleri ile başlatılan doğa katliamı sonucu dağların tepelerin derelerin içine yapılan on binlerce sağlıksız inşaat yarım kalmış durumdadır. Karakteristik zeytin ve harup ağaçları yanında Ferdi SS'in de çok sevdiği ve miting meydanlarında ağzından düşürmediği maki bitki topluluğu şinyalar da sökülerek doğal çevre tahrip edildi. Türkiye'de hükümet olanlar yandaşlarını da yanına alarak turizm yatırımı adı altında memleketin doğal güzelliklerini yok ettiler. Çevreyi kerhane, kumarhane ve kara para aklama mekânı haline getirerek, Kıbrıs'ın kuzeyini KKK (Kumarhane, Kerhane, Kara para) merkezi yaptılar.
Aslında eskiden de vardı ama son zamanlarda çevrenin bozulması için çaba harcayan bir kuruluş da Sivil Savunma (SS) teşkilatıdır. Bu teşkilat sivil savunma ile ilgili olmadığını ispatlarcasına, asıl görevinin memleketin gerçek sahibi olduğunu kanıtlama sevdasına düştü. Oysa SS Teşkilatının görevinin ne olduğunu sokaktaki çocuk bile bilmektedir. SS Teşkilatı ayrıca Kıbrıslıları daha da fazla "Türkleştirme" kampanyaları başlattı. Bu çerçevede nerede bir boşluk görürlerse oraya ya heykel ya bayrak dikmektedirler. Bu durum şovenizmi körüklediği gibi çevreyi de bozmaktadır.
YKP ekolojiye ve ekolojik sorunlara duyarlılığını her dönemde ve her vesile ile gündemde tutmaktadır. Eko sistem için sürekli uyarılar yapmakta, öneriler ortaya koymaktadır. YKP, TC'nin bu ülke üzerinde sürdürdüğü müdahalelerin, Kıbrıslıları her şeyleriyle, insanıyla, taşı-toprağı, ağacı ile yok etmenin eşiğine getirdiğini söylemekte ve bu gidişi durdurmak için de mücadelesini sürdürmektedir.
SOL'UN DURUMU
Bu geçen süre içinde solun durumuna bir göz attığımız zaman gördüğümüz manzara hiç de iç açıcı değildir. Bu durum aslında şu anda tüm dünyanın gündemindedir ve çıkış yolları için arayışlar sürmektedir. Gelişen teknoloji karşısında kendini yenileyemeyen, sol değerler çerçevesinde nasıl hareket edeceğini öneremeyen sol, sosyal demokrat gibi akımların sadece " slogan solculuğu" yapmakta olduğunu gözlemlemekteyiz.
Ülkemizin kuzeyinde, sol kulvarda görebildiklerimizin çoğu sol düşüncenin bağımsızlıkçı, talimat almayan karakterini terk etmişler hepsi de bir yerlerin acentası olmuşlardır. Sol örgütlerin birbirleri ile olması gereken dayanışma anlayışından öte bir takım örgütlerin acentalığını tercih ettiler. CTP yönetim kadrolarının belirlediği ve kurullarının da onayladığı programlarla, solu bırakın sosyal demokrat bir parti bile olmadığını kanıtladı. CTP'nin maskesi düşmesine düştü ama toplumda özellikle sol kesimde, emekçilerde büyük bir yıkım bir hayal kırıklığı yarattı. Solun bütün değerleri ayaklar altına alındı. CTP patronların, kumarhanecilerin temsilcisi oldu. Barışı savunan bir parti olarak artık ona kimse inanmamaktadır. Kıbrıs'ta andlaşma isteyen, emeği, emekçiyi savunan bir anlayışa sahip olduğuna inananlarda ciddi olarak azalmıştı.
Bunun dışında kalan ve kendilerine sol adını yakıştıran diğerlerinden bir kısmının halkı kandırıp mebus olmak için, bir kısmının da piyasada isim yaparak iş olanaklarını artırmak için ortalarda dolaştıklarını görmekteyiz. Sol üretkendir, politikada üretim yapar yukarıda belirttiğimiz kesimler hiç bir şey üretmemektedirler. Sadece yıllardır var olan sloganları kullanıp bizim ürettiğimiz bazı politika ve sloganları da taklit etmektedirler. Asılları varken, taklitçilerin bir yere varması mümkün mü? Mümkün değil, nitekim mümkün olmadı.
Bu çerçevede Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleşmesini amaç edinen YKP, aynı zamanda sol kimliğinin kazandırdığı tavır ve davranışlar içerisinde ve sol değerleri esas alan politikalar üreterek, bunları hem Kıbrıs içinde hem de dış kamuoyunda paylaşmış ve paylaşmayı sürdürmektedir. YKP emekten yana, barışı militanca savunan, her türlü ayırımcılığa karşı çıkan, sosyal ve emeğin Avrupa'sını talep eden diğer sol güçlerle dayanışmasını ve ortak mücadelesini bu dönemde de sürdürmüştür.
YKP militarizme karşı da mücadelesini en etkin bir şekilde sürdürmüş ve sürdürmektedir.
Sol, solcu olmanın bir diğer gereği militarizme, askeri vesayet rejimlerine karşı olmak, bunları ortadan kaldırmak için mücadele etmektir.
Enternasyonal mücadeleyi savunmak, inanmak gereklidir. Hem enternasyonalden hem Türkçülükten yana, hem askerle kucak kucağa hem askere karşı olunmaz.
DEMOKRASİ VE SEÇİM ORTAMI
Demokratik toplumun bireyleri özgür, bağımsız ve dokunulmazdırlar. Kişiler değil, hukuk egemen olur. Ne seçilmiş, ne atanmış ne de soydan gelen bir egemenlik değil hukuku egemen kılmak hukuk devletinin temel ilkesidir. Hukuk olmadan demokrasi de olmaz. YKP bu ilkelerle hareket edilmesini ve derin devletin yok edilmesini, yeraltının temizlenmesini şart görmektedir.
YKP, partilerin, Türkiye'nin emrinde olan derin devlet ve siyasi iktidarın ortadan kaldırılması için mücadele etmeyi değil onunla uzlaşarak hükümet olmak veya meclise girmek istemeleri yüzünden tümüyle ters düşmüş bulunmaktadır. Kıbrıs'ın kuzeyindeki siyasi partiler, derin devlet ve siyasi iktidar sürtüşmesi olduğu günümüzde dahi bu sürtüşmeden yararlanmak değil çıkar sağlamak peşindedir. YKP, bu durum nedeniyle partilerle kavgayı seçmiş değildir. Tam tersine seçime kadar özgür, bağımsız ve dokunulmaz bireyin sağlanması için birlikte mücadeleyi sağlamaya çalışmış ve seçim günü geldiğinde de şartlar sağlanamamış ise seçimlere katılmayacaklarını ilan etmelerini istemiştir. Seçim günü geldiğinde şartların sağlanıp sağlanmadığını değerlendirmekte, partilere saygı göstermeyi ve arzu edenin tatmin olduğunu hissetmesi halinde tavrını kararlaştırabileceğini ilan etmiştir. Ancak partiler seçim gününe kadar mücadele etmeyi göze alamamış ve seçim günü YKP'ye ortaklık, mücadele ve solda birlik gibi iddialarla seçime katılma daveti yapmışlardır.
YKP seçime katılmaktan kaçınmamış ve 2000 öncesi iki "meclis" seçimine de katılmıştır ancak bunu, bu ülkede her şeyi denetim altında tutan bir yabancı gücün yani Türkiye'nin asker ve mali gücü kırılmadan anlamlı bir seçimin olmayacağını seçim kampanyasında anlatmak amacıyla kullanmıştı. Tabii seçim olanaklarının kullanılmasını engellemek için yasa değişikliklerine de gidilmiştir. Fakat bu YKP'yi seçim boykotu için mücadeleden uzaklaştırmamıştır.
SEÇİMLER VE BOYKOT KAMPANYASI
YKP, son kurultayının son toplantısına kadar bu mücadelesini sürdürerek gelmişti. Son toplantıda da bu görüşlerle halkı seçimleri boykot edip katılmamaya davet etmişti. Ayrıca Olağan ve Olağanüstü Kurultay kararlarında belirttiği seçime seçim denilebileceği ortamın yaratılmasına yönelik mücadeleye katılmadığı için kimseyle işbirliği yapmamaya ve seçimleri boykot etmeye karar vermişti.
Seçimler YKP'nin söylediklerinin geçerliliğini kanıtlamıştır. Önceki seçimde sonucu bozgun ve haksız olarak görenler bu kez şikâyete bile kalkamamışlardı. UBP'nin kazanmasını CTP'ye bir ders olarak görüp halkın beğenmediğini devirdiğini söylemekle yetinmişlerdir. Halkın CTP'yi devirip UBP'yi getirmekten yararının ne olacağını anlamak olanaklı değildir. CTP'yi UBP'nin devamı sayıp sonra UBP gelince halkın marifet yaptığını söylemek bir değil bin musibetten sonra bile akıllanmamak demektir.
UBP gelecek barış görüşmelerini yokuşa sürecek diye halkı korkutup gene de hak etmediği oranda oy alan CTP de yalan söylemekte idi. Kendisi; barışı değil pazarlığı yürütüyordu UBP de şimdi Talat'ı desteklemekle aynı işi yapmaktadır. Nitekim en şiddetli UBP eleştirisi Talat'ın "çözüme muhtacız" demesi olmuştur. Muhtaç olup olmamak değil söylemek önemli görülmüştür çünkü onlar da Talat'ın Türkiye'nin "çözmeye çalış" emrini almadığını biliyorlardır.
UBP sanki ayrı ve bağımsız bir politika gütmektedir ve AK Parti iktidarı diye Türkiye'den ayrı bir varlıkla işbirliği içinde olan Talat'tan ayrı görüşleri vardır gibi davrandığını göstermek istemektedir ama aslında anayasal yetkilerine rağmen UBP acenta hükümeti Talat'a destek olmaktan başka söz söyleyememektedir.
CTP'nin UBP'ye 19 Nisan iradesi sözüne açıklık getirmesi talebi de onun Talat'a destek vermekten başka şansı olmadığına inanmasıdır. Tabii bu mecburiyet artık Türkiye'nin Talat'tan kurtulması sırası geldiğinde kalkabilir. "Kıbrıslı Rumlar korksun" diye gün ola UBP'ye bir rol biçeceklerinde, Talat anayasaya sınırlarına çekilecek ve "meclisin iradesi"(!) ile diş gösterme başlayacak. Ancak Türkiye'nin başka çıkarları buna izin verirse olacak.
YKP EVRENSEL İLİŞKİLER İÇİNDE BULUNMAKTADIR
Solcuların kurduğu ve çoğunlukta oldukları bir parti olmasına karşın solcu olmayan ama Kıbrıs sorununun çözümünü isteyen kimselere de açık olan YKP uluslararası dayanışmaya da önem vermiştir. Öncelik Kıbrıs sorununun çözümünde olmak üzere dünya barışına katkı yapacak tüm mücadelelere destek olmuştur.
Kadın hakları, toplumsal cinsiyet ayrımcılığı, kadın ve çocuk ticareti, göçmen ve ilticacı ve emek istismarı ile kapitalist monetarist globalleşme ve uluslararası sömürüye karşı mücadelede yerini alan YKP uluslararası alanda tanınmış ve etkin bir parti oldu.
Ancak partimiz Kıbrıs'ta nüfus yapısını değiştirmek ve saçma bir anlayışla Kıbrıslı Rumlarla denge kurmak amacıyla başlatılan ve sonra "Kıbrıs'a gelen bir Türk yabancı bir ülkeye geldiği izlenimi edinmemelidir" iddiasıyla sürdürülen ve nihayet Kıbrıslı Türklerin, daha doğru bir ifadeyle kuzeyde yaşayan insanların iradelerinin denetlenmesi amacına dönüşen tutumla nüfusun arttırılmasına karşıdır. Ancak Kıbrısların göçüne seyirci kalınması karşısındaki feryatları kendi aleyhine döndürülmek istenmiştir. Özellikle Avrupa'da göçmenlere karşı artan şovence tepkilere karşı çıkmakta olan solcuların sorgulamasıyla karşılaşmıştır. Hâlbuki partimiz dünyada sermayenin serbest dolaşımının yıkıcı etkilerine karşı emeğin de serbest dolaşımının kavgasına ortaktır. Avrupa ve Türkiye sosyal formunun aktif katılımcısıdır ve etkin katılımıyla destek olmaktadır.
EMEĞİN SERBEST DOLAŞIMI
Dünyada emeğin serbest dolaşımı önce ırkçı hareketlerden sonra da işsizlik yarattığı için işini kaybetme korkusu olan veya ücretinin düşeceğini düşünen emekçiler tarafından tepki ile karşılanmaktadır. Emeğin serbest dolaşımına izin vermeden dünyada sosyal adaletin gerçekleştirilmesi olanaksız olduğu için bu konu dünya barışını da ilgilendirmekte ve sonunda geriliğe mahkûm edilmiş ülkelerden uluslararası teröre destek olunması tehlikesini taşımaktadır. Onun için YKP Kıbrıs'ta yaşamakta olan Türkiyelilerin olağan koşullarda, karşısında değildir. Sadece yabancıların durumunun dünyada emeğin serbest dolaşması koşullarına uygun olarak gerçekleşmesini istemekte ve Kıbrıs sorununa engel oluşturmamasına dikkat edilmesini istemektedir. Yabancılar emeğin ucuzlamasına neden olmamalı, Kıbrıslıların göçüne kapı açmamalı, sağlıksız koşullarda yaşamalarına izin verilmemeli ve nüfus yapısının değişimi Kıbrıs sorununun çözümüne engel olmamalıdır.
KIBRIS SORUNU KIBRISLI OLMAKLA ÇÖZÜLÜR
Kıbrıs sorunu hala zor bir uluslararası sorun olarak görülmektedir. Büyük masraflarla çözüme yardım edilmekte ve çok gerekli ve kıt uluslararası kaynaklar harcanmaktadır. Ama taraflar bir çözümden sonra beraber bir ülkeyi yönetecekmiş gibi hareket etmemektedirler. Kıbrıslı Rum lider bunu halka federal bir çözümde yaşamayı öğrenmek gerektiğini söyleyerek anlatmaya çalışmakta ve Kıbrıslılar arasında bir çözüm için çalışılmasını ileri sürmektedir. Ancak ayni zamanda uluslararası toplumun yardımını sıkı takvimler ve arabuluculuk ve hakemliklere karşı olduğunu söyleyerek yapmaktadır ki esas konunun ülkeyi beraberce yönetmeye hazırlamak mı yoksa uluslararası toplumun çözüm için etkili olmasından korkmak mı olduğunu anlamak zordur. Onun için YKP her iki tarafa da ülkeyi düşünmeleri gerektiğini ve post kavgasını bırakarak insanların yani etnisitenin değil hukukun üstünlüğünü sağlamayı düşünmeleri gerektiğini söylemektedir.
Hala daha kamu hizmetleri komisyonunun veya bir dairenin başında kaç Kıbrıslı Rum, kaç Kıbrıslı Türk bulunacağını konuşmaktadırlar ama liyakat esasını nasıl sağlayacaklarını konuşmamaktadırlar. Çünkü onlara göre doğru olan hukukun değil insanların üstünlüğüdür. Hukuk üstün ve egemen olduktan sonra görevlinin etnik kimliği önemini yitirir, anlaşma da kolaylaşır. Son dönemde güneyde kamu kuruluşlarının yönetiminde siyasi partilerin nasıl temsil edilecekleri kavgasını izledik. Kuzeyde ise seçimden sonra CTP yandaşlarının nasıl tam maaşla kızağa alınacakları ve UBP yandaşlarının onların yerine nasıl sokulacakları kavgası yapıldı. Bunlara bir ülke emanet etmek kavgalılara kavgalarını daha başka şekilde sürdürme olanağı vermekten başka bir şey olmayacaktır.
KİMLİKLİLİK HUKUKA ÜSTÜN OLDU
Kıbrıslı Türk lider Kıbrıslı olmayı içine sindiremediği ve sadece Kıbrıslı bir Türk olmak iddiasında olduğu için solculuğunu da Kıbrıslı "Türk emekçi" sınırlarına hapsetmekte ve sonunda Türkiye'nin emirlerini bu çerçevede uygulayan bir maşaya dönüşmektedir. Nitekim Kıbrıs'a 'kıta sahanlığı ve denizlerde münhasır ekonomik hak alanı' hakkı tanınmasına karşı çıkabilmektedir. Kıbrıs'ı yurdu olarak görmeyen birisinin Kıbrıs'ın ortak çıkarlarının eşit ortağı olmasına izin verilmemelidir.
ANTLAŞMA SONRASINDA DA TUTSAKLIK
Herkesin gözü önünde ülkenin nüfus yapısı değişiyor, işçilerden sonra kuzeyi işgal eden James Bond çantalı sözde ve devlet beslemeli iş insanları ülkeye dolduruluyor. Türkiye'nin verdiği borç ile oluşturulan parasal birikim, kalkınma bankasından veya Türkiye kalkınma bankasından milyonlarca dolar olarak kredi adı altında dağıtılıyor. Bu kredilerle sendikasız ve Kıbrıslısız kadrolarla kumarhane kompleksleri kuruluyor. Bırakın parasını, proje seçimini bile Türkiye'nin yaptığı yatırımlarla Kıbrıslıların bir daha asla ayaklarını bulamayacakları bir yapı kuruyorlar ve barış için bir kilometre kare dahi alan bırakmama kavgasını sürdürüyorlar. Ayni zamanda Annan planına evet kampanyasını destekledi diye Talat'tan nefret eden bir kamuoyunu Türkiye'de besliyorlar. Bunların barış görüşmesi yaptığına inanmak değil, ola ki bir antlaşma olur ve Kıbrıslı Rumlara kabul ettirilir diye askerleriyle burada hazır olmayı ve Kıbrıslı Türkleri antlaşmadan sonra da denetlettirecekleri bir nüfusu burada bulundurmayı ve Kıbrıslıları da ilelebet muhtaç halde tutmanın önlemlerini alıyorlar.
KRİZ KRONİKTİR DAYATILMIŞTIR
Dünya neo liberalizmin, monetarizmin batağında eşitsiz büyüme ve vurgun ekonomileri yüzünden bir kaos içindedir. YKP, bunları hep tahlil etmiştir ama sorunlarımız için bunu bahane olarak kullananlara meydan vermemek kararındadır. Ülkemizi fethedilen bir toprak olarak gören nihayet bir müsteşarla daha da yakından markaja alan Türkiye zaten Kıbrıs'ı sadece kendi yardımlarıyla ve izniyle hayatta kalabilen bir ekonomiye muhtaç etmiş ve kendi hasta parasını kullanmaya mecbur etmek suretiyle tedavi yolu da bırakmamıştır. Onun için kriz kalıcı ve yereldir. Turizm bile geçen yılın aynidir çünkü dünyadan kopuk kuzey parça dünyadan değil Türkiye'nin her beş yılda bir kat arttırılması gereken yardımlarından dolayı kriz görür.
20'İNCİ KURULUŞ YILINDA YKP'NİN AMAÇLARI
YKP 20. kuruluş yılında olumsuz dünya koşullarında yurdunu, dünya barışını ve toplumunun asimilasyon ve ekonomik koşullarla yok olmaya karşı korunmasını üslenmekte olmanın acısını hissetmekte ama kuruluşunun topluma verdiği kazançları ve görevini yapmakta olmanın gururunu yaşamaktadır.
Görüşmeler yine BM gözetiminde birbiriyle kavga halinde olan iki toplumun liderlerinin buluşmasıyla yapılmaktadır. Liderlerin ne konuştuklarının bilinmediğini, onların ise bilgi verdik ve vermekteyiz iddialarını işitmekteyiz. Kuzeyde tutanakların hemen herkese açık olduğu ilan edilirken meclis partilerinin bilgisizlikten şikâyet ettikleri de duyuluyor. Üstelik liderin partisinin mebusları da benzer şikâyetler yapmaktadırlar. Çünkü durum değişmemiştir. Türkiye'nin sürekli izleme denetimiyle hareket edilmekte ve lider dahi ne olacağını bilmemektedir. Sıkışınca "Türkiye istemeseydi görüşme masasına dahi gidemezdim" diye açıklamasıyla lider de aslında lider değil oraya Türkiye'nin tam desteği ile seçilmiş ve onun memuru veya amiyane tabiri ile acentası olduğunu ifşa etmektedir. YKP bu gerçeği halktan gizlemek değil ortaya sermek için çalışmış ve herkesin görmesini sağlamıştır.
Bu dönem içinde YKP önemli işler yaptı:
YKP, bu dönemde hem kendi coğrafyasına yönelik, hem de özellikle Avrupa coğrafyası olmak üzere yurtdışında önemli çalışmalar yaptı Avrupa Sol Partisi'ne gözlemci üyelik başvurusu da yapıldı, Avrupa Sosyal Formu hem toplantısına, hem de hazırlık çalışmalarına katılındı, Türkiye'de önemli girişimler yapıldı
Bu dönemde, Şubat 2009 tarihinde erken seçimlere yönelik olarak da Kurultay 1. Olağanüstü toplantısı da gerçekleştirildi.
Kampanyalar da bu süreçte devam etti. "Askersiz Lefkoşa", "Mağusa'yı birleştirelim" ve "Maronitler hemen evlerine dönsün" kampanyaları çerçevesinde çeşitli eylem ve toplantılar düzenlendi.
Emek mücadelesine destek ve dayanışmalarımız: Bu süreç içerisinde yalnız Kıbrıs sorunu değil, emek eksenli kampanyalar da yaptık
"Avrupa Sosyal Şartı hemen uygulansın" diyerek önce basın toplantısı ile görüşlerimizi açıkladık. Basın toplantısında;
"Yeni Kıbrıs Partisi olarak çağrımız, hakları budarken yüzünü AB'ye dönenlere, işçi hakları için de yüzünü AB'ye dönmeleri, Avrupa Konseyinde 1961 yılında yürürlüğe giren ve yeni haklar ilave edilmesi gerekliliği nedeniyle, 1 Temmuz 1999'da Avrupa Sosyal Şartı'nın yerine geçen Gözden Geçirilmiş Avrupa Sosyal Şartı'nı, işleyişine imkân sağlayacak Kolektif Şikâyet Protokolü ile birlikte çekincesiz hemen kabul edilmesi ve uygulanmasıdır" dedik
1 Haziran 2007 tarihinde yönetimin bu konudaki sorumlusu Sonay Adem ziyaret edilerek, bu talep bizzat ona da iletildi. Sonraki süreçte hem Kurultayın sonuç bildirgesi, hem de bu talep başta emek örgütleri olmak üzere diğer demokratik kitle örgütleri de ziyaret edilerek aktarıldı. Bu görüşmelerde ayrıca seçimlerle ilgili YKP'nin görüşleri aktarıldı ve taraflardan görüşlerini iletmesi istendi. Ancak bu talebimize yanıt gelmedi. Parti yetkili organları olarak yanıtsız kalan talebimiz için bizler de ısrarcı olmadık. Ama 2009 yılında seçim davulu çaldığında sanki YKP hiçbir girişim yapmamış gibi hava yaratıldığından, YKP'nin daha sistemli olarak görüşlerini kamuoyu ile paylaşmasının ihtiyaç olduğu anlaşılmış ve parti yetkili organları kendi içinde yaptığı çalışmalarda bunu önemle ele alma kararı vermiştir.
Emek mücadelesinde YKP, 2007 yazında, yeni geçirilen sosyal güvenlik yasasına karşı da aktif mücadele içinde olmuş, uzun süre konunun kamuoyunda doğru tartışılması için çalışma yapmış, yasanın neo liberal politikaların ve Ankara'nın yıkım paketinin parçası olduğunu ortaya koymuştur. Buna bağlı emek örgütleriyle birlikte çeşitli eylemler yapmış, yapılan eylemlere destek vermiştir
2008 yılı içinde, Lefke Avrupa Üniversitesinde örgütlenme alanında verilen sendikal mücadeleye de YKP olarak aktif destek verdik, dayanışmamız çeşitli şekillerde ortaya koyduk
1 Mayıs ve 1 Eylül: YKP, son iki yıldaki 1 Mayıs ve 1 Eylül etkinliklerine kendi pankartı ve kendi korteji ile katılma sürecini devam ettirdi. CTP liderliği ve CTP'ye yakın örgütlerin liderliklerinin hem 1 Mayıs'ı, hem de 1 Eylül'ü içeriğini boşaltarak kutlama ısrarı, kutlamalar sırasındaki hegemonya kurma, CTP aleyhine slogan attırmama ısrarları sonucu özellikle son iki yılda Kıbrıs Barış Platformu çağrısı ile bu iki gün coşkulu şekilde kutlandı. YKP, 2007 ve 2008 yılındaki etkinlerdeki korteji ile dikkat çekti.
Askersiz Lefkoşa Kampanyası: YKP, Kıbrıs'ta bir andlaşmayı ve adanın tümünün askersizleştirilmesini savunmaktadır. Tamamen askersizleştirmeye giden yolda, Kıbrıslılar arasında güvenin artırılması için atılması gereken adımlar olmalıdır. Buradan hareketle YKP, daha 2004 yılının Mart ayında, referandum öncesi düzenlediği bir eylemle, Ledra Caddesi barikatının, oradaki duvarın yıkılması için mücadeleyi başlatmıştı. Egemenler bundan hoşlanmamış olacaklar ki, her zaman YKP'ye yaptıkları saldırılara bir yenisini ekleyerek parti binasının giriş kapısını yakmışlardı.
YKP, askersizleştirme ile ilgili, bir ileri adım olarak Şubat 2006'da "askersiz Lefkoşa" kampanyasını başlatmıştı. "Askersiz Lefkoşa" kampanyası Şubat 2006 yılında beri sürmektedir
21 Şubat 2009, Cumartesi günü saat 15'ten itibaren Sarayönü Meydanında buluşup, Arasta'ya doğru yürüyüşe geçen YKP üyesi, sempatizanları ve parti dostlarından oluşan grup, Büyük Han yakınlarındaki ara yoldan dönerek, Ermu Caddesine dik olan sokağın askeri barikatla kesilen yerinde basın açıklamasını yaptılar. Basın açıklamasında geçmiş çalışmalara atıfta bulunuldu, askerin 1 km çekilmesi halinde Lefkoşa'nın, Maronit köylerinin ve Maraş'ın askersizleştirilebileceği ve buralarda yaşayanların geri dönmesine olanak tanınabileceği vurgulandı. Bu yılki açıklamada ayrıca çözüm sürecinde ciddi bir sürecin içinde bulunulduğunu belirtilerek 1980'lerde Türk tarafının masaya koyduğu 10,000 askerin çekilmesinin de gündeme alınması ve baharda 10,000 askerin evlerine dönmesi talep edildi. Basın açıklaması sonrası, YKP bu kampanyayı son 3 yıldır kararlılıkla sürdürdüğünü belirtilerek, sembolik olarak, bu kararlılığı ortaya koymak için sabaha kadar, basın toplantısını yaptıkları yerde kalınacağı açıklandı. Açıklama sonrası YKP Gençlik üyesi bir grup geceleme için gerekli çalışmayı hemen yapmaya başladı Çoğunluğu YKP Gençlik üyesi ama YKP Parti Meclisi üyelerinin de bulunduğu grup tüm gece bu alanda kaldı, zaman zaman YKP Parti Meclisi üyeleri, Lefkoşa İlçe Örgütü yönetim kurulu üyeleri, üyeler, sempatizanlar ile parti dostları da gruba katıldı, yiyecek, içecek getirerek gruba destekte bulundu 22 Şubat, Pazar sabah 8de grup bölgeyi temizleyerek, alandan sorunsuz ayrılarak eylemi sona erdirdi
9 Şubat 2008, Cumartesi günü "Askersiz Lefkoşa" adlı bir yürüyüş gerçekleştirdi. YKP üyeler, sempatizanları ve parti dostlarından oluşan bir grup, Lefkoşa'daki Çağlayan Parkı'ndan Mağusa Kapısı'na kadar yürüyerek, askerlerden arındırılmış bir Kıbrıs istediğini yineledi.
Güvenlik Konseyi Daimi 5 üyesi 2007 yılında Yeşiller Partisi temsilcileri ile birlikte ziyaret edilerek, kampanyaya destek de talep edilmişti. Bu çerçevede 20 Ağustos'ta Rusya Büyükelçiliğinde, 29 Ağustos'ta ABD Büyükelçiliğinde, 13 Eylül'de Çin Büyükelçiliğinde, 17 Eylül'de Birleşik Krallık Yüksek Komiserliğinde, 26 Eylül'de Fransa Büyükelçiliğinde elçi veya üst düzey elçilik yetkilileri ile bir araya gelindi
Mağusa'nın birleştirilmesi, Maraş'ın yasal sahiplerine iadesi kampanyası: Çözüm sürecine yardımcı olacak güven artırıcı önlem çerçevesindeki ikinci kampanyamızı da 2007 yılında başlattık.
Yeni Kıbrıs Partisi (YKP), Alman-Kıbrıs Forumu, Sınırı Aşan Eller Kadın Örgütü, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası (KTÖS), Kıbrıs Sanat Derneği, Haklar ve Özgürlükler Derneği, Kıbrıs Doğa Dostları, Kıbrıs AB Derneği (KAB), Kıbrıs Indymedia'nın imzası ile hazırlanan ortak deklarasyon çerçevesinde düzenlenen basın toplantısı 27 Temmuz 2007 tarihinde Maraş'taki Palm Beach Otel sahilindeki dikenli teller boyunca yapıldı
YKP çeşitli örgütlerle birlikte başlattığı Maraş ile ilgili kampanya ve Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirmek üzere Mağusa Belediye Başkanı Alexis Galanos'u 11 Temmuz 2007 tarihinde ziyaret etti.
17 Ekim 2007, tarihinde Mağusa Belediyesi Konferans Salonu'nda, YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ve Alman Kıbrıs Formu'ndan Serdar Atai'nin konuşmacı olduğu "Mağusa'nın birleştirilmesinin Kıbrıs sorununa katkısı" başlıklı kitle toplantısı yapıldı.
16 Ekim 2008, tarihinde Mağusa Belediyesi Konferans Salonu'nda, YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ve Dış İlişkiler Sekreteri Alpay Durduran'ın konuşmacı olduğu kitle toplantısında "Maraş'a yeniden dönüş güven artırıcı önlemdir" vurgusu bir kez daha yapıldı
"Hemen şimdi, Maronitler evlerine dönsün!": 6 Temmuz, Pazar günü Asomatos (Özhan) köyü yakınında, askeri kampın telleri önünde düzenlediğimiz basın toplantısı ile "Hemen şimdi, Maronitler evlerine dönsün!" kampanyasını başlattık
Basın toplantısında gerekçelerimizi anlatırken bazı konuların altını çizmiştik;
"Kıbrıslı Rumlar ve Kıbrıslı Türkler olarak iki dominant toplum kendi sorunlarını çözmek için yıllardır görüşmeler yapmakta, çeşitli toplantılarla kimi güven artırıcı önemleri hayata geçirmekteler. Ancak Kıbrıslı azınlıkların yani Kıbrıslı Ermenilerin, Maronitlerin ve Latinlerin de bu ada üzerinde yaşamaya devam ettiğini unutmadan ve onların taleplerini görmezden gelmeden de politika ve çözümler üretmeliyiz, yoksa bu adanın çok kültürlü Kıbrıslılık kimliği anlamsızlaşır, değerini yitirir
Bölgenin askersizleştirilerek Maronitlerin 1974 öncesi yerleşik oldukları bölgelere dönmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması, Kıbrıs sorununun çözümüne yeni bir ivme kazandıracak ayrıca Kıbrıs'ın solmakta olan bir rengine yeni baştan yaşam gelecektir
Ayrıca Kıbrıslılar olarak çok kültürlülük derken anladığımız, bu ada üzerinde var olan tüm farklı renklerse bunları korumak da bizlerin görevidir "
Daha fazla geçiş kapısı: Kıbrıslıların daha çok teması için, daha çok geçiş noktası açılması için yapılan eylemlere katılarak destek verildi. Ledra ile Limnidi-Pirgo-Dillirga geçişleri yanında Lefke-Aplıç, Mağus-Derinya, Luricina- Athienou'ya da geçiş olanağı sağlanması, Lefkoşa'daki araç geçişlerinin fazlalığı göz önüne alınarak Çağlayan Bölgesine araç geçişine de olanak sağlayacak geçiş noktası açılması ve benzeri ihtiyaçlar gözetilerek başka bölgelere de geçiş olanağı sağlanması YKP'nin dillendirdiği ya da desteklediği bu dönemdeki görüşler oldu.
Bu dönemde uzun zamandır mücadelesi verilen Ledra Caddesindeki geçişe olaylı olsa da izin verildi ama bununla beraber açılacağı açıklaması yapılan Limnidi Pirgo geçişi konusundaki belirsizlik devam etmekte. Belirsizliğin ana kaynağının Türk tarafı olduğu, önce tuhaf taleplerle süreci uzattığı şimdi de çevreyi da mahvedecek şekilde militarist gerekçelerle yeni yol yapılmasını talep ettiği bilinmekte. YKP bu süreçte de tavrını ortaya koymuş, çevrenin korunması yönünde uyarılarda bulunarak bu konudaki olumsuzlukları ilk gündeme getiren Kıbrıslı parti olmuştur.
YKP'nin hedefi olan tamamen kontrolsüz özgürce Kıbrıslıların kendi ülkelerinde dolaşması politikaları çerçevesinde çalışmalarını da sürdürmeye kararlıdır çünkü daha çok geçiş Kıbrıslıları daha çok birbirine yaklaştıracak, toplumlararası güvenin gelişmesine katkı sağlayacaktır.
Avrupa Sol Partisi ile ilişkiler: Avrupa Sol Partisi'nin (EL) 2009 Haziran'da düzenlenen Avrupa Parlamentosu seçimlerine yönelik, "şansını kullan, Avrupa'da değişim hemen şimdi" sloganı ile 29 Kasım 2008 tarihinde Avrupa'dan tüm Sol Parti üye ve gözlemcilerinin katıldığı bir toplantı düzenlendi. Toplantıya Yeni Kıbrıs Partisi de gözlemci olarak katıldı
Avrupa Sol Partisi'yle (ASP) Özgürlük ve Dayanışma Partisi'nin (ÖDP) ortak olarak düzenlediği ve YKP'nin de katıldığı Ortadoğu Konferansı,19-20 Aralık 2008 tarihlerinde İstanbul'da gerçekleşti. Kıbrıs başlıklı oturumunda Murat Kanatli (YKP), Aristos Damlaou (AKEL), Panos Trigazis (SYN), Masis Kürkçügil (ÖDP) birer konuşma yaptı.
Solun Hareketi ve Ekoloji Koalisyonu Synaspismos (SYN) ile Avrupa Sol Partisi'nin (EL) 7-8 Haziran 2008'de Selanik'te düzenlenen "Güneydoğu Avrupa ve Balkan bölgesinde gelişmeler: Avrupa Solun Önerileri" başlıklı konferans ile çatışmaların eşiğinde olan ülkelerin ilerici ve sol partilerine ev sahipliği yaptı
23-25 Kasım 2007 tarihlerinde Prag'da gerçekleştirilen Avrupa Sol Partisi'nin Kongre çalışmalarına konuk olarak YKP de katıldı. YKP Parti Meclisi 4 Aralık 2007'de yaptığı toplantıda Avrupa Sol Partisi'nin "Alternatifler İnşa Etmek" başlıklı 2. Kongresi'nde alınan kararları onayladığı ve sonuç bildirgesinde belirlenen çerçeveler doğrultusunda mücadelesini sürdürme kararı verdi.
Uluslararası toplantılar: Sol Hareketler ve Ekoloji Koalisyonu Synaspismos'un (SYN) AKEL'in davetlisi olarak Kıbrıs'a yaptığı ziyarette çeşitli örgütlerle yaptığı temaslar çerçevesinde 3 Temmuz 2008'de Yeni Kıbrıs Partisi ile de bir araya geldi. SYN Yeni Başkanı Alexis Tsipras yanında Politik Sekreterlik üyesi Yiannis Balafas ve Politik Merkez Komitesi üyesi Rena Dourou de katıldığı toplantıya Yeni Kıbrıs Partisinden Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ve Dışilişkiler Sekreteri Alpay Durduran katıldı. Holiday Inn Otel'de gerçekleşen görüşmede, 2 saate yakın Kıbrıs sorunundaki son gelişmeler değerlendirilirken, YKP'nin güven artırıcı önlemler çerçevesinde ortaya koyduğu düşünceler konuşuldu ve Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs'tan siyasal partilerin katılacağı ortak etkinlikler değerlendirildi.
Avrupa Parlamentosu GUE/NGL Grubu ile AKEL 3 Aralık'ta Kıbrıs sorununa çözüm bulma çerçevesinde sürdürülen müzakerelerin ele alındığı (The Cyprus and Efforts to Reach a Comprehensive Solution) başlıklı bir konferans düzenlendi. Konferansa GUE/NGL Grup Başkanı Francis Wurtz, AKEL Parlamento Sözcüsü Nicos Katsourides, YKP Dışilişkiler Sekreteri Alpay Durduran, BKP Gençlik Genel Sekreteri Abdullah Korkmazhan, EDON Genel Sekreteri Christos Christofides konuşmacı olarak katıldı.
Türkiye girişimleri: Yeni Kıbrıs Partisi, 5-7 Haziran 2009 tarihlerinde ÖDP, DTP, Sosyalist Parti, EMEP, SDP ile İstanbul'da bir araya geldi. Görüşmelerde Kıbrıs sorunu, işgal ve demografik yapının değiştirilmesi konusunda ortak iş ve güç birlikleri konularını ileriye taşınması konuşuldu. Yürütme Kurulu'ndan Murat Kanatlı, Salih Uyguroğlu, Kemal Aktunç ile Parti Meclisi üyeleri Halil Paşa ve Remzi Yektaoğlu, YKP Gençlik'ten Nevzat Hami ve Mağusa ve Lefkoşa İlçe Örgütleri Yönetim Kurulu üyeleri Gülay Kaşer, Sezer Kaşer ve Eda Yektaoğlu'ndan oluşan 11 kişilik heyet İstanbul'da bulunduğu süre zarfında çeşitli çevrelerle de farklı düzeylerde temaslar yaptı. 5 Haziran'da ÖDP heyeti ile Makine Mühendisleri Odasında görüşüldü. Görüşmeye ÖDP Başkanı Hayri Kozanoğlu, Uluslararası İlişkiler ve Dış Politikadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nermin Kaplan ve Merkez Yürütme Kurulu üyesi Sema Solaklı ile Uluslararası İlişkiler Bürosu üyesi Masis Kürkçügil katıldı... Ayni gün DİSK Genel Sekreteri Tayfun Görgün ile DİSK Genel Merkezinde görüşme yapıldı. Günün son toplantısı da Küresel Barış ve Adalet Koalisyonu temsilcileri ile YKP temsilcileri arasında gerçekleşti. Toplantıya YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ve YKP Gençlik Genel Sekreteri Nevzat Hami katılırken, Küresel BAK temsilcileri Tayfun Mater, Bülent Aydın, Filiz Ülgüt ve Yıldız Önen katıldı. 6 Haziran'da ilk olarak, EMEP heyeti ile EMEP Genel Merkezinde görüşme gerçekleşti. Görüşmeye Uluslararası İlişkilerden sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Kamil Tekin Sürek ve Uluslararası İlişkiler Bürosundan Mehmet Özer katıldı. Ayni gün DTP heyeti ile DTP İstanbul İl Örgütü Binasında gerçekleşen görüşmeye ise Dış İlişkilerden de sorumlu DTP Milletvekili Sabahat Tuncel ve asistanı Serra Bucak, Dış İlişkiler Bürosu üyesi ve Emine Ayna'nın da asistanı Evren Çevik ile Dış İlişkiler Bürosu üyesi ve Parti Meclisi üyesi Medeni Kırıcı katıldı. Bu arada Cumartesi günü ayrıca Yeşiller Parti heyeti ile Yeşil Ev'de görüşme gerçekleşti. Tanışma ve görüş alışverişi şeklinde toplantıya YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı ve YKP Gençlik Genel Sekreteri Nevzat Hami katılırken, Yeşillerden de Genel Sekreter Aysen Ataseven, Uluslararası İlişkiler Koordinatörü Ahmet Atıl Aşıcı ve İstanbul Beyoğlu İlçe Örgütü eş koordinatörü Selda Arzuman katıldı. 7 Haziran'da da SDP heyeti ile SDP İstanbul İl Örgütü Binasında gerçekleşen görüşmede ise Genel Başkan Yardımcısı Dilay İnkaya, Parti Meclisi üyesi Rıdvan Turan ve eski Merkez Yönetim Kurulu üyesi Günay Kubilay hazır bulundu. Ayni gün ikinci toplantı ise İşçilerin Sosyalist Partisi heyeti ile İşçilerin Sosyalist Partisi İstanbul İl Örgütü Binasında yapıldı. Toplantıya İşçilerin Sosyalist Partisi Merkez Yönetim Kurulu üyeleri ayni zamanda Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Pusatoğlu, MYK üyesi ayni zamanda Dış İlişkiler Bürosu Koordinatörü Hayrettin Belli, MYK üyesi Selahattin Gümüş, MYK üyesi Gökhan Taşyakan, İstanbul İl Başkanı Kadir Akın ve Dış İlişkiler Bürosu üyesi Ekren Ekinci katıldı.
İşçilerin Sosyalist Partisi (Sosyalist Parti) görüşmeler sırasında sunulan ortak deklarasyonu onaylamış ve Kıbrıs sorunu konusunda konferans düzenlemeyi gündemine koymuş ve 20 Temmuz'da bildiri yayınlayarak işgalin sona erdirilmesi çağrısı yapmıştır.
YKP, 20-21 Haziran 2009 tarihlerindeki ÖDP Kongresine konuk olarak katıldı
YKP, 27-28 Haziran 2009 tarihlerindeki Ankara'daki Çatı Partisi Girişimi toplantısına konuk olarak katıldı.
YKP, 4 Ekim 2009 tarihindeki DTP Olağanüstü Kongresine konuk olarak katıldı
Kıbrıs Barış Platformu: Aralık 2007'de Kıbrıs Barış Platformunun oluşturuldu. Oluşum sürecinde bir de ortak deklarasyon yayınlandı. Ortak deklarasyonu Şubat 2008'de şu örgütler imzalamıştı. KTÖS, KTOEÖS, Tıp-İş, DAÜ-Bir-Sen, Kıbrıs AB Derneği (KAB), TDP, BKP, YKP, Kıbrıs Yayıncılar Birliği (Kıb-Yay), Çağ-Sen. Daha sonraki süreçte Güç-Sen ve İskele Yurttaş İnisiyatifi de Platforma katıldı, Kıbrıs AB Derneği ise çekildi.
Partimiz KBP dönem sözcülüğünü Ağustos 2008 ayında yapmış ve bu dönemde 1 Eylül Dünya Barış Gününü Kıbrıslıların birlikte kutlaması çalışmalarında katkı koymuştur.
Kıbrıs Barış Platformu 9-11 Aralık 2008 tarihleri arasında Brüksel'de temaslar gerçekleştirdi Brüksel'de bulunduğu süre içinde Kıbrıs Barış Platformu heyeti, 10 Aralık'ta Kıbrıs Türk Toplumu Çalışma Birimi Başkanı Andrew RASBASH, Avrupa Parlamentosu (AP) Başkan Yardımcısı, Kıbrıs Türk Toplumu ile ilişkiler yürüten Yüksek Seviyede Temas Grubu Başkan Yardımcısı, Sosyalist Grup Üyesi Mechtild ROTHE ve Yüksek Seviyede Temas Grubu Üyesi, Ulusalcılar Grubu (UEN) Üyesi Sean O´ NEACHTAIN ile görüştü. Heyet 11 Aralık'ta ise Kıbrıs Türk toplumu ile ilişkiler yürüten Yüksek Seviyede Temas Grubu Başkanı, Avrupa Halkları Partisi - Hıristiyan Demokratlar (EPP-ED) Grubu Üyesi Françoise GROSSETÊTE, Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü, Avrupa Halkları Partisi - Hıristiyan Demokratlar (EPP-ED) Üyesi Ria OOMEN-RUIJTEN, Avrupa Liberaller ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Grup Başkanı Graham WATSON, ALDE Grubu Üyesi Andrew DUFF, ve Konfedere Avrupa Birleşik Sol/Kuzeyli Yeşil Sol (GUE/NGL) Grubu Üyesi Dimitrios PAPADIMOULIS ile görüştü. Brüksel'deki temasları sırasında KBP heyeti ayrıca, Kıbrıslı Avrupa Parlamenterleri Avrupa Halkları Partisi - Hıristiyan Demokratlar (EPP-ED) Grubu Üyesi Ioannis KASOULIDES ve Panayiotis DEMETRIOU ile Avrupa Liberaller ve Demokratlar İttifakı (ALDE) Grup üyesi Marios MATSAKIS ile de bir araya gelerek görüş alış verişinde bulundu.
Ledra Palas Toplantıları: 1989 yılından beri, Slovak Elçiliğinin düzenlediği, Kıbrıs'ın tümünden siyasal partilerin katıldığı Ledra Palas toplantılarına katılındı. Burada bir araya gelen siyasi partilerin önemli pek çok konuda inisiyatif üslenip sorunun gerçek sahipleri olarak çözüm üretmeleri bizim hep savunduğumuz ve bu konuda uyardığımız ve öneriler sunduğumuz bir konu oldu. Ancak bu toplantılar, bir araya gelip görüş alışverişinden ve ufak çaplı bazı sosyal etkinlikler dışında bir şeyler yapamadı. Ancak Ledra Palas toplantıları, oraya katılan siyasi partilerin gerçek niyetlerini öğrenmemiz açısından yararlı olmuştur. Biz bu çerçevede süren toplantılara katılmayı sürdürdük, sürdüreceğiz ve orada bulunan siyasi partileri etkilemeye çalışacağız.
16 Nisan 2008 tarihinde YKP'nin ev sahipliğinde yapılan toplantının gündemi de yine YKP'nin isteği üzerine "görüşme sürecinde sivil toplumun rolü ve Kıbrıs'ta güven artırıcı önlemlerin (askersizleştirme, askerlerin karşılıklı olarak geri çekilmesi (dekonfrantasyon), silahsızlanma, Maronit köyleri ve Maraş ile ilgili yeniden yerleşim) önemi" konuları ele alındı Toplantıya sunulan metin yaygın olarak medyaya ve çeşitli siyasal çevrelere de geniş olarak dağıtıldı. YKP'nin toplantıda gündeme getirdiği konular özellikle güney basınında geniş yankı uyandırdı, kuzeyde ise sansüre takıldı. Philelephteros, Politis ve Haravgi bu toplantı ile ilgili özel haber yaparak YKP'nin güven artırıcı önlemlerini aynen yayınlayıp yorumlar yazdılar. Alitihia, Simerini ve Mahi ise özellikle Maraş konusunda YKP önerilerine dikkat çektiler ama güven artırıcı önlemlerin önemini de vurguladılar.
23 Eylül 2009 tarihindeki YKP'nin ev sahipliğinde ise, "Kıbrıs'ın deniz üzerindeki hakları, Deniz Hukuku ve Bunların Kıbrıs'la İlişkisi" başlığı tartışıldı. Bu başlık da yine önemli ses getirdi.
Savaş Karşıtı Hareket: Bu dönemde Kıbrıslılar seslerini Gazze için birleştirdi. İsrail'in Gazze'ye yaptığı operasyonu protesto yürüyüşü, 3 Ocak 2009'da Elefteria Meydanından yapıldı. Protesto eylemine, AKEL, POGO, EDON yanında Kıbrıs Barış Platformu, "Savaşa Hayır Koalisyonu-Kıbrıs", "Kıbrıs Filistinliler Birliği", Yeni Kıbrıs Partisi, Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikası, Birleşik Kıbrıs Partisi, Kıbrıs Sosyalist Partisi, İşçi Demokrasisi, "Kıbrıs-Kürdistan Dostluk Derneği", Baraka Kültür Merkezi, Otonom İktidar Karşıtları Hareketi, "AN.A. Tropi Kıbrıslı Üniversite Öğrencileri İnisiyatifi", Kıbrıslı Gençlik Platformu, "Hands Across the Divide", "Kıbrıs IndyMedia", "Justice for Palestinians, San Hose, CA. USA", Youth Against Nationalism ile Kıbrıslı aktivistler destek verdi. Eyleme ayrıca çok sayıda Filistinli, Arap, Kürt ve diğer uluslardan göçmenler ve öğrenciler de destek verdi
Küresel BAK'ın çağrısı ile 14 Haziran 2008 Cumartesi günü "savaşa hayır / İncirlik Üssü kapatılsın" sloganı ile Kıbrıslı, Yunan ve Türkiyeli Savaş karşıtları Adana'da buluştu. Sabah İncirlik Üssü girişinde basın toplantısı ve öğleden sonra da Adana Eczacı Odasındaki "Askeri Üslere Karşı Uluslararası Forum" düzenlendi. Forumda ve basın toplantısında YKP Yürütme Kurulu Sekreteri Murat Kanatlı Savaş'a Hayır Koalisyonu Kıbrıs temsilcisi olarak da birer konuşma yaptı.
15-22 Mart Savaş ve İşgallere Karşı Küresel Eylem haftası nedeni ile 22 Mart 2008 tarihinde Savaşa Hayır Koalisyonu - Kıbrıs'ın çağrısı ile Elefteria Meydanında buluşan yüzlerce kişi, alanda bir süre bekledikten sonra ABD Elçiliği'ne kadar yürüdü. Kıbrıs'ın her iki yanından örgüt temsilcileri ve aktivistler birlikte Filistinli, Suriyeli, Iraklı onlarca aktivist ve çeşitli örgüt temsilcileri de eyleme katıldılar.
Avrupa Sosyal Formu: 2010 yılında İstanbul'da gerçekleştirilecek Avrupa Sosyal Forumu'nun Hazırlık toplantısı 13-15 Mart 2009 tarihleri arasında Atina'daki Paneion Üniversitesinde gerçekleşti. Toplantıya YKP temsilcileri de katıldı
5. Avrupa Sosyal Forumu 20 Eylül 2008'de İsveç'in Malmö şehrinde gerçekleştirildi ASF'ye YKP temsilcileri de katıldı
YKP Gençlik: YKP Gençlik kampı "deniz, kum, güneş ve sosyalizm" başlığı ile sol gençlik buluşması şeklinde 3-5 Ağustos 2007 ve 28-30 Ağustos 2009 tarihlerinde Karpaz, Altınkumsal'da gerçekleşti
YKP Gençlik tüm birey, sivil toplum ve gençlik örgütlerine; "gelin çözümsüzlüğün değil barışın nöbetini tutalım, "yurt ödevimiz" zorunlu askerliği tartışmak için 8 Aralık 2007, Cumartesi KTÖS Lokalinde bir araya gelelim" çağrısı yaptı. Çağrı sonrası katılan diğer aktivistlerle beraber "Kıbrıs'ta vicdani ret inisiyatifi" oluştuğu kamuoyuna açıklandı.
Genel: YKP geçen bu iki yıl içerisinde toplumun gündemine gelen hemen hemen her konuda basın bildirileri ve basın toplantıları ile görüşlerini aktarmayı sürdürdü. Zaman zaman katılma olanağı bulduğumuz radyo ve televizyon programlarında da parti politikalarımızın halka ulaştırılması sürdü. Ancak bildirilerimizin önemli bir bölümü yine basın yayın organlarında yer almadı. Partimizi kamuoyundan gizleme politikası sürmektedir.
Geçmiş yıllardaki olumsuzluklar bir miktar iyileşerek de olsa devam etmiştir. Bir süredir devam ettiği şekli ile partinin başaramadığı en önemli husus örgütlenme ile ilgili olmuştur. Mevcut üyeler içerisinde belli sayıda bir kesimi aktif halde tutabildiği, yeni üye kayıtlarında yetersiz kaldığı gerçeğini de belirtmek durumundayız. Elbette ki YKP'ye aktif olarak katılmak, mücadele sürdürmek ülkenin içine sürüklendiği bu koşullarda epey zorlaşmıştır. Buna rağmen toplumda açık, net ve gerçekten barış ve birleşik bir Kıbrıs isteyen unsurların partiye katılması için çalışmalar sürdürülmelidir. Örgütlenme ile ilgili en önemli olumluluk parti üye kayıtları başarılı bir şekilde yenilenmiş ve usulüne uygun kayıt altına alınmış olmasıdır.
Ayrı bir kadın örgütümüzün olmamasına rağmen, YKP'li kadınlar düzenli olarak Kıbrıs Cumhuriyeti Adalet ve Kamu Düzeni Bakanlığı altında oluşturulan Kadın Hakları için Ulusal Mekanizmadaki çalışmalara katılmaya devam etti.
Parti içi eğitim çalışmaları ile Rumca öğrenme kurslarına da devam edildi.
Yeniçağ Gazetesi:
Geçmiş senelere nazaran Yeniçağ Gazetesi ile ilgili durumda iyileşme olmamış tersine kısmi de olsa kötüleşme yaşanmıştır. Bu noktada 9. Kurultay belgesindeki gazete ile ilgili kısım güncelliğini korumaktadır:
"Partinin yayın organı ve sesimizi duyurduğumuz Yeniçağ Gazetesi'nin düzenli olarak yayımlanabilmesi için büyük gayret sarf edildi ve sarf edilmektedir. Bu dönemde de Yeniçağ Gazetesine duyulan ihtiyaç kendini göstermeye devam etmiştir. Basın yayın organlarının ambargo uyguladığı, ambargo uygulamayanların ise yayınlanan bildirilerimizi kuşa çevirerek anlaşılmaz hale getirdiği günümüzde Yeniçağ Gazetesi çok daha aranır olmalı idi. Ancak şurası da bir başka gerçek ki parti üye ve sempatizanlarımızın Yeniçağ Gazetesine gösterdikleri ilgi ve destek beklenen düzeyin çok altında seyretmektedir. Rejime karşı mücadele sürdüren partimizin bu yayın organının yayınını sürdürmesi bir zorunluluktur ve bunun devamlılığını sağlamamız önemli bir görevdir. Bu konuda önümüzdeki dönemde gazetenin, ciddi çalışmalarla daha iyi, daha okunabilir ve daha çok desteklenebilir bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır."
BİLBAN:
Yeni Kıbrıs Partisi Lefkoşa İlçe Örgütü, 6 Mayıs 2008 Salı akşamı Lefkoşa'da Arabahmet Kültür Merkezinde Kıbrıs'ın kuzeyindeki nüfus yapısını düzenlediği panelde tartıştırmıştı. Paneli Kıbrıs Yayıncılar ve Kitapçılar Birliği Başkan Yardımcısı ve o dönemdeki Kıbrıs Barış Platformu Dönem Sözcüsü Halil Paşa yönetmişti. Panele konuşmacı olarak, YKP Dış İlişkiler Sekreteri Alpay Durduran, Öğretim Görevlisi, Araştırmacı - Yazar Mehmet Hasgüler, Oslo Uluslararası Barış Araştırmaları Enstitüsü (PRIO) araştırmacısı Mete Hatay ve Sosyolog- Araştırmacı Muharrem Faiz katılmıştı. Konuşmacıların paneldeki sunumlarının daha sonra kendilerince redaksiyon edilmesi sonrası Türkçe, Rumca, İngilizce dillerinde kitap haline getirildi ve FES'in desteği ile BİLBAN-İKME ortak yayını olarak "Kıbrıs'ın kuzeyindeki demografik yapı" adıyla yayınlandı.
Bu dönem için FES'in desteklediği, BİLBAN-IKME ortak yayını olarak TOKKA isminde iki dilli aylık bir yayın organı çıkarılmaya başlandı.
Sosyal etkinlikler:
Yeni Kıbrıs Partisi, 3 Kasım 2007, 14 Kasım 2008 tarihlerinde dayanışma yemeği düzenlendi.
20 Nisan 2008 tarihinde Aysimeon'da (Avtepe), 5 Temmuz 2009'da da Komi Kebir'de (Büyükkonuk) Mağusa İlçe Örgütünün koordinasyonunda tüm partililerin katıldığı piknik düzenlendi.
Boykot kampanyası: YKP, Ocak 2009 yılından başlayarak parti içinde ve dışında erken seçimleri tartıştırmış, Şubat ayında Kurultay'ın Olağanüstü 1. Toplantısını yapmış, oy birliği ile alınan karar neticesinde seçime kadar olan süreçte çeşitli etkinlikler yapmıştır.
Bu süreç içindeki çalışmalar ve açıklamalar, oluşturulan Boykot Eylem Komitesi aracılığı ile sürdürülmüş, açıklamalar da bu komite adına yapılmıştı.
Boykot Eylem Komitesi, Murat Kanatlı, Alpay Durduran, Emir Taşcıoğlu, Salih Uyguroğlu, Erdinç Selasiye, Celal Devrim Önen, Kemal Aktunç, Damla Özhan, Rasıh Keskiner, Çağla Konuloğlu, Halil Paşa, Yılmaz Parlan, Halil Sayın, Serhan Gazioğlu'ndan oluşmuştu. Bu çalışmalar Boykot Eylem Komitesi yanında Salih Uyguroğlu, Gülay Kaşer, Mustafa Noyan, Nevzat Hami ve Remzi Yektaoğlu'ndan oluşan Örgütlenme Sekreterliği tarafından da desteklenmişti...
Olağanüstü Kurultay sonrası demokratik kitle örgütleri, sendikalar ve bazı siyasi partiler ziyaret edilerek YKP boykot gerekçeleri aktarılmış ve destek talep edilmişti Bunun yanında bir de Lefkoşa'nın güneyinde Classic Otel'de de bir basın toplantısı düzenlenerek Rumca konuşan Kıbrıslılara da boykot gerekçeleri anlatılmıştı. Seçim çalışmaları sırasında Kıbrıslı Rumlara yönelik diğer siyasi partilerin hiç başka bir etkinliği olmaması dikkat çekiciydi.
Bu süreç zarfında büyük şehirlerde toplantı ve bildiri dağıtımı dışında çeşitli köylerde de toplantılar düzenlenmiş, iki haftada bir de Kuğulu Park buluşmaları gerçekleştirilmişti.
Tüm bu çalışmalar 14 Nisan 2009 tarihinde Lefkoşa'da Saraçoğlu Meydanında talimatla yönetilmeye hayır, bu memleket bizim biz yöneteceğiz" başlıklı bir miting ile sonuçlandırıldı.
Bu süreç içinde düzenli şekilde Havadis ve Radyo Mayıs'a da ilanlar verilerek etkinliklere katılım çağrıları yapılmıştı.
Boykot kampanyası sırasında, özellikle Afrika Gazetesinin tavrı dikkat çekiciydi. "YKP'nin derin sesi" gibi karalayıcı, boykotu sürekli aşağılayıcı açıklama ve haberler seçim propaganda süresince Afrika Gazetesinde yayınlandı. Mart 2009'tan itibaren de UBP'nin başta olmak üzere diğer tüm partilerin açıklama ve etkinliklerine yer veren Afrika Gazetesi, YKP'nin hiçbir açıklama veya etkinliğine yer vermedi. YKP'nin de yer aldığı etkinliklere de YKP'nin adı gözükmesin diye katılımcı örgütlerin isimlerini gizleyerek yayınladı. Seçimin hemen ardından YKP'nin "yeni acentanız hayırlı olsun" başlıklı TC Elçiliği önündeki eylemi, polisin şiddet kullanması üzerine tüm basın yayın organlarında yer aldı ama 100 m ilerideki Afrika Gazetesi bu olayı da görmeme gereği duydu
Boykot Kampanyasına diğer bir saldırı da Baraka Kültür Merkezinden geldi. 3 aylık Dergileri Argasdi'nin seçim öncesi sayısında özellikle boykot kampanyasına ama zaman zaman da YKP'nin adı verilerek eleştiri sınırlarını aşan saldırı düzenlendi. Boykotun siyasi bir kampanya olduğunu unutan Barakacılar seçim sonrası Elçilik önündeki açıklamayı da es geçerek internet sitelerinde yayınladıkları makale ile YKP'yi seçim sonuçlarına yönelik açıklama yapmamak ve boykot kampanyasını da başarısız olmakla suçladılar. Bunu da katılımın yüzde 1 artmasına bağladılar.
YKP'nin kısıtlı kaynaklarla yürüttüğü boykot kampanyası her şeye rağmen başarılı olmuştur. Seçime katılımı tartıştırmış, özellikle egemenler katılımın düşmesinden ciddi olarak endişe etmişler, bunu da sürekli yaptıkları "seçime mutlaka katılın" şeklindeki açıklamalarına yansıtmışlardır.
Maddi olanakları kısıtlı yapılan böylesi bir kampanyaya YKP'nin yakınında durduğunu iddia eden örgütlerin de saldırması, YKP'yi kaynak ve maddi güç olarak zorlayarak ek çalışma yapmaya itmeleri karşısında Parti Meclisi ilişkilerin gözden geçirilmesini değerlendirmiş ve tüm YKP'lilerin ortaklaştığı görüş, bu tip yapılarla yakın ilişkimizin olmadığının daha net vurgulanması yönünde çalışma yapılması olarak şekillenmişti.
Bu süreç zarfında YKP ile ilişkisi kalmamasına rağmen üye veya sempatizan olduğu yönünde tavırlar geliştirenlerle ilgili Örgütlenme Sekreterliğinin önerisi ile bir kez daha başka partilerden aday olanlar veya başka partilere üyelikleri kamuoyuna açıklananlar konusunda Tüzüğün ilgili maddesi uyarınca işlem yapılmış özellikle kamuoyunca bilinen Arif Hasan Tahsin başta olmak üzere bazı üyelerin ve sempatizanların parti ile ilişkisinin kalmadığı yönünde karar alınmıştır.
BİR SÖZ DAHA...( Sonuç)
29 Ekim 1989'dan bu yana yirmi yıl geçti. Kuruluşunun daha ilk günü, Kıbrıs'ta YKP'nin kurulduğu duyulmadan, TC Dışişlerinin " Kıbrıs'ta TC karşıtı bir siyasal parti kuruldu, ama halk bunlara gereken dersi verecek" saldırısı ile doğan siyasi hareket, her türlü baskı ve tehditler, bombalar ve kurşunlar arasında mücadele ede ede bugünlere geldi.
Bugün 20 yaşını doldurmuş olan YKP, işgal altındaki bu ülkenin kuzeyinde, çok zor koşullarda, kuruluşunda belirlediği hedefler doğrultusunda mücadelesini sürdürmüş, sürdürmeye devam etmektedir. Bu mücadele Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleştirilmesi, TC asker- sivil yönetimlerinin Kıbrıslıları her şeyleri ile yok etme müdahalelerinin geriletilmesi ve ortadan kaldırılması, geleceğin, gelecek kuşakların mücadelesidir.
YKP bu mücadeleyi sürdürecektir. Bu ülkenin kuzeyinde bu görev YKP'ye düşmüştür.
Bu görevi sürdürürken YKP, yeni ama mücadelede kararlı müttefikleri de yanına alarak yürümeyi başaracaktır.
YKP bu ülkenin onurudur.
YKP, kurulu düzene başkaldırıyı anlatır,
YKP, Rejime teslim olmayanların tek örgütüdür,
YKP gelecektir. Tüm başkaldırmaya karar verenleri geleceğe katılmaya, destek vermeye çağırıyoruz.
Zafer, er veya geç, bugün veya yarın, ama bir gün mutlaka hep başkaldıranların, rejime teslim olmayanların olmuştur.
Yol virajlı ve uzun. Ama biz bu uzun yollarda yürümeye alıştık.
Yolumuz, yolunuz açık olsun.
Kurultay Kararı 1:
Reform mu, rejim değişikliği mi?
YİRMİNCİ KURULUŞ YILINDA YKP'NİN AMAÇLARI
20 yıllık mücadele tarihinde YKP, kurulduğu günden beri ortaya koyduğu ana ilkelerden sapmaksızın, aynı kararlılıkla mücadelesine bugün de devam etmektedir.
YKP, 1989 yılında yola çıkarken, Kıbrıs'ın kuzeyinin Türkiye tarafından işgal edildiğini, her taşın altından bir Türkiyeli yetkilinin çıktığını net olarak vurgulamıştı. Yeniçağ Gazetesi, 2 Eylül 1990 tarihindeki ilk sayısında vilayetleştirmeye karşı mücadeleyi manşet yaparak bu konuya verdiği önemi ortaya koymuştu.
YKP için 20 yıllık sürede Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleştirilmesi için mücadele çok önemli oldu ama bununla yetinilmedi
Sol, sosyalizm için mücadele de politik çalışmaların ana ekseni olarak belirlendi. Ancak YKP'nin belirlediği sosyalizm; hem eşitlikçi, hem özgürlükçü olan, katılımcı demokrasiye önem veren, dogmalara hiçbir şekilde teslim olmamış bir anlayışa sahiptir. YKP, küresel bir adaletin peşinde oldu ki bu adalet tüm dünyadaki zenginliklerin dünya halkları tarafından eşit paylaşımını da öngörmektedir. Bu nedenle YKP için enternasyonalizm vazgeçilmez bir unsur oldu. Bu yönü ile yalnızca teoride değil pratikte de "bütün halklar kardeştir" sloganını benimsediği için emekçileri din, dil, renk, etnik köken ve cinsiyetlerine ayırmaksızın hakları için mücadeleyi kendine ilke edindi.
Adada üslere ve yabancı ordulara karşı mücadeleyi benimsedi. Bu temelde üslerin boşaltılması, tüm yabancı orduların evine dönmesi, YKP'nin yalnız Kıbrıs adası için değil bölge halklarının güvenliği ve geleceği için istediği enternasyonalist bir taleptir. Bu, YKP'nin anti-emperyalist ideolojik damarından beslenmekteydi. Ama bugünkü ulus devletlerin yıkıldığı dünyamızda, ulus devleti de savunanların anti-emperyalizm söylemini benimsediğini iddia etmesinden dolayı, milli burjuvaların uluslararası tekellerden daha az sömürücü olmadığı gerçeğiyle, ulus devletlere de olan tavrımızla YKP'nin hem anti-emperyalist ve anti-kapitalist olduğunu bugün bir kez daha vurguluyoruz
YKP, başka bir Avrupa istiyor Bugünkü AB'nin yönetiminde olanlara rağmen, bölge halklarına getirdiği hakları ve özgürlükleri reddetmeden, daha güçlü bir sosyal, emeğin AB'sini kurmak için Avrupa'daki ilerici ve sosyalistlerle mücadelemizi yükseltiyoruz
20 yıllık bu mücadelelerimiz durmadı, sürüyor. Sahte rejim karşıtlarının, sahte muhaliflerin fink attığı bir zeminde, siyasetin hem ideolojik hem adi olarak kirletildiği bir coğrafyada zor olanı seçmeye devam ediyor, YKP
Mesela YKP'nin kurulduğu 1989'un Ekim günlerinde Self-determinasyon Aydınlar Hareketi ve benzerleri, Kıbrıs'ın kuzeyindeki ayrılıkçı yapıyı doğrudan veya dolaylı olarak destekleyen örgütlerin, inisiyatiflerin içinde yer alıp YKP'nin düşüncelerine saldıranlar, o günlerde YKP'nin görüşlerini ütopik bulanlar, YKP'nin sloganlarını küçümseyerek yorum yapanlar ta o günlerde YKP'nin ortaya koyduğu görüş ve sloganları bugün savunup YKP'nin önüne geçme iddiasındadırlar. Bu kişi ve grupların geçmişi unutturmaya çalışarak YKP'ye bu düşünceleri öğretme sevdasında olduklarını görmek insanı ciddi ciddi düşünmeye sevk etmektedir. Bu self determinasyoncular bazı dönemlerde Denktaşlarla bile siyaset yapabilecek yere gelmişken bugün CTP MYK'sında bile yer alıyorsa, bunlar da düşünülmesi gereken konulardandır. 1998 yılında YKP'nin programında değişiklik talep edip bunun için mücadele edenlerin, bugün değiştirilmesini istedikleri kelimeleri mücadelelerinin ana maddesi yapmaları da başka not düşülmesi gereken bir konudur. Adı geçenlerin bugün savunduklarını iddia ettikleri düşüncelerinde ne kadar samimi oldukları da ayrıca üzerinde durulması gereken bir konudur. Çevresinde yaşanan tüm değişimlere ve gelgitlere rağmen YKP ana eksenini kaybetmeden uzak ve yakın hedef diye önüne 20 yıl önce koydukları çerçevesinde mücadelesini bugün de sürdürmektedir
1989 yılı içinde, Kıbrıslılarla Dayanışma Derneği bünyesinde süren çalışmalar yanında, partileşme süreci tartışmaları da devam etmekteydi. Bu amaçla partileşmek için yola çıkıldıktan sonra farklı çevrelerden gelenlerin katılımı ile Ekim ayında YKP'yi oluşturacak zorlu bir süreç tamamlandı. Bu farklı çevrelerin büyük kısmı değişik zamanlarda HALK-DER ve TKP saflarında mücadele edenlerdi. Ancak bu kesimlerin de dışında kalmış, başka siyasi geleneklerden/örgütlerden de gelenler, aydınlar, Kıbrıs sorununa duyarlı bireyler de YKP'nin kuruluş sürecine katıldı. Bu sürece katılan herkes birey olarak, yani kendine ait düşünceleri ve taşıdığı ideolojik birikimleri ile katıldı. Tüm kurucu unsurların katılımı ile yapılan tartışma süreçleri sonunda YKP'nin ilk parti programında şekillenen görüşler ortaya çıktı. Bu nedenle bu görüşler, YKP kurucu üyelerinin geçmişindeki siyasal oluşumlarının yani HALK-DER'in, Devrimci Grubun, TKP'nin ve diğer yapıların ideolojik mirasını taşımaktadır. Ancak bu ideolojik miras, geçmişin basit tekrarı ile yeniden ayrışmayı ortaya çıkarmayacak şekilde değerlendirilerek bunların üzerine inşa edilen, farklı düşüncelerin ortak yönleri temelinde zamana ve mekâna uygun yeniden kaleme alınması ile YKP'nin bugün de yaşayan görüşleri ortaya çıktı
[Bu temelde değerlendirildiğinde bugünkü ideolojik miras tartışması anlamsızlaşır çünkü ana akım Sovyetler Birliği merkezli solcu parti dışında kalan tüm yapıların ve grupların adada kalan ve siyasi yaşamı devam eden kadrolarının çok büyük kısmı YKP kurucu üyesi olarak sürece katılmıştı. Bunları inkâr ederek kendini bu yapıların bugün devamcısı saymak aslında reddi tarihtir ve siyasal hiçbir temeli yoktur. Hele de geçmişi bugün tekrar etmek ve o günün terminolojisini bugün uygulayarak zamana ve mekâna inat siyaset geliştirmek anlamsızdır. Hiçbir slogan ve söylem o günün koşullarından ayrı düşünülerek yeniden üretilemez 1970'lerin ve 1980'lerin siyasal ortamı ve sosyo-ekonomik durumu göz ardı edilerek o günün kelimeleri ve sloganları ile siyaset üretmek, bugüne dair söyleyecek ideolojik birikimi, sözü ve cesareti olmayanların dünü kopya ederek siyaset yapıyormuş gibi rol yapmasından başka bir şey değildir. Ayrıca, YKP kurucu üyeleri geçmişi yaşayan ve sahip çıkıldığı söylenen düşüncelerin yaratıcılarıdırlar ve siyasal yaşamlarına düşünceleri ile YKP'de devam ettiler. Bu basit gerçek bile ideolojik miras tartışmasının anlamsızlığı için yeterlidir ]
YKP, en baştan beri parti içinde çoklu ideolojik yaklaşımların varlığını kabullenerek, onları tolere etmenin ön kabulü ile parti tüzüğüne yazdığı şekliyle, açık şekilde parti içinde kanatların oluşturulmasına izin verdi, delege sistemini değil üyeyi esas aldı. YKP, bunları tüzüğüne yazdığında Kıbrıs'taki mevcut siyasi yapıların hiçbiri bu görüşleri kabul etmemekteydi. Bugün ise özellikle delege sistemi ciddi ciddi sorgulanmaktadır
YKP, kurulduğu günden itibaren sürekli benzer eleştirilere maruz kaldı. YKP kurulduğu andan itibaren federal bir antlaşma istediğini, Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleşmesi ve Kıbrıs'ta rejimi ortadan kaldırmak için mücadele edeceğini net olarak ortaya koydu. Bu, daha açık ifade ile vilayetleştirmeye, yani Türkiye'nin her taşın altından çıkarak her şeyi kontrol etmesine karşı mücadele etmekti. YKP, işgal ve fetih zihniyeti sonucu ortaya çıkan nüfus taşınmasına, militarist bir rejimin varlığına, yabancı askerlerin mevcudiyetine, garantörlük sisteminin devamına ve ayrı devlete karşı çıkmış, bunlarla mücadelenin yakın hedefleri arasında olduğunu defalarca vurgulamıştır.
SOSYALİZM
YKP, uzak hedef olarak da sosyalizmi hedeflediğini açık bir şekilde birçok kez açıklamıştır. Bu düşünceler, hem sağ hem de kendini sol diye tanımlayan kesimler tarafından birçok kez eleştiriye ve hatta saldırıya maruz kaldı. Her dönem birileri çıkıp YKP'ye kimi zaman yeni, kimi zaman da eski etiketleri yapıştırdı. YKP bu düşünceleri ile 20 yıldır ayaktadır, mücadele etmektedir, ancak kendisini eleştirenlerin birçoğu bugün siyasal yaşamda değildir
Buna rağmen YKP'nin görüşlerini bir kez daha hatırlatmakta yarar vardır; YKP'liler her şeyin ötesinde birincil olarak İNSAN olduklarına inanırlar; yani bağımsız, hakları ile dokunulmaz, özgür bireyler YKP'liler her türlü farklı yorumlarına rağmen kendini tanımlarken önce sosyalist olduklarını daha sonra da Kıbrıs coğrafyasında yaşamalarından dolayı Kıbrıslı sosyalist olduklarına inanırlar
Enternasyonalist düşünceleri nedeniyle de din, dil, ırk ayrımı yapmaksızın başta dünyadaki sosyalistler ve devrimciler olmak üzere daha iyi bir gelecek için mücadele edenlerle her zaman dayanışmaya büyük önem verirler. Uluslararası dayanışma YKP'nin politikalarında en önemli yer tutmuştur. Özellikle böylesi bir dayanışma küresel saldırganlığın tüm hızı ile devam ettiği koşullarda yalnız anti-emperyalist değil ama bununla beraber aynı zamanda anti-kapitalist temelde de olması gerektiği bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır. YKP'liler bugün bunun bilinci ile anti-emperyalist, anti-kapitalist ve enternasyonalist bir mücadele vermektedirler
YKP'liler için kendi coğrafyasında kendini tanımlarken öncelikli kabulü Kıbrıslılıktır ve Kıbrıs'ta yaşayan herkesin kardeş olduğuna inanır. YKP'liler Kıbrıs'ta farklı dinlerden, dillerden, kültürlerden dolayı Kıbrıslıların kendilerini farklı şekillerde tanımlamalarına saygı gösterir. Bu gerçekle zamana ve mekâna uygun olarak, YKP, bu güncel tanımlamalara mevcut koşulları tanımlarken kitleler tarafından daha anlaşılır olması için atıfta bulunur. Ancak YKP'liler buna rağmen bu güncel tanımların üstünde, kendilerini Kıbrıslı sosyalist sayarlar YKP'lilerin uzak hedefi daha önce de söylediğimiz gibi SOSYALİST KIBRIS'tır.
DEVLET KARŞI DEVRİM
YKP, Marksist düşünceyi benimseyen bir parti olarak DEVLET olgusuna da bu çerçevede yaklaşır. Marksist birikimin ön kabulü ile "devlet" olgusunu değerlendirip, yasal olup olmadığı ikincil konu olacak şekilde kendi pozisyonunu belirler. Bu yönü ile devrimcidir ve devlete karşı devrimi savunur. Marksist birikimin ortaya koyduğu şekli ile devlet, zora dayalı bir yönetim aygıtıdır. Bütünüyle reform edilmesinin olanağı yoktur çünkü bu onun kuruluş doğasına aykırıdır. Sosyalistlerin görevlerinden biri de devleti ortadan kaldırmaktır, devrimdir. Bunun için mücadele ederler. Daha insani olduğu iddia edilen sosyal devlet biçiminin de çözüm olmadığı bunca yılın birikimi ile ortada durmaktadır. Bu nedenle kurtuluş devrimdedir.
REFORM-DEVRİM İLİŞKİSİ
Ama YKP aynı zamanda evrim-devrim sürecini de göz ardı etmez Bu yönü ile reform devrim ilişkisini gözetir. Reformların geçici olduğu ve gerçek kurtuluş olmadığı bilincindedir ama devrim yolundaki reformların desteklenmesi, uğruna mücadele edilmesi gerektiğine de inanır. Aynı zamanda reform süreçlerini, rejimin deşifre edilmesi, toplumsal hareketlerin gelişmesi ve örgütlenme için de kullanır. Bu düşüncelerle günlük yaşamın daha demokratik, daha yaşanır kılınması için mücadele eder, mücadele edenlerle güç birliği yapar, onlarla dayanışır ama uzak hedefini her zaman göz önünde tutar.
YKP, parlamentarizm mücadelesine de reformlar çerçevesinde bakar. Parlamentarizmi seçim olayı ile kısıtlamaz. Seçim süreçlerini de yalnızca katılma olarak algılamaz. Parlamentarizmi daha geniş çerçevede düşünür ama her şeyin de çözümü olamayacağının bilincindedir. Buna rağmen düşüncelerinin kitlelere ulaştırılması için siyasal bir ARAÇ olarak parlamentarizmi ve onun süreçlerini kabul eder. Bu aracın kullanılması yönünde kendini kısıtlamadan, somut koşulların somut tahlili ile politik çalışmalarını belirler
YKP, Kıbrıs'ın kuzeyindeki ayrılıkçı yapıyı kabul etmediğini net olarak ortaya koyduğu gerçeği ile döneme yönelik alacağı kararlar da, ilgili dönemi bağlar. Geçmişte YKP'nin seçimlere girmiş olması, iki kez parlamentoda temsil edilmiş olması ANA görüşlerinde herhangi sapmaya neden olmadığı gibi, bir süredir izlediği boykot kampanyaları da bu düşünceleri değiştirmez. YKP, Kıbrıs'taki mevcut durum sürdüğü sürece, seçime seçim deme koşulları oluşuncaya kadar parlamentarizmi ve onun süreçlerini bir siyasal kampanya düzenleme ve eylem aracı olarak somut koşulların değerlendirmesi sonucunda belirleyeceği metotlarla kullanmaya devam edecektir.
Bu düşüncelerle YKP önümüzdeki dönemde çalışmalarını yoğunlaştırarak sürdürme kararlılığındadır. Böylesi koşullarda YKP'nin daha önce aldığı Kurultay, Parti Meclisi, Sekretarya kararlarında da olan görüşlerini güncelleyerek hatırlatmakta yarar vardır.
EMEK MÜCADELESİ
Kıbrıs'ın kuzeyinde, özellikle özel sektördeki çalışma koşulları bugün dünyada kabül edilen emek ve emekçilerin hakları düzeyinin çok altındadır
Çok uzun bir süredir mücadelesi verilen 8 saatlik çalışma saati hakkı dünyanın en geri ülkelerde bile uygulanırken, hatta Avrupa'nın birçok yerinde haftalık çalışma saatleri 40 saatin altına çekilmeye çalışılırken, Kıbrıs'ın kuzeyinde çalışma saatleri ile hiçbir düzenleme yoktur. Fazla mesailer de özel sektörde normal saat ücretleri üzerinden ödendiği için bunu da fazla mesai değil çalışma saatlerinin artırılması olarak görmek gerekmektedir. AB içinde fazla mesailerle birlik haftalık 48 saatlik çalışma süresi kısıtlaması olmasına rağmen, Kıbrıs'ın kuzeyinde bu yönde de herhangi bir kısıtlama veya denetleme yoktur. Kimi işyeri vardiya sistemi adı altında keyfi çalışma düzeneği kurmuştur ama bunu Avrupa Sosyal Şartı içinde veya AB'nin çalışma yaşamı ile ilgili benzeri dokümanlarındaki vardiya sistemi standartlarının hiç birine uymadığı da bir gerçektir. Vardiya sistemlerinde göze çarpan en önemli unsur, iki iş günü başlangıcı arasındaki sürenin yeterli dinlenme ve kişisel zamanı kapsamamasıdır. Özellikle market sektöründeki bu sorun birkaç kez gündeme gelmesine rağmen özel sektördeki diğer çok önemli bir sorun olan örgütlenme hakkının ihlalinden dolayı gündeme yeteri kadar getirilememiş, yapılan kısmı mücadele de bu yüzden kaybedilmiştir. Gerek ILO gerekse Avrupa sosyal Şartı içinde örgütlenme hakkının korunmasına yönelik düzenlemeler olmasına rağmen, Kıbrıs'ın kuzeyinde özel sektörde sendikal örgütlenme hiç denecek kadar azdır. Yalnızca kısmı ofis ve bankacılık sektöründe sendikal örgütlenme olmasına rağmen bunlar da etkili sendikal örgütler değildir. Maaş ve sosyal haklar konusunda da ciddi sorunlar yaşandığı bilinen bir gerçektir İşe başlama maaşı gibi bir anlamı olması gereken asgari ücret, özel sektörde yaygın olarak uygulanmakta, biraz daha yüksek maaş verilen sektörler az da olsa var olmasına rağmen, bunlar da sosyal güvenlik yatırımlarını asgari ücret üzerinden yapmasından dolayı emekçiler yine hak gaspına uğramaktadır.
Böylesi bir ortam için YKP, Kıbrıs'ın kuzeyinde yasal olarak yürürlükte olan ama çalıştırılmayan ILO sözleşmelerinin pratikte uygulanması ve Avrupa Sosyal Şartı'nın kabul edilerek hayata geçirilmesi için kampanyalar yapmış, örgütler nezdinde girişimlerde bulunmuştu, bu mücadelesi artırarak sürdürme kararlılığındadır.
Örgütlenme hakkı için yapılan önemli, iki onurlu girişim, Uluslararası Kıbrıs Üniversite ve Lefke Avrupa Üniversitesindeki sendikal örgütlenme girişimi maalesef başarılı olamamış, yenilgiye uğramıştır. Bu girişimler de öğrendiğimiz gibi, herhangi bir sendikanın özel sektördeki sendikal örgütlenme konusunda tek başına üstesinden gelmesi mümkün görünmüyor. Bu tip örgütlenme girişimi bir Emek Platformu veya benzeri bir örgütlenmeyi gerekli kılmaktadır. YKP bu konuda da üstüne düşeni bu dönemde yapmakta kararlıdır.
Kamuda da sarı ve uydu sendikacılık yaygındır. Sendikalaşma oranı da düşüktür. Sendikalar yasasının yarattığı olumsuzluklar da bu süreçteki bir diğer önemli faktördür. Küçük sendikalara yaşam alanı sağlamayan, yetkili sendika diyerek az üyeli sendikalara yaşam hakkı tanımayan böylesi bir yapının da değiştirilmesi için mücadele edilmelidir.
YKP öğretmen sendikalarının sürdürdüğü mücadelede onlarla sürekli dayanışma halinde oldu, ortak platformlarda buluştu. Önümüzde de bu yakın işbirliği sürecektir
Ancak kamudaki çalışma yaşamında da ciddi anomalilerin olduğu da bir gerçektir. Özelikle nüfus yapısının değiştirilmesi birçok sektörü etkilemiştir ve etkilemeye de devam etmektedir.
Sağlık, eğitim gibi alanlar mevcut nüfusu taşımayacak durumdadır. Bu da çalışma yaşamında anomaliler ortaya çıkarmaktadır. Bu nüfus ve sonrası ortaya çıkan asayiş sorunu nedeni ile kamuya sürekli öğretmen ve polis alımları sürmektedir. Hapishanelerdeki çalışma koşulları da bu süreçten etkilenmektedir.
Kıbrıs sorunun yarattığı anomaliler de gümrük çalışanları başta olmak üzere birçok kamu sektörü etkilemektedir.
Bu nedenle nüfus akışının hemen durdurulması, demografik yapının doğal yapısına döndürülmesi de emek mücadelesi içinde bugünkü koşullarda yer almaktadır Bununla birlikte suçluların geciktirilmeden iade edilmesi, kimlik kartı ile girişlerin iptal edilmesi, muhaceret işlemlerinin şeffaf ve denetlenebilir olarak sivilleri devredilmesi, TC protokollerin iptal edilmesi ve yenilerinin imzalanmaması da bu mücadelenin bir parçasıdır. Elbette bunların tam anlamıyla hayat bulması Kıbrıs sorunun çözümü ile mümkün olacağı da yaşamımızın bir gerçeğidir.
Bunun yanında partizanca işe almalardaki usulsüzlükler, kamuda çok sayıda vasıfsız veya bulunduğu kadroya uygun vasıflara haiz olunmaması da şişkin ama iş üretmeyen bir kamu sektörü yaratmaktadır. Tüm bu olumsuzların ortada kaldırılması için bir kamu reformu acil bir konu olarak önümüzde durmaktadır.
İNSAN HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİ
Kıbrıs'ın kuzeyinde birçok insan hak ve özgürlüğü ya hiç ya da kısıtlı olarak uygulanmaktadır.
Kadın hakları, özellikle temsilliyet konusunda ciddi sorunların yaşadığı gerçektir. YKP, kadınların siyasal yaşamda tam anlamı ile temsilliyetleri, çalışma yaşamında çalışma süreleri ve ücretlerin tam eşitliği, kadına karşı şiddet konularında pratikte hemen şimdi bir şey yapılması taraftarıdır. Çocuk bakımı ve yetiştirilmesi konusunda çalışma yaşamındaki izinlerde ve ücretlerde eşleri ile sorumluluğun paylaştırılması için, erkeklerin daha fazla sorumluluk almasına yönelik düzenlemelere gidilmesi gerekmektedir. Çalışan ayni zamanda ev kadınlığı görevini sürdürenler için Sosyal Güvenlik yasası başta olmak üzere sosyal hakları düzenleyen mevzuatta yıpranma payı dâhil diğer olgular göz önüne alınarak iki işte çalışan kadınların korunması yönelik hukuksal düzenlemeler yapılmalıdır.
Cinsel yönelime karşı ayrımcılıkla ilgili yasal düzenleme dâhil, birçok kişi birçok konuda hem fikir olmasına rağmen adım atan yoktur. "Doğaya aykırı cinsel ilişki" denerek hala daha insanlar cinsel yönelimlerinden dolayı soruşturulmaya uğrama tehdidi altındadırlar Kıbrıs'ın kuzeyinde bir süredir uygulanmadığı iddia edilen yasal düzenlemenin sömürge zamanından kalma, sonrasında Kıbrıs Cumhuriyeti hukuk sistemine geçen ceza yasası olduğu, bunun da Kıbrıs Cumhuriyetindeki uygulaması ile ilgili AİHM'de dava açılarak ilgili maddenin yürürlükten kaldırıldığı da artık herkes tarafından bilinmektedir. Ancak bu maddenin kelimesi kelimesine ayni maddesi Kıbrıs'ın kuzeyinde hala yürürlüktedir. Hiç kimse dili, dini, renginden dolayı ayrımcılığa uğramaması gibi toplumsal cinsiyetinden dolayı da ayrımcılığa uğramamsı için YKP mücadele etmeye, mücadele edenlerle dayanışmaya devam edecektir
Kıbrıs'ın kuzeyinde işkencenin yaygın uygulandığı bilinen bir gerçektir. Buna karşı etkin önlemler alınması, sivil toplumun bu konuyu şeffaf olarak denetleyebilmesi için de gerekli düzenlemelerin yapılması gerekmektedir. BM İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin beşinci maddesinde "Hiç kimse işkenceye maruz bırakılmamalı, kimseye zalimce, insanlık dışı ve aşağılayıcı muamele edilmemelidir" açıkça Kıbrıs'ın kuzeyinde çeşitli şekillerde ihlal edilmektedir. YKP buna karşı mücadelesini sürdürecektir.
Avrupa Birliği üyesi ülkeler içinde vicdani ret hakkını tanımayan tek bölge Kıbrıs'ın kuzeyi olmaya devam ediyor. YKP askersiz bir Kıbrıs talebini sürdürmeye devam etmektedir. Askersizleştirilme sağlanıncaya kadar kimsenin zorla askere alınmaması, herkesin kendi vicdanları doğrultusunda karar verebilmesi için vicdani ret hakkı, total ret hakkı ile birlikte tanınsın talebi bir süredir dile getirilmektedir. YKP de bunun yaşama geçmesi için mücadelesini sürdürecektir. Zorunlu askerliği karşılığı profesyonel askerlik değildir. Tersine zora dayalı çözümlerin, silahlı çözümlerin en aza indirilmesi, çatışmaların sonlandırılması için militanca mücadele YKP'nin benimsediği yoldur. Bu nedenle YKP, yalnızca Kıbrıs'ta değil dünyada da silahsızlanmayı savunmaktadır. Bu süreç devam ederken insanların zorla silâhaltına alınmaması, herkesin vicdan özgürlüğüne saygı duyulması için de vicdani ret hakkının Kıbrıs'ta uygulanmasını talep etmektedir. Böylesi bir hak tam olarak uygulanmalı, özellikle askeri kurumların vicdani talebi test edecek ve ölçecek bir düzenlemeye karşı da mücadele edilmesine YKP inanmaktadır.
Kıbrıs'ın kuzeyinde din ve dil özgürlükleri de keyfi düzenlemelere tabiidir. Merkezi otoritenin kendine seçtiği din ve dili herkese dayatması diğer din ve dillere ise kısıtlamalar getirmesi kabul edilemez. YKP, idarenin kendine bir din seçmesini ve bunu dayatmasını kabul etmez. Din özgürlüğünün gerekleri, ateistlerin, dinsizlerin de hakları gözetecek şekilde bağımsız yapılarca koordine edilmesi ve her tür baskıya karşı tüm bireylerin tam ve mutlak koruma altına alınması için hukuksal düzenleme yapılmalıdır. Herkesin hiçbir kısıtlama olmaksızın ana dilinde eğitim hakkı vardır, bunun hayata geçirilmesi için de YKP mücadelesini sürdürecektir
Bu ve benzeri hak ve özgürlüklerin kısıtlı olması işgal altındaki Kıbrıs'ın kuzeyinde doğalmış gibi dayatılabilir ama YKP bunu kabul etmiyor ve herkesin hak ve özgürlüklerin sağlanması için mücadelesine kararlılıkla devam edeceğinin altını çiziyor.
Bu hak ve özgürlük ihlalleri yalnız bugünü değil dünü de kapsadığının bilince YKP, Kıbrıslıların mülklerinden zorla uzaklaştırılmış olması, mülklerinin kullanım hakkının ellerinden alınmış olduğunu, seyahat özgürlükleri ile ilgili ciddi sıkıntıların yaşandığının bilinci ile mücadelesini sürdürmektedir. 1974 yılında, savaş koşulları denerek birçok insan hak ve özgürlüğü çiğnenmiş, savaş suçları ortaya çıkmıştı. Bunlarla da ilgili cezalandırma ve mağdurların tanzim edilmesi dâhil benzeri çalışmaların yapılması için YKP dün de mücadele etmekteydi, bugün de bu mücadelesini sürdürmektedir
ASKERSİZLEŞTİRME İÇİN DAHA FAZLA MÜCADELE
Daha önce de söylediğimiz gibi çözümü giden süreçte askersizleştirme ve askersizleştirilen bölgelerin yeniden iskâna açılması, kısa vadede iki toplumlu ilişkiler açısından önemlidir. Maraşlıların, Maronitlerin yerleşim yerlerine dönmesi, ara bölgede kalan alanın yeniden canlandırılması çözüm sürecine kısa vadede önemli ivme katacaktır. YKP'nin bu nedenle askersiz Lefkoşa ile başladığı kısa vadeli önermelerini geliştirerek sürdürmesi gelecek dönemde de önem taşımaktadır.
Bununla birlikte Kıbrıs adasındaki silahlanma, ateşkes durumu ve adadaki silahlı birliklerin durumu acil 'karşı askeri' düzenlemeleri gerekli kılmaktadır. Ayrıca Kıbrıslıların güvenlik, sivilleşme ve demokratikleşme talepleri ile askeri çözüm ve ihtiyaçlar çelişmektedir.
Kıbrıs'taki işgal ve sonuçları günlük yaşamımızda da ciddi sorunlar yaratmaktadır. Lefkoşa şehrinin çağdaş yeniden planlanabilmesinin önünde, şehrin içindeki askeri bölgeler ciddi sorun yaratmaktadır. Tarihi ve kültürel değeri olan Lefkoşa'nın ara bölgesindeki binalar geri dönülmez bir süreçle karşı karşıyadır. Temas hattı ve adanın yüzde üçünü kapsayan ara bölge, silahlı birliklerin pozisyonlarından ötürü kullanılamamaktadır.
Bu koşullar altında YKP daha önceki önerileri hatırlatır:
Adaya yeni silah girişinin durdurulması ve bunun etkin denetiminin sağlanması,
Lefkoşa surlar içinin hemen, Lefkoşa'nın tümünün mümkün olan en kısa sürede silahsızlandırılması,
Ateşkes hattındaki askeri birliklerin birbirlerinden uzaklaştırılması, ana hedef olarak kuzeydeki birliklerin, güneydeki birliklerin de eş değeri bir mesafe çekilmesi,
Maraş'ın hemen askersizleştirilerek 1992 Ghali Fikirler Demeti içindeki Güven Artıcı Önlem temelinde yeniden iskâna açılması,
Maronitlerin 1974 öncesi yerleşim yerlerine dönebilmeleri için gerekli düzenlemelerin yapılması, bu yerleşim yerlerinin askersizleştirilmesi,
Dillirga ve Meserga bölgesinin askersizleştirilerek ara ve askeri bölgede kalan yerleşim yerlerine eski köy sakinlerinin geri dönüşüne izin verilerek yeniden iskâna açılması,
GKK ve RMMO'nun dağıtılması için gerekli çalışmaların başlatılması,
Adadaki yabancı silahlı birliklerin çekilmesi için takvimlendirme yapılması, bu çerçevede hem şimdi 10 bin askerin çekilmesi ve kalanların çekilmesine yönelik takvim için gerekli çalışmanın hemen başlatılması,
Adada kalacak yabancı silahlı birliklerin kamplarını terk edebilmeleri için Annan Planındaki hükümlerin ve benzerlerinin uygulamaya geçirilmesi,
Yeni geçiş noktaları açılması, geçiş noktalarındaki bürokratik prosedürün kaldırılması
çözüme giden sürece önemli katkı sağlayacağı için bu yönde mücadeleyi yükseltmek görevlerimiz arasındadır.
GELECEK DÖNEME YÖNELİK
Yeni dönem daha fazla örgütlenme, daha fazla mücadele dönemi de olmalıdır. Yeni Kıbrıs Partisi talimatla yönetilmeyi reddedenlerin, yeni bir siyaset arayanların, emeğin, ekolojistlerin, kadınların, küresel direnişçilerin, gençlerin, Kıbrıs'ın yeninden birleşmesini talep edenlerin en önemli adresi olarak buna uygun örgütlenme çalışması yapabilmesi gerekmektedir.
Bu nedenle yeni dönem, rejime karşı mücadelenin yükseltildiği ama ayni zamanda parti kadrolarının da gençleştirildiği, örgütlenme çalışmalarının daha sistemli hale getirildiği bir dönem olması Parti Kadrolarının önündeki en önemli görevlerdendir.
Bununla beraber, partinin görüşlerinin kitlelere taşınması için yayın organı dâhil diğer araçlar geliştirilmesi, daha verimli kullanılması, parti kadroların bu araçlara daha fazla sahip çıkması ile mümkün olacağı gerçeği ile daha fazla bu yönde çalışma yapılması da önümüzde görev olarak durmaktadır. Bu yönü ile Yeniçağ Gazetesi çalışma koşulları yeninden gözden geçirilmeli, koşullarının iyileştirilmesi için gerekli çalışmalar yapılmalıdır
Umutsuzluğun, yenilginin kabulünün dayatıldığı koşullarda YKP'nin umudun ve direnişin merkezi yapmak da önümüzde duran görevler arasındadır
Ancak, YKP kadrolarının önünde duran ana görev 20 yıllık bir mücadele tarihine sahip YKP'yi gelecek 20 yıla hazırlamaktır. Bu konuda tüm parti organlarına görevler düşmektedir.
YKP, ayrıca ülke ve dünyadaki değişen koşulları sürekli izlemeye, programını daha ileriye doğru yenilemeye ve bu konuda sürekli çalışma yapmaya açık olduğunun bir kez daha altını çizer.
Geleceğimizi kazanmak için mücadele, direniş ve umutla, gelecek kuşaklara sınırsız, silahsız, sosyalist bir Kıbrıs bırakabilmek için mücadeleyle geçen 20 yılın yıl dönümünde bir kez daha ve yeniden "biz kazanacağız diyoruz"
Kurultay Kararı 2:
Kıbrıs sorununda sona geldik, antlaşma hemen şimdi!
Kıbrıs sorununda kritik bir süreçten geçilmektedir. Bütünlüklü bir antlaşma diye diye geldiğimiz bugünlerde, Kıbrıslıların bütünlüklü bir antlaşmayı bekleyecekleri zamanları kalmamıştır. Taraflar antlaştıkları konuları hemen imzalayıp yürürlüğe koymalı, bu hayata geçirilen antlaşmaların ortaya çıkaracağı güvenle de zor konulara çözüm aramalıdırlar
Nihai antlaşma için, Kıbrıslıların ortak yapılar oluşturmasını, ortak partiler kurmasına engel teşkil edecek hiçbir unsur içermemesini tersine teşvik edilmesinin sağlanmasını, seçim sisteminin de Kıbrıslıların tümden belirli bir desteği alanların seçilebileceği çapraz oy sistemini (cross voting) içermesini YKP Kıbrıs'ın geleceği için talep etmeye devam eder
Taraflar bu süreçte Kıbrıslıların günlük sorunlarını çözmek için de, AB üyesi olan Kıbrıs Cumhuriyeti çatısı altında geçici bir organ oluşturup, pratik sorunlara çözüm aramalıdırlar Kurulacak bu organ Kıbrıs'ın kuzeyinin AB müktesebatına uyumlu hale getirmesi için çalışmalıdır. Ayrıca ortak yönetim ile de limanlardan direk ticarete olanak tanınmalıdır. Bu organ günlük yaşamı etkileyen eğitim, sağlık, sanat, spor, hukuk, çalışma yaşamı, tarım ve hayvancılık gibi alanlarda da ayrı ayrı kurulmalı ve Kıbrıslıların sorunlarına uluslararası tanınmışlığı olan çözümler üretmeli, bu çözümlerin hayata geçirilmesini sağlamalıdır.
Bu süreci en çok etkileyen konu güvensizliktir. Bu nedenle Annan Planında ortaya konan mülkiyet konusundaki haritalar temel alınarak toprak düzenlemesi sonrası konuma yönelik hazırlık yapılmalıdır. Üzerinde uzlaşılan yeni idari sınırların yalnızca idari sınır olduğunu, fazlasının ifade edilmediği de halka anlatılmalıdır. Ayrı devlet gibi çözümsüzlük anlamına gelen söylemlere karşı da mücadele edilmelidir.
Askeri konularda da taraflar, Annan Planındaki uygulanabilir hükümleri hemen hayata geçirerek bir antlaşma istediğini net olarak ortaya koymalıdır.
Güven artırıcı önlemler hayata geçirilmeli, Maraş'ın yeninden iskâna açılması hemen sağlanmalıdır.
Kıbrıs'ın kuzeyinde nüfus akışı durdurularak, uluslararası gözlemciler nezdinden nüfus sayımı yapılmalıdır. Geri dönüşler teşvik edilmeli, Türkiye'ye geri dönecekler için maddi tazminat koşulları yaratılmalı uluslararası kamuoyu da bunun için maddi olanaklar yaratmalıdır.
Kıbrıslıların kendi ülkelerinde hemen şimdi seyahat özgürlükleri sağlanmalı, geçiş prosedürleri kaldırılmalıdır
Tüm bu pratik çalışmalar ve antlaşmalar mümkün olan en kısa sürede tam bir antlaşmayı sağlamaya yönelik olmalıdır.
Tam bir antlaşmanın bulunamamasının pratik sonucunun AB toprağının bir kısmını işgal ederek, Kıbrıs'ın kuzeyindeki AB yurttaşlarının haklarını çiğneyen ülke konumundaki Türkiye'nin pozisyonun devam edeceği, böylesi bir durumun da AB üyeliğine engel teşkil ettiği gerçeği de masada duracaktır.
Bu nedenle Kıbrıs'ta tam bir antlaşma sürecini engelleyici olacak tüm unsurlara karşı uluslararası kamuoyunun daha aktif hareket etmesi sağlanmalıdır.
YKP bunlar için mücadelesini gelecek dönemde yükseltecektir.
Kurultay Kararı 3:
Kadınlara ve gençlere çağrı
Dünya nüfusu düşünüldüğünde kadınların oranı yüzde elli ellidir. Buna rağmen yaşamdaki ve siyasetteki yerleri aynı oranlara denk düşmemektedir.
Çalışma yaşamında daha zor koşullarda ve çoğu kez daha az maaşla çalışmak zorunda kalırlarken, BM ilgili organları tarafından normal 8 saatlik bir iş sayılan ev kadınlığı da özellikle bizim coğrafyamızda doğal olarak kadının omuzlarındadır. Yani kadın çalışma yaşamında hakları çiğnenen emekçidir ama ayni zamanda evde de ev emekçisidir. Ev emekçi olmasının tam karşılığı üretimine karşılıksız el konulmasıdır. Hem üretimine karşılıksız el konulmaktadır, hem da hareket özgürlüğü ciddi şekilde kısıtlanmaktadır. Bu da kadının siyasal yaşam başta olmak üzerede diğer sosyal ve kültürel alanlarda temsil edilememesi sonucunu doğal olarak ortaya çıkarmaktadır.
Kadınların siyasette özne olmasının zorunluluğunu, biyolojik cinsiyetlerinin belirleniminin sonucu olduğu yönündeki görüşleri aşan bir durum olduğunu YKP kabul eder ve bunun kalıcı olarak ortadan kalkması için mücadeleyi önüne hedef koyar.
Ancak bu mücadeleyi önüne hedef koyarken, mevcut koşullardaki zorlukları da aşacak şekilde kadının siyasette temsili için de çalışma yapmayı zorunluluk olarak görür
Bu nedenle YKP Kıbrıs'ın ve Kıbrıslıların birleşmesini isteyen, sınırsız, silahsız, sosyalist bir Kıbrıs talebi olan tüm kadınları YKP yönetim kadrolarına katılmaya çağırır.
YKP, 2011'deki olağan kurultay toplantısına kadar tüm organlarında yüzde elli elliye en yakın temsil oranına ulaşabilmek için tüm kadrolarına çalışma yapma çağrısı yapar.
YKP ayrıca gençlerin gelecek olduğunu, bu nedenle YKP'nin geleceği için partinin kadroların gençleştirilmesi gerektiği kabul ederek, daha sistemli çalışma yapılmasını da önüne koyar.
Gençlerin parti kadrolarına katılmakta yaşadıkları sorunların bilinci ile çalışma yaşamına atılan, yeni yaşam kuracak gençlere bu nedenle maddi ve manevi desteğin verilmesi için kurumsal çalışma yapmayı öne hedef koyar
YKP ayrıca yukarda kadınlar için yaptığı çağrıyı tüm gençlere de yapar
YKP'nin temsilliyetle ilgili önündeki en önemli hedef genç üyelerinin parti organlarında en üst seviyelere gelmesidir. Bu nedenle YKP bir kez daha tüm mevcut kadrolarına örgütlenme alanında ciddi çalışma yapmaya ve önümüzdeki dönemde bilhassa gençleri parti organlarında etkin ve aktif görev almaya çağırır.
Kurultay Kararı 4:
Krizin faturasını zenginler ödemeli
Dünyada süren ekonomik krizin faturası yine emekçilere kesilmektedir. Artan gelir adaletsizliği, zenginliğin adil olmayan şekilde paylaşımını koşullarında bu kesilen son fatura zenginleri çok daha zengin yaparken yoksulları daha yoksul noktaya itmektedir.
Yaşam tarzlarından, zenginliklerinden hiçbir fedakârlık yapmaksızın kendi yarattıkları bu krizden çıkış için sermaye ve onun kalemşorlarının dedikleri gibi, daha fazla neo liberal uygulamanın hayata geçmesini, kamusal kaynakların daha fazla yağmalanmasını, sağlık, eğitim gibi herkesin parasız ve kalite hizmet alma hakkı olunan kamu sektörlerinin özelleştirilmesini dayatarak bu krizden çıkılmaz
Kıbrıs'ın kuzeyindekiler de bu genel anlayıştan esinlenerek hem ücretlere hem da çalışma sürelerine saldırılmaktadırlar Vergi vermekten sürekli kaçarken, zarar ettiklerini iddia ettikleri işlerine rağmen kişisel zenginliklerinin artmasını gizleyebileceklerini düşünmektedirler
YKP, krizin faturasının zenginler tarafından ödenmesini, emeğin ve emekçilerin haklarını koruyacak, çalışma haklarını geliştirecek, herkese iş güvencesi sağlayacak bir sistem için daha fazla çalışma yapılmasını talep etmektedir. Her bireyin parasız ve kaliteli sağlık ve eğitim hizmeti alma hakkı olduğunu, bunun için mevcut sistemin hem şimdi buna göre re-organize edilmesini talep ettiğini bir kez daha vurgular
YKP kamusal çıkar gözetilerek bütçenin oluşturulmasını da talep etmektedir.
Haber ve Fotoğraf Çetin T. KARACA
Yorumlar
Dikkat!
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.